hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: kanzuk) hahaha! nereye yazsam uyuyo lan. hiç de tanımıyorum kendisini, ne de yediği naneler umrumda. baktım herkes her yere kanzuk yazıyo, boş yer buldum mu basıyorum kanzuğu!

  • "adamda lider vasfı yok yeeeaaa" diyenlere inat yapılan hamledir.

    siz adamın omuzlarının genişliğini erdoğan'ın omuzlarıyla karşılaştıradurun... bu adamdaki cesaret, meclis'teki diğer milletvekillerinin toplamında yok olm.

    akp'liler de görsün, ibret alsın. haklı olduğundan emin olan adam, kendini aklamak için yargılamayı engellemeye çalışmaz. siz 4 bakanı yargıdan kaçırıp "akladık" dediniz, halbuki aklamak böyle olur.

    debedit: (bkz: 15 temmuz 2015 metro turizm kazası)

  • nereden baksan hırsızlıktır. bu eylemin gerçekleşmesi için esrar içen bir baba ve en az bir çocuk olmak zorundadır. üzeri ejderha oymalarıyla bezeli küçük bir tabakada saklardı babam esrar plakasını. tütün için kullandığı sigaraları ve üzeri yaldızlı arapça harflerle bezeli, şeker ambalajına benzeyen diğer şeyi. ejderhalı tabakayı da başucunda. küçük bir kız için eğlenceliydi babayı esrar pişirirken izlemek. önce gazete kağıtlarına, en son bir jelatine sarar, pişirirdi ocakta. sonra da bir su şişesinin altına koyar, üzerine çıkar, zıplardı. en sevdiğim bölümdü. komik gelirdi. aklım erdiğinde ben mi uzaklaştım yoksa uzaklaştırıldım mı bilmiyorum ama daha az şahit olduğum bir durumdu.
    bilinen gerçek: babam esrarkeş. yani babam esrar diye birşey içiyor. içki gibi... yok, sarhoş olmuyor. hayır, sallanıp yıkılmıyor yere filan. sigara gibi. belki de çok anlatmaya başladığım için uzaklaştırılmış olabilirim. "çaylak her zaman tehlikelidir" derdi babam.

    tam olarak ilkokula başladığım sene gözümün önünden bu görüntüler, burnumun dibinden esrarlı sigaranın dumanı ve genzimdeki yakıcı tadı kaybedilmişti. sanırım yeniden ortaya çıktığında orta ikinci sınıfa başlamıştım. neden hiç esrar içmeyi merak etmedim, neden hiç denemedim, hiç özenmedim, bilmiyorum. belki abartısız, sıradanmış gibi, olduğunca normal bir şekilde önüme sunulduğu içindir, bilmiyorum. belki de tesadüftür. kullanmadım, meraklanmadım. ama... sadece bir kez.. evet, bir tek kez.. babamın kutsal emanetinden bir cigaralık esrar çaldım. sezin abla için. evet. bıçakla çizerek, kırdım ve çaldım. hırsızlık anından yarım saat sonra babam anladı durumu. evde annem, ananem, iki kedi, bir kanarya yaşıyor. kimseye sormamış bile. doğrudan beni çağırdı. kanım dondu. parçamı bile bulamazlar. beni doğrayıp arka bahçeye gömeceğinden emindim.
    "rana... burdan birşey aldın mı?"
    ömrümün yüzbin yılını verdim bu soruyu cevaplamak için.
    "almadım baba!"
    ayağa kalktı. kenarına iliştiğim yatakta eriyip muşambaların üzerine akacağımı sandım. onüç yaşındaydım.
    "doğru, almadın. çünkü çaldın!"
    ağlamaya başladım. korkudan altıma işedim. titriyordum. şimdi bile ellerim titredi yazarken..
    "kime verdiysen, git onu getir buraya.." dedi. arkasını dönüp arka odaya gitti. evden ölü çıkmış gibi bir sessizlik döküldü sofaya. niye yazıyorum bunları. bilmiyorum. ders, anı, hatırat merakı, kendimi deşifre etmek için belki. bilmiyorum. üstümü değiştirdim, ağlamamı kimse kesemiyordu. hıçkırmaktan göğsümün acıdığını hala hatırlıyorum. gidip, sezin abla'yı çağırdım. geldi. esmer bir kızdı. yirmili yaşlarını sürüyordu. bembeyazdı babamla karşılaştığında yüzü. babam ikimizi de karşısına aldı. sezin abla'ya içici mi olduğunu, ne zamandır içtiğini, nedenlerini sordu. sonra beni odadan dışarı çıkardı. onlar gene konuştular. uzun konuştular. sezin abla mutfaktan çıkıp evine gitti. hiçbirimizin yüzüne bakmadı. babam benle konuşmadı. ben günü huzursuz tamamladım. geceyi uykusuz geçirdim. bir bedeli olmalı bunun.

    ertesi gün yemekten sonra babam beni alıp sokağa çıkardı. herhalde dönemeyeceğim kadar uzağa bırakacak, diye düşündüm. arabayla kuruçeşme'ye gittik. sahile park edip, topal ömer'e çay söyledi. sonra uzun uzun anlattı. uzun uzun. dinledim. yeminler ettim. sarıldım. özür diledim. kızmadan konuştu benimle. dedi ki: "korktum... hem de çok korktum. evladımsın. dahası avcuma bırakılmış bir hayatsın sen. nereye koyarsam orda duracaksın ya da yıkılacaksın.. korkuyorum bu sorumluluktan ve seni yanlış yere mi koydum diye soruyorum kendime "

    bugün, benim babamın, doğum günü olacaktı. eğer yaşasaydı. böyle işte..

  • benim epey layk'ladığım test.

    valla hiçbir tahminim olmadan çözdüm, "aman canım doğa moğa bişeyler filan diyecek bana da zaar" şeklinde de bir önyargım vardı.

    paylaşmak istemeyeceğim kadar doğru çıktı. yani o kadar doğru ki, evet benim için gerçekten bir takıntı ve bundan pek de memnun değilim. bana zarar veren bir şey çünkü bu.

    *
    ashash aybunu anlatmam lazım. ek yapıyorum şu an:

    bu entry'yi yazdıktan sonra bir mesaj geldi, "benim sonucumu tercüme eder misin" diye. "ingilizce bilmiyorduysa testi nasıl çözdü ki? aman canım demek ancak o kadarına yetti, sonucu tam anlamadı..." diye düşünüp hemen çevirdim, elimden geldiğinde.

    tam bitirirken "lan" dedim, "zaten benim sonucum da tam olarak bu değil miydi? insanları kaybetme korkusunu takıntı yaptığım için lüzumsuzca korumacı ve yardımsever olduğum sonucu çıkmadı mı? şimdi yaptığıma bak... bu test gerçekten bir harika dostum..."

    neyse gönderdim.

    lan insan bi teşekkür eder lan. ayıp.

    işte benim hayatım böyle geçiyor. biri bişey ister, ben yaparım, teşekkür bile almam, ama sonra biri yine istesin yine yaparım. mallık bedava.

  • eserlerine kendi sesini de katmış, içinde yaşadığı acıyı, ızdırabı,bunalımı öyle yansıtmış bir besteci.
    bunalımlı dönemlerinde ki hayatının çoğu evresi öyle geçmiştir, bir dere kenarına yaptırdığı sessiz sakin bir yerdeki evine çekilip bestelerini yaratmıştır.
    eşiyle mutlu bir evliliği olmadı, bunalımları, eşiyle arasına girdi. daha sonraları gustav mahler'i anlatan bir kitap yazmıştır eşi ama kendi tarafından baktığı, kendini haklı gördüğü şekliyle yazmıştır. bir 10 yıl öncesinde the real mahler isimli kitap, mahler'i gerçekçi bir bakış açısıyla anlatmış, eşinin yazdıklarına karşı çıkmıştır. türkçe'de yayınlanmadı bu kitap maalesef.

  • ılginc bir ucus.

    sorular sorular sorular...

    fuel dump opsiyonel bir sistem. o sistem olsa da burada asil karar kaptanin. o ne derse o olur ve olmus zaten. kalkisi muteakiben olay oldugu icin muhtemelen ucagin ana base'i yakinlarinda durmanin mantikli olacagini degerlendirmis ve yakit azaltmaya gitmis. hic bozmayip rotadan devam edebilirdi ama bu defa da yol uzerinde cok alakasiz bir yere inmek zorunda kalabilirdi. simdi size soylemesi kolay geliyor ama daha once hic inmediginiz bir piste inmek sorun yaratabilir.

    simdi musaadenizle buralar gene havacilik uzmanlariyla dolmus ve dolacak ama bu mevzuda 14 yillik tecrubeli biri olarak anlatalim.

    fuel dump cok nadiren kullanilan bir sistem. bu sistem ucagin yakitini guvenli inis agirligina cekmek icin kanat tanklarindan disariya atiyor. guvenli inis agirligi inis takimlarina zarar vermeden inmeye izin verilen maksimum agirlik. eger bir ucak cok agirken inerse en kotu ihtimalle inis takimlari kirilabilir/katlanabilir veya pistte duramaz topraga cikar veya frenler asiri isinir tekerleri yanmaya kadar gider. riskli bir durum. ha burada kaptan risk alip inebilirdi ama gerek yok o riski almaya.

    (#71367994) okyanus otesi ucusla fuel dump'in ne alakasi var? okyanus ortasinda yakit mi bosaltacaksin? arti meraklanmayin okyanus otesi ucanlar deneyimli, saati fazla olan pilotlar. ayrica ucus ekibinden birinin rahatsizlanmasi da aldiklari egitimin bir parcasi. herkes hazirlikli yani herseye.

    (#71368416) daha once hic inilmemis yabanci meydanlara inmek buyuk risktir. o nedenle kaptan burada yola devam etmemistir. ayrica ucakta doktor olmasi o doktorun o ucakta gorulen saglikla ilgili her turlu soruna yetecek anlamina gelmez. neticede o doktor da bir yolcu ve tum yolcularin sorumlulugu once kaptanda daha sonra kabin ekibinde.

    (#71368518) cinayete tesebbus mu!??? abartmayin fuel dump ile ucus emniyeti ve cinayet arasinda nasil bir bag olabilir? su yazilan entry bir daha okunursa mantiksizligi anlasilacak. ayrica okyanus gecisli ucuslara verilen ucaklatin standartlari belli. fuel dump opsiyonel bir sistem ve bir daha yazalim bu sistemin amaci yakit azaltmak. okyanus uzerinde yakit mi azaltacaksiniz ki konuyu cinayete bagladiniz!?

    (#71368668) ucakta yangin cok farkli bir emencisidir ve elbette yakit makit azaltmayip hemen inilip ucagin tahliyesini gerektirir. bu tip cok tehlikeli durumlarda elbette yakit azaltma filan yok en kisa yoldan ineceksin der kitap.

    (#71368672) burada kaptan inisiyatif almis ve inmeye karar vermis. bunun icinde donmus durmus havada. emercensi deklare edilmez bu durumda, emercensi demek ucagin boktan bir durumda oldugunu bildirmektir. burada kaptan divert etmeye karar vermis sadece. ve evet emercensi dediginizde o lafi geri alamiyorsunuz. ha indikten sonra dersiniz ki inerken emercensi durumu ortadan kalkti ama emercensi raporu mutlaka sivil havaciliga cekilir cunku kuleyi oyle bilgilendiriyorsunuz. kule de ona gore davranmak zorunda.(edit-1: deklare edilen emercensi karari iptal edilebilir elbette, burada emercensinin ciddi bir bildirim oldugu icin bir var bir yok denmeyecek ciddi bir sey oldugunu anlatmaya calisiyorum. ıkaz icin @black n white'a tesekkur ederim.)

    (#71368704) ya allah allah herkes bu fuel dump'a takmis. neden eksiklik olsun hocam opsiyonel bu, eger cok gerekli olsaydi opsiyonel degil standart olurdu zaten. 14 senedir havaciliktayim daha havada yakit bosaltan oyle inise gelen ucagim olmadi. cok nadir bu olay, oyle kafana gore actim muslugu bosaltiyorum diyemezsin. karadeniz tarafina cikartirlar genelde o is icin. falan filan... ha bir de pist uzunlugu inis/kalkista cok onemli.

    belki de pilotlar bakti rotalari dahilinde uygun bir pist yoktu o nedenle istanbul uzeri de kalmayi sectiler. neyse yapacak birsey yok olan olmus artik. cok gecmis olsun, en kotu durum boyle olsun...

    edit-2: son karar kaptanin ama occ ile iletisimle divert etme kararinin verilmesinin normal bir prosedur oldugu detayini yazmayi unutmusum. gece gece uykulu yazinca boyle olmus. kusura bakmayin...

  • asla bir battaniye içine michelin maskotu koyan baba değildir.

    efenim bilen bilir,eskiden kamyonların üzerinde süs niyetine michelin maskotları takarlardı.
    amcamın kamyonundaki süs bi şekilde bizim eve geliyor.

    derdimi tam anlatamasam da şöyle bir şey ;
    http://2.bp.blogspot.com/…elin-lastik-adam-foto.png

    ben bebekken bana göz kulak olan babam,o sırada merdiveni süpüren anneme bi şakar yapar.
    sarılı olduğum battaniyenin içinden beni çıkararak michelin maskotunu güzelce yerleştirir.merdivene çıkarak "-ulan bu çocuk ne çok ağlıyo bee !" deyip maskotlu battaniyeyi merdivene doğru fırlatır.annem de ne yapsın çığlık,feryat figan...

    bu ne ki amk...

  • her ofiste demirbaş olarak bulunan elemandır. 'bizim ofiste yok' diyorsanız size kötü bir haberim var.