hesabın var mı? giriş yap

  • doğru mu yanlış mı bilemem ama çok değil birkaç ay önce abd’nin yaptırımlarında mal varlığının açıklanması tehdidi yer aldığında nasıl birden bire kuzu kesildiklerini daha dün gibi hatırlarım.

  • hakkında kendimi çok pis kandırılmış hissettiğim halk.

    seneler seneler önceydi. önce dedin ki, ben dışlanıyorum, ayrımcılığa uğruyorum insanlar ve devlet tarafından. dedim haklı. dışlanıyorlar, eziliyorlar. sonra yokladım sağımı, solumu, eşimi dostumu. ben yedi göbek izmirliyim kürt kardeşim. baktım ki dedem evini kürtlere sattı. bakkalından alışveriş yaptık, müteahhitinden ev aldık. etrafımdaki hiç kimse yolda sana iğrenerek bakmadı. kadifekale'yi ele geçirdin, kürt gölü haline getirdin kimse gıkını çıkarmadı. yetmedi gene beğenmedin şartları, sana otobanda evler yaptılar, midyeni yapabil diye düzenek bile hazırladılar. gene beğenmedin, gitmem diye tutturdun. sırf sen çamaşırını yıka diye uzundere'de çamaşırhane kurdular. ne yaptılarsa yine mutlu edemediler seni.

    ekonomimiz kötü, devlet doğuyu ihmal etti. ne yiyoruz, ne içiyoruz biz kimse bilmiyor dedin. doğru dedim. tüm iktidarların yaptığı hataydı bu, atatürk'ün de ömrü elvermeden gitti dedim. sonra diyarbakır'a geldim lüks araçlardan önümü göremedim. babam 30 yıl eşek gibi çalıştı, senin sahip olduklarının binde birine sahip olamadı. bir de baktım ki, uyuşturucu kaçıranın, kadın pazarlayanın var, yolunu bulmuşsun yani. yine de dedim ki ne yapsın mecburen bu yollara girdi.

    doğunun kötü şartlarından yakınırken hiç gelip de karadeniz'in, manisa'nın, aydın'ın, afyon'un köylerini görmedin canım kardeşim. sen elektriğini kaçak kullanırken, altında range roverla yeşil kart sahibiyken televizyonun girmediği, yürünecek yolun olmadığı köylere gözünü kapadın. çünkü tüm ağır şartlar sana özgü olmalıydı. uyum sağlamayı, asimile olmak sandın sen.

    anadilim dedin.. kendimi savunamıyorum dedin. sonuna kadar haklı dedim. yolda, sokakta, otobüste inadına bağıra bağıra kürtçe konuşmanı görmezden gelerek.. yaşadığı ülkenin resmi dilini konuşmak neden insana bu kadar ağır gelir ki diye sorgulamadan..

    sen kürt olmaktan utandın aslında. türk olmaktan da utandın. türkleri dışlayan sen oldun farkında bile olmadın.. baktın ses yok, işi abarttın türk bayrağına salladın, anayasaya salladın. kimsenin sesi çıkmıyor nasılsa değil mi ?

    ama asıl hatayı nerede yaptın biliyor musun? özgürlük mücadeleni apo gibi amerikan köpeğine teslim ederek. halbuki, sen de kandırıldın. yakalandığında "benim annem türk. türk milleti için her türlü hizmeti yapmaya hazırım" diyen, seni kendi çıkarları uğruna anında satan bir adama inanarak yaptın. bomba patlattı, senin çocukların, bebeklerin, vatandaşların da öldü. çoluğunu, çocuğunu, kızını kaçırdı, dağa çıkardı, terörist yaptı. ama bir günden bir güne neden diye sormadın.

    işte bu yüzden, artık senin samimiyetine, mağduriyetine inanmıyorum ben. iyi niyetine inanmıyorum. üzgünüm kürt kardeşim..

  • bahçeli'nin kebapçıları bölücü-terörist ilan etmesinden sonra vedat milor twitter'dan şu açıklamayı yapmıştı.

    "güncellemenin ardından kebap değerlendirme kriterlerim aşağıdadır:

    - zırhla mı çekilmiş?
    - kuyruk yağı var mı?
    - işletmeci bölücü mü?"

    bunun üzerine bahçeli'nin danışmanı yıldıray çiçek vedat milor'a

    "bugüne kadar "ne şiş yansın, ne kebap" hayat yaşayan vedat milor için değerlendirme kriterim:
    - dinlediğini, okuduğunu anlıyor mu?
    -muhaliflere kuyruk yağı mı olmak mı istiyor?
    - kebap yanında aşırı alkol mü aldı?
    @vedatmilor" şeklinde cevap vermiş.

    ilgili tweet linki

    ayrıca vedat milor'un okuduğunu anlayıp anlamadığının tespiti için kendisine ait vikipedia sayfasından alınan eğitimine ilişkin bilgiler şu şekildedir:

    "galatasaray lisesi'nden sonra boğaziçi üniversitesi ekonomi bölümü'nü yüksek şeref derecesi ile bitirdi. bir dönem londra ekonomi okulu'nda eğitim gördü. amerika'ya kaliforniya üniversitesi, berkeley'ne gitti, sosyoloji doktorası yaptı. 1986 yılında doktora tezi için bir yıl fransa'da kaldı. doktora tezi "planning and economic development in turkey and france: bringing the state back in", 1990 senesinde amerika'da, american sociological association tarafından senenin en iyi doktora tezi seçildi. doktorasını bitirip, askerliğini de tamamladıktan sonra dünya bankası'nda işe başladı. iki yıl süren görevinde bir süre de kemal derviş'le çalıştı. sonra brown üniversitesi'ne, sosyoloji bölümüne yardımcı doçent olarak girdi. princeton'da ınstitute for advanced study'ye davet edildi, bir yıl misafir öğretmenlik yaptı. stanford üniversitesi'nde hukuk okudu. ilk yüzde 10'a girerek bitirdi. aynı okulda doçent olarak çalıştıktan sonra bir ara bir şirketin hukuksal işlerine baktı. daha sonra georgia teknoloji enstitüsü'nde, öğretim üyeliğine başladı. milor orada politik ekonomi, istanbul koç üniversitesi'nde ise uluslararası ilişkiler dersleri verdi."

    viki linki

    vedat milor'un başarı ile bitirdiği okulları aynı cümlede bile kullanamayacak adamların, vedat milor'a sataşarak prim yapma çabası sizce de çok komik değil mi...

  • türkiye gibi insanların fikirlerinden çok giydikleri şeylere değer verilen az gelişmiş ülkelerde kafaya takılır.

    işte bu yüzden türkiye'de insanlar iphone 6'ya, lacoste tişörtlere, adidas ayakkabıya aldığı maaşın 300 katını verirken "yüzüm düşmesin eşe dosta" gibi saçma bir algıya sahiptirler.

  • yalnizca olimpiyatlar tarihininin degil, belki de spor tarihinin en tartismali, en olayli, en efsanevi maclarindan biridir..

    1972 eylul'unde duzenlenen olimpiyatlar kara eylul orgutunun olimpiyat koyune baskin duzenleyerek israil'li sporculari oldurmesi sonucu sekteye ugramis, ancak komite oyunlarin devami kararini vermistir..

    o ana kadar 8 kez ustuste altin madalya sahibi olan abd basketbol takimi yine kendinden emin bir sekilde efsaneyi surdurmek icin gelmistir olimpiyatlara.. ruslar ise belki de ilk kez bu kadar yuksek bir ozguven ve inancla oradadirlar ve dusundukleri tek sey abd'yi maglup etmektir.. abd zorlanmadan yari final kadar gelir ve yari finalde de italya'yi farkli yenerek finale yukselir.. sscb takimi ise yugoslavya'ya karsi zorlanmis olsa da yari finalde kuba'yi rahat yener ve finale cikar..

    belki de o seneki olimpiyatlarin en cok merak edilen maci amerikalilar da seyredebilsin diye gece yarisina yarim saat kala baslar.. oyunun basinda, ruslar tempoyu istedikleri gibi dusurup ustasi olduklari set oyunu sayesinde ustunluk kurarlar abd'ye karsi.. ozellikle guardlari sergei belov muthis oynamaktadir..

    ikinci yariya sscb onde baslar ve ilk ciddi gerginlik yasanir.. bir ribaund mucadelesi sirasinda kavgaya tutusan bir rus ve amerikan oyuncu oyundan atilirlar.. daha sonra, bir hava atisi sirasinda amerikalilarin planli yapilmis oldugunu iddia ettikleri bir hareket neticesinde abd'nin uzunlarindan birisi (adini hatirlamiyorum) sakatlanir ve oyunu birakmak zorunda kalir..

    oyunun yavas yavas ellerinden kaydigini goren abd'li oyuncular gaza gelir ve var gucleriyle tam saha prese baslarlar.. pres sonuc veriri ve sscb'li oyuncular saskin bir halde surekli top kaybi yapmaya baslar.. abd 10 sayiya kadar cikan farki kapatir ve 7 saniye kala sscb 49-48 ondedir..

    hucum hakki sscb'dedir ancak dip cizgide ikili sikistirmaya ugrayan sscb'li oyuncu, belov bosta olmasina ragmen topu ona dogru iletmek isterken cok kotu bir pas verir ve bugunlerde washington wizards'in kocu olarak tanidigimiz doug collins araya girip bu topu kazanir.. topu surer, sscb potasina dogru yuklenir ve haliyle sert bir faulle durdurulur.. oyunun bitmesine 3 saniye kala, sscb 49-48 ondedir ve doug collins iki serbest atis kullanacaktir.. faulden dolayi hafifi bir sakatlik gecirir ancak kocunun, 'yuruyebilecek kadar iyiysen, bu atisi da kullanirsin' demesi uzerine gaza gelip oyunda kalmaya karar verir.. birinci atis girmistir, 49-49.. collins ikinciyi de sokar ve abd 50-49 one gecer.. 3 saniyesi vardir sscb'nin, hemen oyuna baslarlar, ancak isabetsiz bir pas ve sure sona ermistir.. saha amerikalilar icin bayram yerine doner ama o sirada bir seyler olur, tribundeki fiba yetkilileri sahaya iner.. ortalik karismistir..

    mesel sudur ki, o gunku kurallar dahilinde bir takim yalnizca mac saati islemiyorken mola alabilir ve molayi isaret etme yetkisi olan tek kisi de takimin kocudur.. elindeki elektronik bir zimbirtiya basarak hakemi uyarmak suretiyle mola istenmektedir.. collins'in birinci serbest atisi sonrasi mola talep eder sscb kocu.. onlara cok yakin oturan fiba yetkilileri de mola talebini fark etmistir.. ancak, nedendir bilinmez, hakemler tepki vermezler bu istege ve collins ikinci atisini kullanir.. kurallara gore, collins ikinci atisi kullanmak icin eline topu aldigi andan itibaren hic kimsenin mola alma hakki yoktur ve son 3 saniye hemen oynanacaktir.. yine garip bir sekilde, tam collins ikinci atisi yaparken molayi duyuran su meshur 'voorrrkk' sesi gelir ama kimse umursamaz, zira is isten gecmistir..

    iste butun bunlara tanik olan fiba yetkilileri sscb'ni hakkinin yendigini dusunduklerinden hakemlerle konusurlar.. ama asil meseleyi cozen edward robinson adli fiba genel sekreteridir.. o kesmekes esnasinda masa hakemlerine eliyle 3 isareti yaptigini yakalamistir kameralar ve bunun anlami 'mac saatini 3 saniyeye ayarlayip oyunu yeniden baslatin'dir.. abd'liler anlam veremez olan bitene, isyan halindedirler.. ancak, fiba'nin dedigi olur ve ruslar'a son bir sans verilir..

    ivan edeshko, kendi potasi altinda topu eline alir ve uzun bir pas icin hazirlanir.. duduk calinir, topu elinden cikartir edeshko ve top daha yari sahaya ulasmadan mac biter.. abd'li oyuncular bir kez daha kudurmus durumdadir sevincten.. onlar ziplayadursun orta yerde, ortalik bir kez daha karisir.. rus teknik heyeti itiraz etmektedir ve itirazin sebebi de skorboard'un yanlis calistigi iddiasidir.. ve itiraz sonuc verir.. zira, 3 saniye oynanmasi gerekirken birinci saniyede macin bitisini bildiren duduk otmustur..

    sevincten deliye donen abd'lilerin bir kez daha kafasi karisir.. once, devam etmeyip soyunma odasina gitmeyi dusunurlerse de, fiba sekreterinin 'altin madalyayi istiyorsaniz sahada kalin' uyarisi uzerine vazgecerler ve dunyanin en uzun 3 saniyesini bir kez daha oynamak icin sahada yerlerini alirlar..

    ivan edeshko yerini alir pota altinda.. takimin en uzunu aleksandr belov rakip pota altinda iki abd'li oyuncunun arasinda gelecek uzun pasi bekliyordur.. edeschko'yu bloke eden abd'li oyuncunun kollarinin cizgiyi gecmesi uzerine macin macar hakemi kendisini uyarir ancak bu uyariyi yanlis anlayan oyuncu iki metre geri cekilip edeshko'ya rahat bir gorus alani birakir.. (sonradan abd'li oyuncu hakemin kendisinden geri cekilmesini istedigini iddia edecek, hakem ise 'ben ingilizce bilmiyorum ki nasil boyle bir sey soyleyebilirim' diyecektir)

    duduk oter, edeshko uzun bir pas icin hazirlanip var gucuyle gonderir topu salonun obur ucundaki belov'a.. belov, iki amerikali arasinda cok iyi yukselir, topu alir ve bana kalirsa dunyanin gelmis gemis en muhim, en kiritik, en anlam yuklu basketlerinden birini sokar.. rus spiker, 'zafer bizim' diye bagrimaktadir.. belov'un basketinin hemen sonrasi maci bitiren duduk duyulur ve macin sonucu:
    sscb:51 abd:50

    mac bu kez gercekten bitmistir ve efsane sona ermistir.. sscb dunya sampiyonu olur..

  • gebze halkalı hattı ile yeni tanıştığımız şu günlerde size bir müthiş -bence- hizmet sunuyorum ekşidaşlar

    karşınızda gebze-söğütlüçeşme arası durakların, kendinden bir önceki durağa olan zaman farkı

    13.03.2019 17.35 ekleme:
    yazdığım saatler hattın boşken olan saatleri. mesai saatleri için 15 dk bekleme ardından söğütlüçeşme’ye tıklım tıklım dolu gelen araca, söğütlüçeşme’deki tıklım tıklım kalabalık eklendi, çoğumuz binemedik. yollar boştur şimdi arkadaşlar, yollara saldırın, herkes marmarayda

    06.29 gebze
    06.31 darıca
    06.33 osmangazi
    06.35 gtü
    06.38 çayırova
    06.41 tuzla
    06.44 içmeler
    06.46 aydıntepe
    06.48 güzelyalı
    06.50 tersane
    06.53 kaynarca
    06.56 pendik
    06.58 yunus
    07.01 kartal
    07.04 başak
    07.06 atalar
    07.08 cevizli
    07.11 maltepe
    07.13 süreya plajı
    07.15 idealtepe
    07.17 küçükyalı
    07.19 bostancı
    07.22 suadiye
    07.25 erenköy
    07.27 göztepe
    07.29 feneryolu
    07.32 söğütlüçeşme

  • bu terorun iki cesidi var. biri web tarayici uzerinden siparis verme seklinde, ki bence teror sayilmaz.

    esas teror "siparis vermek icin uygulama indirmeniz lazim" teroru. o terorun bir ileriki asamasi da "siparis vermek icin indirmek zorunda oldugunuz uygulamada hesap acmaniz lazim" teroru. yooo dostum bunu yapan mekanlardan isik hiziyla kalkiyorum.

    edit: cok mesaj geldi, londra'daydi bu.

    edit2: bir yazar arkadas iletti, istanbul sirkeci'de de bir mekan yapiyormus bunu, en azindan bir sure oncesine kadar