hesabın var mı? giriş yap

  • topla yapabildiklerini diğerleri yapamadığı için zaten gelmiş geçmiş en iyi futbolculardan birisidir.

    adam sirkte değil, el clasicoda, şampiyonlar liginde, dünya kupasında yapıyordu o hareketleri. santiago bernabeuda ayakta alkışlanıyordu. hem hızlı hem golcü hem asistçi. komple bir futbolcuydu.

  • karizması yapımının çok zor olmasından ileri gelen kılıç.

    günümüzde ateşi tek bir hamleyle yakabiliyoruz, geçmişte de daha kolay yöntemleri mutlaka vardır ancak japonya ve uzak doğu'daki demir ustaları bir demirin ucunu döve döve kor haline getirip öyle yakıyorlarmış ateşi.

    bir katananın kalitesi tamamen dövülüşünden geçiyor. günümüzde hidrolik sistemlerle çok kolay olsa da geçmişte, yani sadece el gücüyle yapılan dönemlerde bayağı uzun sürüyormuş.
    tamahagane kor olana kadar ateş içinde ısıtılıyor, sonra dövülerek içindeki cevher çıkarılıyor. bu bayağı uzun ve zor bir işlem olduğu için tırnak kadar parçalar bile önemli oluyor, "aman bundan ne kadar çıkar, atayım gitsin" yok yani. daha sonra elde edilen parçalar kawagani ve shingani olarak ayrılıyor, shingani'ye kılıcın kalbi, kawagani'ye de kılıcın bedeni (ceseti) de deniyor. bu parçalar çekiç yardımıyla kırılıp düzgün parçalara ayrılıyor ve kılıcı oluşturacak parçalar bunlar.

    kırılan parçalar (kawagani) düzgün bir biçimde erime noktası daha yüksek bir temel üstüne diziliyor. üstüne tamahagane'den artan köpüksü demirler koyuluyor, ıslak bir kağıtla örtülüp üstüne sulandırılmış kil dökülüyor. bu kil parçaların düşmesini engelliyor. ayrıca ortamdaki oksijenin karbonla etkileşime geçmesini engelliyor, yani karbondioksit oluşumunu önlüyor. ayrıca ısınma/yanma/pişme/kor olma işlemini de hızlandırıyor.

    kor haline gelen çelik parçaları fırından çıkarılıp çekiç yardımıyla düzleştiriliyor ve kağıt/kil işlemleri ile tekrar fırına sokuluyor. bu işlem defalarca yapılıyor, ta ki çelik dümdüz olana kadar. bitti mi, bitmedi tabi.

    eldeki çelik parçası ortadan bölünüp katlanıyor ve kil suyuna bulanarak tekrar fırına sokuluyor. kor haline gelince çıkarılıp, dövülüp, ikiye bölünüp, katlanıp tekrar fırına sokuluyor. bu işlem çeliği daha yoğun bir hale getiriyor. defalarca devam ediyor bu işlem, ta ki karbon salınımı son bulana kadar. kawagani bir kenara bırakılıp shingani'ye geçiliyor.

    shingani parçaları da aynı şekilde diziliyor, ıslak kağıtla örtülüp kil suyuna bulanıyor ve fırına sokuluyor. shingani de defalarca katlanıp tekrar fırına sokuluyor. ta ki karbon salınımı bitene dek.

    kawagani uzun ince bir şekilde dövülüyor ve katlanmış shingani'nin içine yerleştirilip birleştiriliyor. bu birleşim katlamaların bir sonucu olarak "3 milyon katman"dan oluşuyor. daha sonra kor haline getirilip şekil verilmeye başlanıyor. kılıç dövüle dövüle bildiğimiz hattori hanzo şekline getiriliyor. uzunca bir kılıç görüntüsüne gelince ucu kesiliyor.

    burdan sonrası ince işçilik. ısıtılan kılıç açılı olarak dövülüyor. bu dövme işlemi kılıcı daha da inceltiyor. daha sonra sert demir bir zımpara yardımı ile keskinleştiriliyor. ancak hala istediğimiz seviyede değil, kör hala. kesmez.

    bulamaç halinde kil kılıca sürülüyor. kılıcın sırtına daha yoğun bir katman sürülüyor ki sert olsun, yüzüne de daha ince bir katman sürülüyor ki yumuşak olsun. bulamaç kuruduktan sonra da tekrar fırına giriyor. fırın yaklaşık 1000 santigrat derece.

    kılıç belli bir sıcaklığa gelince fırından çıkarılıp yağa yatırılıyor. böylece kılıç sertleştiriliyor. kılıcımız hazır. buradan sonrası detay. kılıcın bitip kabzanın başladığı yere bakırdan dövülmüş ve sahibini tanımlayan bir sembol ekleniyor. (genelde ejderha olurmuş) tahtadan yapılan sap özel bir örgüyle deri ile sarılıyor, tüm parçalar birleştirilince ortaya hattori hanzo çıkıyor.

    50 kilodan fazla kömür harcanıyormuş bu işte, aylar süren bir çalışma tabi. öyle yaptım oldu bitti değil. kılıç kullanmak çok ince, özel ve yetenek isteyen bir iş olduğu için eski zamanlarda japonya'da her kılıç ustasının kendi kılıcını yapması beklenirmiş.

    2000 yıldan daha eski bir kültür, insan böyle düşününce şaşıp kalıyor tabi. adamlar 2000 yıl önce böyle bir teknoloji geliştirmiş, böyle bir birikim yapmış ve bunu nesilden nesile aktarmışlar. hala bu sistemle yapıyormuş katana ustaları.

  • ayni zamanda bir deneyde de,
    kadinlara yine söz konusu kokulardan en güzel olani seçmeleri istenmis,
    kadinlar en simetrik hatlara sahip olan hastaliksiz erkegin kokusunu seçmis.
    yani demem o ki, asimetrik v hastalikliysaniz irc den bagladiniz bagladiniz, yoksa araya perde koysan kar etmez.

  • üniversite'nin başları, ya 1. ya 2. sınıf, ertesi gün final vardır, türlü maymunluklar denenir, uyku tutmaz, en son kız arkadaş arar...

    -niye uyumadın kablo?
    +uyuyamadım yahu bi türlü, napsam kar etmiyor.
    -masal anlatayım mı? (gülerek)
    +valla anlat bir de onu deneyelim (neden olmasın?)
    -bir zamanlar bir ayıcık varmış, kırlarda, çayırlar falan bişeyler bıdı bıdı bıdı (25 dakika civarı)
    +zzzzzz

    hakikaten işe yaramıştı, uyumuştum, ertesi günü;

    -naptın kablo nasıl geçti sınavın?
    +valla geçerim, iyiydim yani. onu bunu bırak da, dün gece bir ayı vardı ya, n'ooldu o?
    -uyudu.
    +...

  • kafası çalışmayan adamların yönettiği ülkede yaşamak harbiden zulüm ya. ne güzel hes uygulaması geliştirdin, bu uygulamaya bir sekme daha ekle o da yasak muafiyet barkodu olsun. polis amcalara gösterildiğinde çalışma saatleri, işyeri ve ev ikameti şakkadanak çıksın. ofis çalışanı ve ofis dışı çalışan diye de ayır ki ofis çalışanı iznim var diye alakasız yerlere gidip gezemesin.

    edit: imla

    edit2: polisin kendi telefonunda barkodu okutarak adresi görmesinin kişisel verilerin korunması kanununa aykırı olduğu yönünde geri dönüşler oldu. ben konunun uzmanı değilim ancak adresin de kapı numarası detayına kadar görünmesi gerekmiyor. büyük şehirlerde ilçe, küçük şehirlerde ise mahalle detayına kadar görüntülenebilir. kaldı ki toplum sağlığının tehdit altında olduğu durumda bu tarz istisnalar olabilir. zaten e-devletten alınan belgede kapı numarası detayına kadar yazıyor o belge polise gösteriliyor.

  • sapiens kitabında üstü kapalı olarak bolca atıfta bulunulan kavram.

    tarım toplumunda haftada 50-55 saatini toprağına ayıran ve tuketebildigi besin maddeleri sepeti son derece kısıtlı olan bununla beraber herhangibir açlık /kıtlık/kuraklık durumunda yapacak pek fazla bir şeyi olmayan bir çiftçi ile doğada özgürce gezen , birçok besin maddesinden tüketebilen ,kuraklık vb kaygısı olmayan bir avcı toplayıcıyı kıyasladığımızda oyumuz tabiki avcı toplayıcıdan yana olur mantık çerçevesinde .

    bununla beraber tarım devriminin tetiklemesiyle uygarlık öyle bir noktaya geldi ki acaba alternatif bir tarih söz konusu olsa ve her daim avcı toplayıcı kalsak acaba şu an nerede olurduk merak konusu.

  • merhaba berfu hanım,
    kusura bakmayın, bu ortamda sizin gibi güzel ve başarılı insanları çekemeyen yazarlar maalesef çokca var.
    bir hayranınız olarak merak ettiğim, başarıya giden yoldasagfsagfdas ay devam edemeyecegim...
    eser sıçarken çok ossuruyor mu?