hesabın var mı? giriş yap

  • 1960'ların başında abd'de ornette coleman, don cherry, cecil taylor, eric dolphy, charlie mingus ve john coltrane'in yenilik arayışları sonunda ortaya çıkan caz okulu.
    new thing (yeni şey) diye de adlandırılan free caz, geleneksel kalıpları yadsıyarak hem müziği hem kültürü özgürleştirme çabasıdır. tümüyle özgür doğaçlamadan yana olan free cazcılar, ne melodi çalmaya yanaştılar, ne armonik dokuyu gözettiler, ne de düzenli tempoyu sürdürdüler. 1960’ların ikinci yarısında doruğuna ulaşan bu akım uzun tartışmalara yol açtı. gerçekte “free cazcılar”ın çoğunun başkaldırısı yalnız estetik olmakla kalmıyordu; daha geniş kapsamlı ve siyasal nitelikliydi (marxist sol). (bkz: john coltrane)

  • geçen sene işten çıkarıldım. tamamen haksız sebeplerden. bu yüzden davayı zaten kazandım.

    neyse efendim, kıdem ve ihbar ile yaşayabildim iş buluncaya kadarki 3 ayda. kaldı ki bekar ve birikmişi de olan biriydim. borcum yoktu.

    çünkü işsizlik maaşı, aldığım maaşın 1/4'ü bile etmiyor. sadece ihbar tazminatımı alsam, muhtemelen 2. ay itibariyle birikimden yemeye başlayıp, işsizliğim uzasa bildiğin sokakta kalacaktım.

    şimdi sorarım, türkiye gibi işyerlerinde adaletsizliklerin, mobbing'lerin kol gezdiği bir ülkede, işçinin alabileceği tek güvenceyi kaldırmak, elli tane şarta bağlamak akıl karı mıdır?

    parti bağımsız düşünün. yarın bu kişi siz de olabilirsiniz. işte bu akp'nin saçma ekonomi politikalarında artık geldiği son noktadır. maaşın %50'sinden fazlası vergilere giderken, devleti, ülkeyi daha ne kadar vatandaş ayakta tutacak? ekonomi politikası hiç olmayacak mı bu ülkenin?

  • ak parti balıkesir milletvekili tülay babuşçu'nun dile getirdiği ara.

    --- spoiler ---
    "bu resim (resim değil fotoğraf) okunması gereken bir resim (öff yine). filistin'i vermediği bahanesiyle yıkılan osmanlı imparatorluğu ve filistin devlet başkanı'yla cumhurbaşkanı'mızın arka plan görüntüsü. muhteşem bir zeka. tabiki sn cumhurbaşkanı'mızın zekası. 600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi"
    --- spoiler ---

    haber.

    paylaşımı.

    artık aleni bir şekilde gerçek niyetlerini belli ediyorlar.
    yazık; nasıl da seviyorlar birey değil kul olmayı.

  • şirin ünal şey değil mi bu arada..
    evinde çalışan nadira kadirova'ya tecavüz edip öldürdüğü iddia edilen milletvekili değil miydi? yumurta yarışılrı falan.. rumeysa gümbürtüye gitme bak.. aman diyim

  • çocukluğumdan aklımda kalan garip fotoğraflardan biri.
    yaşım 12-13. karşı apartmanda - ama nası karşı bak, tam bizim evin hizasında. bizim evin ayna görüntüsü gibi düşün- birlikte yaşayan fantastik bir çift oturuyor. şimdi bundan 11 sene öncesine git. bak bakalım orda birlikte yaşayan çift denen şeyden kaç tane var. çevrede yarattığı yankıyı düşün. erkek olanın adını jose mariano koymuştum. (o zamanlar yayınlanan salak dizilerden birinin jönüydü ehehea) o yüzden bundan sonra kendisinden jose mariano diye bahsedeceğim.

    şimdi bunlar çevredekilerden oldukça farklı bir çiftti. zira evli olmadıkları için, evde bir aşk havası süzülür dururdu. o yaz, açık balkon kapısından, onların hayatına dahil olmuştum. hatta sitece olmuştuk ahahaha. ama bunlardan onların haberi yoktu sanırım. çünkü öyle davranıyolardı. akşam olurdu, jose kapıdan koskoca bir çiçekle eve girer, karşı evde bir fransız güncel dizi filmi mutluluğu yaşanırdı. abla mütemadiyen jose'nin kucağındaydı. kucağa atlandıktan sonra, evde mutfaktan antreye, antreden yatak odasına doğru ışık geçişini takip etmek zor olmazdı. aynı zamanda tasarrufsever de bir çiftti bunlar.

    gene gecelerden bir gece, abla mutfakta yemek yapmaya başladı. yere kadar olan jaluzi sayesinde görünmediklerini zannediyolardı fakat biz hepsini görüyor, god bless their love diyerek ellerimizi birleştirip tanrıya yakarıyorduk. abla tezgahta bişeyler doğrarken (oha detaya gel) jose mutfağa girdi ve yemek yapan o kadına arkadan sarıldı. 1-2 sallandılar. sonra ne mi oldu? mutfaktan antreye, antreden yatak odasına bir ışık geçişi. yemekten haber alınamadı.

    bu saadet bir kaç yıl böyle sürdü. hatta üst komşunun oğlunun dediğine ve bizim de şahit olduğumuza göre (hohoahah kaçmaazz) o evde çok daha çılgın hikayeler yaşandı. diğer başka ablalar gibi. sonra, aniden evlendiler. eve bi mutsuzluk çökmüştü. çocukları oldu. aşk bitmişti. ne yemek yapan ablaya arkadan sarılma kalmıştı, ne çiçek, ne ot, ne kucağa alma ne de ışık geçişleri.

    hayatımda ilk kez bi aşkın ölümüne, bir ikilinin macerasever genç bi çiftten "amca ve teyze"ye geçişine şahit olmuştum. ilişkilere bakışımı etkileyecekti bu.

  • kendisini tanımıyorum ancak ödül aldığı konuşması hayatımda izlediğim en kötü konuşmaydı. rakiplerim güçsüzdü mü? hönk!!!
    adaylara teşekkür etmek yerine belediye başkanına teşekkür etmek mi? teşekkür yetmeyip, iltifat etmek hönk!.

  • on tane tarikatçı otobüsle gidiyorlarmış...
    yolda otobüs devrilmiş...
    tarikatçılar tümden mevta...
    cennetin kapısına kadar gelmişler...
    görevli melek bunlara bakmış;
    " - aranızda çocuklarla evliliği onaylayan,
    - çocuk tacizcisi olan,
    - çocuklara tecavüz eden var ise beni hiç oyalamayın doğruca cehenneme gidin. yolu
    şu taraf" demiş...
    tarikatçıların dokuzu geri dönmüş ve cehenneme doğru yönelmişler.
    görevli melek birkaç saniye sonra arkalarından bağırmış.
    "laaan!.. bu sağır pezevengi de alın buradan."

    debe editi: arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur. - mustafa kemal atatürk (kastamonu'da ikinci konuşma)

    edit: bu fıkra mükerrerdir...