hesabın var mı? giriş yap

  • dikkat! cübbeli, sarıklı ya da çember sakallı değildir.
    kot pantolon ve tişört giyerek aramızda dolaşan yüzbinlerce gericiden biridir.

  • adam hamur kizartmasi başlığına etik kaygi yazmis lan. asdkgh

    kıtır olanini daha çok sevdiğim yiyecek.

    debe editi: gençler bugun babam anjiyoya girecek. dua edin sag salim ciksin. uzaktayiz gidemiyoruz. dogum gunum babali bitsin.

    edit 2: dualar ise yaradi.

  • zamanında, "kullanıcı dostu* tasarım" nedir, verimlilik nedir bilmeyen bir adam tarafından tasarlanmış, daha sonra da değiştirmek kimsenin aklına gelmemiş ya da gelmiş de kimsenin işine gelmemiş tasarımlara verilen -en azından benim az önce verdiğim- addır bu. örnek vermek gerekirse:

    makarna poşeti: yahu kardeşim yırtarak açmaya çalışırsın açılmaz. sinir olursun, zorlarsın. birden yarıya kadar yırtılır poşet; her yer makarna olur. bir kısmını zorla tencereye dökersin, kalanıyla ve yırtık bir torbayla baş başa kalırsın. atsan atılmaz satsan satılmaz.

    selobant: bir gün biri çıkar da çocukluğunun "en zor dönemi neydi" diye sorarsa, selobandın ucunu bulmaya çalıştığım o elim anlar gelir ilk olarak aklıma. bazı tasarımcı denyolar işi o kadar abartmıştır ki ucunu bulsan bile bandı ordan sökemezsin. bazen de tam ucunu buldum derken tutup çektiğinde bant tam ortadan enlemesine yaryılır ve yarı kalınlıkta bir bant çıkar. şimdi bir değil birçok kayıp uç vardır elinde. her şey daha karmaşıktır.

    mayonez kavanozu: dünyanın stresli işi, dibinde azıcık kalmış bir mayonez kavanozundan çay kaşığıyla, eline mayonez bulaştırmadan kalan mayonezi sıyırmaya çalışmak değil de nedir?

    ortalı defter: ilk sayfalara yazmaya başlamakla eş zamanlı başlar kabus. eğer defter tek ortalı ve kalınca bir defterse satırın sonuna gelince elinizdeki kalem pıt diye giriverir altı boş kağıda. girmese de yazı bozulur eğri büğrü olur. ortalara ulaştıkça her iki taraftaki sayfalar bombelenir. gün ortasındaki kabustur. off.

    meyve suyu kutusu: yeni çıkan ve güya modern tasarımlı olan bu kutuların kapakları çevirerek açılır ve hatta açılırken içindeki koruma bandını da açar. buraya kadar her şey güzeldir. ama eğer bardağa koymaya kalkarsanız güzel başlayan maceranız hiç de hoş olmayan bir şekilde devam eder. bu kutulardan ilk bardağı yere dökmeden doldurabilene tetrapak tarafından fenerbahçeli rambo'nun çaldığı avrasya maratonu kupasının verileceği efsanesi dolaşır market rafları arasında. kutuların üzerinde "açmadan önce çalkalayınız" yazması ama içinde hava olmayan kutuyu çalkalamaya kalkınca oluşan sessizlik dünyanın en hüzünlü sessizliğidir. kutunun dibinde kalan ve asla sahip olamayacağınız o bir yudum meyve suyu da ayrılıkların en acısını yaşatır insana*.

  • benim rick and morty hakkında bi şansım bi de şanssızlığım var. bu diziyi aslında ilk yayınlandığında izlemeye başlamıştım ama nedense bi ısınamadım o dönem. sanırım ikinci sezonun ortasında da bıraktım. dördüncü sezon finalinden sonra bi arkadaşım çok söyledi izle artık diye ama onu da yapmadım yaklaşık iki yıl kadar. şanssızlığım şu, diziye tekrar başladığımda çok sevdim neden daha önce izlemedim falan dedim, şansım da şu ben bunu diyene kadar beş sezon birikmişti. o nedenle bölümleri peş peşe yutabiliyordum.

    yalnız şimdi geldik beşinci sezon finaline ve ben artık günceldeyim. o bir problem. yine de dizinin yolunu yıllarca gözlediği için beklentisi artan insanlar gibi değilim. mesela beşinci sezon genel olarak bozdu denmiş ama bunun çoğunlukla beklentiyle alakalı olduğunu düşünüyorum ben. şimdi genel olarak bu sezon nasıl olmuş bir bakalım.

    --- spoiler ---

    rick and morty aslında episodic bir dizi. yani her bölüm temelde birbirinden bağımsız. bu da dizinin yapımcılarına çok büyük bir özgürlük sağlıyor ki bin beş yüz tane paralel evrenin anlatıldığı bir hikayede 5 sezon boyunca tutarlı kalmanız hayli zor. aklınıza gelen her uçuk kaçık fikri istediğiniz gibi yazamazsınız çünkü böyle olursa izleyici tutarlılık peşine düşer. episodic yöntemde ise space beth ve evil morty gibi hikayeler olsa da bölümün mantığı pek sorgulanmaz.

    beşinci sezonda ise bu yapıda değişikliğe gitmişler ve sezonun başında bile sezon sonuna işaret eden diyaloglar eklemişler. mesela south park da episodic bir diziyken son yıllarda sezona yayılan hikayeler anlatmaya başladı ve açıkçası çok farklı bir tat yakaladılar orada. benzer bir durumun rick and morty için de geçerli olduğunu söylemek mümkün.

    ancak bunun sebebi finale kadar hikayeyi biriktirip patlama yaratmak değil, daha çok fanların isteğini karşılamak. çünkü reddit'e falan bakarsanız evil morty ve rick'in geçmişi gibi konularda çok fazla teori üretildiğini görebilirsiniz. bu da haliyle bir merak oluşturuyor ve dört sezonun ardından herhangi bir cevap alamayınca fanlar huysuzlanmaya başlıyor. bu nedenle beşinci sezonda tıpkı rick'in morty'e yaptığı gibi hafıza cihazını uzatıp al çok merak ediyorsan öğren demiş gibi bir hava var. bunu söyleme nedenim de bölümde rick'in geçmişi ve citadel konusunun çok hızlı geçilmesi. yoksa isteseler bundan milyon kat daha epik bir bölüm yapabilirlerdi.

    bu sezonun bir diğer farklı noktası da derinlik mevzusu. ilk dört sezonda rick'in yaptığı tüm çılgınlıkarın aslında duygusal dünyasını kontrol edememesinden ya da bazı şeylerden kaçıyor olmasından kaynaklandığını bize ince ince sezdiriyorlardı. (bkz: pickle rick) ayrıca beth ve jerry'nin ilişkisi de uzay temalı bir komedi dizisi için fazla depresifti. bu sezonda ise bu derinlik biraz azalmış durumda. mesela wubba-lubba-dub-dub'un anlamını öğrendiğimiz diyalog ya da rick'in unity'den ayrıldıktan sonra garajında yaptıkları sayesinde dizi insanın karanlık yönleri üzerine keşfe çıkıyordu. bu sezonda ise bir kaç kısım hariç böyle bir durum söz konusu değil.

    dizi bu alanda biraz eksilmiş olabilir ama yaptığı zekice espriler tüm hızıyla devam ediyor. mesela birinci bölümde rick'in şarapları yıllandırmak için açtığı portaldan, morty'e yardım etmek için geçen herşeyden habersiz karakter ve ondan sonra başlayıp her bir saniye yükselen değişim çok zekice planlanmış. bir de diğer sezonların üzerine ekleme yapmıyor olsa da decoy family konusu ve bu meselenin her bir adımda daha da tırmanması çok güzel işlenmiş diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak yine kendisini çok hızlı bir şekilde izleten, takip ederken eğlendiren her ne kadar dizinin yapımcıları bu konuda biraz gönülsüz olsa da rick'in geçmişi ve evil morty hakkında çok şey öğrendiğimiz bir sezon oldu bu.

    bir de son bir not olarak şunu söylemek istiyorum. evet bu sezon genel olarak çok derin değil dedik ama rick ve bird person'ın merkezde olduğu sekizinci bölüm bence çok değerli. hatta insana baya öğüt veriyor bile diyebiliriz. mesaj da şu; insanın hayatında bird person gibi arkadaşlar kolay kolay karşısına çıkmıyor. birbirinizi anladığınız, değer verdiğiniz insanlar varsa arkadaşınızın değerini arkadaşınız olarak bilin. kendi kaçış isteğinizi ve geçmiş travmalarınızı bu insanlara yansıtıp arkadaşlığınızı bok etmeyin. çünkü hayat boyu sürecek arkadaşlıklar herşeyden önemlidir ve böyle insanları kaybederseniz (ki zaten ömrü hayatınızda kaç tane böyle arkadaşınız olacak) çok pişman olursunuz diyor. ki bölüm başına yirmi dakika süren garip şakaların havada uçuştuğu lazerlerin falan patladığı bir dizi için az şey değil bu.

  • odadan iceri girerken ayagin kapi esigine takilmasi ve sendelemem sonucu hr ablanin espiri yaparcasina,

    - bu sizin dikkatsiz oldugunuzu gösterir

    demesi

    ve benim de: sizin de önyargili oldugunuzu.

    demem.

    (bkz: dakka bir gol bir)

  • kendisine sorduğum her soruya merhaba, günaydın diyerek başlıyorum, teşekkür ederim diyerek bitiriyorum ki yarın makineler gezegeni ele geçirip insanlığa hükmederse lebram bana iyi davranmıştı desin, işkence filan etmesinler.

  • cümle mühendisi sagonun her şarkısından seçilebilecek sözlerdir. en vurucularından biri:

    “dertle anlaş deva bul, üzüntü kalbi sömürür,
    yüzüne baktığım her an cennetten bahçe görülür..”

    (bkz: baytar)

  • kendi ülkesinde cezası idam olan bir şeyden tutuklanan prens...

    iade edilirse idam edilmesi gerekir şeriat kanunları gereğince, lübnan hükümeti bir prensi hapiste tutup siyasi skandal yaşamak istemez, muhtemelen iade edecekler, suudiler de prensi idam edemeyecekleri için üstünü kapatacaklar...

    ağrı kesici yüzünden idam edilmiş türk tır şoförü vardı eskiden, ilaç türkiye'de reçete ile satılan, arabistan'da ise yasaklı bir ilaçmış, adamın kafasını kesmişlerdi...

    o kadar allah'ın emrini yerine getirmeye meraklılarsa prensin de kelle gitsin diyorum, çifte standart olmasın yani...