hesabın var mı? giriş yap

  • üşengeçlikten parfüme nasıl geldin amk

    edit : başlık sahibi şöyle bir msj attı ;

    - amk ifadesi hakaret içeriyor söylemek istedim, bu da suçtur biliyorsun. kaldır onu bitsin problem

    beyler avukat olan filan varsa ne olur taktik.

    edit 2 : eksik olmasınlar bir çok avukat arkadaş yazdı bilgilendirdi ve istişarelerde bulunduk. ortak kararımız gençliğimi yaktıgım yönünde oldu. uzun bir süre beni göremezseniz ne olur üzülmeyin. davası için savaştı dersiniz. dik durdu eğilmedi dersiniz.

    selam ve dua ile.

  • üniversite yurdundaki yan odadaki elemandır. cumartesi sabahı o uyurken gizlice oda kapısının üstündeki anahtarını alıp kapıyı üstüne kilitlemiştik. içerde kilitli kalınca kapıyı yumruklayağını, "açın lan .rospu çocukları" diye bağaracağını, yurt görevlisini cepten arayacağını filan düşünüyorduk. heyecanla, uyanıp kapıyı zorlamasını bekliyorduk. saat 10 civarı uyandı ve odasının kapı kolu bir kere inip kalktı. biz dışarıda kıs kıs gülerken devamını bekliyorduk. fakat hiçbir şey olmadı. bekle allah bekle. 1 saat, 2 saat, 3 saat... sıkılmıştık. dışarıyı çıkıp biraz dolaştık, internet kafeye oturduk vs. halen arayan yok. akşam üstü yurda döndük, halen montu kapı askısına asılı, kapı kilitliydi. fakat pes etmedik. akşam yemeği için bir esnaf lokantasına gittik. çıkışta birkaç el batak attık. döndüğümüzde durum aynıydı. şaka maka artık hiç komik bir tarafı kalmadığından kapıyı açıp içeri daldık.

    görünen manzara; çocuk yatakta yatıyor, 5 litrelik su bidonu çeyreğine kadar sidik ile dolu, annesinin 3 hafta önce gönderdiği küflenmiş böreklerin hepsi açılıp masanın üzerinde yenmiş. kırmızı ve uyuz gözlerle kafayı çevirip bize baktı ve "siz mi kilitlediniz lan kapıyı" dedi.

    bulunduğu durumu bu kadar kabullenmiş, kilitli kapıyı bir kere açmayı denedikten sonra "tüh, artık ömrümün sonuna kadar böyle yaşamak zorundayım" diye içinden geçirdiğinden emin olduğum elemanı hiç unutmam.

  • çizimleri harikulade olan ve bence yapılmış en güzel spider-man çizgi dizisidir. aynı zamanda çizgi romana en yakın uyarlama** olarak gösterilen çizgi dizi de tasdır. gerek açılamaları, gerek anlatımı film kurgusunu andırır.* fazla flashback içeriyor olması ve bir süreden sonra kimi aksiyon içerikli detayları/kesitleri seri içerisindeki başka bölümlerden afırıp başka bölüm içine koyması belki de seri için söylenebilecek tek olumsuzluk. ancak bunu ne ufaklıkken** ne de şimdi izlerken içerledim ne olursa olsun zamanının* en kalite çizgi filmler arasında zirvelerde yer alıyor. introsundaki hard rock etkileşimli spider-man cingılı ise gönüllere taht kurmuştur ve hala izlerken bitmesin dediğimdir. 5 sezonun sonunda hala cevapsız kalan sorular mevcut. her ne kadar senarist bu fikirde olmasa da izleyiciler açısından durum böyle. misalen, her ne kadar son bölümde madame web, petera mary janei bulacağına dair söz verse de mary jane'in nereye gittiğini, başına ne geldiğini bilmiyoruz zaten öğrenemeden de spideye güle güle diyoruz.* john semper'in* dediğine göre eğer seri devam ediyor olsaydı portal açan time dilation accelerator yüzünden kaybolan mary jane'in koloniel dönem ingilteresinde olduğunu görecekmişiz.*

    spider-man the animated series dönemin en hit çizgi dizisi olmasına rağmen devamı gelmedi bunun sebebi ise o dönem fox kids networkün başında olan margaret loesch'in yapımcılardan avi arad'dan hoşlaşmadığından* ve aviyi proje dışına atmak istemesinden dolayı ve bu durumda da ekip olarak devam edilemeyeceğinden şov kanal tarafından iptal ediliyor... inanılır gibi değil!**

    böyle muhteşem bir çizgi dizinin devamının gelmemesi, evet secret wars ve devamındaki 2 bölümlük finali epikti ancak bu hala çizgi dizinin ortada bırakılmışlık hissini ortadan kaldırmıyor, eminim ki bir çok çizgi film ve örümcek adam hayranı için üzücü olmuştur. 5 sezonu da bitirdikten devam etmesi için yalvardım resmen! sonra son dönem çizgi filmler* şu animated seriesin serçe parmağındaki tırnak bile olamıyor yemin ediyorum.* unutmadan, x-men the animated series ile birlikte televizyonda yayınlanan en uzun çizgi dizi özelliği de taşımakta spider-man the animated series.

    bu seriyi takip eden spider-man the new animated series bol miktarda cgi içermekte*, izlemek nasip olmadı.** tamam tas'da da mevcut bilgisayar müdahalesi ancak çizimlerin dokusunu bozmadan bu yapılmış güzellik burada. seriye peter parker ile mary jane'in evli olduğunu görerek başlıyoruz. ancak anladığım kadarıyla bu seri sinemada izlediğimiz spider-man serisiyle paralel gitmekte. haliyle buna da tam olaran ilk tas'ın devamı olarak bakmak mümkün değil. ayrıca yeni tas'ın ilk sezonu bittiğinde* sinemadaki spidey'in ikinci filminin geleceği açıklandığından the new animated seriesin devamının gelmemesi yönünde karar alınıyor.*

    takiben tas'ın güzelliğine yaklaşabilen* spectacular spider-man serisi genç peter parkerı konu almakta, internetten okuduğum ve bir kaç bölümden üçer beşer dakika izlediğim kadarıyla, çizimleri tas'a kıyasla çok basit. eğlenceli olsa da biraz the o.c. havası var sanki. bir kaç tane daha spider-man çizgi dizisi piyasaya çıktı ancak duyduğum kadarıyla spectacular spider-man serisi oldukça başarılı olmuş ki iddiaya göre tas hatta spider-man and his amazing friendsden bile fazla izlenme oranı almış ve sevilmiş. 2008 ve 2009 senelerinde best animated series ödüllerini almış olsa da ben bu başarıyı nüfus artışına bağlıyorum.*iki sezonu izledikten sonra fikrimin değişeceğini pek sanmıyorum en nihayetinde tas'ın üstüne koklanacak gül yok*ama gene de izlemek için şans verilebilir gözüküyor.

    efendim demem o ki kendisini* seviniz, sevdiriniz. ben şahsen taşınabilir hard diskte tutuyorum malum bu gidişle çizgi filmlerin kalitesi giderek düştüğünden sonraki nesillerin kalite çizgi film izlemesi adına, tabi kendim için diyorum bunu malum çoluk çocuğa karışırsak yarın öbürgün, spider-man the animated series çok kıymetli.*

    ek: linkte john semper ile yapılmış güzel aydınlatıcı bir röportaj var. mesela serinin sonunda neden peter parker ile mary jane'in bir araya gelemediğine/gelmediğine dair açıklamalar var.

    edit: entryde olan bir kaç yanlış bilgiyi düzelttim.

    edit2: linki yeniledim.

  • hani bir kesim var ya, güdüldükleri adamları çok iyi birer hatip, çok iyi birer konuşmacı olarak betimliyorlar, oysa ki bağırmaktan veya ağlamaktan başka birşey yapmayan adamlar onlar..

    işte o adamlar, rutkay aziz'in altın portakal'da yaptığı konuşmayı, prompter'sız, kağıtsız 10'da biri olacak şekilde yapabilsin, dişimi kırarım..

    içeriğine, goethe'den örneklerine falan hiç girmiyorum bak..

  • memleketin birinde 3 kere camiye gitmeyenleri idam ediyorlarmış. usulen idam edilmeden önce 3 dileğini yerine getiriyorlarmış. adamın teki 3 kere gitmemiş ve tabi yakalanmış. idam edilmeden önce sormuşlar:
    - ilk dileğin ne ?
    - vezirin karısıyla beraber olmak istiyorum!
    vezir "olmaz" dese de padişah "mecbur" demiş. ve adam vezirin karısıyla beraber olmuş.
    adam ikinci dileği olarak padişahın karısıyla birlikte olmayı seçmiş. bu sefer padişah "hayır" dese de herkes itiraz edince padişah mecbur kalmış.
    - son dileğin ne?
    adam bir vezire, bir padişaha bakmaya başlamış. aradan 5 dakika geçtikten sonra vezir bakmış namus elden gidecek:
    - ben bunu sanki camide gördüm gibi geldi, deyince padişah da:
    -ne gibisi lan! yanımda kılıyordu!

  • napolyon'nun tablolarını incelerken rastlantı sonucu gördüğüm şahıs. meşhur taç giyme töreninin tablosu*.

    bu da bizim elemanımız. napolyon'un arkasında töreni dikkatle izliyor *

    bu olay bazı otoritelere göre avrupa'nın sekülerleşme sürecindeki en önemli sembolik olaylardan birisi. çünkü normalde papalar imparatorlara taç giydirirken napolyon tacı kendi kendine giydirmiş. ressam arkadaş da büyük ihtimalle böyle bir anı ölümsüzleştirmek istemiş. esas nokta şu: gerçekten de tören esnasında bir osmanlı mensubu bulunmuş mu yoksa tamamen ressamın hayal ürünü veya simgesel bir anlatımı mı?

  • çok doğru eskiden hep olan bir şeydi, siz görmediniz diye hiç olmamış bir şey olacak değil. hala birçok evde veriliyor türk kahvesinin yanında likör. bu alkol düşmanlığı nedir ya. alkole karşı olan duruşunuzu keşke onurlu ve şerefli olmak için de kullansanız.

    edit: alla nostra buona fortuna adlı çaylak arkadaşım hatırlattı çok da güzel oldu. böyle bir şey yok diyorlar ya 20 yıl önce çekilen bizimkiler dizisindeki şu sahneyi izleyebilirsiniz. yani bayramlarda çok eskiden beri likör veriliyor. bunun müslümanlıkla da alakası yok tabi ki zaten onu kastetmediğim de açık gelen mesajlara istinaden yazdım bunu. bir gelenek olmuş bu olay hepsi bu. zaten ülkemizde bir ton saçma gelenek var ama bu gelenek niye battı insanlara anlamadım. istemeyen içmesin bu kadar basit. zorla içiriyorlar sanki.görsel sebastian de morra nickli çaylak arkadaş gönderdi bu reklam görselini de. herhalde artık kimse bayramlarda böyle bir şey yok diyemez*
    bir video da dorkkoytnickli yazardan geldi bu da avrupa yakasından

  • torunlarına anlatacak hikayesi var artık.

    - o sıralar dünyanın en iyisi messi.

    + eee dede

    - baktım çekti adamı, gel dedim verdim messi'ye sarıyı. görsen rengi gitti çocuğun.