hesabın var mı? giriş yap

  • monotonlaşan ilişkiye heyecan katması muhtemel sıcacık bir sürpriz. sevgilimiz bebiş gibi uyurken onun dalağını söküp yine uyandırmadan geri takabiliriz. sabah ise sevgilinin yatağına gümüş tepside tek güllü kahvaltısını getirip, çilek reçeli ile tereyağı kasesi arasına gece gerçekleştirdiğimiz operasyonun birkaç fotoğrafını koyabilir, fotoğrafların altına "aşkımın dalağı bile başka güzel:))" ve "çok güzel uyuyordun, uyandırmaya kıyamadım benim canım sevgilim:))" yazabiliriz. sevgili bu sürpriz karşısında kesinlikle çok şaşıracak ve bize bakışı tamamen değişecektir.

    sevgilimizin operasyon esnasında uyanması ve bizi elinde kendi dalağıyla görmesi durumunda ise ilişkimizin biteceğini ve en az 8 yıl ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yiyebileceğimizi de unutmamalıyız. bakın hem 8 yıl hem ağırlaştırılmış müebbet. "lan ben 8 yılın sonunda çıkıyor muyum, yoksa sonsuza kadar içerde mi yatacağım?" diye düşünürken insan dellenir valla. cezanın korkunçluğuna bakın...

    önemli not: bu entry'imin tüm haklarını çağan ırmak'a satmak istiyorum. kendisi korku ve aşk filmi karışımı olacak ıssız adam 2 projesi için bu entryi kullanabilir bence. yalnız bu sahnede çalacak parça anlamazdın olmasın bu sefer. sevgilinin dalağını sökerken fonda ferhat göçer'den biri bana gelsin çalsın. zira ben ne zaman ferhat göçer'in sesini duysam dalağımı söküyorlarmış gibi hissediyorum. çağan lütfen bana ulaşmaya çalış... önemli.

  • "@gencserkan ulan zır cahil ulan allahin belasi bu dumanı savaş uçaklarının görüş açısını engellemek için yapiyolar."

    koordinat neydi? koordinat emekti.

    eşşek çünkü uçak pilotu, aşağı kadar inip bakıyo nerede ne var diye.

  • devamında şöyle diyor sayın lütfi şenocak:

    “gazetede okudum, futbolcunun biri, eşi olan brüksel güzelini otel odasında dövmüş, önemli haber. erkekte bazı şeyler olmuş, başkası mı var diye, kafasından farklı düşünceler geçmiş. bu sporcu arkadaşa hemen bunun olmadığını diyanet’ten ilgili birileri gidip anlatsa, belki de evlilikleri kurtulacaktı. yazık boşanıyorlar.”

    yani "bunun olmadığına" inanmak için adamın karısını değil imamı dinlemeliymiş. gerçekten de harika bir evlilik kurtarma formülü.

  • aşşağıdakiler sadece kendi deneyimlerim olup hiç bir bilimsel yanı yoktur.

    lucid dreaming in tehlikeli taraflarıda yok diğildir.
    bazen işler istediğiniz gibi gitmeyebiliyo. mesela rüya olduğunu biliyosunuz ama kontrol sizde olmuyo. ilk denemek isteyenler için verebileceğim en iyi tavsiye şudur.
    akşam erken yatın öyleki sabah güneş doğmadan önce uyanın. yüzüstü olmamaya dikkat edin(bu çok zor oluyo işte).uyandıktan sonra hemen tekrar gözlerinizi kapatıp ciğerlerinizdeki havayı dışarı verip tekrar uyku moduna geçin. büyük ihtimalle başarırsınız. ama yinede;
    1-konforlu olduğunuzdan emin olun yani yatağınız falan rahat olsun rahat bir pozisyonda uyuyun
    2-odanın sıcaklığı çok yüksek olmasın çok düşükte olmasın
    3-en önemlisi bu, odanın havası temiz olsun.

    olabilicek kötü şeyler (yani başıma gelenler)

    1-yüzüstü uyuduğum ve denediğim zaman;
    odamda zifiri karanlıkta ellerimi hiç kullanmadan ayaklarımın üzerine dikildim nefes almak çok zordu .
    çünkü etrafımda kalın bir sis tabakası vardı hiçbir hareketimi yaparken zorlanmıyodum ayaklarım yere basmıyo gibiydi ama çok huzursuzdum yani hafiflik falan yoktu. hiç anlamadığım sesler.tekrar
    yatağa attım kendimi uyanış.

    2-sırtüstü yatarken ama aşırı sıcak havasız bir ortamda;
    yavaş yavaş yükselmeye başladım tavana doğru
    etraftan tuaf sesler geliyodu telefon numarası tuşlama sesleri ve konuşan bi kadın ama sanki santralde konuşurmuş gibi konuşuyodu. tavana doğru gittikçe sıkışmaya başladım sonrasında uyandım hemen.

    peki ya başarılı olursa?
    güzel oluyo ama unutulmaması gereken bişiy var astral seyahat diğil bu sadece rüyada olduğunun farkına warmak. yani bazı olayların gelişmesini engelliyemiyosunuz. bilinç altı sizin kontrolünüze çoğu zaman baskın çıkıyo. yani siz sadece bilinç altından size sunulan seçenekler arasından seçimler yapıyosunuz (tabii başlarda). herzamanki gibi yazılı herhangi birşeyi okumak mümkün diğil.
    tabi ezberinizde varolan bişiy diğilse.(en azından ben okuyamıyorum).
    psikoloji okuyan bir arkadaşım var o bi alet göstermişti virtual reality gözlüğü gibi bir nesne.
    kullanılış sistemi çok basit ama deniyemedim.
    alet rem göz hareketlerini yakalayıp devreye giriyo
    hafif bir ses ve kırmızı ışık sinyali veriyo. sesi sizi
    uyanık konuma birazdaha yaklaştırıyo. kendinizi önceden "kırmızı ışık görürsem bu lucid dreamer aletinin ışığıdır" diye telkin edip olaya giriyosunuz.
    rüyanızda kırmızı ışığı gördüğünüz zaman (mesela o ışık rüyanızda size trafik ışığı olara gözükebilir)
    rüyada olduğunuzu anlıyosunuz. bayaa bi işe yarıyomuş galba.eylenceli oluyo uğraşmak yani kitabını falan okumadan araştırma yapmadan deniye deniye.insanın vaktinide çalmıyo. bide bigün olurda su içmeye yada tuvaletinizi yapmaya kalktığınız zaman geri döndüğünüzde kendinizi yatakta yatarken bulursanız öyle çok şaşırmayın.

  • kaderine küsmüş, umudunu yitirmiş, olmayacağına inanmış ve yalnızlığı kanıksamış insandır. denedik de ne faydasını gördük, der. yalnızdır. mutsuzdur. üzgündür ama çabalayacak ümidi kalmamıştır.

  • - dunya sadece siyah ve beyaz renklerden olussaydi, sizce neler degisirdi?
    - su sacma morcivert kravatinizi takmamis olurdunuz..

  • pek ilginç şeyler çıkabilir aralarından. benim babam mesela okul yıllarında saçı bi tuhaf uzatmış böyle ense ağırlıklı ;tam ankaragücü kalecisi modeli gibi değil ama, yani kaleci-beatles arası tuhaf bi tarz, neyse hadi bunu anlarım. ispanyol paça pantolonlar giymiş,bunu da anlarım. o dönem öyleymiş derim geçerim.

    ama be adam sen o "daldığı denizden aniden çıkan adam" pozunu nasıl verdin? neye güvendin anlamadım ki?? belli ki bi arkadaşına çektirdin bunu, allahını seversen ne dedin ya "kardeş bak şimdi ben dalıyorum,böyle birden ayaklarımla kuma vurup fırlatacam kendimi, kafayı geriye atıcam saçlar savrulsun diye,tam yarı belime kadar sudan çıkınca çekicen beni" mi dedin,nasıl ikna ettin bilmiyorum.

    ayrıca daldığın yerin boyu geçmediği belli oluyo, arkada çocuk var ahahahah.

  • ilk başta zormuş gibi görünen birkaç ders sonrası aslında o kadar da zor değilmiş diye rahatlatan ama ortalara geldiği zaman allah'ım al beni diye nefessiz bırakan zor bir süreçtir. karın ağrıtır, çok karın ağrıtır ama öğrenilen her şey inanılmaz zevk verir. hiçbir dil, hiçbir bilgi bu kadar insanı tatmin edemez. zaman geçtikten sonra her gece yatağa yatarken bugün fransızca için ne öğrendim sorusunu sormaya başlar insan. dilerim bu yola çıkmış herkes yolun sonunu görebilir. bu da benim fransızca ile olan hikayem ve önerilerim.

    fransızca öğrenmeye yardımcı olacak kaynakları iyi kullanmak çok önemlidir.

    - her türlü grammer, mp3, pdf gibi arşive sahip olan devamlı kullanılması gereken bir site. http://www.laits.utexas.edu/tex/gr/index.html

    - her konunun alıştırmalarını yapabilmeniz için leziz bir site. önerim alıştırmaların çıktısını alıp alıştırmaları kağıda çözüm sonra tekrar kontrol etmenizdir. http://w3.restena.lu/amifra/exos/

    - kulak dolgunluğu için önce biraz radyo dinleyebilirsiniz. http://www.radiofrance.fr/

    - radyo bir süre sonra size sıkıcı gelmeye başlayacaktır. işte o noktadan sonra merhaba france 24 demeniz gerekiyor. türkiye'den çok bahsettikleri için ister istemez dikkatinizi verebiliyorsunuz. ayrıca altyazıları mutlaka okumanızı öneririm. anlamasanız bile okuyun. http://www.france24.com/fr/

    - ben şarkı dinleyerek öğrenmek istiyorum derseniz onu da bu siteden yapabilirsiniz. hatta güzel güzel şarkı dinlerken pdf'ten takip edebilir ve alıştırmalarını da yapabilirsiniz. http://www.coerll.utexas.edu/chansons/

    - fransızca altyazılı fransızca film bulmak çok zor olabiliyor. ya da fransızca filmleri izlerken sıkılabilirsiniz. onun yerine fransızca dublajlı ya da orijinal fransızca filmleri fransızca altyazı ile bu siteden izleyebilirsiniz. www.filmfra.com

    vakit buldukça arşivimi listeye aktaracağım.

    umarım bu çetrefilli yola çıkanların işine yarar.

  • operasyondan sayılıyor mu bilemem ama uzak ara dudak dolgusu.
    yaptırmayın şunu.
    asla ayar tutturulamıyor ve sonuç o dudaklar evlerden uzak eşekarısı sokmuş gibi.
    yaptıran kimle konuştuysam da, aa yok böyle kalmayacak, bir iki aya bu şişlik kayboluyor.
    sonuç, kaybolmadı.

  • bazen en olmadık yerde akla gelirler. hiç alakasız, aniden, böyle bir anda bundan beş yıl, on yıl, on beş yıl öncesinden annenizle babanız aranızda geçen bir konuşma aklınıza gelir ve ancak yıllar sonra anlam verirsiniz o konuşmadaki imalara. "çok yorgunum erken yatalım", "ben de yorgunum, yatıyorum, hadi oğlum yerine git sen de". tüylerim diken diken oldu yazarken bile... ne de safmışım. saat 20:00 p.m'de neyin yorgunluğu, neyin uyuması bu acaba günahkar bedenler???

    ya da ofiste (ofis: türkiye'de sözlük yazarlarınının yaşadığı yerlere verilen ad) aniden akla gelen liseden bir kız arkadaşın söylediği şey: "hafta sonu annemler yok. özge ve beril erkek arkadaşlarıyla bize gelecek, sen de gel, patates kızartırım". bakın burdaki genel imayı o zaman anlamamış ve ezgi'nin davetine sınıftaki en yakın arkadaşlarımdan yaşar'la gitmiştim. ama yıllar sonra ofiste anlayınca hayata isyan edesim geldi. ama yine de patates kısmı kafa karıştırıcı geliyor hala. onu niye söyledi lan acaba?

  • sadece plot twist'in* olduğu yapıtlar için anlamlı olan şey. diğer türlü son derece anlamsız buluyorum bu spoiler'cılığı. mesela hepimiz önünde sonunda öleceğiz. tanrı bize spoiler mı vermiş? bilakis, bitiyor, ona göre takılın, demiş. ha ama nerede, nasıl öleceğimizi söyleseydi başka, ki söylenebilir bir şey değil sanırım bu (anlaşılır olması için bütün bir ömrü sayıp dökmesi lazım). çünkü bir şeyin olması değil, onun anlaşılması; neden, nasıl, nerede, ne zaman, kiminle, hangi koşullarda olduğu önemli: yani filmin bütünü. bundan sebep, sonunu bildiğimiz halde iyi filmleri izlemeye doyamıyoruz, tekrar tekrar izliyoruz.

    bazı büyük yönetmenler, daha filmlerinin adında filmin sonunu söylemekte bir beis görmemişlerdir. mesela, bresson'un baba filmi bir idam mahkûmu kaçtı. çünkü mesele mahkûmun kaçıp kaçmaması değildir (bu yüzden genel kanının aksine, diğer hapishane filmleriyle aynı kefeye konulması hatalıdır). sırf bu örnek bile spoiler'cılığı dümdüz eder ya neyse. zaten bresson* şimdiki sinema algısını görseydi ustaya yazacak epey malzeme çıkardı.

    bir filmin sonu değil, filmin kendisidir seyre değer olan. sonunu da filmin kendisi belirler. istediğin kadar sonunu bil, filmi izlemediysen şayet bildiğin şey sadece o dedi bu kodudur. iyi sinema, bu yüzden hayata en yakın sanattır. sözün özü: sinema uzun, spoiler kısa*.