hesabın var mı? giriş yap

  • evde yapacaklar için birkaç püf nokta söylüyorum, bunlara uyduğunuz takdirde dışarıdaki burgercilerin %90'ından daha iyi burger yaparsınız evde.

    - döküm tava olmalı. eğer pahalı falan diyorsanız metro markette 85 liraya satılanı var, ondan alın. döküm tava yoksa iyi bir burger köftesi yapamazsınız evde. temizliği biraz zahmetli ama aldığınız tada değiyor.

    - et kesinlikle yağlı olmalı. ideal oran %20'dir. kasaptan alırken orta yağlı dana döş kıyma derseniz olur. kasapta o yağ oranını o kadar sikleyecek adamlar olmuyor çünkü genelde.

    - kasapta kalın ayna varsa muhakkak kalın çektirin. eğer o da yoksa tek çektirin. kıymayı iki kez çektirmeyin kesinlikle.

    - kıymayı yoğurmayın. iyi bir hamburger köftesi yoğurulmaz. kıymayı alıp elinizle şekil verin. burger ekmeğinin içinde küçük kalmasını istemiyorsanız şekil verdikten sonra ekmeği köftenin üzerine koyup bakın. köftenin ekmekten birazcık büyük olması gerekiyor (çünkü köfte pişince küçülecek biraz haliyle).

    - kıymaya şekil verdikten sonra bolca tuz ve karabiber öğütün üzerine.

    - tava ısınmışken önce ekmeklerin iç kısmına herhangi bir yağdan biraz sürüp tavaya koyun, kıtırlaşsın iç kısmı. bu işlem burger sosu sürünce veya etin suyu akınca ekmeğin yumuşayıp parçalanmasını önleyecek.

    - köfteleri en az 150 gr olacak şekilde yaparsanız orta pişmiş için muhtemelen her yüzü 4-5 dk pişirmeniz yetecek. iyi pişmiş isterseniz 6 dakikaya kadar çıkılabilir.

    - eğer burgeri yerken köfte pirinç pilavı gibi dağılıyorsa yağ oranı uygun olmamış demektir, kaburgadan kıyma çektirip deneyin bir dahaki sefere.

  • her şeyden geçtim hastanede silah ateşlenmesi gibi bir vaka sebebiyle olması gerekendir. neymiş şikayetçi olmamışlar. ben şikayetçiyim, şimdi çocuğumla her doktora gidişimde gerizekalı bir futbolcu gelip silah ateşler mi diye endişe edeceğim. orada şansa kimse yaralanmamış ama adam belli ki hastaneye silahla girecek kadar dengesiz, ölüme de sebep olabilirdi. kamu güvenliğini tehdit eden bir durum var ortada.

    edit: silah da ruhsatsızmış. lan belimde ruhsatsız silahla hastane bassam şu an karakolda bir tarafımdan kan alıyor olurlardı. muz cumhuriyeti...

  • eğer adli tıp "poğaçalar her şeyin farkındaydı" diye rapor verirse adam kurtulabilir. daha önce yaptın bunu adli tıp yine yap.

  • arabayla 100 kilometrelik bir yolu 5 litre benzinle kat edebilirim.kaç para yapar ortalama 25 lira.peki 25 liraya kaç ekmek alırım 25.o zaman kritik soru şu: bu kadar ekmek yersem bu yolu kat edebilir miyim ? hayır. ben araba mıyım? yine hayır.

    (bkz: nasıl bağlayacağımı bilemedim)

  • adam "70 milyonun cumhurbaşkanı olacağım" dediğinde "yaw he he" tepkisi verip şarap ikram edince de "aa gördün mü nasıl tutarsız" diye eleştirmekte de bir gariplik var. ne istiyorsun karar ver. sen de halk olarak pek tutarlı sayılmazsın açıkçası.

  • merhaba, ben nijerya prensesi kwsttah oulare. ülkemde bir ayaklanma oldu ve hesaplarımdaki 500 milyon dolar bloke edildi.
    bana yardımcı olursanız bu paranın yüzde 20'si sizin olacak. lütfen yardımcı olun.

  • fıkralara konu olan olay. fıkralara konu ama bize değil. bir türk genci olarak fıkrada bile olsa bir kızla aynı evde yaşayamamanın verdiği buruklukla fıkrayı arz ediyorum:

    "mehmet ile handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar. bir gün handan ve mehmet, mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. mehmet'in annesi akşam yemeği süresince handan'ı uzun uzun süzer
    ve aslında handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup olmadığını merak eder. annesinin aklını okumuşcasına mehmet annesine der ki;
    "ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok."

    akşam yemeğinden sonra mehmet'in annesi evine döner. aradan bir iki gün sonra handan der ki:
    - "mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum."

    mehmet yanıtlar:
    - "annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım" der.
    oturur ve yazar: "anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum ama almadın da demiyorum. fakat konu şu ki; sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp. sevgilerle, oğlun ahmet."

    bir hafta sonra ahmet'in annesinden mektup gelir: "sevgili oğlum; candan'la yatıyorsun demiyorum ama yatmıyorsun da demiyorum. konu şu ki; candan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu. sevgilerle, annen."

  • türkiye cumhuriyeti’nin eski sağlık bakanı prof. dr. recep akdağ'ın, “keneden korunmak için pantolon paçalarını çoraba sokun” buluşudur şüphesiz.