hesabın var mı? giriş yap

  • buradaki tavsiyeleri ve yöntemleri okuduktan sonra tecrübe kabilinde bir kaç madde de ben eklemek isterim:

    yeni başlıyorsanız; (sigaraya değil sarmaya)

    1- etrafınızda bu işi bilen insanların "kırmızı rızla kağıttan, samson kağıttan, drum kağıttan, o renkten, bu şekilden, şu çükten, bu kürekten uzak dur" demelerini katiyetle ve ısrarla kaale almayın.. bunlar kalın kağıtlardır ama sinirli ve sert öğretmen gibidirler.. çok azar işitirsiniz ama doğru şekilde öğrenmenize en yardımcı olanlar bunlardır.

    2- sarmayı öğrenirken, her zaman az tütün kuralına sadık kalın. bu kuralın iki yararı vardır, birincisi; eğer elinize yüzünüze bulaştırırda kağıdı yırtar, kapayamaz veya yuvarlayamazsınız, az miktarda tütün zayi olur. ikincisi ise; az miktarda tütünü sarmak daha kolaydır ve işin esasını ve parmak hissiyatını öğrenmek açısından yavaş yavaş artırmak her zaman esastır.

    3- tütünü paketten alırken bir kerede size yeterli olacak kadar tütünü almayı öğrenmek için kendinize göre bir ölçü belirleyin. mesela ben işaret ve orta parmağımı baş parmağımla birleştirdiğimde parmaklarımın ilk boğumlarının yukarısına geçmeyecek kadar tütün almayı hesapladım. eğer sonra pakete koymaya çalışır veya tekrar tekrar didiklerseniz paketin içine çok kırınıtı dökersiniz ve inanın bana kırıntı tütün kullanmaya çalışmak kadar sinir bozucu bir şey yoktur.

    4- ne yapın edin, tütünün kağıda eşit oranda ve yoğunlukta serpildiğinden, yayıldığından emin olun, çünkü bir kere yuvarladıktan sonra ortası şişkin, ucu ince, kıçı daha da şişkin bir şekildeki sigarayı yuvarlayıp kapatmak zanaat efendim zanaat! yani sigaranın olabildiğince düz ve eşit dağılmış sarılmasına dikkat edin. bu sadece sizin sarmanıza kolaylık sağlamakla kalmayacak aynı zamanda içerken bazen körük gibi asılmanızı bazen de küçük bir nefese bir araba duman dolmasını engelleyecektir.. her nefes eşit olur, keyifi daha güzel çıkar.

    5- filtre kullanın! bunu ne kadar vurgulasam az! yararları saymakla bitmez. sarmak ve yuvarlamak kolaylaşır, tütün daha rahat şekil alır, eliniz yanmaz, dudaklarınız yanmaz, sigaranın bitişine haber verir, tutup söndürmek için serin bir alan yaratır, elde tutarken oyun hamuru gibi şekilde değiştirmeyen bir sigara yaratmanıza yardımcı olur.. ve tabi sonunda o filtreye bir göz attığınızda bir hasktr nidasına sebep olur ki; en büyük yararı budur.. yalnız burda vurgulamak isterim, ocb'nin koçanla satılan zıvana kağıdı aynı şekilde filtre işlevi görmemektedir kendinizi kandırmayasınız!

    6- çok fazla kağıt değiştirmemeye çalışın. bunun en güzel yöntemi kağıdı alırken pintilik yapıp bir kutu almayın. bir kaç kutu alın ki ona sadık kalmak zorunda kalın. durduk yere kağıt değiştirmeniz, inanmayabilirsiniz ama elinizdeki hissi değiştirir, yeni kağıtla sararken ilk birkaç sigaraya bakıp bakıp "ulan nooluyo yahu?" demenize sebep olur.

    7- tabaka benzeri birşey edinin! insanlık hali, tütünü tabakaya koymasanız bile yanlışlıkla kağıdı soktuğunuz cebinizin üstüne oturuverirsiniz, üstünüze birşey dökersiniz kağıda da bulaşır, cebinizdeki başka birşey ezer mezer falan.. hem tabakaya filtrelerinizi de koyabilirsiniz, böylece kolay taşırsınız.

    ve şahsımca en memnun olduğum kombinasyon;

    kağıt olarak; yapışkanlı arap kağıdı (bulması zordur, ama vazgeçmesi de), kırmızı rızla, samson, mavi ocb, yeşil gızeh, turuncu rızla... mavi ocb ve yeşil gızeh'in köşeleri yuvarlak şeklinde kesilmiş oalrak gelir, sarıp yuvarlamaya yardımcıdır, efsanedir!

    tütün olarak;golden virginia veya old holborn (kim ne deserse desin, serttir ama drum kadar değil)

    filtre olarak; kendi zevkinize göre kesebileceğiniz filtreler veya rızla'nın hazır satılan kesilmiş filtreleri...

    en büyük uyarı: sarma sigara da normal sigara gibi zararlıdır... sadece sarmak meşakkatli olduğundan az içmenize sebep olabilir ama asla zararlarını engelleyemez.. bu bir keyif veya zevk işidir..

  • farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillerde gruplandırılmakta olan ancak son yıllarda daha çok bilgi sahibi olduğumuz dil grubu. günümüzdeki türkçe, japonca, korece, moğolca ve tunguz-mançu dilleri binlerce yıl önce var olmuş olan altay dilinden gelmektedir. fransızca, ispanyolca ve rumencenin latinceden türemesine benzetebiliriz bu durumu. cümle yapısı ve dil bilgisi kuralları ile günümüz türkçesine benzmekte olan altay dili günümüzde ölü bir dildir.

    tartışmalı olan korece ve japoncanın da altay dillerine dahil olduğu kanısı kuvvet kazanmış olmasına rağmen bu dillerin genetik açıdan nasıl sınıflandırılacağı konusu halen tartışmalıdır. bazılarından bahsedecek olursak; türkçe-moğol-tungus dilleri batı gurubu, kore ve japon dilleri doğu gurubunu oluşturmaktadır. ikinci bir sınıflandırma ise türk-moğol, tungus-mançu ve kore-japon dilleri şeklinde yapılan üçlü gruplandırmadır. burada tungus-mançu dillerinin ayrı şekilde grup kabul edilmesinin sebebi mançu-tungus dillerinin hem batıdaki türkçe ve moğolca ile hem de doğudaki japonca ve korece ile ayrı ayrı ortak özelliklere sahip olması ve doğudaki diller ile batıdaki diller arasında daha merkezi ve genel özelliklere sahip olması nedeniyle ayrı kategorize edlmesi gerektiği görüşüdür. bu iki görüşte de moğolca ve türkçenin benzer fonolojik değişimler geçirmesi(kelime başındaki m seslerinin b'ye dönüşmesi gibi) ve kelime haznesindeki benzerlik gibi nedenler ile bu iki dil beraber gruplandırılmıştır. ancak bu iki görüşten farklı olarak 3. bir görüş daha ortaya atılmıştır. buna göre altay dilleri içerisinde bu gruptan ilk kopan dil ön türkçedir bu yüzden moğolca ve türkçenin, altaycadan batı altayca şeklinde tek bir dil halinde ayrılıp daha sonra türkçe ve moğolca olarak iki ayrı dile evrilmesi mümkün değildir. bu görüşe göre altayca yine batı ve doğu olmak üzere tarihte ikiye ayrılmıştır ancak batı altayca denen dil aslında ön türkçenin öncülüdür. batı altaycadan moğolca ya da başka herhangi bir dil türememiştir, batı altaycanın ardından gelen tek dil türkçedir. geriye kalan 4 altay dili doğu altaycanın içerisindedir. doğu altaycadan sırasıyla moğol, tunguz-mançu dilleri ayrılmıştır. ardından japon ve kore dillerinin ayrışması ile doğu altayca dili tamamen dağılmıştır. yukarıda bahsetmiş olduğum 3 görüş haricinde birçok görüş mevcuttur ve henüz kesinleşmiş bir sınıflandırma yoktur. şu an için tek bildiğimiz bu 5 dilin altayca isimli eski bir dilden gelmiş olduğudur.

    altay dilinin genel özelliklerine gelirsek:
    -sondan eklemeli bir dildir, kelimelerin kökünde değişiklik yapılmadan kelime sonlarına gelen ekler ile kelimeler türetilir. aynı şekilde kip ve hal eklerinin yardımı ile cümleler kurulur. altaycada türkçedekinden daha fazla hal eki vardır. türkçe gibi ekler üzerine kurulmuş bir dil olduğu için çok sayıda ek bulunmaktadır.

    -sözcüklerde cinsiyet ayrımı yoktur.(avrupa dillerinden fransızcada masanın feminen, almancada çeliğin maskülen olması gibi bir ayrım yoktur)

    -artikel yani ön ek yoktur (la, le, les, der, die, das gibi)

    -tamlayanlar, tamlananlardan önce gelir.(evin kapısı, mor çanta, parlak demir)

    -soru eki mevcuttur. ancak türkçedeki soru eki "mi", türkçe değildir çince kökenlidir.

    -ünlü uyumu vardır.

    -diğer bir önemli ayırt edici özellik ise sayı sıfatları ile oluşturulmuş tamlamalarda tamlananın sonuna çoğul eki gelmez.(altı çocuk, 2 araba)

    -sessiz harf-sesli harf-sessiz harf-sesli harf ya da sessiz harf-sesli harf-sessiz harf-sessiz harf-sesli harf yapısında kurulmuş sözcükler yaygındır. fakat türkçede bu kelimelerin sonundaki sesli harflerin bir çoğu düşmüştür.

    - türkçedeki gibi f ve h harfleri bulunmaz.

    -i, e, u, o, a seslileri ve iu, io, ia çift seslileri vardır.

    türkçe kelimelerde bulunmayan bazı sesler altaycadan türkçeye geçiş esnasında kaybolmuşlardır. örneğin,:

    -altaycada p' ve p olmak üzere iki p sesi vardır. kelime başlarındaki p' harfleri ön türkçeye geçiş esnasında düşmüştür (halaç türkçesinde h harfine dönüşerek korunmuştur bir kısmı). mesela "at" sözcüğü altaycadaki p'ati kelimesinden gelmiştir. kelime başındaki p' sesinin ve yukarida belirttiğim gibi kelime sonundaki ünlü sesin düşmesi sonucu ön türkçeye at olarak geçmiştir. diğer p sesi olan p harfi de kelime başlarında b harfine dönüşmüştür. bu 2 p sesinin de kelime başlarında korunamaması neticesinde türkçe kelimelerde p harfi ile başlayan sözcük kalmamıştır. günümüzde p ile başlayan kelimeler olsa bile bu p sesleri öncesinde b harfi iken daha sonra p sesine dönüşmüşlerdir(parmak < barmak)

    -kelime başlarındaki m sesleri de benzer şekilde b sesine dönüşmüşlerdir. örneğin beyin kelimesi altaycadan ön türkçeye bejni < majni olarak geçmiştir. bu örnekler uzatılabilir: böl- < moli, bal < malv, beniz < mena. binlerce yıl önce yaşanan bu ses dönüşümleri nedeni ile de türkçede m sesi ile başlayan sözcük yoktur.

    -kelime başındaki z sesleri j'ye dönüşmüştür daha sonra bu seslerin çoğu y haline gelmiştir.

    bu ayrılmadan sonra türkçe ile ilgili dikkat çekici bir nokta ise, altaycadan uzun yıllar önce ayrılmasına rağmen özellikle gramer açısından çok yavaş bir değişim geçirmiştir. örneğin, yaklaşık 2500 yıl önce yazılmış olan alp er tunga sagusundan hala bir şeyler anlayabiliyoruz, hatta yer yer sözlükte değiştirerek kullanıyoruz:) bir örnekle açıklarsak, bir avrupalı için bu kadar eski bir metni okuduğunda bu kadar çok şey anlaması söz konusu değildir. bir ingiliz alp er tunga destanından en az bin yıl daha yeni olan beowulf'u okuduğunda hiçbir şey anlayamayacaktır, çünkü dil hem kelime hem de gramer açısından çok değişmiştir.

    japonca nispeten izole kalmış bir dildir ancak çok eski dönemlerde japonya birden fazla kez altay kavimlerinin istilasında kalmıştır bu da japon dilinin evrilişinde önemli kırılmalara sebebiyet vermiştir.

    altay dilinde sayılar aşağıdaki gibidir(fonetik alfabe ile yazamadığım için tam doğru yazamadım):

    1-biuri

    2-tiubi. türkçe'deki iki eski türkçe ek(k)i kelimesinin günümüzdeki halidir. ek(k)i ise ana altaycada "çift" anlamındaki p'ior'e kelimesinden türemiştir.

    3-niu

    4-tojv

    5-t'u

    6-nu

    7-nadi

    8-ja veya dza

    9-k'egvnv. evet eski türkçedeki tokuz sayısı bundan türemiştir.

    10-ciobe. türkçedeki yüz(eski türkçede jür') sayısının kökünün buradan geldiği düşünülmektedir. on sayısı ise yine altayca olan p'vbv kökünden gediği sanılmaktadır.

    20-k'iura. bu sayının türkçeye kir veya kır şeklinde geçmiş olabileceği ve kırk sayısının kir-kir(20+20)'den gelmiş olabileceği düşünülüyor.

    100- namo, türkçeye jom olarak geçmiştir ancak jom yerine jür' kullanılmıştır.

    1000-ciumi. türkçede 10.000 anlamındaki tümen sayısının buradan türediği düşünülmektedir. türkçe ve moğolcadaki 1000 sayısının türk ve moğol bölgesinde nispeten izole olmuş altayca mina kökündne geldiği tahmin edilmekte.

    türkçedeki beş, altı ve sekiz sayıları eğer altayca kökten geliyorlarsa bile yukarıda yazdığım altaycalarından türememiştir. diğer bir mevzu ise her bölgede aynı sayıların kullanılıp kullanılmadığı, yani bu yazdığım sayıların ne kadar genel-geçer olduğu sorunudur. örneğin, bizdeki 2 sayısı belirttiğim gibi altayca çift anlamına gelen p'iok'e kelimesinden türerken 1 sayısı altayca karşılığının aynısıdır. ancak moğolcadaki 1 sayısı(nige) altaycada tek anlamına gelen nione kelimesinden türemiştir. yani her altay dilinde kullanılan sayılarının hepsinin altayca kökten türediğine emin olunmadığı gibi altayca kökten türeyen sayıların da tümünün doğrudan yukarıdaki altayca sayma sayılarından türemediğini biliyoruz.

    ve tabi ki türkçe dahil bazı altay dilleri sayılar konusunda yenilenmeye gitmişlerdir ve sayma sistemlerini hatta sayma mantıklarını değiştirmişlerdir.

    öznelerden de bahsedecek olursak:

    1. tekil bi (mi-n)
    1. çoğul ba, bu (ma-n, mu-n)

    2. tekil si (si-n)
    2. çoğul su (su-n)

    soru zamirleri:

    ka(j): kim
    niv: ne, kim

    işaret zamirleri:

    yakındakiler için sv, ko, la, o
    uzaktakiler için ca, e, i, ta(te)

    kelimelerin sonlarına gelen şahıs ekleri türkçe, moğolca ve tunguzcada mevcut iken japonca ve korece yokturlar. bu ekler daha sonradan kelimelerin sonuna eklenmiş kişi zamirleridir.

    bazı altayca örnek kelimeler:

    bütün: büt(eski türkçe), muti(altayca)
    hepsi: kop(tür), kopv(alt)
    siyah: kara(tür), karu(alt
    soğuk: sogik(tür), siogo(alt)
    gel-: gel-(tür), gele(alt)
    kıl: kıl(tür), kila(alt)
    yaprak: japurgak(tür), liap(alt)
    el: el(tür), nali(alt)
    kalp: jürek(tür), jürvk'e(alt)
    yumurta: yumurtka(tür), umutki(alt)
    yeni: janı(tür), zejni(alt)
    boyun: bojn(tür), mojno(alt)
    uzak: ıra-(tür), p'ira(alt)
    kurt: kurt(tür), kioro(alt)

    örnekler daha da uzayarak gider. türkçe kökenli kelimelerin önemli bir bölümü altaycadan kalma sözcükler. altayca kelimeler diğer altay dillerine geçerken belli ses kuralları çerçevesinde değiştiler, yukarıda bazı türkçe kelimelerin nasıl bir değişim geçirdiğinden bahsetmiştim, ve bunların neticesinde aradan da geçen uzun yıllarından ardından altay dillerinin kelime hazneleri çok farklılaştı. tabii kelime haznelerinin değişiminde en önemli etken altay toplumlarının farklı kültürle arasındaki etkileşimlerdir.

    unutulmamalıdır ki altay dillerinin arasındaki genetik bağın en büyük kanıtı kelime benzerliklerinden ziyade dil bilgisi benzerlikleridir.

    bu entrymde bir çok eksiklik ve hata olabilir bunları burada düzeltirseniz çok sevinirim. diller konusunda da eğitim almış birisi değilim ancak merakımı gidermek için okuduğum türkçe ve yabancı çalışmalardan anladıklarımı buraya özet olarak geçmek istedim. çünkü dil bizim hayatımızın bir parçası ancak bu dilin geçmişi pek iyi bilinmiyor, yabancı akademisyenler tarafından bilmediğimiz karanlık noktalar aydınlatılıyor. umarım bu konularda bilgili kimseler bunu okuduktan sonra buraya daha aydınlatıcı şeyler yazarlar ve bunları okuyan arkadaşlar merak edip araştırırlar.

    bu entryi yazarken ana altay dili sözlüğü olan; sergei starostin, anna dybo ve oleg mudrak tarafından hazırlanmış etymological dictionary of the altaic languagestan çok faydalandım.

  • şehir hayatının değil, tembelliğin bize sunmuş olduğu bir mutsuzluk hareketidir. her şeyi de şehir hayatına bağlayıp, onu suçlamaktan vazgeçin. şehirde yaşayan sadece siz değilsiniz. nice insan var her akşam evinde tenceresi kaynayan.