ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
anne replikleri
-
kardes banyodan cikmak bilmez, anne cinnet gecirir ve hemen akabinde ;
- buda pipisini kesfetti kesfedeli banyodan cikmaz oldu.
seklinde posr the family'i yarar.
tanrının yapılan esprilere gülme ihtimali
-
din hakkında yapılan ofansif şakalara önce gülüp sonra eksiyi basıyor olabilir.
araba sürerken olmasından en çok korkulan şey
-
elbette yayaya çarpmak.. ki seneler önce yaşadım.. sanırım sene 1997 idi. kör bir virajı döndüm, hızım 60-65 km/s falandı. 70 yaşlarında bir teyze yola yeni adım atmıştı. beni görünce duracağına koşmaya başladı,fren mren derken muhtemelen 20 km/s civarı bir hızla kadıncağıza çarptım. önce kaputun üstüne sonra yere düştü.. hemen indim,yanımdaki kız arkadaşıma ambulans çağırmasını söyledim. etraftan koşan esnaf kadını çekiştirmeye çalıştı, oynatmayın vs dedim. neyse,kadın hastaneye ben karakola.. sadece bacağında bir morluk oluştu ama gel de bana sor.. vicdan azabı vs eşi emekli bir diş hekimiymiş ve olayı balkondan görmüş. polise "çocuğun suçu yok, bizim hanım resmen koşup arabaya çarptı" demiş ve şikayetçi olmamışlar. ertesi gün çiçek vs yaptırıp utana sıkıla evlerine ziyarete gitmiştim.. o zamandan beri yayaya çarparım diye altıma sıçıyorum..
gelmiş geçmiş en iyi türk filmi esprisi
10 mayıs 2021 bbc'nin istanbul'da çektiği fotoğraf
-
ülkemizin pandemi yönetimini anlatan en net fotoğraf. günümün kötü geçmesini sağlayan bir fotoğraf. hepimiz aslında kendi ülkemizde birilerine hizmet eden bireylere döndük. yazacak çok şey var fakat hukuk el vermiyor.
turizm sektöründe çalışanları aşılayın, savaşlarla işgal edilmemiş vatan toprakları artık sadece onların buyruğuna girdi!
edit: instagram'ı olmayanlar için görsel eklendi.
edit2: yorum yok artık. (#123063301)
görsel
--- spoiler ---
turizm sezonu yaklaşırken, tam kapanmanın türkiye genelindeki vaka sayılarını düşürmesi hedefleniyor. böylece türkiye'yi ziyaret eden turist sayısının artacağı ve sektörün geçen yılın kayıplarını kısmen de olsa telafi edeceği ümit ediliyor. tam kapanmaya rağmen istanbul'u ziyaret eden turistler, sokağa çıkma yasaklarından muaf tutuluyor. bunun yanında konaklama tesislerinde çalışan personel de tam kapanma döneminde çalışmaya devam ediyor. istanbul'dan bir kare.
bülent kılıç
--- spoiler ---
link
23 temmuz 2015 nasa basın açıklaması
-
parmak arası terliklerimi bavuluma yerleştirip beklediğim açıklama. kobay olarak göndersinler beni
13 nisan 2022 ihsan şenocak'ın mülteci yorumu
-
arapları bu kadar seviyorsan arabistana git o zaman. burası türkiye burada türkçe konuşulur.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
sene 2002 mayıs sanırım yaşım 19
hayatımda ilk defa memleketim ve şehrimden uzak anadolu’nun bir şehrinin gelişmemiş bir ilçesinde myo 1.sınıf öğrencisiyim.
ilk dönem bitti bütün öğrenciler evlerine dönmeye başladı.
arkadaş ve çevrem arasında nasıl dönüyorsun, ne zaman döneceksin, istersen birlikte gidelim sohbetleri havada uçuşuyor.
o dönemler içine kapanık biriyim.
istanbul’a bilet alacak param olmadığını kimseye söyleyemiyorum.
cuma günü okulun son günü
o akşam ve takip eden haftasonu akın akın herkes memleketine dönüyor.
ben gündüzleri evden hiç çıkmıyorum.
çarşıda sağda solda görüp neden gitmedin yada gitmiyorsun soruları işe karşılaşmak istemiyorum.
ilçe küçük bir yer hemen hemen bütün öğrenciler, esnaf ve yerel halk kısmen birbirlerini tanıyorlar.
gündüzleri evde radyo dinleyip öğrenci evimde az kalan bitmeye yakın erzaklarımı dikkatli tüketip akşam 20.00 istanbul otobüsünü izlemek için uzak noktaya gidiyor, giden öğrencileri izliyorum, bir gün benimde o otobüse binebilme hayalini kuruyorum.
sonrasında bütün ilçeyi karanlıkta geziyorum sokak sokak. gündüz evde yatmanın acısını çıkarıyorum.
yorulmalıyım ki eve gittiğimde uyuyabilmeliyim zira gündüz yeterince uyumuşum.
o yılları yaşayan bilir
internete sadece kafelerden ulaşabilirsin, cep telefonu sadece sms ve sesli arama içindir.
kontörün yoksa arama sms ve çağrı yapamazsın.
benim de yoktu tabi.
kaldığım evde eski ev sahibinin çevirmeli ev telefonu vardı. benim için büyük şans.
ailemden arayabileceğim herkesi aradım istanbul’a dönebilecek otobüs bileti için. yok maalesef.
en erken para gönderebilecek ablam 1 hafta sonra maaşını alınca yollayabiliyor.
herkese haber salıp beklemeye koyuldum.
ilçede sadece ziraat bankası var
parayı bana o bankanın şubesine havale ile yolluyor aliem.
sanırım o haftasonu geçti
önümde daha kocaman bir hafta var
sonraki pazartesiye kadar beklemek zorundayım.
cepteki para miktarım sıfır.
kredi kartı yokki daha kaç yaşındasın. sıfır kart sıfır para.
içimden dedim bekleyeceksin yok başka çarem.
bütün arkadaşlarım hatta bütün okul öğrencileri döndü artık şehirlerine. bitti sezon.
tanıdığım bitkaç esnaf ve ev sahibi kaldı. ev sahibini pek sevmezdim yobazın biriydi.
ne ondan borç isteyebilirdim ne de esnaftan
sabırla bekleyecektim, önümüzdeki pazartesi para gelmesini.
20 yıl geçmiş günlük tam olarak ne yaşandığını hatırlamıyorum.
ama ertesi günü mutfakta yiyecek ve pişirecek hiçbir şey kalmadığını hatırlıyorum.
küçük mutfak tüpüm dahil bitmişti.
zaten öğrenci evinde ne olabilirdi.
gündüzleri tam gün odamda yatıp, akşam güneş batımından sonra çarşıya gezmeye çıkıyordum.
küçük sarı renkli radyolu kaset çalarım vardı.
aptal yerde sadede trt fm çekiyordu.sevmiyordum aptal radyoyu.
coskun sabah, ahmet kaya ve tatlıses kasetlerim vardı
onları dinleyip uykuya dalardım
şimdi ahmet kaya dışında hepsinden nefret ediyorum.
ilk günler sonrası açlığı iyice bedenimde hissetmeye başladım, uykuya dalmak zorlaşıyordu artık yatakta uzanmak acı veriyordu.
o berbat günün gecesi çarşıya çıktım yine.
birşey yapmalıydım para elde edecek birşey, sırf birşeyler yiyebilmek için.
sony walkmanim vardı pillerini ısırarak sonuna kadar kullandığım hayatta en önemli eşyam.
merkeze ıspartaya gidecek param olsa onu satmayı düşünüyorum.
kulağımda walkman sokaklarda aptal aptal geziyorum ahmet kaya'nın kaseti sanırım emin değilm.
pek inanılır gelmeyebilir zaten bana da mucize gibi gelmişti.
hayatımda yolda ilk kez para buluşumdur. 5 milyonluk bir banknot bulmuştum.
inanamıyorum şaka gibiydi.
eğilip aldım gerçekten 5 milyon.
o zaman tabi daha 6 sıfır atılmamış.
o zaman bir gazate 500 bin lira. bir kolon sayısal 250 bin liraydı. hatırladıklarım.
zaman gece ilçede bakkalar kapalı gittim eve dedim akıllı ol dikaktli harca daha 5-6 günün var.
o gece eve dönüp sabredip aç yattım.
ertesi günü ilk defa gündüz çıktım dışarı sabah markete gidip 3 ekmek ve geri kalanı ile yettiği kadar domates aldım.
tabi bilgisayar programlama okuyorum kafa çalışıyor.
yaptım hesabımı dedim her gün yarım ekmek içine domates 6 gün yeter bana tek öğün.
o şekilde geçirdim bir haftayı
erken açıkmamak için gündüz uyumaya devam edip akşam yedim
akşam sonrası yürüdüm eve geldim yattım
ertesi gün yine aynı
pazartesi günü bankaya öğleden sonra gittim hayal kırıklılığına uğramamak için.
dedim gişede adıma havale var mı? evet
o günkü sevincimi unutamam tam 50milyon
ablam göndermiş sağolsun. minnettarım.
ilk işim pideciye gidip kıymalı pide yemek oldu
sonra biletçiye gidip istanbul biletimi aldım.
her akşam uzaktan ağlamamak için kendimi zor tutup kalkışını izlediğim istanbul otobüsüne pazartesi bindim ve evime gittim.
aradan 20 yıl geçmiş tam. bunlar gerçekten yaşandı mı? inanması bile zor ama evet yaşadım
yeri merak edenler ısparta uluborlu
arka sokaklar klişeleri
-
-aylin adamların yerini buldun mu
+media player'dan bakıyorum.
yanlış numara diyalogları
-
istanbul disinda bir ilde cesitli akrabalarini aramak isteyen bir adam, numaradan once 0 cevirmedigi icin durmadan zkurmus'un evini aramaktadir...
- alooo. yengee.
- kimi aramistiniz?
- fatma abla, nasilsin?
- yanlis numara efendim.
- pardon.
- iyi aksamlar.
ertesi gun...
- aloo. dayii (valla ayni adam)
- kimi aramistiniz?
- dayi nasilsin, ben mustafa.
- nereyi aramistiniz?
- (ilin ismini soyler, bakarsiniz, sizin telefon numaranizin ilk 3 rakami ilin kod numarasi)
- beyefendi, once "0" cevirceksiniz.
- ha pardon.
ayni gun...
- aloo. yengeee (yine ayni adam)
- mustafa bey, 0 cevirmemissiniz (ogrendim ya adamin adini)
- pardon abla ya.
ertesi gun
- alo yengeee (amma ariyosunuz be birbirinizi, kac para telefon faturasi geliyor size?)
- mustafa bey, 0 cevirmemissiniz
- ya pardon ya, yine mi cevirmemisim?
- evet, ayni numara
- siz nasilsiniz abla?
- iyiyim mustafa bey (o sirada cocuklardan biri aglamaya baslar), siz 0 cevirin once.
bir kac dakika sonra
- alo abla cocuga bisi oldu mu diye merak ettim de.
- (haydaa?) yok yok, bisi yok, dusmus. siz yengeyi ariycaktiniz?
- ha tamam, haydi gorusuruz.
- tamam gorusuruz.
hala o kadar cok olmasa da arar sorar mustafa bizi (yanlislikla ariyo ama, hep unutuyo 0 cevirmeyi). kendinin de 2 cocugu varmis. ekmek cigneyip cocugun kafasini carptigi yere koyarsam sismezmis.
paranın değerinin anlaşıldığı an
-
yıl 2001 krizi patlamış, o zaman çalıştığım iş yerinden 5 ay maaş alamamışım... başladığımdan beri babamdan para almıyorum gururuma yediremyorum, maaş alamadığım işi bıraktım yeni bi iş bulana kadar okula gidip geliyorum (okul avcılarda ev kadıköyde), macburiyetten babadan para bittikçe 10 milyon alıyorum ve bu para ile 4-5 gün idare ediyorum (çok ciddiyim), yeni işe başladık ordan da ilk iki ay paramızı alamadık, gündüz okul akşam iş sonra ev gün içinde tek para harcadığım şey yol ve onu binbir türlü ucuza, beleşe getirerek idare ediyorum (akbil, otostop, arkadaşların arabaları...) okuldayım... üşüdüm... 150 bin lira çay (çok iyi hatırlıyorum 150.000 idi...) hesapladım, çay içersem yol paramda boşluk olacak... içemedim o gün çay... paranın ne olduğunu düşününce hep bu aklıma gelir...
(bkz: para/@huzursuz)