ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çocukken babanın işyerine gitmek
-
çok büyük bir olaydı bu...
babam sirkeci'de bir atölyede çalışıyordu. annem kardeşimle beni alır, trene binerdik, tren cankurtaranla sirkeci arasından geçerken kız kulesini görmeye çalışırdım her defasında. sirkeci desen ana baba günü. kaybolacağım diye ödüm kopar annemin elini sıkıca tutardım. mısır çarşına uğrar, kuşlara yem atardık. babam bizi çakmakçılar yokuşunda karşılardı. atölyede çorap yapıyorlar. her yer kutular, ayak şablonları, çorap ütüleri, kumaşlarla kaplı. kendine has bir kokusu var hanın. çay içilen markalara bayılır, bir tanesini mutlaka cebime atıp eve getirirdim. mavi ya da kırmızı fark etmezdi. bizde iş yapacağız diye tuttururduk, çorapları kopçalama ya da kutuları sayma gibi görevler verirlerdi başlarından savmak için. sonra öğlen oldu mu, şimdilerde asla aynı tadı bulamadığım dönerlerimizi yerdik. uykumuz gelirdi bir vakit sonra. yere karton kutular serip üzerlerine örtücek yumuşak yastıklardan bulurdu hep babam. o makine seslerinin arasında uyumanın verdiği huzuru unutamam.uyandığımızda da atölyedeki ablalar bez bebek yapmış olurlardı bize.içi kırpık dolu renkli küçük bebekler, eve gidince düğmelerden göz ve yünden saç yapardı annem...
güzeldi,çok güzeldi
mirror stage
-
kuramın çıkış noktasını amerikalı filozof ve psikolog james mark baldwin'in keşfi oluşturur. bu keşif göstermiştir ki, insanın evrim halkasındaki en yakın akrabası olan şempanzeyle aynı yaştaki bir bebek aynanın önüne konduğunda, şempanze aynada yansıyan görüntüsüyle ilgilenmezken, bebek büyük bir zevkle görüntüyü izlemektedir. bu noktada, diğer önemli bir husus, aynanın önüne geçmesi değil, konmasıdır; zira henüz vücudunu koordine edemeyen bebek, aynanın önüne bir diğeri(anne,baba,vb) vasıtasıyla geçirilir. zaten aynada yansıyanla kurulan özdeşleşim bu sebepledir. çünkü bebek vücudunu koordine edemezken, aynada karşısında tam bir beden/imge bulur; bu ikilik, bebeğe "bölünmüş bir vücudun olduğu" gerilimini doğurur. bu gerilim, bebeğin, aynada yansıyan imgeyle özdeşleşmesiyle çözülür. bu sayede ego oluşturulur. lacan, özdeşleşme anını bir zafer anı olarak açıklar, zira yansıyan vücut, bebeğin koordinasyon problemleri yaşamasının aksine, "hareketlerinin efendisidir."
ayna kuramı aynı zamanda, egonun, bir yanlış anlamanın ve bebeğin, kendi kendisine yabancılaşmasının ürünü olduğunu gösterir. bu nedenle, hayali düzenle tanıştırır bebeği. öte yandan, bebek kendi kendisine aynaya gidemediğinden, yani bir başkasının yardımına ihtiyaç duyduğundan; aynadaki görüntüsünü görüp o kişiye* *onaylanmak mahiyetiyle döndüğünde, ötekinin varlığıyla da tanışarak simgesel düzene şöyle bir göz kırpar.
atatürk'ün herkesten saklanan üvey babası
-
saklanmıyordur. bilmeyen cahildir. mustafa kemal atatürk zübeyde hanım'a evlendiği için gönül koymuştur.
ulan bir sikim bildiğiniz yok. öğrenince de yeni bir bilgiymiş diye satmaya çalışıyorsunuz.
türkiye'de ateizm yasaklanmalı
-
eğer kendileri ön ayak olacaksa sonuna kadar desteklediğim öneri.
vize işlerini falan ayarlasınlar, masrafları karşılasınlar, gidilecek ülkeyle de anlaşıp iş miş ayarlasınlar kimse kalmaz burada yeminle.
huzur içinde yaşarsınız sonra burada.
edit: beyler haberi okumadan yazmışım. lakin cümleyi o kadar normal karşıladım ki kontrol etmeye bile gerek görmedim. zira bu ülkede bunlar artık çok sıradanlaştı. o yüzden tepkim normal bence.
beymen'deki 455 liralık yüzde yüz lastik terlik
william bill bernbach
-
william bill bernbach, reklamcılığa yeni bir bakış açısı getiren, efsanevi mad men dizisine ilham kaynağı olan insan.
13 ağustos 1911'de amerika’da sanatçı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. eğitimini ingiliz dili üzerine aldıktan sonra felsefeye merak sarar. iş hayatına girdikten sonra bir ajansta metin yazarı olarak çalışmaya başlar.
farklı birçok ajans ile çalıştıktan sonra 1949 yılında arkadaşları ned doyle ve mac dane ile birlikte doyle dane bernbach (ddb) reklam ajansını kurarlar. ddb’de bulunduğu zaman diliminde reklam sektöründe iz bırakacağı, ders niteleğinde reklam kampanyalarını hazırlayacağı dönemdi. bernbach’ın sivrilmesini sağlayan şey farklı olmasıydı. kullandığı dili ve ince esprileri onu ön plana çıkarmıştı. volkswagen kampanyası “think small”, avis “we try harder” ve polaroid gibi markalar için hazırladığı reklamlar arasında alanının en dikkat çekici olanlarıydı. bu çalışmalara göz atmak gerekirse:
bernbach’ın efsanevi çalışmalarından biri olan “think small” sloganlı volkswagen reklam kampanyası, onun yansıtan en güzel örneklerinden birisidir. en başarılı 100 reklam kampanyası arasında yer alan bu kampanya, volkwagen’i amerika’daki en dikkat çekici otomobil markası yapmıştır.
https://www.youtube.com/watch?v=uulzmz_sd_e
pek popüler olmayan avis markası için farklı bakış açısını kullanarak "biz 2 numarayız. bu yüzden daha çok çalışıyoruz” der. “we try harder” sloganıyla marka gündeme oturur.
“ıt’s so simple – bu kadar basit” sloganıyla tüm zamanların vazgeçilmez fotoğraf makinesi polaroidin yaygınlaşmasını sağlayan bu kampanya ilk çalışmalarından birisidir.
mad men’in senaryosu hazırlanırken ilham kaynağı olan reklamcılık dünyasının bu dahi ismi 1982’de lösemi nedeniyle 71 yaşında vefat etmiştir. mezar taşına “he made difference" yazdırarak farkını belli eden bu reklam sanatçının ilham değerindeki bazı sözlerini paylaşmak gerekirse:
-bir ürünle ilgili doğru şeyler söylersiniz… kimse sizi dinlemez. bunu öyle bir ifade etmelisiniz ki, insanlar içlerinde hissetsin. çünkü hissetmezlerse hiçbir sonuç alamazsınız.
-bir sayfaya ağlayan adam resmi koyabilirim, bu sadece ağlayan bir adam resmi olacaktır. ya da onu sayfaya öyle bir yerleştirebilirim ki, ağlamanız gelir. ikisinin arasındaki fark sanattır; iş dünyasının ısrarla reddettiği, elle tutulamayan bir şey.
-amaç, bir ürünü herkes tarafından bilinir hale getirmek değil, onu talep edilir hale getirmektir. en tanınan bazı markalar bile bunu yapamadığı için yok olmuştur.
-renksiz bir gerçek kimsenin dikkatini çekmez. heyecanlı bir yalan ise, mutlaka dikkat çekecektir. iyi ve dürüst insanların anlaması gereken budur. aktarmaya çalıştıkları heyecanlı ve özgün değilse, yapılan iş ölü doğar.
-kışkırtın. ama kışkırtıcılığınız ürününüzden kaynaklansın. eğer reklamda kafasının üzerinde duran bir adamı sadece dikkat çekmek için kullanıyorsanız, yanlış yapıyorsunuz. ama eğer ürününüzün baş aşağı duran adamın cebindekilerin yere düşmesini engellediğini anlatıyorsanız, o zaman doğru olanı yapıyorsunuz demektir.
kaynak: listelist.
internetten tanışılan kız tarafından dolandırılmak
-
türkiye’de hergün yüzlerce adamın düştüğü tezgaha düşen gencin veryansını. olay tanıdık ama gerçekten artık katlanamadığım 2 durum var:
1) bu polisler ne iş yapar? yani şikayet için gelen adamı, bir şey çıkmaz uğraşma diye telkin edip göndermek mi bu adamların işi? kamelyada çay içip geleni terslemek mi? adam haklıdır haksızdır, şikayetçiyse gereğini yapacaksın. bir şey çıkar çıkmaz onu zaman gösterir. sanki sözleşmiş gibi hepsi aynı tavırda hepsi aman iş çıkmasın kafasında.
2) ülkenin en haysiyetsiz, namussuz insanları bile ülkenin bugunu bulmuş, ‘seni fetöcü diye ihbar ederim.’ tehditini kullanıyor ve bundan sadece ahlaklı ve namuslu insanlar korkuyor. bu paradoks ne zaman bitecek?
yeni nesildeki tırtlığın sebepleri
-
gerçek hayata adapte olamayıp her duyguyu sanal olarak yaşamaları.
instagrama baksan adeta birer hollywood starı, twittera baksan cem yılmazı tahtından edecek genç yetenek ama yüz yüze gelince iki kelimeyi bir araya getiremeyen, kafası önünde tipler var.
arada sırada denk geliyor, abi ekle beni instadan falan diyorlar. bakıyorum bakıyorum ulan bu o çocuk-kiz mı diyorum.
sanal karakterleri gerçek karakterlerinin önüne geçmiş. dolayısıyla olmamış, oturmamış tirt tipler meydana çıkmış.
anne replikleri
-
dmb * :ab'ye neden almak istemezler türkleri?
anne: barbar diye biliyorlar ya ondan..korkuyorlar yani.. vuruceksin teflon tavayı kafalarına kim barbarmış onlar mı biz mi anlicekler!
sessiz....
passat'taki tasarım hatası
-
aşağılık kompleksli yazarların yine hata yerine hatayı dile getireni linç etmeye çalışacağı başlıktır.
bu kadar aşağılık kompleksli olmak için özel çaba sarfetmek lazım, kendi kendine olmaz.
genç arkadaşlarım, hayatınızda başarılı olmak istiyorsanız kendinize güveneceksiniz, ekşideki bu aşağılık kompleksli yazarlar gibi ezik olmayacaksınız.
rönesans avrupalıların roma ve yunan medeniyetine karşı hissettikleri aşağılık kompleksinin yıkılmasıyla başladı. türkiye'de de bir şeyler düzelecekse öncelikle bu aşağılık kompleksinden kurtulmak gerekiyor.
edit: rönesansı avrupa'nın roma ve yunan uygarlığına karşı duyduğu aşağılık kompleksi ile ilişkilendirmek benim kendi ortaya attığım bir fikir değil arkadaşlar, john gribbin'in bilim tarihi isimli kitabında yaptığı bir tespit.
leicester city
-
ali ece'ye, 20 sene anlatacak malzeme çıkartan takım. bir başlayacak; ah vardy nasıl forvetti, vay be mahrez'in çalımları. aaa bak schmeichel hele, tam babasının oğluydu. arada tottenham'ı da övecek yayılacak koltuğa hevesli hevesli anlatacak, türkiyede bu adamdan daha çok sevinen olmamıştır yemin ediyorum.
nagehan alçı o bölgede çok seviliyor
-
kadıköy'de, izmir'de alacağın yeni oy oranlarını görünce anlarsın kaç yüz kişi olduğunu...
bilkent üniversitesindeki enteresan hoca isimleri
-
uzun zamandır dikkatimi çeken ve de sanırım sadece bilkent üniversitesine özel olan bir tuhaf durumdur. bilkent üniversitesinde hoca olmak için belki de bi kriterdir. normal bi isim ve soyisimle öyle burda hoca olamazsınız diye bir koşul vardır belki de. yani hoca denirken akla ne gelir; işte mahmut yıldız efendime söyliyim mustafa kaya hadi biraz daha nadir olsun ayşenur özdemir ne bilim en fazla asuman tekin olur hoca dediğin ama bilkent üniversitesi öyle mi;
jülide akşiyote
iletişim ve tasarımı bölümü
isim zaten nadir de ama bu soyisimle yanyana gelince dünyada tek herhalde. hatta önümüzdeki 5000 yıl boyunca da böyle bir gelmez bence daha.
bilin neyaptı
iktisat bölümü
insanda durup dururken şüphe uyandıran bir isim. okurken de düşündüren bi isim. düşünürken de düşündüren öyle görünmese de çok akademik bir isim.
ayışığı başak sevdik çallı
bilgisayar mühendisliği bölümü
sanki şifreli bir mesaj var ya da bizden birşey bulmamız bekleniyor da bunlar ipucu kelimeler. hmmm. bi şiir kitabı adı da olabilir bilemedim.
zühre sü gül
mimarlık bölümü
hani zühre gül olsa bi nevi anlaşılır hatta zühre su gül olsa bile ama o su neden sü oluyor abi nasıl bi ünlü yumuşaması çeşidi bu.
satılmış topçu
bilişim sistemleri ve teknolojileri bölümü
mesela neymar gibi zira kendisi satıldı 220 milyon euro'ya ve de topçu. ama messi öyle değil çünkü bonservisi elinde gitti. o yüzden o serbest bırakılmış topçu.
ayşe henry
mimarlık bölümü
on numara çok kral efsane bir isim soyisim. annesi de fatma djorkaeff.
andre santos nouri
iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü
portekiz milli takımının sol beki gibi başlayıp kızılcahamam müftüsü gibi biten bi isim. cok acayip.
esma burçin dengiz olin
iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü
ya allah aşkına esma burçin neyine yetmemiş. hani esma burçin olsan ne güzel kulağa da hoş geliyor ama sonra dengiz olin ne abi. mogolistan hanı mısım sen yoksa pagan tanrısı mı.
örsan örge
doktora: kansas üniversitesi
ör parantezine alınabilirmiş aslında. sange ile devam edilebilirmiş.
tijen sonkan türkkan
iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü
slogan gibi isim. dişe dişe kana kana intikam diye de devam edebilirmiş.
atıl kurttekin
grafik tasarımı bölümü
bu hocamızın asıl soyisminin kurt oldugunu düşünüyorum. anne ve babası ona kötü bi şaka yaparak ismini atıl koyduklarını buna intikam olarak da hocamızın soyismini değiştirdiğini düşünüyorum.
dominique kassab tezgör
güzel sanatlar bölümü
italya alplerinde başlayıp adana toroslarında biten bir fay hattı gibi adeta öyle bi isim.
serge randriambololona
matematik bölümü
sonlara doğru klavyeye random basılmış belli.
glenn terry kukkola
mimarlık bölümü
yaşlı amcaların coca cola'ya seslenme şekli gibi bir soyisim bu da.
tudor onea
uluslararası ilişkiler bölümü
soyisimi zaten tepkiyi bizden önce koymuş.
costantino costantini
kültürler, medeniyetler ve düşünceler programı
istanbul istanbul olalı şarkısının yunancası bu da.
sinan pekinton
lisans: hacettepe üniversitesi ankara devlet konservatuvarı
eyalet ismi gibi washington mesela ama onun ali express’ten sipariş ettiğinizi düşünün.
daha bunun gibi onlarca aşırı marjinal hoca isimleri;
nazende özkaramete coşkun
fulten larlar
ilgi gerçek
celile ıtır göğüş
okyay say
arzu sibel ikinci
lori russell dağ
ve sayamadıklarım..
eğer siz de çok sık rastlanmayan bir isme sahipseniz mesela adana merkez patlıyor herkes gibi bilkent’e hocalığa başvurun kesin alırlar. rektör bile yaparlar.