hesabın var mı? giriş yap

  • en büyük ayıbı allah yapmış aslında nasıl iki farklı cinsiyet yaratabilir ya böyle bir şey nasıl olabilir acilen duyarı kasılmalı

  • dizi oyuncularına aşı önceliği verilmesi gerektiğini savunan insancık. kendi iç dünyasına, o müko hayatına o kadar gömülmüş ki, artık bencillikten gözü bir şeyi görmez olmuştur.
    siz zaten dizilerde oynamasanız da akşama kadar yaptığınız itici reklamlarla hayatta kalırsınız pelin hanım. çocuğuna don alamayanların yaşadığı bir ülkede siz bedava giydiriyorsunuz zaten. sizin üzerinize reklam diye don atacak bir sürü marka var.

    benim kanser hastası annem daha aşı olmamış, dizi oyuncusu mu aşı olacak.

    edit: mesaj atan, iyi dileklerini ileten arkadaşlara teşekkürler, anne haftaya aşı olacak öncelikle belirtmek isterim. ben sadece pelin akil'in öncelik listesine dizi oyuncularını da eklemesine tepki göstermek istedim. sadece kanser hastaları veya kronik hastalar değil daha aşı olamayan öğretmenler, marketlerde biz evdeyken çalışan insanlar ve daha tehlike ile karşı karşıya kalan niceleri var. ben her gün insanlarla iç içe olduğum bir işim olduğu halde kendimi öncelikli görmüyorum, ama pelin akil hanım dizi oyuncusu olduğu için kendini öncelikli görüyor.

    ayrıca aşı tedarik edemiyor diye tepkimi sağlık bakanlığına göstermeyişime takılmış bir yazar var aramızda; bir kaç entry altta kendisi. ''benim annem olmadı, o da olmasın.'' diye düşündüğümü çıkarmış bu yazdıklarımdan, pes doğrusu.
    birincisi tepki göstermediğimi nereden biliyorsun? şu an bir öncelik durumu varsa uymak zorunda değil miyiz zaten her halükarda? ve evet yazar kadeşim influencer furyasından gına geldi, sen bu insanların donu bile bedavaya getirmesinden mutluysan ne mutlu sana!

  • chp yönetimi derhal müdahil olmalı, bu saçmalığın bedelini ödetmelidir. belediyeler hiç kimsenin lütuf kapısı değildir. bunun akp'si chp'si olmaz. içimizdeki yanlışları ezmeyi başarmak zorundayız.

  • jack: i love you rose.
    rose: ...
    jack: rose.. please talk to me..
    rose: suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek cevabım var, ama bir lafa bakarım laf mı diye
    bir de söyleyene bakarim adam mi diye!!!

    ve akabinde jack donakalır.

  • eğer yanlış anımsamıyorsam yıllardan 1995. parlak bir ilkokul sürecinin ardından ortaokul serüvenine adım atmışım. fakat bulunduğumuz kasabada ortaokul yok ve bu nedenle okula parası aylık olarak ödenen bir minibüsle gidip geliyorum. gidiş-geliş nereden baksan 2 saat gibi bir zaman alıyor. yani okul epeyce uzak. ee okul süresine ulaşım süresini de ekleyince koskoca bir gün yapıyor. sabah çıkıp ta akşam evde olabiliyorum. içinde yetiştiğim ailemin kemikleşmiş bir harçlık kültürü hiç yoktu. günlük olarak her şey, annemin hazırladığı bir beslenme çantasından ibaretti. işte ben yine böyle bir günde o güzelim beslenme çantasını minibüste unutmuşum. kıpkırmızı domatesim, peynirim ve üstüne yumurta sarısı sürülüp kızartılmış ekmeğim uçtu gitti. okul her öğlen 1 saat yemek paydosu verir, yakın olanlar evlerine falan gider, karınlarını doyurur gelirlerdi. sınıf arkadaşlarımdan birinin evine gidip karnımı doyururum diye plan kuruyorum kafamdan; ama gel gör ki utancımdan kimseye ben de geliyim mi diyemedim. hayatta planlanan her şey uygulamaya dönüştürülemiyor ne yazık ki. hayatın gerçekleri çok farklı.

    okul yemek saatine girdi. giden gitti. ben de çarşıya çıktım. avare avare dolanıyorum sokaklarda. karnım da iyice acıkmaya başladı. çocuk bünyesi işte. cebimde de çok ufak bir madeni para var. belki 2 ya da 3 sakız falan alınabilir. o değerde bir para. gözümü karartıp nolursa olsun diyerek bir fırına girip parayı uzattım ve ekledim:

    - buna ne kadar ekmek olur abi?

    önce fırıncı dayı beni baştan aşağı bir süzdü ve"buna ekmek olmaz aslında; ama ben sana yarım ekmek veriyim" dedi. süper bir gelişme. uzattığım parayı da "koy onu cebine" diyerek almadı.

    siz şimdi o yarım ekmeği yiyip okula gittiğimi sanıyor olabilirsiniz; aslında benim de amacım buydu; ta ki okula giderken yol üstündeki dönerciyi görene kadar. olay bu ya dönerciye gidip yarım ekmeğimi göstererek "bu kadar param var. acaba ekmeğimin arasına sade kıvırcık koyar mısın" diye sordum. adam güldü "olur tabii" dedi. ne güzel iş lan. işin ilginç yanı bu da bozukluğumu almadı. "para istemez" dedi.

    evet kepaze bir durum. resmen dilencilik yapmış gibi olmuşum ey sözlük. ama ben bu süreçte hep samimiydim. hep paramla bir şeyler yapmaya çalıştım. eee adamlar almadıysa benim suçum mu?

  • çarpışmayı simule eden görüntülerde kolyeden ayrılan inci taneleri gibi saçılan şeylerin en az güneş sistemi gibi sistemler ve/veya onlarında bağlı bulunduğu sistemler olduğunu düşündüğümde insanın içini burkan olay.

    bugüne hep birlikte gelmişsin, ne badireler neler atlatmışsın, en ufak çekim kuvvetler ayrılığında bulunduğun oba'dan şey galaksiden kopuveriyorsun, hani sadakat? hani kader ortaklığı? sıkı sıkıya bağlanayım galaksimin yanında olayım, öteki galaksinin kuvvetlerine başkaldırayımm yok, varsa yoksa kopayım gideyim, yeni ufuklar heyecanlar...

    tam dünya düzenine uygun, bence gerçekçi videolar.
    insanın bu varsayılan çiğ süt emmişliği evrenden geliyor demek ki.

    (bkz: galaksiden bozuk nesle aşina değilim)

  • 24 ocak kararları ile ülkemiz serbest piyasa ekonomisine geçmiştir. unutmadan belirtmek lazım kararlar 1980 yılına ait, ön planda demirel, beyin takımında ise özal var. serbest piyasa ekonomisinde alan ile satan arasındaki kurallara devlet kesinlikle müdahil olmaz. ürünlerin fiyatları piyasa koşulları içerisinde oluşur. yani ben bir kaşığı 5tl'ye maledip 500 bin tl'ye satabilirim. alan olur veya olmaz buna kimse karışamaz.

    bir başka söylenmesi gereken ise serbest piyasa ekonomisinde stokçuluk kesinlikle suç değildir. kişi bir ürünü stoklayarak bir yatırım gerçekleştirir ve istediği zaman istediği fiyattan satışa çıkarabilir. burada soğuk hava deposu olan birini düşünelim. elma yılda 2 ay toplanan bir meyvedir. eğer stokçular olmasa o iki ayda elma fiyatı inanılmaz düşerdi ama stokçu elmaları satın alıp yıl boyunca stoktan piyasaya sürerek kar etmeye çalışır. böylece üretici de mağdur olmamış olur.

    şimdi gelelim asıl meseleye, fiyat yükselten adamların peşine kolluk kuvvetlerini koşturursan ne olur? sermaye ve para dünyadaki en ürkek şeydir. tavşan gibidir rahatsızlığa gelemez ve kaçar. sermaye ve para seni terkederse 1994 gibi 2001 gibi ve yine bu yıl ağustos ayında yaşadığımız gibi sorunlar yaşanır. yani sermaye serbest piyasa kurallarının işlemediği yerde durmaz. devletimiz sermayeyi kaçıracak aksiyonları bir bir uygularken vatandaş bile serbest piyasa kavramından bihaber. yazık.

    not: devlet serbest piyasa ekonomisinde sadece tekelleşmeye karşı mücadele verir.

  • valla haşmetli reis-ül cumhurumuz kendi konvoyundaki s600'leri değiştirsin önce; biz de vatandaş olarak üzerimize düşen görevi yaparız.

    ey mercedes; sen kimsin yaa?

  • biraz sinsi biri. yeri koridor tarafı olduğu halde otobüse cam kenarı yolcusundan erken bindiği için oltasını atıyor. eğer gelen yolcu biraz pısırık, biraz utangaç biriyse yerini isteyemeyecek ve cam kenarı ona kalacak. size tavsiyem;

    tekmeyle uyandırın hayvanı!