ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
unutulmaz çizgi film müzikleri
17 gün boyunca alkol satışının yasaklanması
-
edit 2: bir arkadaştan george orwell sözü,
düşünün çünkü henüz yasaklanmadı
düşünüyorum da, hepimizin mi bu kadar kaybedecek şeyi var. kişisel özgürlüklerimiz o kadar kısıtlanmış ki, duvarları olmayan bir hapishanedeyiz. korku imparatorluğu mu bu? öyleyse, hakikaten neyden korkuyoruz?
dayatmaları kabullenerek daha nereye kadar varacağız? farkında mısınız adı şeriat olmayan, ama muhafazakarlığın dibine kadar dayatıldığı iki yüzlü, sahtekar bir ülke olduk.
son yasakla,
her daim içen birisi değilim, ama istediğim zaman, dışarıda içmeyi geçtim, parasını verip birşey alamıyor olmak, bunun bana dayatılıyor olması ve buna sesimin, sesinin çıkmıyor, çıkamıyor olmasından nefret ediyorum.
gittikçe boğuluyorum, insan görmek istemiyorum ama çekip gidip bir yeşillikte, deniz kenarında öyle boş boş oturmaya bile izin yok.
herkes birşey olsun istiyor, ama beklemek, umuda boşa kürek çekmek gibi.
debelenmesek bile batıyoruz, yalnız, çamura değil, bildiğin boka, ta ki nefesimiz tükenene kadar.
kadehlerinizi kaldırın gençler,
en çok da kimin o bok çukurunda boğulmasını istiyorsanız ona.
şerefe...
edit: gelen bir mesaj,
" 1920li yıllarda ülkenin fabrika ayarlarıyla oynadınız şimdi bir babayiğit çıktı ve ülkeyi fabrika ayarlarına geri döndürüyor"
otobüste yer vermeyen gençlik
-
yaşlı bir adam olarak kızamıyorum bu gençliğe. oturarak yolculuk etmek isteyen yaşlılar, kendilerine daha iyi bir toplu taşıma hizmeti sunabilecek politikacıları seçselerdi şu anda oturarak veya bugün olduğundan daha rahat konumda yolculuk ederlerdi.
bu gençlik de yaşlandığında ayakta kalacaksa, bütün bunların kendi tercihlerinin sonucu olduğunu bilmeli elbette.
tepki gösterilmesi gerekene göstermeyip, sonra da mızırdanmamalı kimse.
2 yıl bekleyelim 5g'ye geçelim
-
- 30 yil daha bekleyelim direkt marsa gidelim uzaya cikmaya gerek yok
neil armstrong akp bagcilar ilce kollari basgani
10 mayıs 2021 bbc'nin istanbul'da çektiği fotoğraf
-
ilgili fotoğraf hunharca eğlenen turistlerle, onlara hizmet eden ve muhtemelen üç kuruş para kazanabilmek için canını ortaya koyan emekçi bir türk vatandaşını içeriyor.
turistlerin hiç bir kabahatı yok, hunharca eğlenip gülebilirler, geniş geniş gezebilirler tabii ki. bu fotoğraftaki dram ise hükümet denen vicdansızlar kadrosunun ülke insanına reva gördükleridir.
dört saatten çok uyuyorsanız mühendis olamazsınız
-
muhendisim. silikon vadisinde calisiyorum. gunde 7-8 saat temiz uyuyorum. butun is cevrem de benden farkli degil. gunde 9 saatten fazla calisan insan sayisi sirketin yuzde onunun altindadir. herkes mutlu ve bu duzen yillardir boyle isliyor.
bu zavalli hayatinda bir sik yapamayip sadece seminer veren ve boktan hayat anlayisini gencecik cocuklara enjekte etmeye calisan am beyinli insanlara inanmayin. calismak demek gunde 20 saat aptal aptal is yerinde pineklemek demek degildir. saglikli ve dengeli yasamayan muhendis kaliteli urun uretemez. davar ile muhendis arasinda cok kalin bir cizgi vardir ve davarlar az uyurlar.
öğretmenden işitilen en komik azarlar
-
kopya çekmekte olan bir öğrenciye
"ne o, arkadaşını bokunda boncuk mu arıyorsun?"
kampüsü iyi olan üniversiteler
-
(bkz: anadolu üniversitesi - yunus emre kampüsü) efenim gerek kendim, gerekse de diğer üniversitelerden arkadaşlarım müptelaydık kampüse ve şehre. (7 yıl okudum lan yuhh) 3 yıl öncesine kadar öyleydi, şu an ne haldedir bilemiyorum. zira mezuniyetime yakın zamanlar üniversite yönetimi güzelim kampüsü silkiyordu.
resmi bayramlarda eve türk bayrağı asmak
-
doğrusu, milli bayramlarda eve türk bayrağı asmak olan eylemdir.
artık ağız burun öyle bir yamulmuş ki millî diyemiyor bazıları.
milli bayram lan adı üstünde. diğeri de bayrak. türk bayrağı. asacam tabi sana mı sorucam hırt!
bekçinin 5 bin 71 tl öğretmenin 4 bin 13 tl alması
-
3.5 yıllık mühendisim. geçen müdür kenarıya çekti. sadede gelecek olursak bey maaşınıza 500? zam geldi dedi. yani dedim 3500? oldu. evet dedi. sustum. ne düşünüyorsun diye sordu. dedim ki elimden geleni yapıyorum, yapacağım. doğru ya da yanlış bir iş etiği vardır, bunu çiğnemem. ama az dedim. biliyorum dedi. sustuk. onluk bir iş olmadığını biliyorum. onun da elinden bir şey gelmiyor.
maalesef ki beterin beteri var. gelecek adına pek bir ümidim yok. onlar da biliyor daha iyi bir iş bulsam bırakacağımı.
şu anda tüm birikimimi kendime harcıyorum ve kenarda bir ay yetecek param yok. kendimi geliştirip gitmek istiyorum ama annemi bırakmak da zor. türkiye’de aha böyle başlıklara içimi dökerek ömrümü tamamlayacağım.
6 aralık 2016 dinamo kiev beşiktaş maçı
-
ukrayna'ya sikilmeye gideni ilk defa görüyorum.
arka sokaklar (dizi)
-
yerde yatan, bir yandan kıpırdayıp, bir yandan ıııh aaahh diye inleyen dayak yemiş adamın boynundan nabzına bakıp "yaşıyor!" diyen polislere sahip dizi.
adam bu saçmalığa dayanamayıp öldü o ayrı.
yoğun istek üzerine link: https://youtu.be/6txlji1u7o8?t=2942