hesabın var mı? giriş yap

  • ''eğlenceli bir kadındı. kadındı.
    ne abarttı kadınlığını, ne de utandı ondan.
    lise birinci sınıftaki oğluma 'beni güzel buluyor musun? kadın olarak?' derken de kadındı;
    dokuz eylül üniversitesi'nin kellifelli bir öğretim üyesinin, masanın altından bacağına dokunduğunu fark edip haddini bildirdiğinde de.''

    ''içki olsaydı rakı olurdu mesela, ona hiç kuşku yok.
    ev olsaydı, sonradan görmelerin kondurdukları sütunlu mütunlu villalardan değil, bütün depremlere dayanacak, iki katlı, küçük, sağlam taş bir bina olurdu.
    çiçek olsaydı gül, karafil gibi herkesin bayıldığı bir çiçek değil, ancak çiçek zevki olanların arayıp bulacağı, bulunca da asla vazgeçemeyeceği bir çiçek; müge, incir çiçeği olurdu o.
    insan oldu o. tomris uyar oldu. iyi ki oldu.''

    ''kendisiyle dalga geçmeyi bilen ve seven bir insandı tomris. siroz olduğunu öğrendiğinde,
    'en hakiki atatürkçü kimmiş, öğrensinler şimdi.' deyişini anımsadıkça gülerim hala.''

    feyza hepçilingirler, varlık dergisi, ağustos 2003

  • cok gelismis bir ulkenin, bir basbakaninin, bir konusmasinda gecen, magduriyet iceren bir soz.

    -boyle bir sey olabilir mi? soruyorum size olabilir mi? benim bakanimin cani cay cekmis ve icmek istemis ama yok demisler. ulan hepiniz o evdeydiniz. biz bu cay vermeyenlerle sandikta gorusuruz. varsa bir derdin sandiga gelirsin. oyle balkondan cay yok demekle olmaz. ben buradan edirne savcilarini da goreve cagiriyorum. o evde cay olup olmadigini kontrol etsinler.

  • on beş gün önceyeymiş aslında randevuları. kaçırmışlar. bugün kalkıp gelmişler, vaktim varsa bakayım diye.

    klinik oldukça yoğun, kapıda bekleyen çok fazla hasta var, dosyaları önüme yığılıyor. “bugün çok yoğun, bakamam, yeni randevu almanız gerekiyor” diyorum.

    kadın ezilip büzülüyor karşımda. bir şeyler diyecek belli, ama takılıyor boğazına. sabırsız gözlerle kadının odadan çıkmasını bekliyorum.“hocam” diyor kısık bir sesle. “karşıdan geliyoruz biz, yol paramız yoktu ondan gelemedik. ancak para bulabildik.”

    parasını veremedikleri bir otobüs, bir vapur. bir tam, bir öğrenci.

    bir kadın, bir çocuk.

  • anaokulunda yaşanmış hatırlanması genellikle zor olan anılardır.. benim de oldu.. anlatayım;
    hafızamın bir oyunu muydu yoksa gerçekten görmüş müydüm ya da sadece çocuktum ve gaza mı gelmiştim bilmiyorum ama çok heyecanlıydık 5-6 kişilik bir çocuk grubunun başını çekiyordum ve okul bahçesindeki çiçekliğin toprağına doğru yönelmiştik emir vermiştim* "kazın toprağı..!" diye, kazmışlardı eğilip elleriyle.. ve işleri bittiğinde iyice yere yaklaşıp baktığımda, toprağın içinde yürüyen bir astronot olduğunu gördüm dostlar..! boyutu, suya atılınca büyüyen garip oyuncakların suya atılmadan önceki halleri gibiydi.. ve diğer çocuklara gösterdim bazıları kaçmıştı korkup bizse sınıfa büyük bir zafer kazanmış edasıyla dönmüştük..

  • --- sıkça sorulan sorular ---

    - bunla uğraşmasak da öğrenci olarak gelsek, sonra pr alsak?

    + almanların dediği gibi, "warum nicht?". elbette bu yolu tercih eden birçok genç arkadaş var. özellikle yeni mezun, fransızcası, iş tecrübesi ya da yüksek lisansı olmayan fakat bir an önce bu yola girmek isteyenler iiçn uygun bir yol. okurken haftada 20 saat kadar çalışma izniniz oluyor. kanada'nın tüm şehirlerinin toronto ya da vancouver gibi pahalı olmadığını düşünürseniz güzel seçenekler illa mevcuttur. bu iş biraz sizin araştırmanıza bağlı.

    öğrencilikten sonra da yanılmıyorsam öğrenci olarak geçirdiğiniz süre kadar çalışma izniniz oluyor. zaten bu esnada pr için başvurunuzu başlatmanız mantıklı. çünkü kanada'da eğitim almış olmak büyük puan getiriyor.

    - pr'ı aldık, hemen gelip kalmak zorunda mıyız?

    + size "confirmation of permanent residency" ve pasaportunuza basılı olarak tek girişlik bir vize veriliyor. bu tek girişlik vize sizin sağlık muayenenizin tarihinden itibaren 1 sene kadar geçerli. ülkeye girdikten sonra bir süre kalıp, bu hakkınızı alıp nereye isterseniz gidebilirsiniz. bu hakkınız sizinle yaşamaya devam edecektir.
    burayı düzeltelim*: 5 yılı içinde 2 sene kanada'da yaşadığınız sürece bu hak sizinle kalacaktır. ahanda link:

    - ne kadar süre sonra vatandaşlık alabiliyoruz? türkiye vatandaşlığımız uçuyor mu?

    + 5 senelik bir dilim içinde 3 yıl burada yaşadıktan sonra vatandaşlığa başvurabiliyorsunuz. bunun en büyük avantajı birçok ülkeye vizesiz seyahat edebilmek. ha bir de oy kullanabiliyorsunuz.

    - tavsiye ettiğiniz avukat/danışman var mı?

    + elbette var, bizzat burada çalışıyorlar. hem göçmenlik hem öğrenci olarak buraya gelme konusunda fikir verebilirler. özelden ulaşanlara iletişim bilgilerini verebilirim.

    --- sıkça sorulan sorular ---

  • işlek caddede büfe değil benimki. "badanacılık".

    oysa ne heveslerim vardı benim, ne heveslerim. türkiye derecelerim mi yoktu, olimpiyatlara mı katılmamıştım, daha lise sıralarında herkes tarafından geleceğin akademisyeni gözüyle mi bakılmıyordu bana... sonra okula geldim. okuldan kaynaklı da değil aslında ya, bölüm diyeyim. bilenler var, psikoloji okuyorum. ama bezdim. ben ne kadar hayat dolu ne kadar yerinde duramayan bir insandım da deliler gibi istediğim bölüme gelince delilendim?

    nasıl oldu anlamadım. ama kafama girdi.

    badanacı olmak istiyordum lan. cidden. bunu istiyordum ben.

    internetten boya kartelalarına, fırça modellerine, badana tekniklerine bakmaya bir türlü doyamıyordum.

    zonguldak'ta bi' evimiz var bizim. babaannemlerin evi işte. ne yaptım ettim ikna ettim dedemi bu yaz. aldım fırçalarımı. ince iş fırçam en incelerindendi, korniş kenarlarını rahat rahat boyayabilmek için. önce mutfağın tavan boyasını yaptım. o rulo fırçayı kullanmak konusunda çok acemiydim, yüzüme patpatpat diye tavandaki boya dökülüyordu, ben mutluluktan neredeyse kahkaha atıyordum. sonra mutfağı "istanbul pembesi" denilen bir renge boyadım. sen hiç boya kartelası inceledin mi? şiir gibidirler. roma sarısı vardır mesela, bizans kırmızısı vardır. mutfağın boyası bittiğinde oruç halimle hışırım çıkmıştı ama nasıl da mutluydum lan. aradan 3 hafta geçmiş ama şimdi düşününce bile çok özledim. sonra ver elini salon. aman o pervazların ince işi, aman o priz kenarları, ahh. nerede o akademik kariyer isteyen silverleaf, nerede? nerede o kitapların arasından zorla alınan kız?

    ben değil miyim tavandaki boşluklar badanayı kötü gösteriyor diye önce onlar için alçı hazırlayıp, onunla kapatıp sonra üzerine çift kat boya çeken? eski karpuz lambaları çıkarıp avize delikleri açıp yeni lambaları takan, elektrik bağlantısını yapan kimdi?

    ben bir inşaat ustası olmalıydım ve görünen o ki psikolog olacağım. derdini alıp gelenlere "al bu malayı bütün yaralarını alçıyla kapa" mı diyeceğim ben, ne yapacağım lan?

    bir gün bir ev alacağım ama.

    ev bomboşken içinin komple badanasını yapacağım. bir günde bitmez elbet. ama acelem de yok. bir gün biter. akşam ev bomboş. bir iskemleyi balkonuma çekeceğim. evimin ilk eşyası da teleskop. bu da benim hayalim. teleskopu yerine kuracağım, radyoyu açıp termostan bayat çay içeceğim. bir gecem böyle geçsin başka bir şey istemem.

    akademik kariyermiş.