hesabın var mı? giriş yap

  • mayis 2005 tarihinde, saat sabah 11 civarlarinda, kadikoy'deki tepe nautilus alisveris merkezinden cikarken, "b" kapisinin onundeki engellilere ayrilmis, zincirle cevrilmis yere park eden bu zihniyetteki sahsi gordugumde, kucaginda 2 yasindaki oglumla guvenlik gorevlisini ikaz etme "hatasinda" bulunmustum. etraf los, sol gozumde retina yirtilmasi var, secmem zor, park eden sahsin kafasinda bir cesit sapka var...

    benim de guvenligimden sorumlu gorevliyle aramizda gecen diyalog:
    - hanimefendiyi ikaz eder misiniz, engelli yerine park ediyor
    - hanimefendi degil o, ordu mensubu
    - engelli, gazi filan mi yani?
    - yoo, degil.
    - neden buraya park ediyor peki?
    - ben ne diyeyim simdi asker adama? sen (!) soyle.

    bu sirada ordu mensubu bey arabadan iner, benim onun arabasina bakarak gorevliyle konustugumu gorur..
    - ne var?
    - beyefendi, gormuyor musunuz, engelli yerien park ediyorsunuz. bir suru bos yer var, ayip degil mi?
    - istedigim yere park ederim.
    (annem araya girer, biraz "dank" diye konusmasiyla unludur)
    anne - manyak misin, ceksene arabani suradan.
    - hooarrgh sen bana ne dedin layn... (diyerek uc adimda annemin ustune cullanir, guvenligimizden sorumlu gorevli bakiyordur)
    anne - otoparkin ortasinda dayak mi atacaksin, bu beklenir zaten, gucun bi bana yeter herhalde
    (ben oglumla araya girerim)
    - yanimizda cocugun onunde boyle rezalet mi cikaracaksin?
    (oradan gecen ve soylediklerimiz duyan bir baska zihniyet, kadin hem de)
    - o asker, memleketi onlar kurtariyor, istedigi yere park eder...
    (dumur)
    - istedigini de dover di mi? yuru anne gidelim, gercekten adam bizi dovecek yoksa..

    arabaya kosar, cikariz, gorevli, "yapma abi degmez bu xropxlar icin" diyor bagirarak... sinirden eller titremektedir, adamin arabasinin plakasini almayi unutmam... bir de bakariz, adam isini gucunu birakip bizi takip etmeye baslamistir. arabayi sagdan soldan s›k›stirip, parmagiyla, "sen goreceksin gununu" seklinde bir seyler bagirmaktadir.

    - alo 155
    - annemi, beni ve 2 yasindaki oglumu arabasiyla taciz eden ordu mensubu bir beyi sikayet etmek istiyorum. arabayi kenara cekmemizi istiyor, biz de kaciyoruz.
    - neden kenara cekmenizi istiyor.
    - dovecek galiba (!) (olayi anlatirim, esgali ve plakayi veririm)
    - yerinizi bildirin..
    - (bildiririm)
    - kiziltoprak'a kadar idare edebilir misiniz?
    - nasil yani?
    - oradaki ekip cevirecek, o zaman kacarsiniz.
    - tutuklayacak misiniz?
    - bir suc isledi mi?
    - henuz degil.
    - tamam cevirecekler simdi. stadin ordan gecin. biz hallederiz.

    gercekten de kiziltoprak isiklarin hemen onunde duran trafik polisi, once bize "gec gec" dedi, sonra da arkamizdan deli gibi gelen adamin arabasini cevirdi.

    bu gibi zihniyetlere catinca da dikkatli olmak gerekiyormus diye bir ders daha aldim (!). "memleketi kurtarmak sana mi kaldi" diyenlere de, kucagimda oglum olmasa kendimi de, annemi de, engellilerin haklarini da korurdum...

  • katar'da düzenlenecek olan fıfa 2022 dünya kupası organizasyonunun güvenliğini bizim polisimiz sağlayacakmış.

    içişleri bakanı süleyman soylu, “katar'ın bize emanet ettiği güvenlik konusunda sanki bizim bir düğünümüz var ve biz heyecanlıyız. bunu başarıyla bitirme arzusu içerisindeyiz” dedi.

    la ne düğünü? 10 milyar $ para dilendiniz, bir de polisimizi sanki sizin malınızmış gibi gönderiyorsunuz.

    cb diyor ya hani, ihracat ile kazanacağız vs. askerimizin yanına polisimizi de kattık artık satılık-kiralık olarak.

    edit: kaynak eklendi:
    https://www.birgun.net/…ar-gibi-heyecanliyiz-368702

  • çok değil daha bir-iki ay önce adaylıklar açıklanırken, bu ülkenin onurlu namuslu insanlarının bir kısmı "adaylık için sağ olun ama istemiyorum. tetikçi hürriyet'ten ödül falan almam" diye tepkisini koymuş, demirören'den ödül almayacağını ilan etmişti.
    bu töreni izleyen, konuşan, gündemde tutan kim olursa olsun bilerek veya bilmeyerek mevcut iktidarı örtülü destekliyor.
    bu tören, yarın sabahtan itibaren benzinden tütüne her kalemden bize saplanacak olan zamlarla finanse edilen demirören'in. bunu unutup, tek başarısı dekolte giymek olan alakasız bir kişiyi burada zavallıca övüyorsunuz. demirören kamu bankalarına borcunu yarın da ödemeyecek ve sizin yarattığınız medya etkisini kullanıp kendine yeni sponsorlar bulmaya, reklam alanlarını firmalara satmaya ve vatandaşa saplamaya devam edecek. satış sloganı da çok basit: "ben bunların anasına da sövsem, bunlar benim magazinimi takip ediyor."
    karşı tarafın yarısı kadar bilinçlenip, azıcık omurgalı olsanız keşke...

  • bununla dalga geçen ülkü ocağı kaçkınları hayatları boyunca bir kişinin karşısına tek başına çıkamamıştır.

  • house'un hastane içerisindeki bir hemşire ve bir doktor ile aşk üçgenine sıkışıp uzun uzun bakışmasıyla ve bir dönem mafyayla başının belaya girmesiyle geçecek bir dizi olacaktır.

  • açılın, pınar -sema arasındaki husumetin nasıl başladığını ve olayların nasıl bu akşam yayınlanacak bölümdeki hale geldiğini anlatacağım.

    pınar ve sema ilk olarak survivor 2017 sezonuna katılıyorlar. ikisi de aynı takımda yer alıyor ve hepimizin bildiği gibi ikisi de milli atlet. sema yine aynı takımda olduğu adem kılıççı, serhat akın, ilhan mansız gibi isimlere gidip pınar'ın sinsi,yalancı biri olduğunu; 2012 londra olimpiyatında pınar yüzünden koşamadığını ve pınar' ın kendisinin hakkını yediğini söylüyor. olayın aslını bilmeden sema' nın dolduruşuna gelen takım arkadaşları da pınar' a cephe alıyorlar. bu durumun yarışmayın ilerleyen günlerinde pınar' ın elenmesine dolaylı olarak da olsa katkısı oluyor ve pınar eleniyor. sema'nın kendisi hakkında büyük ithamlarda bulunduğunu öğrenen pınar 2017 final gecesinde sema ile bu konuda yüzleşiyor. merak edenler için https://youtu.be/_cknxr56bby?si=uuqhsd50d8w_5yud

    2012 londra olimpiyatları konusuna gelecek olursak da; pınar olimpiyatta 400 metre branşında yarışan ilk ve tek türk kadın atletimiz oluyor. aynı zamanda 4 çarpı 400 metre bayrak yarışında 3 milli atletimizle birlikte koşuyor ve derece alamadan yarışı tamamlıyorlar. sema bu yarışa yedek olarak katılıyor ve yedek olduğu için koşmuyor.pınar' ın ve onunla birlikte yarışan diğer atletlerin kariyerlerleri ve kazandıkları madalyalar sema' nın seviyesinin çok üzerinde. buna rağmen sema atanma durumu olduğu için yarışta kendisinin koşması gerektiğini, atanmaya çok ihtiyacı olduğunu bu yüzden hakkının yendiğini düşünüyor ve pınar' a bilenerek survivor hayatını etkileyecek şekilde pınar'ın dedikodusunu yapıyor. pınar da survivor 2017 final gecesinde bu durumu açıklıyor ve yarışta yer alacak kişilerin antrenörün belirlediğini, kişilerin ihtiyacına göre değil de performanslarına göre yarıştırıldığını anlatıyor. ki bu konuda yüzde yüz haklı bana göre. koskoca olimpiyata katılacak kişiler seçilirken sema atansın diye onu seçmelerini beklemesi inanılmaz abes bir durum. sema da iyi bir atlet tabi ki ama olimpiyat gibi çok çok önemli bir yarışmaya katılacak kişiler seçilirken kimse sema'nın kişisel hayatını düşünmez yani.sema da tuhaf bir şekilde bu durumdan pınar'ı sorumlu tutuyor. pınar da haliyle kendisini zan altında bıraktığı ve takım arkadaşlarına karşı doldurduğu için sema'yı hiç sevmiyor ve bu sene yarışmaya katılacağını öğrendiğinde eski konuları gündeme getiriyor.

    bu akşamki mevzu ise pınar'ın sema'nın ismini kağıda yazarken s harfini yılan şeklinde yazmış olması sonucunda çıktı. pınar geçmişten gelen husumetleri sebebiyle sema' yı kışkırtıyor bu doğru. ama ne olursa olsun bir yarışmacının diğerine fiziksel şiddet göstermesi kabul edilemez bir durum. zaten kişilik olarak pınar ve sema çok farklı karakterler. pınar boğaziçi ve nebraska mezunu, iyi eğitimli, başarılı ve kendini iyi ifade edebilen bir kadın.olay ne olursa olsun birine gidip fiziksel temasta bulunacak birisi değil.
    sema ise lise mezunu, atletizm konusunda başarılı ancak hafif tabirle avam bir kadın. duygularını düzgün şekilde ifade edemiyor, bu nedenle pınar'a olan sinirini zekası veya kendini ifade edebilme becerisi ile değil de fiziksel olarak saldırarak gösteriyor. daha önce katıldığı bir programda da uçakta tartıştığı bir kadını kafasını uçak koltuğuna vura vura nasıl dövdüğünü hiç utanmadan gülerek anlatmıştı. hatta şiddet uyguladığı doktor kadın kendisini polise şikayet etmiş, o dönemde milli atlet olması ve yarışmalara katılacak olması sebebiyle ikna edilerek şikayetinden vazgeçmesi sağlanmıştı. özetle sema duygularına hakim olup mantıklı hareket edebilecek biri değil maalesef. performans anlamında iyi olsa da fiziksel temasıyla kendini bitirdi bana kalırsa. bu hareketinden dolayı diskalifiye edilmesi gerekiyor.

  • bir işletmeye girmek için tonla para verip, araya adamlar sokup, kapıda bekleyerek ödün verirseniz kendinizden, işte böyle köpek çekerler.

    ınstagram'a story atıp takipçi kasmak için kendinizi alçaltmayın.

    ayrıca, sen daha saçma sapan filtreler kullanmadan video çekemiyorsun, sonra bodyshaming bilmem ne. geçiniz.

  • buradan hepsine seslenmek istiyorum; bütün mavi ve yeşil gözlüler objektife iyice girin tamam mı la.. iyice yapıştırın yüzünüzü makineye aferin. yoksa allah korusun anlayamayız renkli gözlü olduğunuzu..

  • afganistan'da bir adam rüyasında hz. hüseyin’in "kendine 3 el ateş et, sana bir şey olmayacak" dediğini söyleyerek tüfekle kendini vurup ölmeyeceğini kalabalığa ispatlamaya çalışıyor.

    ama nedense ölüyor. çok ilginç

    kaynak

  • psikoterapist ve psikanalist diane barth, her insanın başına gelebilecek "karşılıksız aşk" duygusu ve bu duygu ile başa çıkma konusunda şunları belirtiyor:

    kulağa romantik geliyor, sana karşılık vermese de tüm kalbin ve ruhunla birini sevmek. ama gerçek çok farklı. senin hakkında aynı şekilde hissetmeyen birini sevmenin acısı neredeyse dayanılmaz olabilir. kesinlikle romantik hissettirmiyor, sadece yıkıcı hissettiriyor.

    nasıl başa çıkılır?

    1. bunu aşmanın bir yolu yok: reddedilmek acıtır. kalbiniz kırıldı ve gerçek bir fiziksel acı hissi var. kalbinizin gerçek anlamda kırılmayacağını bilseniz bile, tam olarak böyle bir his oluşuyor. göğüste fiziksel bir ağrı ve vücutta morarmalar.

    son araştırmalar, fiziksel yaralanmaya benzer şekilde duygusal bir yara hissettiğimizi göstermiştir. michigan üniversitesi'nde ethan kross başkanlığındaki bir grup araştırmacıya göre, “kırık kalp”, “yaralı ruh” ya da “acı hissi” gibi ifadeler metafor değildir. meslektaşlarım "peg streep" ve "melanie greenberg" tarafından duygusal acının fiziksel etkilerine dair büyüleyici araştırmaların müthiş bloglarına bakabilirsiniz.

    başlamak için, yaralandığınızı ve kendinize dikkat etmeniz gerektiğini kabul edin. kendinize karşı nazik ve kibar olmanız ve iyi beslemeniz gerekir. bu, yatmanız ve vakti boşa harcamanız gerektiği anlamına gelmez. bu davranışlar size yardımcı olmaz. işinizde ya da okuluzda olun, kendinize iyi bakın. kendinizden en yüksek performansı sunmayı beklemeyin. ama fişini çekerek ama bir ayağını diğerinin önüne koyarak; incinmiş ve üzgün hissettiğinizi kabul ederek, hayatınızı yavaş yavaş ilerletin.

    2. yalnız olmadığınızı bilin. sosyal psikolog ve pt meslektaşım roy baumeister'e göre, % 98'imiz bir zamanlar karşılıksız aşktan muzdarip olduk. reddedilmeyle ilgili en önemli sorunlardan biri; sadece üzgün, yalnız ve kırık kalpli hissetmek değil aynı zamanda utanç duygusu hissettirmesidir. ve siz de kendinizde yanlış bir şey olduğu hissini derinden yaşarsınız.

    ancak bu durum, akıllı, çekici ve sevimli olan diğer insanların başına gelirse, o zaman belki de yeterince iyi olmamakla ilgili değildir diye düşünürsünüz. belki ikiniz de doğru anda değildiniz ya da birbiriniz için doğru insan değilsiniz.

    karşılıksız aşktan perişan bir arkadaşımdan: “onun için her zaman hassas bir yanım olacak. sadece onun için doğru kişi değildim. bunu şimdi anlıyorum ve acıtmadı bile."

    3. size karşılık vermeyen biri için bu duruma düşmenizin hayatınızda bir kalıp(örüntü) oluşturup oluşturmadığını görmeye çalışın. psikolog phillip shaver'a göre, sizi reddedecek birine aşık olmak, bazı insanlar için tekrarlanan bir desen olabilir. bu, özellikle çocuklukta “güvensiz bağlanma ” deneyimlerinden kaynaklanır. yani bağımlı olduğunuz yetişkinlerin onlara en çok ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda düzenli olarak erişilemediği anlamına gelir ki bu özellikle önemlidir.

    kendinize daha önce sizi reddeden birine aşık olup olmadığınızı sorun. burada bir çeşit kalıp olup olmadığını dürüstçe değerlendirmeye çalışın. eğer öyleyse, çocukluk reddinin veya terkinin acısını giderecek birini bulmaya çalışıyor olabilirsiniz. ne yazık ki, bu durum bilinçsizce tekrar edecek ve örüntüyü geri almayacak. belki de bir çocuk olarak inandığınız gibi gerçekten sevilemez olduğunuz duygularını güçlendirecek birini seçiyoruz; ya da hayal kırıklığına uğramaya, reddedilmeye ve terk edilmeye mahkum olmamızı.

    4. kişiyi hiç sevmemeyi isteyip istemediğinizi kendinize sorun. alfred lord tennyson'ın şiiri, doğru mu diye sorup cevaplıyor.

    "bunu doğru buluyorum, en çok üzüntü duyduğum anda başıma gelenleri, sevmek ve kaybetmek daha önce hiç sevmemekten daha iyidir."

    belki de acının en kötü anında, asla sevmeyi istemezdin; ama bazen böyle bir sevgide çok güzel bir şey vardır. o da kendimizi çok özel bir şekilde canlı hissetmemizi sağlıyor. tabii ki, diğer şeyler gibi azcık acıtıyor.

    5. bu size çok yardımcı olmayabilir, ancak karşılıksız sevgide; karşı taraf da en az sizin kadar acı çekiyor. 200'den fazla karşılıksız aşk olayı üzerine yapılan bir çalışmada baumeister, reddedicilerin suçluluk ve kaygıdan muzdarip olduğunu ve genellikle karşı tarafı kurbanları gibi hissettiklerini bildirdi. baumeister, çoğunun “daha önce kimseye böyle zarar vermedim” gibi şeyleri söylediğini ve yaptıklarının korkunç olduğu hissini bildiklerini söyledi.

    6. son olarak, ukdelerden vazgeçin. herkes, karşılıksız sevginin en zor kısımlarından birinin, onun olmasını istediğiniz şey olmayacağını kabul etme anıdır der. bittiğine dair kanıt aramaya devam edebilirsiniz, ancak gerçekten isteyebileceğiniz şey bunun olabileceğinin kanıtıdır.

    adele, “chasing pavements” şarkısında kanıt aramanın bitmeyen döngüsünü yakalar:

    "i build myself up and fly around in circles; waiting as my heart drops and my back begins to tingle; finally could this be it? should i give up or should i just keep chasing pavements, even if it leads nowhere?"

    (kendimi toplayıp göklere çıkacağım ve uçarken daireler çizeceğim; kalbim beklemeyi bırakır ve sırtım karıncalanmaya başlar. sonunda bu olabilir mi? vazgeçmeli miyim yoksa hiçbir yere çıkmasa bile kaldırımları takip etmeye devam etmeli miyim?"

    cevap: kulağa sert gelebilir, ama aslında iki çözüm var: birinde, bunu ne sebeple olursa olsun kabul etmeyi öğrenirsiniz. ancak bu daire uzun süre yaşayacağınız kalıp anlamına gelir. ya da istediğinizi düşündüğünüz ukdeleriniz olmadan yola devam edersiniz, hareket edersiniz.