hesabın var mı? giriş yap

  • belki milyarlarca dolar serveti olan bir adamın istanbul trafiğinde araba sürüyor olduğunu gördük bu sayede. bu zenginler zerre yaşamayı bilmiyorlar amk memleketinde.

    edit: gelen mesajlarda genel anlamda araba kullanmanın keyif olduğu ve sürülebileceği minvalinde şeyler yazıyor. eğer ki aziz bey bir ferrari ne bileyim bir bugatti falan sürüyor olsaydı bunu anlardım ama genel olarak "makam" aracı kıvamında kullanılabilecek manda kasa bir jipi kendisinin kullanıyor olması onu esenler'de 10 dairelik iki apartmanının inşaatı hala devam eden bir müteahhit seviyesine indiriyor. hatta bir de altında chevrolet captiva olsaydı tam olurdu. rispekt.

  • herşey bitti de doktorun günde 40 saat çalışıyorum lafına mı takıldınız? adam nöbet tutup ertesi gün de mesai yapıyor. ne demek istediği bu kadar belli iken hala algı kasıyorsunuz.

  • her ulustan insana göre ayrı bir fonetik algısı vardır. amerika'ya geldiğim ilk gün bir amerikalı arkadaşım türkçe bişeyler söylememi istedi, ben de nasıl olsa anlamıyor andaval diye ana avrat bacı girmiştim adama. güzel bir tınısı var, ispanyolcaya benziyor dedi. kanadalısı arapça, fransızı almanca diyor. her ülkeye göre değişiklik gösteren bir durum. tabi bunda kişinin konuşma temposu ve sesi de önemli. mesela burada iki türküz ve birbirimizle türkçe konuşurken insanlar sanki ikiniz aynı dili konuşmuyormuşsunuz gibi diyorlar. onun sesi daha kalın, hızlı konuşuyor ve sürekli ünsüzlere (özellikle r) çok vurgu yapıyor, ben ise daha sakin ve r'lere az vurgu yaparak konuşuyorum. o bile karşıdaki insanın dil algısını çok değiştiriyor. adam vurgulu r'yi duydugu anda rusça, almanca etiketi yapıştırıyor.

  • bir kaç markette bu ifadeyi gördükten sonra anladım ki, herhalde yumurtası lezzetli ve kaliteli bir tür tavuk ya da bir kızılderili ismi, artık bilmiyorum.

  • şarküteri reyonundan alışveriş yapmayı bir türlü beceremediği andır.

    şarküteri reyonları hep kâbusum olmuştur, millet orada kendinden emin biçimde durup, "bilmem ne peyniri, bilmem ne çökeleği, bilmem ne sucuğu istiyorum, evet, hepsini biliyorum ben hahayy" diye telemesini, çerkesini, çeçilini (ne demekse) tarif ede ede anlatır, yok taşlık, yok incik bilmem ne, bissürü ayrıntısı var o reyonun. hangi et daha çabuk pişer, antrikot mu daha lezzetlidir, bonfile mi, bileceksin. bununla övünen insan var lan. ama gel gör ki, bende yok böyle bir bilgi. sıfırım yani.

    ****play****

    adam,
    -buyrun, dedi.
    -peynir alacaktım, dedim.
    -ne peyniri olsun, diye sordu.
    -dana, dedim.

    ****pause****

    ama tamamen sallıyorum, dananın şarküteri reyonuyla ilgili bir şey olduğunu biliyorum, ama danadan ne yapılır, dana hayvanı nasıl bir hayvandır, en ufak bi fikrim yok. ağzımdan öyle bi dana çıkıveriyo, hani istiyorum ki adam benim ne istediğimi bilsin, "aaa sana süper ezine peynirim var, ondan vereyim!" desin, ya da "çok güzel köy peynirim geldi, 250 gram sarayım." desin, "hee olur." diyeyim.

    benim bildiğim bi öküz var, bi inek var, bunlar evleniyo, buzağı oluyo falan. düvesini, güvesini, danasını, camışını inan bilmiyorum. hangisinin peyniri olur bilmem, benim için peynir, babanın satın alıp eve getirdiği, masaya konan bir şeydir, peynir peynirdir, bunun dört ayaklı arkadaşlarımızın devreye girmesiyle bu kadar karmaşık olmaması gerekir!

    ****play****

    -ne peyniri olsun?
    -ıahh, şey peyniri olsun, hmmmm, şey, mmmmm, dana!?!?

    adam,
    -dana değil de inek peyniri olur, dedi.
    -haa inek inek, dedim. (bozuntuya da vermiyorum.)

    sıra geldi salam almaya. o da ayrı bi zulüm.

    -ne vereyim, dedi.
    -inek inek, dedim bu sefer.

    ****pause****

    ama kendimden çok eminim. inek abicim, bildiğin inek yani, sonuçta onu da devirip yatırıyolar, cart diye kesiyolar, eti yenen bi canlı sonuçta, elbet salamı da olur.
    inek dediğin şey ettir, salam da ettir, o halde inek salamdır yani.

    tamamen p ise q, q ise p, işte bu kadar! düz aristo mantığı.

    ****play****

    -dana demek istediniz herhalde, dedi.
    -ahaha evet evet, dana tabi, hatta yüzde yüz dana, dedim. (yüzde yüz oranı da bi yerlerden aklımda kalmış, yüzde yüz dana, yüzde elli hindi falan, öyle bi oranlar uçuşuyo kulağımın etrafında ama bir an önce versin de gideyim diye sabırsızlanıyorum.)

    sonuç olarak inek peynirimi ve %100 dana salamımı alıp kasaya koşuyorum ama biliyorum ki bir sonraki seferde yine düşünücem, dananın peyniri oluyo muydu, koyunun nesi oluyodu, hangisi sertti, hangisi yımışaktı diye.

    kısacası alışveriş yapmayı hâlâ bilmiyorum, büyük işi bunlar.

  • ülkemizin pandemi yönetimini anlatan en net fotoğraf. günümün kötü geçmesini sağlayan bir fotoğraf. hepimiz aslında kendi ülkemizde birilerine hizmet eden bireylere döndük. yazacak çok şey var fakat hukuk el vermiyor.

    turizm sektöründe çalışanları aşılayın, savaşlarla işgal edilmemiş vatan toprakları artık sadece onların buyruğuna girdi!

    edit: instagram'ı olmayanlar için görsel eklendi.
    edit2: yorum yok artık. (#123063301)
    görsel

    --- spoiler ---

    turizm sezonu yaklaşırken, tam kapanmanın türkiye genelindeki vaka sayılarını düşürmesi hedefleniyor. böylece türkiye'yi ziyaret eden turist sayısının artacağı ve sektörün geçen yılın kayıplarını kısmen de olsa telafi edeceği ümit ediliyor. tam kapanmaya rağmen istanbul'u ziyaret eden turistler, sokağa çıkma yasaklarından muaf tutuluyor. bunun yanında konaklama tesislerinde çalışan personel de tam kapanma döneminde çalışmaya devam ediyor. istanbul'dan bir kare.

    bülent kılıç

    --- spoiler ---

    link

  • akpli veya chpli değilim. özgürce yaşayabileceğim bir ülke istiyorum sadece.

    imamoğlu aday olursa mecburen oyveririm.

    yavaş aday olursa seve seve oy veririm.

    şener aday olursa oflaya puflaya oy veririm.

    gül aday olursa oy vermeye gitmem. davutoğlu da aynı şekilde.

    imamoğlu veya yavaş cumhurbaşkanı olmalı.

  • fabrikasini satip, calisanlari isten cikartip, parayi ulkesine goturup, araba uretmeye ve turkiyeye araba satmaya devam edecektir. bir daha uzun bir sure boyunca boyle buyuk firmalar da turkiyeye gelmez. ama "gelir gibi yapar, geliyorum bekleyin" der. lakin, gelmez.

  • müdürün kürsüden konuştuğu bir sırada, öğrencilerden en çok gözüne batanı seçip, parmağıyla göstererek, müdür yardımcısına mikrofondan "halil ibrahim bey, şu öğrenciyi dövebilir miyiz?" diye ricada bulunması.