hesabın var mı? giriş yap

  • uzun bir süredir aklıma gelen düşünce aslında bu, bugün debe'de olan şu entry ile de pekişti.
    peki neden böyle düşünüyorum:
    -bütün yol kendilerininmiş gibi davranıyorlar
    -sinyal kullanımı yerine bol bol selektör kullanımı yapıyorlar
    -en sol şeritten en sağ şeride (ya da tersi) bir anda geçmeye çalışıyorlar
    -orta şeritte giderken sağ dikizinizde hızla gelen bir araba görüyorsanız ya doblo ya bmw'dir (kiralık satış araçları da bu kategoriye dahil)
    -dibinize kadar girip yol istiyorlar
    -kısacası trafik kurallarını hiçe sayıyorlar

    eskiden mercedes vs. bmw karşılaştırmasında tasarımı ve spor araç karakteristiği nedeniyle bmw derdim ama yaş ilerledikçe (30+) mercedes demeye başladım, sanırım bu da türkiye'de bmw kullanan kesimden kaynaklı.

  • "ben şimdi ne izledim?" dedirten tipik bir siyasal islamcı ağlama videosudur.

    anladık hep mağdursunuz. mağduriyetiniz ebedi.

    geçen hafta rüşvet, yolsuzluk içinde debelenen partine de iki kelime etseydin be.

  • ülkemiz şartlarında normal olan durumdur.
    çünkü ilk entryde de belirtilmiş bizde akademisyenlik öğretmenliğin bir tık üstü. devlet memurusun, pozisyonun garanti kadroyu aldıktan sonra etliye sütlüye karışmasan da haftalık belli derslere girerek emekliliğine kadar rahatça yaşarsın. stressiz bir iş.

    yurtdışında ise böyle değil. daimi kadron yok, devamlı grant yazarak, oradan buradan para dilenerek hem kendi maaşını, hem yanında çalışanların maaşını hem de araştırma bütçeni ayarlamak zorundasın. ayarlayamadığın zaman ocak dışısın. yani sadece derslere girmek yetmez, aldığın grantlerle üretmek de zorundasın. üretemediğin zaman bir sonraki grant tehlikeye girer, ve yaşın kaç olursa olsun akademiden ayrılmak zorunda kalırsın. yani sadece zorlu ve her günü stresli bir süreç değil, ciddi riskli de bir süreç. istatistiklere bakmadım ama gene negatif bir ayrımcılıkla kadın akademisyenlerin bu grant alma oranı da erkek akademisyenlere göre muhtemelen daha düşüktür.

    yurtdışında bu akademik koşullar ve rekabet o kadar çetin ki, mesela bizim bölümdeki bir doçent kadın (ki kendisi 40'lı yaşların sonlarında, eşinden boşanmış, 2 çocuğuna bakan yalnız ebeveyn bir kadındı) grantlerden önümüzdeki sene için yetecek parası olduğu halde 3 sene idare edecek parası olmadığı için üniversiteden kovulmak üzereydi, son anda aldığı bir grant ile o parayı denkleştirip sözleşmesi yenilendi. yoksa 2 çocuğuyla beraber işsiz, ki o yaştan sonra yeni bir kariyere de başlamak ne kadar mümkün olabilir o da tartışılır, açıkta kalacaktı.

    yurtdışında doktorasını yapan bir kız bu durumu görüyor, durur mu akademide? mezun olur olmaz özelde daha risksiz, daha garanti işler tercih ediyor. sonuna kadar da haklı.

    bu arada yazıda çokça bahsettiğim ve kısa olması açısından ingilizcesini kullandığım grant= çalışmalarınız için çeşitli kurumlardan aldığınız hibe, bağış vs.

  • (bkz: helal olmasın)

    edit; ekran görüntüsünün altında yazının devamı olarak "allah ecrini verir" demiş. fahrettin kardeş yolda bulduğun, sahibi olmayan parayla bile hayır yapsan sana yazılmıyor bilgin olsun ki bahsedilen iddia "haksız kazanç", 80 milyonun parası falan filan... kime ne anlatıyosam amk!

  • olayla ilgili duyduğum en realist yorum;

    "eşin korkuyorsa eşinden ayrıl amk beşiktaş'tan niye ayrılıyon?"

    ahdhfjsnfjgnddgagfjf

  • böyle durumlarda ikinci bir araç daha olacak. iki tane görevli koşarak gelen kadını deli gömleğine sarıverip atacaklar içine. sokaklar hem köpeklerden hem delilerden temizlenecek. bir taşla iki kuş.