hesabın var mı? giriş yap

  • 2-3 yabancı arkadaş edinir ve facebook'ta twitter'da ingilizce iletiler anında başlar. bununla da kalmaz, geri kalan 2819329 türk arkadaşının türkçe iletilerine bile ingilizce karşılıklar vermeye başlar. amaç: yabancı arkadaşlarım var + sadece 1 haftada ingilizce öğrendim + ingilizce benim için bir sınıf atlama aracı.

    devamında ise kafalar ortaya yuvarlak biçiminde getirilmiş* erasmus pozu...

    ek olarak da, okudukları taşra üniversitesindeki yaşamlarına geri dönünce, "ayy polonya'yı / letonya'yı / bilmem nereyi çok özlüyorum. artık türkiye'de yaşamak boğuyo abi yaaa" nidaları... ve tabi ki feysbukunda, mezun olduğu taşra üniversitesi yerine akademizia polska bilmemne hrvstsyjayka falan. amaç: avrupa' da okudum ben.

    eyvah eyvah! nasıl da unutmuşum. bir de ota boka lol, awesome tabi ki!

    not: bu tanımı yalnızca kezbanlara değil, erasmus abazanı mal erkeklere de armağan ediyorum.

  • ulan ibine. adam çalışma sermayesini yaratamayıp kredilere ödeme yapıyor ve stok çekebilmesi için alacağı firma yabancı buyük ihtimalle para olmadan mal vermiyor. senin gibi ibineler de adamın halini bilmeden boyle laf çakıyor. piyasa şu anda bu tip firmalar ile dolu. çalışma sermayeleri kurdan eridiği için peşin mal parasını almak zorunda kalıyorlar. senin huyun suyun hürmetine değil yani. ibinelik olsun diye yapmıyorlar. piyasa tamamen nakite döndü bu bir iki senedir. alış bebişim.

  • charlie'nin öldüğü sahnedir. bari desmond'ı kurtarayım diyip kapıyı kapatır, kalem bulur bir yerlerden, penny'den aldığı kritik bilgiyi desmond'a verdikten sonra hafifçe gülümser ve suya karışır...

    (bkz: not penny's boat)

  • jamaika'da ortaya çıkmış ve sonrasında ingiltere ve abd'de farklı farklı dönemlerde yeniden canlanmış, şimdilerdeyse eski popülaritesinden çok uzak ve az sayıda grup tarafından icra edilen eğlenceli bir müzik türü.

    türü tanımamızı sağlayacak en belirgin müziksel özellik, bir 4'lük notayı "8'lik sus/8'lik çal" şeklinde bölen gitar ritmidir. bu ritim aslında ska'nın geleneksel ritmidir ve türün üç döneminde de karşımıza çıkar. ska müziğini oluşturan diğer müziksel bileşenler bu ritmik yapı üzerine kurulur. bu müziğin karakteristik özelliklerinden bir diğeri de saksafon, trombon ve trompet gibi üflemeli çalgıların kullanımıdır.

    ska, aslen jamaika'nın geleneksel tınılarından biridir. jamaika'yı kasıp kavuran (bkz: reggae) fırtınasından önce ortaya çıkan, hatta reggae türünün temellerini atan bir müzik türüdür. türün adada geçirdiği süreç literatürde birinci dalga ska olarak adlandırılır.

    birinci dalga döneminde icra edilen ska müziği; jazz, blues, swing, r&b gibi türlerin etkisindedir. 1950'li yıllarda amerika'dan bu müzik türlerinin plaklarını getirip meydanlarda düzenledikleri eğlence ortamlarında çalan jamaikalı müzisyenler, 50'lerin sonlarına doğru bu türleri kendi müzikal aksanlarıyla yorumlamaya başlamışlar ve böylece ska müziği ortaya çıkmış. (bkz: skatalites) (bkz: prince buster) gibi usta isimler türün bölgedeki ilk temsilcileridir.

    ancak ülkece benimsenen bir tını olmasına rağmen ska'nın adadaki macerası çok uzun sürmemiş. toplumun ve ska müzisyenlerinin (bkz: rastafari) topluluğunun yaşayış biçimlerinden etkilenmesi, bu erken sonun en önemli sebeplerinden biri olarak gösterilir.

    jamaika'nın 1962'de ingiliz sömürgesinden kurtulmasında önemli payı olan rastafariler, bu şekilde ülkede sevilen ve kitleleri peşinden sürükleyen bir topluluk hâline gelmişler. rastafarilerin yoğun marijuana kullanımından etkilenen ska müzisyenleri, 60'ların ortasında birbirini takip eden yoğun sıcaklıkta birkaç yaz mevsimi de geçirmeleriyle birlikte daha düşük tempolu müzikler icra etmeye yönelmişler ve ska müziği yerini (bkz: reggae) (bkz: rocksteady) gibi türlere bırakarak adadaki serüvenini tamamlamış ve birinci dalga ska dönemi bu şekilde son bulmuş.

    ikinci dalga ska ingiltere'de patlamış. ingilizler, ingiltere'ye göç eden jamaikalılar sayesinde ska müziğini yavaş yavaş tanımaya başlamışlar. ancak türün ingiltere'de icra edilmesi 70'lerin sonlarını bulmuş.

    70'li yılların başlarında ingiltere'de artan göçmen nüfusunun ülkedeki ırkçı kesimi günden güne rahatsız etmesiyle birlikte dönemin ulusalcı partisine verilen destek de iyiden iyiye artmış. 1976 yılında eric clapton'ın birmingham konserinde ulusalcılara açıkça destek verdiğini söylemesi ve siyahilerin ülkelerine dönmesi gerektiğini ifade etmesiyle beraber bu kriz iyice alevlenmiş. clapton'ın bu açıklamasını takip eden süreçte 1976-1981 yılları arasında varlığını aktif olarak sürdürecek olan (bkz: rock against racism) isimli hareketin temelleri atılmış.

    dönemin önemli gruplarının destek verdiği bu harekete ilişkin etkinliklerde pek çok ingiliz ve jamaikalı müzisyen bir araya gelmişler. tam da bu dönemde punk akımının popülaritesini kaybetmesiyle birlikte yeni müzikal arayışlar içerisine giren (bkz: the specials) grubunun kurucusu ve klavyecisi (bkz: jerry dammers) (bkz: 2 tone records) adında bir plak şirketi kurmuş ve bu şekilde ikinci dalga ska dönemi başlamış. ikinci dalga ska döneminde icra edilen ska müziği, literatürde 2-tone ska olarak da karşımıza çıkar.

    2-tone tarzı ska'nın en belirgin özelliği, bu türü icra eden müzisyenlerin, ırkların kardeşliğine ve birliğine vurgu yapan politik bir söylem etrafında birleşmesidir. yani bu kültürün ortaya çıkış sebebi, ingiltere'de dönemin en önemli gündem maddesi olan ırkçılığa karşı muhalif bir ses olmaktır. öyle ki 2-tone ska gruplarının tamamı siyahi ve beyazlardan oluşan gruplardır. ska kültüründe giyim kuşam dahilinde veya albüm kapaklarında görsel kod olarak sıklıkla karşımıza çıkan dama sembolü de esasında bu dönemde ortaya çıkan siyahi ve beyazların bir arada olduğunu ifade eden ırkçılık karşıtı bir semboldür.

    bu dönemde icra edilen ska müziği eğer kendi yorumumu katmam gerekirse, müziksel özellikleri bakımından birinci döneme kıyasla daha tempolu olsa da diğer iki döneme göre daha duygu doludur. gitarda kirli ve temiz tonların bir arada kullanılması 2-tone ska'yı jamaican ska'dan ayıran özelliklerden bir diğeridir. davul, rock geleneğinde olduğu gibi sert bir tuşeyle ve asi bir çalım şekliyle icra edilmiştir. klavye tonları birinci dalga dönemine kıyasla daha ön plandadır. ska geleneğindeki üflemeli çalgı kullanımı yer yer devam etse de birçok şarkıda üflemeli çalgı kullanılmadığını; hatta bazı gruplarda klavyenin, üflemeli grubunun rolünü üstlendiğini de görmek mümkündür. rock kavramı her ne kadar ucu bucağı olmayan oldukça geniş bir kavram olsa da 2-tone ska'yı ska ile rock geleneklerinin birleşimi olarak kabul edebiliriz.

    1981 yılına gelindiğinde yani türün ortaya çıkışından 2 sene sonra, ikinci dalga ska müziğini sahiplenen iki farklı alt kültürün çatışması konser alanlarında büyük olaylar çıkmasına sebep olmuş. (bkz: madness) grubunun bir konserinde çok büyük olayların çıkması grubun kara listeye alınmasına neden olmuş. çıkan bu olaylar ska gruplarının imajını olumsuz yönde etkilemiş ve gruplar bir süre sonra çalacak organizasyon bulmakta zorlanmaya başlamışlar. olayların büyümesinden endişe duyan ska grupları birer birer dağılmışlar ve ikinci dalga ska dönemi de bu şekilde son bulmuş. bu dönemin önde gelen temsilcileri; (bkz: the specials) (bkz: the english beat) (bkz: the selecter) (bkz: madness) gibi gruplardır.

    üçüncü dalga ska dönemi, ska'nın birçok türle etkileşime girdiği dönemdir. 1980 sonlarında amerika'da patlamıştır. bu dönemin müzisyenlerinin, içeriklerinde ortak bir politik kaygı taşımadıkları görülür. esasen ska'nın eğlenceli ritmini ve ska geleneğinde sıklıkla görülen üflemeli grubunu müziklerine monte etmişlerdir. bu dönemde jamaican ska ve 2-tone ska tarzına sadık kalarak bu türü icra eden (bkz: skavoovie) (bkz: rancid) gibi gruplar da olmuştur.

    dönemin bilinen diğer temsilcileri ise (bkz: reel big fish) (bkz: the toasters) (bkz: goldfinger) gibi gruplardır.

    türün türkiye'deki yansımalarına baktığımız zaman karşımıza çok zengin bir tablo çıkmıyor. ilk ve popüler olan tek temsilcisi hepimizin de bildiği gibi (bkz: athena) grubu. 1998 yılında (bkz: holigan) isimli ska albümüyle türkiye'deki müzik listelerine üst perdeden giriş yapıyorlar. ülke, ska müziği ile birlikte punk kültüründen de haberdar oluyor athena ile birlikte.

    athena dışında türü ülkemizde temsil eden ve alternatif/indie sahnenin dışına taşamamış (bkz: skastika) ve (bkz: istanbul ska foundation) gibi gruplar da var.

    bu grupların dışında; (bkz: padme) (bkz: 100 derece) (bkz: katl-i vacib) (bkz: second) gibi punk rock grupları da zaman zaman (bkz: ska punk) tarzında üretimler gerçekleştirerek türün ülkedeki serüvenine kıyıdan köşeden de olsa katkıda bulunmuş isimlerdir.

    edit: imlâ

  • anadolu'nun taçsız kralıdır.
    bu küçük şehirle üniversitede tanıştım ve beni 4 yıl misafir etti. insanlarıyla, yönetimiyle, hoşgörüsüyle burası nasıl türkiye dedirtmiştir.
    bir anımı anlatacağım müsadenizle.
    yıl 2009 ya da 2010. okul çıkışı otobüse bindim. elimde kocaman teknik resim çantası, beynimde günün tüm yorgunluğuyla koridor tarafında bir koltuğa oturdum. ilerleyen duraklarda otobüs tıklım tıklım dolmaya başladı. bu sırada yaş ortalaması artmakta ve bu da beni ciddi derece de husursuz etmekteydi. koltuk sevdasına kapıldım. bu koltuktan kalkamazdım. aklımda bu keskin hesapları yaptığım sırada masmavi gözleriyle tontiş bir teyze benim yanımda dikildi. artık vakti gelmişti. kalkmak için yeltendiğim sırada o güzel türkçesiyle "otur oğlum otur, akşama kadar derste zaten yoruluyosunuz, ben gezmek için bindim bu otobüse seni rahatsız etmek için değil" dedi. eskişehir böyle bir yer işte. eskişehir süper bir yer.

    debe editi : (bkz: minik eymen'e yardım ediyoruz kampanyası)

  • "ince bir insan olmak benim için çok önemliydi fakat artık takatim kalmadı, başa çıkmakta zayıf kalmışım ve kendimi toparlamakta zorlanıyorum...o konudaki ışığı kaybettim açıkçası." kısmıyla beni benden almış duvara çarpmıştır. umarım rahat uyur.

  • garson ezikleme sorusu. ne kadar ayıp, kaç yaşında adamsın, yakıştı mı?

    garson arkadaş, bir sonraki sefer içinde ne olduğunu bilecektir. içindekiler +1 olarak.