hesabın var mı? giriş yap

  • insanlara olan güveni oldukça sarsan olaydır.

    geçen hafta perşembe günü eşimin başına gelmiş hadisedir. bugün internet şubesinden hesabı kontrol ettiğinde fark ettik.bankamatikte 100 lira çektikten sonra kartı atm de unutup gitmiş. insanlarda nasıl profesyonellik varsa artık tek seferde çekmemiş dört seferde toplam 750 lirayı çekip gitmiş. yani hesabındaki tüm para olan 754 lira nın 750 lirasını.

    banka halk bankası. nasıl sistemleri varsa artık, benim bildiğim önce kartı verir sonra parayı. itiraz ettik,savcılığa da başvurun dediler ama pek ümidim yok açıkcası.

    giden paradan daha çok beni şu rahatsız ediyor aramızda hırsızlarla,gaspçılarla,yada katillerle yaşıyoruz o tedirgin ediyor. insanlar sanki başkalarının hata yapmasını bekliyorlar gibi nasıl menfaat sağlarırım derdinde.

    insanlara olan güvenim dibe vurmuş durumda. allah hayırlı insanlarla karşılaştırsın ne diyeyim sözlük.

    de lere takılan arkadaşlara edit: cep telefonundan yazıyorum arkadaşlar, kelimeden sonra boşluk atıyor klavye.aceleden dikkat etmedim.allah iyiliğinizi vermesin.şu olayda bile geyik yapacak birşey buluyorsunuz.
    paranın geri gelmeyeceğini ben de :) biliyorum. duyarlı, dikkatli olmanız için paylaştım.

    edit:bahse konu atm banka tarafından işlem yapılmasına kapatılmış,büyük ihtimalle kamera kayıtlarını almak için kapattılar.
    bugün savcıya gidilerek konu anlatıldı,savcı tarafından dilekçe tarzı bir yazı yazılıp polis merkezine başvurulması istendi.
    karakolda ilk gol ; ifade yazan arkadaş olmadığından bir saat sonra gelinmesi istendi, iznimiz yok deyip ısrar edince bu seferlik böyle olsun denip ifade yazdırılabildik.

    edit 3 : olayın üzerinden bir ay geçmiş durumda. ne bankadan ne de emniyetten herhangi bir dönüş olmadı. açıkcası aksinide beklemiyordum

    son edit: savcılıktan çağırdılar. parayı çeken şahsın birkaç fotoğrafı gösterilip, tanıyıp tanımadığımızı sordu. tanımadığımızı belirttikten sonra emniyette şahsın kimliğini teşhiş edemedik diye yazı gönderdiğini söyledi. banka da sorumluluk bizde değil deyip yazı göndermiş. dosyayı kapatacağım dedi, ellerinde bir sürü böyle faili meçhul dosya olduğunu, genelde bu şekilde şahsın yakalanamadığından falan bahsetti.
    anlayacağınız bu ülkede herkes kendi güvenliğinden sorumlu. nokta.

  • ''bir erkek bardakla bile ayni ortamda uzun sure kalsa bardaga karsi bile bisey hisseder'' erdal bakkal.

  • ilk defa elektro gitar alacaklar için amme hizmeti. öncelikle belirtmeliyim ki bu yazıdaki çoğu şey genelleme olacak. enstrümanlar değişken aletlerdir. kurulumuna göre çok farklı haller alabilirler ve hiçbirisi birbirine benzemez. ancak nokta atışı olmasa da doğru gitarı almak için bu yazı faydalı olabilir.

    ilk olarak hangi tarzda çalacaksınız? biz genel olarak üçe ayıracağız. blues, metal ve caz. tam anlamıyla her yola gelen bir gitar bulmak çok zor.

    caz çalmak istiyorsanız direk hollow body gitarlara yönelin. çünkü çalacağınız caz türü fusion gibi başka müzik türleriyle karışık değilse ve geleneksel caz ise büyük ihtimal hollow body olmayan bir gitar sizi tatmin etmeyecek.

    1. manyetik seçimi: metal çalacaksanız humbucker, blues çalacaksanız single gibi bir klişe vardır. tam olarak doğru olmamakla birlikte malmsteen yıllardır single manyetikli bir stratocaster ile metal çaldığını unutmamak gerek. burada asıl sorulması gereken soru gitardan ne bekliyorsunuz? gök gürültüsü gibi palm muteler, uzun sustain ve dolu bir ton istiyorsanız humbucker iyi bir seçim. tuşe tepkisi, sivri bir eq bandı ve çatlak tonlar istiyorsanız single manyetikli bir gitar seçebilirsiniz.

    humbucker manyetikler hatayı gizlemekte daha iyidir. daha kirli ve güçlü bir ton verir. single manyetiklerle ise enstrüman hakimiyetinizin iyi olması gerekir çünkü çalacağınız her şeye aşırı tepkiler gelebilir ve yüksek drive ile hatalarınızı gizlemek zorlaşır. metal çalacaklara single manyetik tavsiye edilmemesinin bir diğer nedeni de budur. drive ile çalarken penanın sesini bile duyarsınız ki bu metal müzikte istenmeyen, blues ve reggae gibi türlerde istenen bir durumdur. single manyetikli bir gitarla clean tonlarda veya hafif driveda ritim çalmak daha eğlencelidir.

    noiseless single manyetikli bir gitar almadıysanız, evinizde de topraklama berbatsa veya kullandığınız amfinin topraklaması yoksa dip gürültüsü sinir bozucu olabilir.

    2. sap: çoğu insan gitar seçerken sapa dikkat etmez. çünkü göreceli bir durumdur ve kağıt üstünde anlaması güçtür. denemeniz lazım. genel olarak dikkat edilecek şeyler sap ağacı, radius, sap profili ve perde sayısı.

    gül ve abanoz ağacı daha tok bir ton verir, akçaağaç ise daha tiz ağırlıklı tiz bir ton verir. ama bu da değişebilir. sadece bir genelleme.

    düşük radiuslu (klavye çapı yani konikliği) gitarlarda bare basmak ve ritim çalmak kolayken, shred ve sweep çalmak zordur. ayrıca radius düştükçe bend ile çıkacağınız ses sayısı da düşer. eğer ritim çalacaksanız düşük radius daha rahat bir çalım sağlar. hızlı çalmak için ise yüksek radiuslu olabildiğince düz bir klavye daha iyidir. ayrıca günümüzde radius farklarını birleştiren compound radiusdenilen bir radius çeşidi de vardır. böyle sapa sahip bir gitarda headstock tarafına doğru gittikçe radius düşerken, sapın sonuna doğru yükselir. bu da daha rahat bareli akor basma sap dibine indikçe daha fazla bend hakimiyeti ve hızlanmada kolaylık sağlar.

    sap c, v ve d shape gibi sap profilleri vardır ve bunları farketmenin en iyi yolu denemek. rahat ettiğiniz bir gitarın özelliklerini araştırın ve hangi sap profiline sahip olduğunu öğrenin. sap kalınlığı da önemli bir faktördür. ince saplar daha rahatken daha düşük sustaine neden olabilir. kalın saplar ise daha iyi titreştiği için daha fazla sustain sağlar ancak elinizde beyzbol sopası tutuyormuş hissiyatı verebilir.

    halk arasında ince saplı gitarla hızlı çalmak daha kolaydır diye bir klişe var. yazının da başında belirttiğim gibi enstrüman işi görecelidir. size kalın, konforsuz gelen bir sap başka birisine çok rahat gelebilir. sap konforu konusunda çok fazla değişken var yani. deneyerek karar vermeniz gerekiyor.

    en basitinden kendimden örnek vereyim. shred çalmak, kısacası aşırı teknik çalımlarda rahat bir gitar arıyordum. internette araştırdım. herkes teknik çalmak için ibanez s serisi öneriyor. bir müzik mağazasına gittim. incecik saplı bir s'i gözüme kestirdim. o gitar bana inanılmaz konforsuz geldi. neyse modeldendir herhalde dedim mağazada ne kadar s varsa hepsini denedim hepsi konforsuz geldi. tam umudu kesmişken elime daha kalın ve geniş klavyeli bir rg570 ex tutuşturdular. o iri saplı gitar bana o kadar rahat geldi ki anlatamam.

    perde sayısı ise ilk başlarda çok problem gibi gözükmese de gitarda ilerledikçe saç baş yoldurabilir. 21 perde bir stratocaster ile çoğu metal parçasının solosunu çalamayabilirsiniz. dinlediğiniz ve çalmayı düşündüğünüz parçaları inceleyin ve 24. perde ihtiyacı duyup duymadığınızı belirleyin. ayrıca 24 perde bir gitarda sap cebi daha ileride olacağı için alt perdelere erişmek daha da kolaylaşacaktır. 15. perdede bile sanki daha sapın ortalarındaymışsınız rahatlığıyla çalabilirsiniz.

    dezavantajı var mı peki? 21 ve 22 perde gitarlarda sap manyetiği tam oktav noktasına denk geldiği için daha iyi ton verdiği söylenebilir ancak bu görecelidir.

    3. ağaç seçimi: maun, ıhlamur, kızılağaç ve dişbudak elektro gitar gövdesi yapımında kullanılan en popüler agaçlar. ton farklarına gelirsek:

    maun: daha dolgun, daha yüksek sustainli bir ton. ancak bel bükecek cinsten bir ağırlık. (gibson)
    ıhlamur: daha yumuşak ve düz bir eq bandı. ancak darbelere dayanıksız yumuşak bir ağaç. o yüzden ıhlamur gövde ağaçlara çok kalın cilalar atılır ki gitar korunabilsin. günümüzdeki gövdelerde kullanılan en popüler ağaç. özellikle floyd rose, klasik tremolo sistemli gitarlarda tremolo bloğunun metalik tonunu yumuşattığı ve işlemesi kolay bir ağaç olduğu için çok kullanılır. (bknz: ibanez, cort gibi uzakdoğu menşeli gitar firmalarının çok büyük bir kısmı)
    kızılağaç: sivri baslar ve tizler, hafif bir gövde. tepkili, çatlak bir ton. (fender)
    dişbudak: aşşağı yukarı kızılağaç ile aynı ton karakteri, daha yüksek ağırlık.

    piyasada çok dolaşan bir şehir efsanesi var. insanlar uzak doğu üretimi ucuz gitarlara bakıyor, çoğunluğu ıhlamur gövde. ondan sonra vay efendim ıhlamur gövde pis kaka. yok öyle birşey. her ağacın tona etkisi farklı olmakla beraber tek etkenin de ağaç olmadığını unutmamak gerek. yani maun gövde bir gitar kötü de olabilir, ıhlamur gövde bir gitar çok iyi de olabilir. eğer bir gitarı sevdiyseniz almayı düşünüyorsanız ve bu gitar ıhlamur gövde ise sakın alınmaz demeyin. alın gitsin. binlerce dolara satılan, artık kalitesini kanıtlamış prestige serisi ibanez'ler de ıhlamur gövde.

    ayakta çalacaksanız maun veya dişbudak gövde bir gitar ağırlığından dolayı başınıza bela olabilir ve yine bir ikilemi açıklıyorum.

    gibson özellikle maun gövde ve saplı, etli butlu les paul'lerin ağırlığından dolayı çok şikayet alınca bazı serilerde ağırlık düşürmek adına gövde içinde ufak delikler açmaya başladı. yine bazı firmalar gibson'ın yaptığı gibi ağırlık düşürme adına gövde içine odacıklar açabiliyor. yazının başında dediğim "enstrümanlar değişken aletlerdir. kurulumuna göre çok farklı haller alabilirler ve hiçbirisi birbirine benzemez. " kısmını tekrar hatırlayalım. yani maun yoğunluğu yüksek bir ağaç olmasına rağmen maun gövde bir gitar ağır olacak diye de bir şey yok. mesela ıhlamur nispeten hafif bir ağaç olmasına rağmen elimdeki ıhlamur gövde bir gitar tabiri caiz ise eşşek ölüsü.

    sapta ise genellikle akçaağaç kullanılır. pek seçenek yok. sap bağlantısı ise diğer önemli bir konu. daha çok üretim kolaylığından dolayı vidalı bolt on bağlantı tercih edilir. bolt on bağlantı teorik olarak ton açısından en verimsiz bağlantı türüdür ancak gitarın kalitesine göre değişebilir. set neck ise bolt on ile aynı mantık sayılabilir ancak tutturmak için vida değil yapıştırıcı kullanılır. neck-through saplar ise gövdenin bir kısmı ile tek parçadır ve en uzun sustain ve tonu sunar. sapın başına bir şey geldiğinde tamiri en kolayı bolt on, en zoru ise neck-through saptır. hatta sap kırıldığında neck-through bir gitar çöpe gider bile denebilir.

    saplar dikine çok parçalı olabilir, parçalar arasına ceviz veya gül ağacı gibi ağaçlar preslenip yapıştırılmış olabilir. enstrüman yapımında şöyle bir ilke vardır. bir ağacın zamanla eğilip bükülmesini istemiyorsanız o ağacı uygun tekniklerle kesip yapıştırarak çok parçalı hale getirmelisiniz. (kafa karışmaması açısından buraya yazmıyorum. merak edenler bookmacth tekniğini araştıraibilir ancak çok parçalı bir şekilde ağaç yapıştırmada da damar yönleri, ağacın kesimi gibi noktalar işin içine girmektedir.) bu tür saplar esnemeye ve dönmeye tek parça saplara göre daha dayanıklıdır. böyle bir gitar tercih edebilirsiniz.

    sapta maun da kullanılabilir. benim maun saplarla pek tecrübem olmadığı için fikir belirtmem doğru olmaz. ancak buna en iyi örnek gibson les paul.

    sap bağlantı yöntemi de tam bir muamma. şu kesinlikle daha iyidir demek çok zor. mesela bazı luthierler bolt-on gitarlarda sap ve gövde ayrı ayrı daha rahat titreşebildiği için daha zengin ton sunduğunu iddaa ediyor. kimisi de yekpare her zaman iyidir, neck-through akar diyor. hangisi doğru kesin kanıya varmak zor. tek bildiğim gitarın kalitesine göre bu tür şeylerin şaşırtıcı derecede değişebildiği.

    4. gövde formu: superstrat, stratocaster, telecaster, les paul, flying v... hangisini seviyorsanız onu alın gitsin. ancak 24 perde bir gitar istiyorsanız büyük çoğunluğunun superstrat olduğunu belirtmekte fayda var. sonra vay efendim ben telecaster istiyorum ama 24 perde değil diye ağlamayın.

    5. köprü: bol bol akort düzeni değiştirecekseniz hareketli köprüden uzak durmakta fayda var. çünkü yay ve tel gerilimi birbirine eşit olduğu için tek telin bile akordunu düşürseniz bütün tellerin akordunun bozulması demek. (cahillik editi: ibanez zr2 tremolo sisteminde tel gerilimlerinden oluşan akort değişimleri şaşılacak derecede çözülmüş ancak büyük yapısal farklardan dolayı klasik floyd rose tarzı köprülere göre bariz sert bir tremolo kolu olduğunu belirtmem gerek.) ayrıca giriş seviyesinde %99 ihtimalle hareketli köprü akort konusunda başınıza bela olacaktır. entonasyon problemleri de hediyesi. köprünün akort stabilitesi, alacağınız gitarın köprü kalitesiyle ve doğal olarak fiyatıyla da doğru orantılı olacağını unutmayın. sadece floyd rose köprü 200 dolar düşünün artık. bu açıdan bakarsak 500-600 dolardan aşağı alacağınız hareketli köprülü özellikle floyd rose sistemli bir gitarların akort stabilitesi pek olmayacaktır.

    peki köprünün iyi olup olmadığını nasıl anlayacağım derseniz eğer idare eder, saç baş yoldurmayacak bir floyd rose türevi yüzen köprülerde ibanez'in edge iii'ünden aşşağısına bakmayın. licensed floyd rose ise tam bir kör atıştır. iğrenç bir köprü de çıkabilir, iyi bir köprü de çıkabilir. oem parçanın kalitesine bağlı birşey. floyd rose'da garanti istiyorsanız floyd rose firmasının ürettiği orjinal köprülü bir gitara bakmalısınız.

    tune-o-matic ve sabit köprülü gitarlarda zaten üst eşik ve burgular kaliteli olduğu sürece akort problemi çıkmaz.

    en önemlisi ise ucuz veya pahalı farketmez, yeni aldığınız gitarı paraya kıyıp iyi bir luthiere ayarlatın. ondan sonra "ne biçim gitar bu mnskm" diye ortalıkta dolaşmayın.

    not: iş bu yazıda yazdıklarımın neredeyse hepsi genelleme olmakla birlikte elektro gitar üretiminde inanılmaz bir arge çalışması var. yani artık "yok artık" denilen metaryallerden veya sistemlerden bile gitarlar üretilip çok iyi sonuçlar alınabiliyor. bir gitarı tonu ve ergonomisiyle sevdiyseniz, hoşunuza gittiyse, almak istiyorsanız bu tür şeylere pek takılmayın. alın gitsin.

    mesela yazı boyunca hep görecelilikten bahsettim. göreceli olmayan konular da var. gitarınız 21 perde ve 24 perde ihtiyacınız varsa bunu esnetemezsiniz. bu kesindir. sap radiusuna göre bendlerle çıkabileceğiniz ses sayısını değiştiremezsiniz. bu da kesindir. klasik vintage bir köprüyü floyd rose gibi geriye doğru kullanamazsınız. bu da kesindir. (klasik tremoloyu biraz gevşek bırakıp geriye doğru da kullanabilenler var ama ne kadar kullanışlı tartışılır.)

  • doğru söylüyor. metrobüse binerken yaptığım kıvrak figürler olmasa işe gidemez, bırakmak zorunda kalırdım

  • elektrikli araç projelerini iptal eden apple, ya da elektrikli araç üretim sürecini tamamlama işini birkaç yıl geriye atan mercedes gibi firmaların yegane sebebi, ölçek ekonomisidir. yoksa ürünün kendisinin geleceği olup olmaması değil.

    bakın olaya kendi istediğiniz şekilde bakarsanız , asıl gerçeği kaçırırsınız. mesele elektrikli araçların geleceği var mı yok mu meselesi değil, bu iki firma için. o zaten evrim teorisi gibi; kabul ettikleri bir gerçek. neden projelerini iptal ediyorlar ya da üretimi öteliyorlar? çünkü iki sebebi var.

    ilki bu iş büyük yatırım gerekiyor. aynı gibi gözükse de elektrikli araçlar kesinlikle aynı araçlar değil. biz koltuk cam direksiyon görüyoruz. ama onlar haricindeki tüm sistemler değişiyor araçta. gövde, pil, pil izolasyonu, karoserin neredeyse tamamı, tüm aracın mimarisi ve dizayn değişiyor...yani aslında yepyeni yenı bir araç yatırımı yapmış oluyorsunuz. üretim platformu değişiyor. ilk seneler külliyen zarar demek bu. eğer bir anda milyonlarca satmaz iseniz. tesla batıyordu bir dönem. mercedes aldı bir kısmını da öyle kurtardı kendisini...bakın haberini de koydum, trajik bir ekonomik değeri de vardır haberin, zira mercedes 5 sene sonra kar ettiğini düşünüp hisseleri satmıştır. 40 bitcon ile pizza alan gençlerin hikayesine benzer bu hikaye;
    https://okanutkueri.com/…%20alm%c4%b1%c5%9ft%c4%b1.

    asil konumuza donelim
    cin neden iyi gidiyor, çünkü zaten çok satiyor.

    apple'ın yapamicam demesinin ana sebebi yatırım tutarının cok yüksek yatırım sürecinin de uzun olması. apple, 1900larin başında kurulan bir girişim değil. halka açık, milyonlarca yatırımcısı olan, hbk'nın sürekli sorgulandığı ve attığı her adımın gerek patent gerekse rekabet kurulları tarafından incelendiği ve çeşitli ülkelerde bu konuda davalarla uğraşan bir şirket. kendini tanıtmış oturaklı bilinen ve kendi ana piyasasında saygı duyulacak bir imajı olan bir şirket, gerçek bir fizibilite yaptığında aldığı tüm yukarıda saydığım risklerin ürküttüğü kurbağaya değmeyeceğini anlamış durumda. olan bundan ibaret.

    mercedes ise bambaşka bir öykü. firmanın toplam cirosundaki artış sadece elektrikli kesimden ve vito gibi ticari araçlardan geliyor. öte yandan elektrikli kesim hala dizayn ve doğuştan elektrikli olmamak gibi sebeplerden ötürü eleştiri alıyor. mercedes o bölümü hala yeterince karlı olmaması gibi bir de karlılık azalıyor. e firma da bu durumu görüyor haliyle. ilk başta çıkan furyadan (bunu yeni model için geceden sıra bekleyen cep telefonu kullanıcıları diye düşünün) asıl hedef kitleye yani artık fiyata ve kaliteye önem veren büyük kitleye ulaşamamış görünüyor. asıl hedef kitle, senin benim gibiler; pilin büyüklüğüne, aracın ağırlığına, dizaynina, menziline, şarj süresine, konforuna, servisine bakan kitle...

    bakın çin hepsine hazır. bu saydıklarımdan hiç birisi onun için dert değil. tam 10 yıldır zaten yatırım yapıyorlar. satış adedi problem değil. üstelik de kendilerini geliştirme konusunda oldukça iyiler. sadece 30 sene evvel fuarlarda mercedes taklidi araçlar yapmaktan buraya geldiler.

    avrupanın ve hatta amerikanın sorunu burada. togg başlığında da yazdım. avrupa bunu gorebildi ve hemen bir kac sirket birlesip stellantis oluşumunü kurdu. daha geçenlerde bir otomotiv şirketi de bu yönde açıklama yaptı, görmediniz, işinize gelmedi görmek; nasıl ki uçak rekabetinde tüm avrupa olarak airbus şirketini kurduk, elektrikli araba olarak da bunun gibi bir girişim kurmamız gerek dedi. çin ile rekabet edebilmek için dedi...

    aha haberin linkini buldum;
    https://www.havayolu101.com/…torunde-airbus-modeli/

    yani bireysel yatirim yaparsak batma riskimiz var diyor. maliyetleri hızlı düşürmek lazım diyor. çin ile rekabet edebilmek için maliyet düşürmek birinci şart diyor. bunu da ancak topluca tek bir yatırım yaparsak alabiliriz diyor. eğer her firma kendi bireysel olarak yatırım yaparsa, batma riski yüksek diyor...daha nasıl desin.

    daha anlatacak şey çok da, öncelikle burada yazarların ve okuyucuların bakış açılarını değiştirmesi gerekiyor.

    şarj suresi ve menzil hala çoğu kişi icin dert olmaya devam edebilir...fiyatları asıl hedef kitle icin yüksek gelebilir.. bizde arabalar yatirim aracıdır vs dersiniz, ikinci el fiyatları hizli düşüyor dersiniz... evet hepsi olabilir. konuşulur.

    ama elektrikli arabanın geleceği yok, bakın apple bakın mercedes derseniz...olmaz o iş.

    edit. mesajlara cevaben; mercedes ile ilgili bilgiler şirketin internet sitesinde var. ulaşımı kolay, rahatlıkla inceleyebilirsiniz (özellikle 4,6, 12,13,37,38,39,40 nolu slide'lar):
    https://group.mercedes-benz.com/…tation-fy-2023.pdf
    ben bora özkent değilim, benzer şeyler düşünmemiz aynı kişi olduğumuz anlamına gelmez.

    edit2. gençler yavaş*beni ikna etmek gibi bir sorumluluğunuz yok*
    togg başlığında yazdım kendi görüşümü:
    --- spoiler ---
    bu araçların hızlı şarj olması en büyük şart. bunun için de 800v teknolojisi gerekiyor. saatte 400kw/s hızını geçen şarjlar gerekiyor. işte o zaman 100lük bir bataryayı sadece 10-15dk içinde şarj edebilirsin ve işte o zaman bu araçlar yollarda daha çok görülür.
    bana kalırsa bu araçlar şu an için ilk çıkan plazmalar gibiler; 852*480 çözünürlükteler, hdmi nedir bilmiyorlar (yani hevesli o ilk kesim aldı, ama o kadar) öte yandan, fullhd, hatta 4k olacakları günler çok uzakta değil..
    --- spoiler ---
    (bkz: #161956542)

  • hamitcim eğer burayı okuyorsan lütfen dönen toplara hapishaneden yeni çıkmış adamın mala vurduğu gibi vurma !

    illa da gerekiyorsa tanımı : kumaşı çok kaliteli ama son ütüsü olmayan futbolcu.

  • baykal'ın kesin geri döneceğinin işareti olan söylemdir.

    o görüntüleri izledikten sonra bu halkın baykal'a arkasını dönmesi mümkün değildir!