hesabın var mı? giriş yap

  • diyanet denen kul hakkını arabalara, paralara çevirerek yiyen bir kurumu kaldırsın da isterse bok yesin banane lan dediğim manşet.

  • bu dayı da mı kısa etek giyip gece dışarı çıkmış? nereye gidiyor lan bu ülke? allah cidden belamızı verdi galiba.

    debe editi: ben sana debeye giremezsin demedim adam olamazsın dedim.

    -babam-

    ikramiyeyi yatır lan kanzuk.

  • 90 dakika programında bol bol gözlemlenecek bir hadisedir. hıncal amcamızın ''en son yorum benden olacak aga'' muhabbeti malumunuz. yaptığı yorumdan sonra şöyle bir olay gelişir;

    h.u: ... kardeşim, kocaa camia bir tane bile tezahurat geliştiremez mi? hala galaaatasaray, galataaasaray... garabet bu garabet!
    -gözlüğünü önündeki bankoya atar- tak!

    işte ölüm sessizliği bu andan itibaren başlar. stüdyodaki herkes sanki çok büyük bir hata yapmış ve bunun sonucunda hıncal abilerinden fırça yiyormuş gibi kafalarını öne eğerler ve huşuu içinde bir süre öyle kalırlar. bu sessizliği bozmak ise fuat akdağ'a düşer. donuk ve mahçup bir ses ile;

    - szıı (nefesi geri çekerken çıkan ses) şimdi bir reklam arasına giriyoruz.

  • sahşen ben düşük bel pantulunun üzerine minik bi tişort giymiş ve eğildiğinde donu görünen bi ablayı katiyen uyarmam.
    kendisi zaten eğilme eylemini gerçekleştirtiğinde bunun olacağını yüzde binbeşyüz biliyor ve ona göre giyiniyor.
    ben bunun başıma geleceğini bildiğimden kelli ya üzerine uzun bi tişört giyerim o düşük bellinin ya da o minnak tişörtün altına yüksek bel pantul.

    bunun dışındaki diğer durumlarda iç çamaşırı görünen ablalar da çok sikimde değiller açıkçası.
    kazadır şudur budur bittabi olur ama bi kadın giyindigi zaman eğildiğinde, bacak bacak üzerine attığında veya zipladığında neresinin ne kadar görüneceğini herkesten çok iyi bilir.

  • diğer yorumcular 3 kulübün şampiyonluk şansı için yakın yüzdeler verirken rok'un tahmini geldi ekrana ;

    gs %100
    fb %0
    bjk %0

    ertem: rasim neye göre verdin bu yüzdeleri?
    rok : tamamen net ve objektif.

  • hesap ettim, tam iki aydır kendimi rezil etmemişim, eh hadi madem, zamanı gelmiş. gerçi olay vuku bulduğunda ben 17 yoktum ama başlıklarda çok gezinecek zamanım yok, aramaya da inanmıyorum, leş gibi olmuş sözlük ben mi düşüneyim?

    şimdi efendim, ben 14 yaşlarındayken falan haluk levent konserine gitmiştim. o zamanlar haluk levent, mahalledeki teyzelerin kendi aralarında gün yapma sıklığından fazla konser veriyordu antalya'da. biz okuldan arkadaşlarla konsere gittik ama tabii konser alanına babam bıraktı ve sonra da babam aldı. cep telefonsuz yıllardı ve güzeldi, kimse konseri telefon ekranından kayıt yaparak takip etmiyordu. -açmayın nineler alarm- hasılı, babam geldi beni konserden aldı, arabaya bindim ve yere düşen tokamı alamadım çünkü kafa sallamaktan boynum tutulmuştu. hahahhaha ya serçe parmağı havaya kaldırmalı şekil de yapmışımdır kesin, allah affetsin. babam tabii dalga üstüne dalga geçiyor benimle.

    şimdi siz sanıyorsunuz ki ben kendime kafa sallama falan diye öğüt vereceğim. yok anam yok, değil.

    efendime söyliyim, konser esnasında haluk levent su içti, şişeyi de seyirciye doğru fırlattı. bizim arkadaş kaptı şişeyi, sonra da ben ondan aldım. aldıııım ve eve getirip duvara bantla yapıştırdım. hahahahahahahahahhaha ya bildiğiniz böyle evin ortasında duvarda bantlı plastik şişe var. neymiş, anısı varmış!!! ya öğüdü falan bırak da gel iki laflayalım, modern sanat mı yapıyosun, cer modern mi burası, bienal mi, salak mısın sen pis ergen? anneciğim zavallı, iki sene gözleri dolu dolu, "kızım nolur artık atalım, bak duvarları boyatcaz annesinin canı, hı?" diye yalvardı bana. "yo ono olorok sokloyorom onlomoyorsonoz" diyordum ben de cevap olarak. ay yok anlatırken tiksindim, öğüt falan vermeyeceğim 17 yaşıma, ancak zopayla dürterim uzaktan, fazla muhatap olmam allahın malıyla.

  • başlık: beyler israildeyim duvara kazayla hitler yazdım.

    entry: hititler yazacaktım mına koyim. israil esnafı peşimde. kurtarın muallakler.

    2. kazayla hitler yazdıysan sorun yok panpa ibranice de 'kazayla' demek 'kahrolsun' demektir...
    o esnaflar seni mason locasına davet etmek için peşinden koşuyorlardır...
    sıkıntı yok ...

  • ilişkilerinde her zaman mutlu olacak ve karşısındaki insanı da abuk sabuk durumlara düşürmeyecek insandır.
    ilişki başlarken belli stratejilerle- ilişki sanki bir savaş mış gibi- karşısındakinin açığını ya da doğru zamanı beklemez. ne ise odur. alabileceği cevaptan korkmaz. her türlü sorumluluğu üstüne alır ve duygusu neyse açık açık koyar ortaya. baktı ki olumlu yanıt alamıyor, adam gibi vazgeçmesini de bilir. bu her türlü insan ilişkisi için geçerlidir.
    misal bir arkadaşınız var. siz onunla görüşmek istiyorsunuz ama onun vereceği cevabın olumsuz olmasından korkuyorsunuz. bu arkadaşınızla görüşmek için öyle bir durumda olmasanız bile' çok kötüyüm sana ihtiyacım var konuşmamız gerekiyor yanımda olmalısın' gibi stratejilere başvuruyorsanız kendinizi ve o insanla olan ilişkinizi sorgulamanın zamanı gelmiş demektir.
    aşk, arkadaşlık, dostluk, aile ilişkileri strateji üzerine kurulu olmamalıdır. öyle olursa hem karşı taraf hem de kişinin kendisi yıpranır..gereksizdir..rahatsız edicidir.

  • radyasyon hastalığı ya da süründüren dozaşımı terimleriyle de karşımıza çıkan bir tür doku hasarıdır. etkiler geniş bir yelpazede de olsa yarım saatte etkilerini gösteren yoğun zehirlenmelerde ölüm bir ila birkaç hafta içinde %100 dolayında gerçekleşir.

    tıpta akut radyasyon sendromu denen zehirlenme en yaygın görülendir. kısa süreli yüksek radyasyona maruz kalanlarda rastlanır ve saç dökülmesi gibi bildiğimiz etkilerin yanında birçoğu uzun vadede gerçekleşen ölümlerle karşımıza çıkar. bunun yanında kronik radyasyon sendromu oldukça nadirdir ve ilk sovyet radym üretim merkezleri çalışanlarında raslanmıştır. belli* bir radyasyon seviyesiyle yaşamaya devam edilebilmektedir.

    rasyasyon dozajını ölçmek için farklı parametreler kullanılır. rad alınmış radyasyon dozunu simgeler, yani 1 kilogram dokudaki 0.01 joule enerji birikimi bir ünite rad'a eşittir. daha modern 100 rad'lık dozaja grey (gy) diyoruz.

    nitekim alınan radyasyonun farklı dokulara farklı etkiler yaptığı, hepsinin ölümcül olmadığı düşünüldüğünde rad alınan dozun ölümcüllüğü konusunda bize kesin değerler vermez. daha ziyade vücutta birikmiş yüksek radyasyonun ortalama değeriyle ilgilenir. rad değerinin röntgen ışınlarına çevrimiyle daha yüksek bir bağlı biyolojik etki saptaması (rbe) yapılır. 1 rem aşağı yukarı 1.07 röntgen ışınının vücuda yaptığı etkiyi özetler. yoğun radyasyona maruz kalmalarda 100 rem'lik bir başka ölçü olan sievert (sv) kullanmaktayız.

    (rbe) bir tür kalite faktörüdür. q harfi ile ifade edilir. doku hasarının hangi tür ışımadan kaynaklandığını ve etkilerini belirlemek için kullanılır. alfa parçacıkları için q değeri 20 kadardır. yani bir rad alfa radyasyonu 20 rem'e eşittir. nötron ışımasında q değeri enerjinin büyüklüğe bağlı değişir. lakin beta parçacıkları, x ışınları ve gamma ışınları için q 1 alınır.

    radyasyon zehirlenmesine bağlı hayatta kalma oranı ne kadar süre radyasyona maruz kalındığı ve maruz kalınan radyasyonun gücüne göre değişir. kısa süreli yoğun maruz kalmalarda doku kanseri riskleri normal bir insanın 50 katına kadar çıkabilirken kısa süreli etkiler* bu kanserlerin görülmesine çoğu zaman olanak vermez. uzun süreli düşük yoğunluklu maruz kalmalarda ise kanser olma riski hiç radyasyon almamış bir insana göre birkaç kat yüksektir. bu ikinci tipte hücre yenileme sistemi bozulduğu, mutant hale geldiği için etkileri kestirmek güçtür. maruz kalma öncesi var olan kanserler hızlanma* sürecine girebildikleri gibi ilerlemeleri durabilir. ancak vücudun farklı noktalarında aynı anda 9 farklı kanser türü belirebildiği için radyasyon zehirlenmesinin kanser ilacı olarak tanıtılması bizim boyutumuzda mümkün olmamaktadır. gol yiyerek rakip takımın atağı nasıl savuşturulamıyorsa ölerek de kanser yenilemez.

    maruz kalma oranı ve semptomlar hakkında bilgi vermek istersek:

    5-20 remlik dozajda semptomlar görülmez. uzun vadede kanser riski ve genetik materyalde mutasyon oluşabilir. atom santrallerinde çalışan işçiler bu ölçüde radyasyona maruz kalırlar.

    20-50 remlik dozajda semptomlar yine görülmez ancak kırmızı kan hücreleri sayısı kritik olarak düşer.

    50-100 remlik radyasyon alımı sonucu baş ağrısı görülür. antikor üretimi durduğu için enfeksiyon riski artar. erkeklerde sperm üretimi ayrıca durabilir.

    100-200 rem radyasyon zehirlenmesinin ilk adımıdır. ölüm oranı bir aydan sonra %10'dur. az orta arası değişen mide bulantısı. 200 remlik dozajda %50 kesinlik olmak üzere yoğun kusma, sonraki 10-14 günlük süreçte yoğun yorgunluk hissi. bağışıklık sisteminin hasar alması yüzünden hastalık riskleri, sperm hücrelerinin ölümü. hamile kadınlarda düşük ve ölü doğum riskleri görülür.

    200-300 rem doza maruz kalanlarda bir ay sonrası ölüm oranı %35'tir. etkiler maruz kalmanın ardından 1 ila 6 saat sonunda görülmeye başlar ve 2 gün kadar sürer. 300 remlik dozajda %100 mide bulantısı görülür. hastaların %50si kusar. 7 ila 14 gün sonunda maruz kalanların yarısının saçları dökülür. lökösit kaybı %80lere çıktığı için enfeksiyon riski çok yükselir.

    300-400 rem ağır zehirlenme başlangıcıdır. maruz kalma sonrası ölüm bir ay içinde %50 dir. diğer semptomlar 200-300 rem'lik dozajla benzerdir. bunlar harici ağızda deri altında ve böbreklerde kontrol edilemeyen kanamalar oluşur.

    400-600 rem akut radyasyon zehirlenmesidir. 30 gün içinde %60 ölüm tehlikesi vardır. 450 remde %60 olan ölüm oranı 600 rem'de %90'dır. maruz kalmadan itibaren yarım saat ila iki saat arasında semptomlar görülmeye başlanır. iki gün kadar sürer. etkileri 3-4 sv'lik etkilerin aynıdır ancak çok daha yoğundur. kadın doğurganlığının kaybı bu ölçüde radyasyona maruz kalındığında yaygındır. ölümler genel olarak 2-12 hafta içerisinde iç kanama ve enfeksiyonlardan ötürü gerçekleşir.

    600-1000 rem akut radyasyon zehirlenmesidir. 2 hafta içerisinde ölüm riski %100'dür. hayatta kalma şansı çok iyi tıbbi bakımla mümkün olabilir. kemik iliği kısmen ya da tamamen zarar görür. hasta yaşatılmak isteniyorsa kemik iliği nakli yapılması zaruridir. mide ve bağırsak dokuları zarar görür. semptomlar 15 ila 30 dakika arası görülmeye başlanır ve 2 gün boyunca izlenir. 5-10 günlük bir son faz semptomları görülür. bu süre sonunda dozu alanlar enfeksiyon ya da iç kanamadan ölür. nekahat dönemi* yıllar sürer ve asla tam olarak gerçekleşmez. belirtmek gerekir ki devair ferreira isimli brezilyalı bir hurdacı 700 rem radyasyon alarak hayatta kalmayı başarmıştır. nitekim kendisinin tüm vücudu radyasyona maruz kalmamıştı. (bkz: goiania olayı)

    1000-5000 rem akut radyasyon zehirlenmesidir. bir hafta sonra ölüm riski %100dür. semptomlar 5 dakika ila yarım saat arası görülmeye başlanır. mide ve bağırsaklar henüz etki altında olmasa bile hasta yoğun mide bulantısı hisseder ve kusar. zira beyindeki kimyasal reseptörler ağır hasar görmüştür. birkaç gün boyunca hasta iyi durumda kalır ve görünür ancak bu fazın adı yürüyen hayalet** tir. iyileşeceğine inanmaktadır. bu fazdan hemen sonra mide ve bağırsakta yoğun hücre ölümleri olur ve hasta çok yoğun ishal olur. mide kanaması ve su kaybı yaygındır. dolaşım sisteminin çökmesinden evvel hastada delilik ve koma durumu görülür. bu aşamadan sonra ölüm kaçınılmazdır ve hastaya acısını hafifletmekten başka bir şey yapılamaz. 1946 yılında lous slotin 2100 rem radyasyona maruz kalarak 9 gün yaşayabilmiştir.

    5000 rem'den yüksek radyasyonda maruz kalınan yerler geniş olmasa dahi ölüm kesindir. 1958 yılında vücudunun üst kısmına 18.000 rem radyasyon alan bir işçi 36 saat yaşamıştır.

    çernobil kazası sonrasında en yoğun radyoaktif yığını görmüş yerlerde 20000 rem'lik radyasyon tespit edilmişti. bu da saniyede 5.6 röntgen ışınına eşit bir güçtür. yarı ömrü düşük izotopların 6 saat içinde etkilerinin sönmesiyle radyasyon 500 rem seviyesine inmiştir. olay anında 4 numaralı reaktörde bulunanların %80inin dokuz hafta içinde ölümü, kazaya elektrik yangını zannıyla koruyucu kıyafet olmadan müdahele eden itfaiyecilerin en uzun 8 gün yaşayabilmesi bize radyasyonun etkileri hakkında fikir vermektedir. radyasyon alan herkes aşağı yukarı benzer şeyler hissetmektedir. ağızda sürekli yenilenen bir metal tadı aşağı yukarı tüm olaylarda kaydedilmiştir. çernobil kazazedelerinin çoğu da yüzüne iğneler saplanıyormuş hissi rapor etmişlerdir.