hesabın var mı? giriş yap

  • önceliği olmadığındandır.
    cemaat çoğu insanın gözünde akp'den bile tehlikeli ve devletin kurumlarının içine sinsice sızmış illegal bir oluşum. orduyu, adaleti, emniyeti içten içe çürütüp kendi kirli emelleri için kullandığı ve seçimle, darbeyle filan gitme durumu da yok. bu yüzden kendisine yapılanlar çok da umrumuzda değil açıkçası.

    olaya stannis'in bolton'larla savaşırken iki tarafın da zayıflamasını bekleyen petyr baelish gözüyle bakıyorum şahsen.

    kendilerine dün yediğin hurmalar isimli türküyü armağan ediyorum.

  • yazarlardan biri; "anana sor" demiş...

    ben anneme bunu hiç sormadım ama hayatının son 14 yılını felçli geçiren babama, yeni doğurduğu bir çocuk gibi özenerek baktığını gördükçe, hiçbir mantığı olmayan evlilik için en mantıklı hareketin aşk evliliği olabileceğini anladım. kimse kimseye bakmak zorunda değil ama insan sevdiği, aşık olduğu birine bakmaktan yüksünmüyor sanırım.

  • cs_italy'de pazarın oradan geçerken tavukları da kesmiş nesildir.

    edit : uzun bir aradan sonra listenin sonunda da olsa tekrar debe'ye girmişiz.
    ama ben böyle entrylerle gündeme gelmek istemiyorum,o yüzden buradan buyrun : (bkz: #47081572)

    bi daha edit : "aynı linki vermişsin lan asfdfasd" tarzı mesaj gönderen arkadaşlar oldu.

  • bu tip hastalar için doktorlara uyuşturucu iğne atan tüfeklerden vermek lazım.
    uzaktan vurup bayıltsınlar, ondan sonra teşhis ve tedavi sürecine geçilebilir.

    edit: hatta bu görevi yapacak doktorları da buldum , sniper anestezi uzmanları.
    snistezistler..

  • gecen hafta dunyanin boyut olarak bilinen en buyuk canlisiyla tanistim. burada bahsettigim canli uzaydan gozlemlenecek kadar buyuk ve yaklasik 2500 yasinda. ustelik kendisinin farkina sadece son 10-15 senede varilmis...

    burada bahsettigim canli armillaria ostoyae isminde dev bir mantar. mantarin boyutu 7 bin donum kadar ve yaklasik 1500 futbol sahasi buyuklugunde, yani ortalama bir sehir boyutunda. su anda oregon'un dogusunda yer alan bu mantar yuzlerce yil boyunca kizilderililere hizmet vermis. kizilderililer yuzlerce yil boyunca bunun parcalarini kesip kesip yemisler ve bir cok hastaliga derman oldugunu dusunmusler. beyaz insan buraya gelince de en basta buna dikkat etmemis. ormanin ortasinda duran kocaman bir mantar uzaktan bakinca binlerce mantardan olusan ufak bir orman gibi gozukmus.

    https://player.slideplayer.com/…ta/images/img89.jpg

    bundan sonra bazi bilimadamlari bu ormandaki mantarlarin hepsinin birbirinin aynisi oldugunu gormusler ve bunun sebebini merak etmisler. dna testi dahil bir cok test yapilmis ve ormanin binlerce ufak mantardan degil tek ve dev bir mantardan olustugunu, "ufak mantarlarin" da aslinda bu tek mantarin dallari ve yapraklari oldugunu anlamislar. ustelik mantar ve kokleri yerin epeyce altina iniyor ve bir sehir buyuklugunde bir alani kapliyormus. mantarin yerin altindaki kokleri herhangi bir sehrin altindaki metro kadar karmasik bir duzenege sahipmis. zaten mantarin tum koklerini birlestirince ortaya yuzlerce km'lik bir cisim cikacakmis.

    bu arada oregon sadece dunyanin en buyuk canlisina degil ayni zamanda dunyanin en buyuk agacina da ev sahipligi yapiyor (edit: redwood'lar haric, gerci redwood'lar da ucundan kiyisindan oregon'a dokunuyor). eyaletin guneybatisindaki doerner fir isimli agacin uzunlugu tam olarak 330 feet yani 100 metre. ozel koruma altindaki agacin 450-500 yasinda oldugu tahmin ediliyor. tirmanmak icin profesyonel lisansa sahip olunmasi gereken bu agaca tirmanmak da oldukca zor bir is cunku ozel alet ve donanimla bile agacin en ustune tirmanmak saatlerce suruyor.

    http://media.oregonlive.com/…eeb373f0465_medium.jpg

    dunyanin en buyuk hayvanina gelince onun da oregon'a bir organik bagi var. pasifik okyanusunda yasayan 30 metre uzunlugundaki ve 180 ton agirligindaki mavi balinalar yilda 4 defa oregon kiyilarina geliyor ve sahil kesiminden ciplak gozle izlenebiliyor. ne yazik ki bundan 3 sene once 25 metre uzunlugunda bir mavi balina burada kiyiya vurdu ve hayatini kaybetti.

    https://www.opb.org/…ticle/blue-whale-oregon-beach/

    dunyanin en buyuk canlisi, en buyuk agaci ve en buyuk hayvaninin yollarinin ayni cografyada (oregon) kesismesi ne kadar ilginc bir tesaduf.

  • katarlı kamal saleh al mana'nın sahibi olduğu boheme ınvestment gmbh tarafından işletlen mc donalds türkiye’nin akıl almaz fiyatlarıdır. amerika birleşik devletlerinin standart kampanyasız cheeseburger fiyatı 1,49$ dan satılırken. mc donalds türkiye aynı ürünü 74 tl veya bugünün kuruyla 2,74$ a satmaktadır. peki hangi kalemden dolayı fiyatlar daha yüksek? kira mı? personel mi? ürün maliyeti mi? hepsinin türkiye’de daha düşük olduğunu biliyoruz. ama fırsatçı katar’lıların bu memleketin adamını söğüşlemesine tabiki kimse birşey demeyecektir.

  • yazılanlara bakılınca bilmeyen biri jandarmanın kapıdan sakince yürüyüp geçen ertuğrul karakaya'nın arkasından ateş ettiğini sonra gidip süngülediğini sonra da gelen ambulansa izin vermediğini düşünür. dezenformasyon kötü bir şey. zira yıllar geçtikçe gerçeği anlatan biri olmadıkça yalan katlanarak artıyor. bir jenerasyon sonra safi propaganda okunuyor. el insaf.

    işin aslı ertuğrul karakaya odtü'ye o gün silahla gelmiştir. bu günümüzde oha diyip sorgulayacağınız bir hareketken garip bir şekilde odtü'de de 1977 haziranında standartlaşma eğilimindedir. o yıllarda odtü ve beytepe kampüslerinde sol ve sağ kavgaları neticesinde kamplaşmadan ötürü neredeyse bir metrekareye iki silah falan düşmektedir. sağcısı solcusu herkes silahlıdır. silahlar yurtlarda parke diplerinde dolap içlerinde saklanmakta. arama yapılacağı zaman hemen komple başka bir yere taşınmakta sonra tekrar getirilmektedir. o yıllarda üniversitede okumuş amcalarınıza sorun.

    haziran başında üniversitede boykot vardır, odtü'de sol kendi fraksiyonları arasında kavgalı da olsa öğrenci tabanında hakim bir durumdadır. ancak durmadan silahlanma eğilimindedirler. silah da kampüse genellikle kapıdan sokulmaktadır. yine günümüz şartlarıyla değerlendiremiyoruz. bugün metal dedektörü var, kapalı devre kamerası var, kızıl ötesi var. 1977 yılında ise bu aramayı yapacak sırtında g3'ü asılı iki adet er vardır. üniversiteye giren çıkan herkesi elleriyle mümkün mertebe aramaktadır bunlar. bazılarını aramaz (kafasına göre) bazısını arayamaz (araya kaynar) bazısını ise denk getirir arar. ertuğrul karakaya'dan önce okula girip aranmayan grup ya birinci ya da ikinci gruba dahildir. ilk grubu aramadığı ve arayamadığı için karakaya'nın grubunu durdurup aramak ister.

    onlar zaten silahlı oldukları için arama gözaltına alınma ve silahların müsaderesi anlamına gelmektedir. karakaya ise bu durumu kurtarmak için önce boykot olduğunu ve ilk grup aranmıyorsa kendilerinin de aranamayacağı ekseninde tartışma çıkarır. jandarma erleri olmaz arayacağız deyince tartışma büyür. ertuğrul karakaya kapıya hamle edip içeri dalar ve içeri koşmaya başlar. sırtında asılı olan g3'ü eline alan asker de onun peşinden okula dalar. bu ikisi kovalamacaya başlarken kapıdaki diğer asker ve diğer gruplar koşanların ardından bakakalır.

    ağaçların binaların ardına yardırıp buna rağmen izini kaybettiremeyen karakaya heyecan yapar ve askerin "dur yoksa ateş ederim" demesiyle belindeki (yanılmıyorsam) 7.65mm fransız model 66 unique tabancasını* çıkartır ve koşmaya devam ederken silahı askere doğru çevirip tetiğe basar. silah ateş almaz. ikinci mermiyi namluya sürmeye hazırlanırken er osman özdemir bakar ki silah çekiliyor, g3'ünü omuzlayıp karakaya'ya arkadan bir el ateş eder. kurşun otopsi raporunda sol kaburga altından karaciğeri önlü arkalı delerek, büyük bir çıkış yarası açarak, ön tarafı komple patlatarak çıkmıştır.

    bir dakika geçmeden bir cj5 jip ile karakol komutanı jandarma üsteğmen olay yerine gelir. yerde can çekişmekte olan karakaya'yı görür. araçtaki astsubayı bölgeyi kordon altına alması ve olay mahaline kimseyi sokmaması için görevlendirir ve karakaya'yı jipe koyup hemen hastaneye yardırır. nitekim o yara sağ kalınacak türden bir yara değildir. kampüsten anayola çıkıldığında ertuğrul karakaya kan kaybı ve şok yüzünden ölür. süngüleme ambulansı sokmama falan çok komik, gerçekdışı şeyler, ambulans kampüse yetiştiğinde karakaya çoktan hastane kapısından içeri jiple taşınmaktadır.

    ardından osman özdemir'in silahı alınarak kendisi beytepe tarafındaki karakola getirilerek ilk ifadesi alınır. olayı başka gören şahit yoktur. herşey 40 saniyede olup bitmiştir. er osman özdemir ifadesinde ise durmadan aynı şeyi tekrarlayıp durmakta, yemin billah etmektedir.

    "silahı bana çevirdi, ateş etti, sonra tekrar çak çuk yaptı yine doğrulturken vurdum"

    kriminal incelemede ise ertuğrul karakaya'nın silahında namluda ve fişek yatağında barut çamuru bulunamaz. yani silah ateşlenmemiştir. osman özdemir öyle bir yalan söylemekte intibaı verir. kendine silah çekilmeden vurup öldürmek açıkça kastı aşan fiile girmektedir. cezası ağırdır.

    dört beş kez ifade verip aynı ifadesine sadık kalan jandarma erini dinleyen aynı üsteğmen "ne bok yiyeceğiz" diye düşünürken bir an durur. ifade vermeyi sürdüren osman özdemir'in sözünü keser ve sorar.

    "lan oğlum çak çuk ne lan?"

    jandarma er sürgülü yarı otomatik tabancaların üst sürgü kapağının geriye kurulması hareketini gösterir.

    "böyle çak çuk yaptı gumtanım"

    üsteğmen düşünür. fransız onlusu yarı otomatiktir. silah bir kez ateşlenirse ikinci merminin atılması için silahın tekrar kurulması gerekmemektedir. silah boş kovanı atarak ikinci mermiyi kendisi ateşe hazırlamaktadır. kullanıcı bu hareketi kendisi manuel yapmak zorunda kaldıysa o halde bir tür ateş almama durumu söz konusudur. daha da ilginci dolu bir silah o şekilde kurulduğunda namluya sürülü ateşlenmemiş mermiyi de boş kovan yatağından dışarıya atmaktadır. yani eğer bu er doğru söylüyorsa suç mahalinde bir yerlerde bir adet patlamamış 7.65mm mermi olması gerekmektedir. üsteğmen ceketi alıp vın diye odadan çıkar ve jiple gerisin geriye odtü'ye intikal eder.

    burada hava kararmaya başlamışken saat 18 sularında 10 kadar erle kapıdan ertuğrul karakaya'nın vurulduğu noktaya kadar her yeri didik didik sekiz on kez ararlar. ara ara ara iki saat sonra gerçekten de toprağa toza yarı gömülü böyle bir adet mermi bulunur. üstelik patlamamış merminin kapsülündeki iğne oyuğu erin ifadesiyle örtüşen bir numaralı delil olarak savcıya iletilir. savcı da bu mermiyi kriminal laboratuarına göndererek gelen raporda kapsüldeki oyuğun %99 karakaya'nın tabancası ile yapıldığını okur. sonuç olarak açılan kamu davasında kendisine öldürme amaçlı silah doğrultan öğrenciyi vuran jandarma erinin kendini korumak için bu fiili işlemiş olmasının ortaya çıkan tehditle orantılı olduğunu mahkemeye yazar ve ere bir suç isnat etmez. osman özdemir nefs-i müdafaa'dan beraat eder.

    şurada nispeten tarafsızca anlatılmış

    bu tip anlatımlar pek olmadığı ve ertuğrul karakaya da kendi yoldaşları hariç çok aşırı tanınmadığı için bundan sonra hikayeyi süslemek ağzı olana kalır. faşistler süngüler kahpeler botlar kompradorlar.

    oysa işin aslı beş metre geride bir insan evladı sizi elinde g3 ile takip ediyorsa silah çekip ateş etmeye çalışmak frpde yirmilik zar atıp iki kere 19-20 denk getirmek gibi bir şey. olacak şey var olmayacak şey var. adrenalin tutkunuysanız bungee jumping falan önerirdim ben.