ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
15 temmuz 2019 ekrem imamoğlu'nun yuhalanması
-
yuhalama değil, %10 fark girmiş gibi anırma eylemidir.
taze kahve
-
bayat kahvenin aksine kokusuyla vaat ettiklerinin buyuk bir kısmını tadında da bulabildiginiz kahvedir.
kavrulmuş çekirdek kahve için: kahvenin tazeligini ısı, ışık, nem ve doğal olarak zaman faktorleri belirler. ilk üçünden iyi korunursa geriye sadece zaman faktoru kalır, ki bu da kavrulma anından itibaren 3 haftadır. çekirdek kahve tek başına taze kahve demek degildir. kahveyi çekirdek olarak almış olmak tzelik garantisi de degildir. tazelik garantisi kahve kavrulma tarihidir. kahve kavrulma tarihi bilinmeyen yada uzerine sadece son kullanma tarihi yazılmış kahveden uzak durmak mantıklı olacaktir.
öğütülmüş kahve için: zaman faktoru önde gider. öğütülen kahve patikuller halinde oldugu için diger faktorlere daha fazla maruz kalır, bayatlama sureci hızlanır. maksimum performans için kahve öğütülür öğütülmez tüketilmelidir. en iyimser yaklaşımla 3 dakikayi geçirmemek gerekir. bu durum her tür, her marka kahve için ve her öğütme kalınlığı için geçerlidir.
kavrulmuş 2 kahveden bayat olanı anlamanın birkaç yolu vardır.
a) burnunuz iyi çalışıyorsa yan yana koklayabilirsiniz, aynı yoreden kahveler olmasalar bile taze olan daha baskın kokacaktir.
b) ikisininden de aynı miktarda alıp, aynı kalınlıkta çekip, birbirinin aynı 2 bardaga yanyana koyar, ikisinin ustune de kaynama noktasına gelmiş* aynı sıcaklık derecesinde su dokersiniz. taze olan daha fazla kopuklenirken* bayat olan daha sönük olacaktir. bu durum pişirme sırasında da gorulebilir. taze kahveden hangi pişirme yontemi olursa olsun daha fazla kopuk çıkar.
c) ikisinden de aynı yontemle kahve hazırlayıp yan yana tatlarına bakabilirsiniz. taze olandan daha fazla aroma yukselecek ve tatsal açıdan bayat olana kıyasla daha canlı gelecektir.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
karşısındaki insanı yeteri kadar bir süre dünya ilişkilerinden uzaklaştıran beyne oksijen gitmesini engelleyen mucizevi dialogların bütünü..
örnek verelim..
yer: boğazdaki teknelerden bir tanesi. (balık yeniyor)
tekne azıcık sallanmaya başlar. yan masadaki ufak kızımız bir anda.. "anneeeee bağla kendiniiii. anneeeeaa bağla kendiniii." muhtemelen anne olan şahısta "niye?" diye bir soruyla karşılık vermiştir. bunun üzerine kızımız "anne bağla kendini çünkü gemi batıyor..".
heh afferim. bağla kendini daha derine batalım birlikte..
beşiktaş
-
stadyumu olmadığı ve maçlarını zannedersem 6 ayrı stadyumda göçebe şeklinde yaptığı bir sezonda, ekonomik olarak pek de iyi gitmezken ve hakemler tarafından 10 tane kırmızı kartla cezalandırılacak kadar örselendiği bir ligte,
55-65bin kişilik mükemmel stadyumlarında oynayan, biri 10 penaltı almış biri sıfır kırmızı kart görmüş yani kısaca önü pek fazla tıkanmayan, kurulu düzen tarafından sürekli el üstünde tutulan 2 büyük rakibinin önünde 29 uncu haftayı lider bitirmiştir.
daha da bir şey demiyroum. şampiyon olamasa da bu sene benim için çok büyük işler yaptı bu takım. feyenoord, tottenham, liverpool zaferlerini de ekliyorum bunlara.
8 bin 500 yıllık istanbullu
-
yaşasaydı eğer ''aslen nerelisin?'' sorusuna maruz kalırdı.
çocukluk yıllarını hatırlatan kokular
-
hanımeli çiçeğinin kokusu, ve hatta tadı.
çocukken ki bu bir yüzyıl öncesiydi, oturduğumuz yerde bahçeler filan vardı. bazı bahçelerde ve bizim bahçede bu hanımeli çiçeği açardı ve bayılırdım kokusuna. çiçek olgunlaşınca koparıp dibinden özünü emerdik. aman yarabbim o nasıl bir zevkti.
bir kaç sene önce bütün gece arkadaşlarla takılmış, sabahın ilk ışıkları ile eve dönüyorum. durakta inip eve doğru gözlerim kapandı kapanacak şekilde yürürken, otoyol yolun kenarında bir koku hissettim. yemin ediyorum o kadar mutlu olduğun an çok azdır. uyku filan kalmadı. içim içime sığmadı bir anlığına. böyle içimden 3-5 saniyelik bir coşku seli geçti. bir kahkaha atasım geldi. sanırım çocukluğumu çok özlüyorum. belkide oturup ağlamalıydım o an.
muhteşem yüzyıl
-
süleyman'ın son 2 saattir diazem içmiş gibi sırıttığı dizi.
ibrahim: bu bahar şuraya gidelim sultanım.
süleyman: he ibrahim :)
ibrahim: bir ara manisa'ya gideyim çoluk çocuk?
süleyman: he ibrahim:)
ibrahim: roma'yı da alalım sultanım:)
süleyman: heee ibrahim he:)
sözlükçülerin ilk aşkları için yaptıkları
-
90'lı yılların ortası. montumu montunun üzerine asmıştım.
pazar sabahı erken kalkmak için bir neden
-
tembelin el kitabına göre, pazar sabahı erken kalkmak için en iyi neden, kalktıktan sonra yatıp biraz daha uyumaktır.
pembe metrobüs
-
sarkisi bile hazirdir.
pembe bir metrobus gordum ruyamda
hanim yolcular beklerler durakta
icindeyken cigerim doldu bir anda
les gibi ter kokusuyla
coluklu cocuklu ablalardi hepsi
hepsinin basinda birer namus bekcisi
mis gibi gül suyu kokuyorlar
duraklarda
medeniyetsizlik göstergesi küçük detaylar
-
yere oluorta tukurmek. amina koduklarim.