hesabın var mı? giriş yap

  • açılın saat hastası geldi. rolexlerle ilgili başlık altında da yazılan bazı yanlışları düzeltelim;

    - her rolex her zaman yatırımlık değer kazanmaz. dolar enflasyonu/ arz-talep vs. elbette etkilidir ancak her model sınırlı üretim olmadığı için aldığınız tüm rolexler değerlenecek diye bir kaide yok. en azından bir yatırım aracı gibi kayda değer kâr ettirecek kadar değerlenmeyecektir. bunun da ötesinde, zaman zaman değer kaybeden modelleri de olur.

    - sınırlı üretim de olsa, durduğu yerde değerlenmesi için bazı şartları taşıyor olması lazim rolexlerin. sadece rolex de değil tabii. diğer tüm koleksiyon değeri olan lüks saatler için de durum aynı. bir sınırlı üretim rolex'in zamanla degerlenebilmesi ve/veya yatırıma dönüşmesi için gerekli şartlar şunlardır;

    1- saatin tüm belgeleri eksiksiz olmalı. fatura ve hatta tamir/bakım belgeleri dahil. belgelerinin yani sıra silme bezi, soğuk damgalı mühür, saat kutusu, poşeti, kılıfı... artık aklınıza ne geliyorsa, saatle birlikte verilen her şey ama her şey saklanmalıdır.

    2- rolex tamir ettirecekseniz asla ama asla 3. bir partiye değil, rolex'in kendisine yollayıp tamir ettireceksiniz. bir saatin tamir görmesi inanılmaz bir sorun olarak görülmez. yeter ki tüm tamir belgeleri eksiksiz olsun ve tamir edilen parçalar da geri alınsın. burası çokomelli. diyelim ki saatin camını cizdiniz ve yenisiyle değiştirmek için servisine yolladınız. çizik camı muhakkak geri isteyin.

    3- hiç kullanılmayan modeller, eğer çok ünlü biri tarafından falan kullanilmissa tabi ki iş değişir, kullanılan modellere göre birkaç kat daha fazla koleksiyon değeri taşır. dolayısıyla sarı çizmeli mehmet ağa iseniz ve yatırımlık bir sınırlı üretim rolex alıyorsanız, kutusunu bile açmayın. bırakın dursun. temiz saatlerin müzayede değeri kat kat fazla oluyor genelde.

    4- kullanmak gibi bir hata yaptıysanız ve bir de herhangi bir parçasını -kordon, bezel, cam, mekanizma, kadran gibi- degistirecekseniz bile orijinalini kutusunda saklamalısınız. durduk yere değişen parça istenmez. değiştiyse veya tamir gördüyse de eski parça muhakkak aranır. saat öyküsü için önemlidir.

    5- bir saatin sınırlı üretim olması için maksimum 2000 adet üretilmiş olması gerekir. ne kadar az üretim, o kadar yatırımlık değer demektir. hele hele elinizde seri numarası 001/100, 001/300 belki 001/500 arası bir saat varsa -ki limited edition saatlere sayı verilir. kaçıncı uretim saatin sizde oldugunu bilirsiniz- keyfiniz yerine gelsin, müzayede değeri gerçekten yüksek bir saatiniz var demektir. onun haricinde rolex'in de seri uretim ve onbinlerce ürettiği modeller var. rolex bugün yılda 1 milyondan fazla saat üretiyor. neredeyse her mağazada bulunan modeller var ve onlar ne müzayede ne de yatırım için alınabilir çünkü kim neden piyasada 100.000 tane bulunan saatin peşinden koşsun? beğenirsiniz, alırsınız orası ayrı ama üzerinden kayda değer bir para kazanamazsınız. neden? mesela geçenlerde swatch üretimi üzerinde omega yazan plastik saatleri yatırım için alan ve hatta aldığı gibi sarı siteye 30 kat pahalı ilana koyan barzolar durumun farkında değiller ancak o saat mağazadan çıktığı saniye %20 deger kaybetti bile. çünkü sınırsız üretim bir saat. dahası pilli, plastik, cırtcırtlı bir modeldi ve asla bir koleksiyon değeri yoktu.

    6- yatırım için alacağınız rolex'in hangi modelinin tuttuğunu bilmeniz lazım. mesela gmt master diye yakisikli bir modeli var bu markanın. ama tutan kasası 1675 mi, 1670 mi, bezeldeki malzeme seramik mi, alüminyum mu? lug to lug genişliği ne? hangi kasa rengi tutar? hangi tip kordon? hangi yıl üretimi en çok değer kazanır? hangi hangi hangi... tüm detaylarına inmeniz gerekir. eğer doğru koleksiyonluk modeli seçmezseniz, siz gidip bir rolex'e 20.000 dolar verip alırsınız değer kazanır diye, öte yandan 20.000 dolara başka bir modelini alan kişinin saati 20 yıl sonra yarım milyon dolar ederken sizinki 40.000 edebilir. bu yüzden piyasayı, koleksiyonerlerin eğilimini, saatin kaç kişide olduğunu vs. çok detaylı bilmeniz gerekiyor. bunu da doğru zamanda bilmek, tahmin edilemeyen garip olaylardan dolayı çok zor. ne gibi? mesela bazı saat kasa ve bileziklerinin rengi kullanıldıkça zamanla değişiyor. veya bazı bezeller güneşten, kimisi deniz suyundan renk değiştiriyor. kulağa saçma gelse de bu rengi değişenler veya solanlar ileride daha çok aranan, dolayısıyla daha çok para kazandıran modeller olabiliyorlar. tabi bunun tam tersi durumlar da oluyor. örneğin şahsi fikrim, 2021-22 aralarında üretilen kadranı tiffany mavisi rengindeki rolex oyster perpetual veya patek philippe nautilus modelleri ilerde üzecek gibi insanları. çünkü bu renk çok kısa süren bir renk trendi idi ve şimdiden markalar bu alakasız renkten vazgeçtiler. gerçi belki 2080 yılında bir şey olur ve bugün elinizdeki tiffany mavisi saatler gelecekte lacivert veya siyah modellerin 10 katı pahali olabilir. bu yüzden gelecekte neyin koleksiyon değeri taşıyıp para kazandıracağını tahmin etmesi zor. maaşlı bir çalışan iken 70'lerde birkaç maaşına rolex alıp saklayan, sonra müzayedede yuzbinlerce dolara satan vatandaş hikayelerini çok duydum.

    7- asla ama asla kaliteli bir saate, saatin karakterini, görünüşünü, hele hele mekanizmasıni değiştirecek bir mod yapılmaz. yapılmamalıdır. kordon değişiminden falan bahsetmiyorum. onu bile milimetrik bir çizik dahi atmadan yapmalısınız bu arada tabi... demek istediğim, mesela boksör mayweather sığırı gibi gidip saatlerin üzerine elmas döşememelisiniz. saatlerde asla dekoratif veya her ne amaçlı olursa olsun orijinallik bozulmamalıdır. 50.000 dolar değeri olan bir rolex'e 500.000 dolar değerinde bir elmas dekorasyonu yapınca o saat 550.000 dolar olmuyor. o işler öyle değil. saatin değeri yükselmek yerine aksine düşer. dolayısıyla rolex aldıysanız veya babadan/dededen kalma bir rolex'iniz varsa saatin orijinalliğini bozacak herhangi bir oynama yapmayınız. millet olarak modifiye yapmayi seviyoruz arabalara falan ancak unutulmamalı ki bu bir araba değil. lüks saatler üretildiği gibi kullanılmalı ve saklanılmalıdır.

    not: aklıma başka maddeler geldikçe editleyeceğim burayı. sevdim bu konuyu.
    edit 2: imla

  • ortaokuldayken beden dersinden sonra bodrum kattaki spor salonuna kilitlenmiş ve sesini kimseye duyuramadan teneffüs boyunca bekletilmiş, boş derslerde yaka paça sınıftan dışarı atılmış, din derslerinde sürekli yetim ilahileri söylenerek babasının ölmüş olması üzerinden canı yakılmaya çalışılmış biri olarak asla katılmadığım önerme

  • titreyen eller!

    bişey yap ve o ellerin titremesine mani ol.
    gerekirse kolları olduğu gibi evde bırak ama eller titremesin. zira, hem komik hem trajik bir durum bu.
    biriyle buluşmak öyle çok aman aman bir mesele değil sonuçta, milyonlarca insanla aynı şehirde yaşayıp, yüzde 70 oranında 2. kez görmeyeceğin insanın karşısında ellerin titrerse yandın.
    özgüven ve iç huzuru bulundurmuyorsan bünyede bu iş çok zor yonca.

    light bira!

    su iç, "şu dönem alkol tüketemem" de, soda iç, ama light bira içme!
    şişman bi insansan bile içme, ne o olduğun halinden memnun değilmiş gibi? bira başlı başına öğretilmiş bir içecek, oyalanmak için içiyoruz en nihayetinde, onun da light'ını içersen eyvah!
    dahası yaptığın çılgınlığı fark edip "araç kullanırken endişe ediyorum" baabında bir lafla olayları çığrından çıkarma.

    hoşçakal demeyi unutma!

    40 yıllık arkadaşlar gibi, "ben şurdan gidiyorum, hadi bye" yapma. (bilhassa) kızı, efendi efendi yolcula. taksi, otobüs, metro, metrobüs, vapur, her neyse işte, o araca bindiğinden emin olmak zorunda değilsin ama efendi gibi "hoşçakal" falan de.
    hoşlanmadıysan bile yap bunu, zira insan olmak, hoşlanmaktan evvel de vardı.

  • gücünün yettiği takımlara çirkeflik yaparak maç alan brezilya'nın karşısına dikilip kafasına vurmuş über takım.

    şu an gözümde hırvatistan ve kolombiya'yı yanına almış, "sen bu çocuklara artislik yapmışsın??" diyerek brezilya'dan hesap soran delikanlı bir mahalle abisi konumundalar.

  • 1952’nin aralik ayinin ilk haftasinda londra'da yasanan ve binlerce kisinin olumune neden olan hava kirliligine verilen isim. literature the killer fog olarak gecmistir. bahsi gecen yilda londra’da oturanlar ısınmak icin her zamankinden daha fazla miktarda komur yakmisti. yine ayni donemde elektrikli tramvaylar kaldirilmis, yerine benzin ve mazotla calisan binlerce otobus alinmisti. butun bunlara ruzgar akisinin azligi da eklenince ciddi bir hava kirliligi meydana geldi. sehrin ustunu dumanlı sis bulutu kapladi ve bir haftadan fazla kaldi. yuksek ozon seviyesi kalp atislarında duzensizliklere sebep oldu; nefes alma guclugu yuzunden pek cok kisi hastanelere basvurdu. ilk gun 135 olan olu sayisi ikinci gun 500’e cikti. ve uc hafta boyunca gunluk olu sayisi 200 kisinin altina dusmedi. ingiliz hukumeti baslangicta olumlerin kirlilik yuzunden meydana geldiğini kabul etmek istemedi; ancak halkin baskisi ve bilimsel delillerin ortaya cikmasi sonucu hava kirliligi konusunda ciddi onlemler almak zorunda kaldi. bu olay tum dunyanin hava kirliligine bakis acisini degistirdi. o gune kadar insanlar hava kirliligi ile oyle ya da boyle yasamaya alismis ve kabullenmisti. fakat bu olay ile birlikte havayi kirleten endustriyel kuruluslara bircok sinirlamalar getirildi. konu ile ilgili detayli bilgi ve resimlere http://www.npr.org/…es/features/feature_873954.html adresinden ulasilabilir.

  • geçtiğimiz günler şunu yaşadım; eşimle yemek yedikten sonra restorandan çıkarken ben biraz geride kaldım önüme iki genç kız atladı, eşim de ben geliyorum düşüncesi ile kapıyı tutuyor tabi kızlarımız da sandı ki onlara özel yapılmış bir hareket.* kapıyı tutuyor diye teşekkür etmek şöyle dursun yan yan bakıyorlar filan. salak bunlar, ciddi söylüyorum kafaları çok çalışmıyor ondan üzerinize alınmayın beyler.

  • 50 yas civarindaki insanlara cemkirme sekli. soyle devam eder: "adam 47 yasinda kendi cumlelerinin alintilandigi entry'leri hakaret gerekcesiyle sikayet etmis. sen boyle bir anli sanli hukuk zaferinin yanina yaklasabildin mi? yok iste otur sen anca boyle".

  • yazın özellikle desenli bluz, tshirt, gömlek falan giyen kadınlara dikkat etmemi gösteren eylem. nedeni de bi ihtimal uçlarını görebilmek tabii ki.

    not: işbu entry ile ilgili mesaj göndersenize, çok yalnızım lan.

  • şu donlu gömlekli halimle beni bile sevindirmiş kutlu olay. helal olsun sana coni dep. yediğin ekmek, içtiğin su bal olsun şeker olsun dirhem dirhem et olsun, tereyağlı bal tahinli pekmez dolsun bünyen. helal süt emmiş adammışsın koç yumurtası. inan şu an seni övmeye doyamıyorum coni dep. şu cumartesi sabahında valla duygulandım, billaha duygulandım. vidyodaki yancılara da ayrıca helal olsun. onlar da okulun müdürüyle müdür yardımcısı herhal (hayat bilgisi: müdür yardımcıları müdürlerden her zaman daha kısa, daha tombik ve daha aktiftir). sevap için korsan olmuşlar, gemici olmuşlar.

    ben ilkokuldayken müdür yardımcısı bizi yangın söndürme küreğinin sapıyla döverdi. okulumuza gelen tek ünlü de o zamanki belediye başkanı aytaç durak'tı. hepimize kuru üzümle fındık verip gitti. millete coni dep, bize aytaç durak. ecnebiye keptın sıparov, bize kuru üzüm fındık.

    zalımsın dünya.