hesabın var mı? giriş yap

  • hayret ki yazılmamış bugüne kadar.

    etimolojisi hakkındaki en yaygın teorilerden biri, "knurd" sözcüğünden gelmesi. 60'ların sonu 70'lerin başlarında (kimileri bunun 40'lar olduğunu da söylüyor) bir enstitüde sürekli içip parti yapan ("drunk") öğrenciler ile devamlı çalışan inek tipleri ifade etmek için uydurulmuş sözcük olduğu yönünde. ("knurd" "drunk"ın ters yazılışı) gel zaman git zaman "nurd" olmuş sonra da "nerd" olmuş, okunuşu hep şimdiki gibiymiş.

  • bu eyleme engel olamıyorum ben. televizyonda ne olduğu mühim değil. o an japon televizyonu olsa kitlenirim.

    siparişimi veririm sonra bakkal amca siparişimi yerine getirmek için hareketlenir. o, büyük plastik kaşığıyla 100 gram fıstığımı koyarken ben ekrana kitlenirim. ki genelde televizyon, tezgahın tam karşısında tepede durduğu için boynumu geri geri giden şöför gibi yapıp öyle bakarım. bakkal isteğimi verdikten sonra ben televizyona bakarak parayı uzatırım, bakkal da parayı alırken bir yandan televizyona bakar. ikimizin de dünya umrunda değildir.. öyle televizyona bakarız. hatta bakkalda yancı bir üçüncü var ise bu eylem üç kişilik bir şenliğe dönüşür. bakkalın dışından gören üç tane adamın yukarıdaki bir noktaya mal mal baktığını görüp adımlarını hızlandırır. çünkü nöbet onundur. o da alışverişini yapana dek tvye kitlenecek ve bu ulvi görevi diğer arkadaşına devredecektir.

  • (bkz: gerçek dolar bu değil)

    lisedeki felsefe hocası yazılıda tek bir soru sorar:

    -doların yükselişinin gerçek olmadığını kanıtlayın.

    herkes uzun uzun cevaplar yazar. arz-talep dengesinden bahsedenler, reel faizden bahsedenler, ekonomide dışa bağımlılıktan bahsedenler vs. hepsi sıfır alır. yalnızca bir tek öğrenci 100 alır ve cevap kağıdında yalnızca şu kelimeler yazılıdır:

    "hangi dolar?"

    not: o zeki öğrencinin kim olduğu hakkında çok da değişik rivayetler yoktur.

  • altı ayda bir boston dynamics robotlarına tekrar tekrar şaşırılıyor bu ülkede. 10 yıldır bu bitmedi. bugün devrilmeyen robot diye şaşırılıyor, bir gün mekanik eşek diye şaşırılıyor, bir gün buzda yürüyen köpek diye şaşırılıyor. aynı robota yıllardır şaşırıyoruz.

    bir kişi de ulan bu robotu benden önce birisi onu üreten firmanın uygun gördüğü adıyla sözlüğe taşımıştır şimdi mal gibi başlık açıp bunu yazmayayım demiyor. ne görüyorsa dan dun yazıyor kapatıyor konuyu.

    (bkz: bigdog)

  • saatlerce oyun oynamaktan hastanelik olan veya psikolojik hastalıklara yakalanan çocuk haberleri artık sıradanlaştı.

    çocuğunuzu korumak için aşağıda belirteceğim hususlara lütfen dikkat edin.

    1) altı yaş beyin gelişimi ve bağımlı olmak için kritiktir. bu yaştan önce mümkün olduğunca çocuğu oyunlardan uzak tutun.

    2) gerçek dünyada sorun yaşayan çocuk bunları çözmek yerine oyun dünyasına kaçmak ister. çocuk sürekli oyuna kaçıyorsa gerçek dünyada baş edemediği bir sorunu olabilir. konuşun ve gözlemleyin.

    3) kendisinden utanan ve beğenmeyen çocuk oyun dünyasında sahte bir kimlik üretir. sahte kimlikle zaman geçirdikçe gerçek kimliğinden uzaklaşır.kişilik sorunları yaşama tehlikesi olabilir. çocuklarınızı eleştirirken dozu kaçırmayın.

    4) oyun çocuğa ödüller verir ve alıştırdıktan sonra onları edinmesini zorlaştırır. karşılığında vaktini ve bazen parasını ister. bu ödüllere ulaşamayan çocuk madde bağımlılarına benzer yoksunluk semptomları gösterebilir.

    5) oyunun sporu olmaz. e-spor terimi oyun firmaları tarafından üretilmiştir. böylece bağımlılar kendilerini “sporcu” adı altında gizleyebilir.

    6) oyun bağımlılığın ilacı sosyalleşmedir. spor, müzik, tiyatro gibi etkinliklere yönlendirin ve çocuğunuzla mutlaka gün içinde kaliteli zaman geçirin.

  • baba köpekbalığı ile yavru köpekbalığı denizde av arıyorlarmış. bu arada baba köpekbalığı yavrusuna, eğer bir insanla karşılaşırsa onu nasıl yemesi gerektiğini anlatmaya başlamış:

    "bak oğlum eğer bir insanla karşılaşırsan onu hemen yemeyeceksin. önce şöyle bir etrafında döneceksin, geri çekileceksin. sonra yine yaklaşıp biraz dürteceksin, geri çekileceksin. ondan sonra yiyeceksin." demiş.

    yavru köpekbalığı da sabırsız bir şekilde:
    "ya olmaz baba." demiş. "ben öyle beklemem, direk yerim." demiş.

    babası da bunun üzerine söyleyecek laf bulamamış ve "aferin oğlum ye, boklu boklu ye!" demiş.

  • yaşanmıştır!!!

    işveren: sinirli misindir?
    mösyö: hayır efendim, kolay kolay sinirlenmem.
    işveren: şimdi ben sen çalışırken arkadan yaklaşıp ensene bi tokat atsam sinirlenmez misin?
    mösyö: (aha yine bulduk bi deli) yok efendim niye sinirleneyim!
    işveren: sen calisirken arkandan sessizce yaklaşıp parmakla durtsem rahatsız olmaz misin, tikin falan var mi?
    mösyö: yoktur efendim...
    işveren: parmak arası var mı sende?
    mösyö: efendim, anlayamadım?
    işveren: emzik diyom emzik, sigara içer misin?
    mösyö: yok efendim içmem.
    işveren: içki var mı? viski, rakı?
    mösyö: yok efendim, ağır içkilerden hoşlanmam. arada sırada bira içeriz o kadar.
    işveren: sap mısın?
    mösyö: yalnızım efendim.
    işveren: sapsın yani. tamam o zaman, şu kağıda imzanı at bakalım.
    mösyö: içki içmediğime dair mi efendim?
    işveren: yok yok sadece kağıdın en altına imzanı at.
    mösyö: nası yani, boş kağıda imzamı mı atayım?
    işveren: evet, n'oldu bize güvenmiyor musun yoksa?
    mösyö: yok efendim ondan diil ama boş kağıda imza atamam.

    bu sırada işveren dolabında saklamakta olduğu bursa işi ekmek bıçağını çıkartır ve üstüme yürür!

    işveren: oğlum baksana, imzalamazsan bıçağı atacam kafana!!!
    mösyö: (tamamen dumur olmuş bi şekilde) yok atamam efendim!!
    işveren: (bu sırada bıçağı atar gibi yapmaktadır)lan at yoksa atacam haa!!
    mösyö: atamam efendim, boş kağıda imza atılmayacağını herkes bilir, hem zaten o bıçağı bana atamazsınız!!!
    işveren: ee o zaman ben niye bu bıçağı burda tutuyom zannediyorsun?
    mösyö: (işverenin bıçağı çıkardığı dolapta bira kutuları olduğunu görerek) akşamları iş bitimi biranın yanında karpuz kesiyo olabilirsiniz!!
    işveren: tamam o zaman, gel sana fabrikayı dolaştıralım!!!
    mösyö: (allaaım niye hep deliler beni buluyor???)

  • vizyonlu insanlar için doğru olan sanıdır...

    kıskançlıktan kırılcaksınız ama siz daha yan sokağa gidemezsiniz bu ekonomide.
    dünyayı gezdi insanlar, iş yerinde falan her tatilde avrupa, asya...

    vizyonla alakalı bir durum.

    -cep telefonu, bilgisayar falan okey ucuz değildi ama araba parası değildi mk.
    -içki serbestti, festivaller vardı, dünyaca ünlü konserler olurdu.
    -liselerimizden amerika'nın ivy league okullarına öğrenciler giderdi her sene.
    -her şey pahalıydı ama ay başı misal memur'un kasap ayıydı, ayda 1 olsa da et alınırdı evlere.
    -tavuk kanatları çöpe atardık amk şimdi kemiğini yersiniz açlıktan.

    hep fakir bir ülkeydik ama asla ve asla bugünkü kadar aç ve bugünkü kadar aciz değildik. öyle bir tweetle falan sana diz çöktürecekler yoktu.

    olm eti geçtim, kuruyemiş yiyemiyorsunuz lan gelmiş bize bok atıyorsunuz ahahaha...

    taksimde sabahlamak, beşiktaş'da takılmak, kadıköy sahilde gezmek falan %100 güvenli ve sıfır araptı olm...

    ya tatile herkes gidebilirdi demiyelim ama bugünkünden çok daha fazla insan giderdi.
    otele parası yetmeyen pansiyonda kalırdı, şimdi pansiyonlar butik otel diye resortlardan pahalı amk.

    tatile giden var mı baba parası olmadan harçlıklarla?
    olm bizim lisede babası apartman görevlisi olan çocuk vardı, devlet okulu hata olmasın.
    interrail yaptı universite 2'de para biriktirip.
    bugün 7 sülalesi birleşse gidemez, para çöp ve değeri yok.

    neyse yazarsam daha fazla, sinirken kendinizi silkersiniz diye susuyorum

    debe editi: arkadaslar amacim siyaset degil sadece gozlemlerim. daha guzel bir ulke mumkun, her kim yonetirse yonetsin. uzuntum buna, dunyayi geziyorum is icin, gelire gore en pahali gidanin turkiye'de olmasina uzuluyorum.
    bana kizmayin, yonetenlere kizin. oy verdiyseniz hesabini sorun, bu illa istifa demek de degil. tuttugunuz takimi elestirince rakip takimli olmuyorsunuz. sevgiler