hesabın var mı? giriş yap

  • şeriat'ın kestiği parmak acımaz. suudi makamları suçlu diyorsa vardır bir bildikleri. ayrıca kendisi şeriatı çok iyi anlamış bir insan taciz suçunun cezası da belli

  • obamaya rahatlıkla o kadar yaklaşıyorlar da mesele o değil. amerikada hiçkimse obamaya hırsız diyemez. hırsız değil de ondan diyemez.

  • "kadınları anlamak istiyorsanız 1 saat açık havada durun. ne alaka diyorsanız, zaten anlamayacaksınız en azında beyninize oksijen gitsin."

    "ülkemizde beden eğitimine bakış şöyleydi: beden ilk ders olsun okula eşofmanla gideyim, son ders olsun eve eşofmanla döneyim."

  • tanrı uludur = allahü ekber.

    hah arapça öğren illa anlamlı ibadet etmek istiyorsan diyebilirsin ama olmuyor öyle işte.

    mesela god is great derken de anlamını biliyorum ama “tanrı uludur” derken ki gibi olmuyor. çok basit bi sebebi var aq çünkü türk'üm ben, anadilim türkçe. ha “allahü ekber” demişim ha “god is great” demişim ikisi de uzak ve duygusuz gelir bana.

    maliki yevmid din ne mesela. insan ibadet ederken anlamlı ibadet etmek istemez mi, robot musun sen ezbere iş yapacaksın.

    bi gün yine bu topraklarda türkçe ezanlar okunması dileğiyle.

    edit: ayet düzeltildi.

  • (bkz: smart card)

    bugün banka kartlarında, sağlık kartlarında, kimliklerde kullanılan çipler iki alman, jürgen dethloff ve helmut gröttrup tarafından bulundu.

  • kendinize saygı duymak istiyorsanız, size yapılan hiç bir saygısızlığı affetmeyin.. insanlar her saygısızlık sonrası daha da cesaretlenir size karşı, saygı sizin kişiliğinizdir, çizgilerinizdir. çizgileri olmayan insanlar saygı görmezler.
    ego hep bize kötü bir şey gibi sunuluyor, oysa ki kararında ve yönetilebilir bir ego her insan için olmalıdır.

    ayrıca, dozunda kötülük her insan için gereklidir..

    debe editi: çok fazla soru geldi, dozunda kötülük nasıl oluyor diye,
    bir insana kızmanız gerekiyorsa kızacaksınız, ayrılmanız gerekiyorsa ayrılacaksınız, siz bunları yapmazsanız bu enerji karşı tarafa geçer ve onlar hadsiz bir şekilde bunu yapar.

    zorunlu edit: bu entrynin debeye girmesi çok şaşırttı beni, çok fazla insan mesaj attı ve cevap veremedim.
    size zamanı olmayanın mutlaka başka birine zamanı vardır, size saygı duymayanın başka birine saygısı vardır.
    net olun ve size saygısı olmayan insanları şutlayın hayatınızdan, pollyanna olmayın.

    ve unutmayın herkes her şeyi bilerek ve isteyerek yapıyor, cezasız bırakırsanız yaptığının doğru olduğunu düşünür ve tekrar tekrar yapar..

  • son zamanlarda mısralarını dizelerini istemsizce dilime şarkı yaptığım şair

    --bir gün seni unutmak zorunda kalırsam aşkımın küçüklüğüne değil çaresizliğimin büyüklüğüne inan--

    ne zaman okudum ne zaman ezberledim bilmiyorum ama yüzeye çıkıp dolanıyor dilime şiirleri.

    --nasıl iş bu her yanına çiçek yağmış erik ağacının,
    ışık içinde yüzüyor.
    neresinden baksan gözlerin kamaşır.

    oysa ben;
    akşam olmuşum
    yapraklarım dökülüyor usul usul
    adım sonbahar

  • üniversite yurdundaki yan odadaki elemandır. cumartesi sabahı o uyurken gizlice oda kapısının üstündeki anahtarını alıp kapıyı üstüne kilitlemiştik. içerde kilitli kalınca kapıyı yumruklayağını, "açın lan .rospu çocukları" diye bağaracağını, yurt görevlisini cepten arayacağını filan düşünüyorduk. heyecanla, uyanıp kapıyı zorlamasını bekliyorduk. saat 10 civarı uyandı ve odasının kapı kolu bir kere inip kalktı. biz dışarıda kıs kıs gülerken devamını bekliyorduk. fakat hiçbir şey olmadı. bekle allah bekle. 1 saat, 2 saat, 3 saat... sıkılmıştık. dışarıyı çıkıp biraz dolaştık, internet kafeye oturduk vs. halen arayan yok. akşam üstü yurda döndük, halen montu kapı askısına asılı, kapı kilitliydi. fakat pes etmedik. akşam yemeği için bir esnaf lokantasına gittik. çıkışta birkaç el batak attık. döndüğümüzde durum aynıydı. şaka maka artık hiç komik bir tarafı kalmadığından kapıyı açıp içeri daldık.

    görünen manzara; çocuk yatakta yatıyor, 5 litrelik su bidonu çeyreğine kadar sidik ile dolu, annesinin 3 hafta önce gönderdiği küflenmiş böreklerin hepsi açılıp masanın üzerinde yenmiş. kırmızı ve uyuz gözlerle kafayı çevirip bize baktı ve "siz mi kilitlediniz lan kapıyı" dedi.

    bulunduğu durumu bu kadar kabullenmiş, kilitli kapıyı bir kere açmayı denedikten sonra "tüh, artık ömrümün sonuna kadar böyle yaşamak zorundayım" diye içinden geçirdiğinden emin olduğum elemanı hiç unutmam.