hesabın var mı? giriş yap

  • nasıl başkanlık sistemi? güzel mi parti devleti olmak?

    meşajımı aldın mı köydeki ahmet dayı?

    nasıl millet bahçeleri? çaylar sıcak, kekler taze mi?

    nerde yetmez ama evetçiler? nerde çalıyor ama çalışıyor tayfası?

    ödüyor muyuz geçmediğimiz köprülerin? uçmadığımız havaalanlarının parasını?

    hazır mıyız son bölüme?

  • bu olaylar dahil son dönemdeki gelişmelere yönelik biraz uzun da olsa genel bir bakış atmaya çalıştım. enrty telefondan girildiği için imla hatası varsa affola.

    tanım: fransa'da yaşayan biri olarak büyümesini tahmin ettiğim olaylardır.

    fransa'da bu tip olaylar ve eylemler sıklıkla olur, daha yüksek katılımlı olanlarını da gördüm ancak bu seviye yayılan ve şiddetli olanına ilk defa denk geliyorum. merkeze çok yakın olmayan ve sakin bir yerde yaşamama rağmen ilk defa yaşadığım yere havai fişekleti duyabileceğim yakınlıkta bir eylem oldu. eylemlerin olası en tehlikeli sonuçlarını öngörebilmek için temel fransa siyasetine biraz hakim olmak gerekir.
    fransa'da toplumun ideolojisi genel olarak dörde bölünmüş durumdadır. her kesimin halkta yüzde 20-25 civarı bir karşılığı mevcut.
    son seçimde mélenchon'un temsil ettiği solcular, türkiye'de sol gözüken partiler gibi değil gerçekten solcudur, nato karşıtlığı seviyesindedirler. sosyalist ve göçmenlerden oy alırlar. halkın geri kalanı bu grubu aşırı ve tehlikeli bulur. son seçimde ilk defa yakın farkla üçüncü olup 2. tura kalamadilar.
    le pen tarafından temsil edilen grup da aşırı sağ olarak görülür ve göçmen karşıtlarından oy alır. son seçimde zemmour gibi açıkça ırkçı daha sağ birinin de aday olmasıyla daha merkez gibi görünüp 2. tura kalmayı başarmıştır. halkın geri kalanı bu grubu da aşırı ve tehlikeli bulur.
    macron'un temsil ettiği merkez grubu sağ sol pek sallamaz, öncelikleri ekonomi ve icraattır. popülist bir tarafı vardır, hem olumlu hem olumsuz anlamda en cok oy geçişi olan gruptur. iki turlu seçim sistemi ve en cok desteklenen olmasa da en az karşı olunan grup olduğu için son iki dönem başkanlık kazandılar.
    son büyük grupta merkez sağ dedigimiz bizdeki anap tipi olan gruptur. en çok oy geçişi olan diğer grup bunlardır. merkezdeki grup gibi az karşı olunan grup olmalarına karşın zayıf aday çıkardıkları için son seçimde farkla dördüncü oldular.
    sistemin işlemesi ve aşırılıkların önlenmesi iki turlu seçim sistemi sayesinde olur. en çok desteklenen değil en az karşı olunan grup olmak gerekir, en sağ ya da en soldaki grup ikinci tura kalsa bile diğeri rakip adayı destekler ve o seçilir.
    bu noktada endişelendiğim nokta, sadece bu eylemler değil, son haftada çokça gündem olan diğer iki olayla bütün olarak bakmam sebebiyle. annecy bölgesinde suriyeli birinin çocuk bıçaklaması ve bordeaux bölgesinde yaşanan çocuk ve ninesine olan saldırı çok gündem olmuş ve göçmen karşıtlığını harlamıştı. bu olaylara neden olan polisin 17 yaşında cezayir kökenli birini öldürmesi de göçmen kökenli mağduriyetleri körükledi. her iki tarafta da kutuplaşmanın artması, en sağ ve en sol grubunun güçlenmesi sistemin işlemesine risk teşkil ediyor. bunlarla beraber macron'un kural sebebiyle üçüncü dönem seçilemeyecek olması, merkezde ve merkez sağ da güçlü bir aday olmaması, sonraki seçimde ikinci tura le pen ve mélenchon'un kalması riskini arttırıyor. göçmen kökenlilerin çok çocuk yapması ve genç nüfusa sahip olmaları sebebiyle sol, le pen'in daha az marjinal gözükmesi ve aday beğenilmemesi sebepli son seçimde macron'a kayan merkez sağ oylarının le pen'e kayma ihtimali en sağ tarafı biraz daha güçlendiren faktörler. hükümet tarafından bu olayları başarıyla yöneten bir kişinin ön plana çıkarılması olmaması durumunda sonraki seçim sonrası fransa'nın avrupa birliği ve nato'dan çıkması gibi dünyayı etkileyecek konular gündeme gelebilir.

    (bkz: sığınmacının parkta çocukları bıçaklaması)
    (bkz: fransa'da küçük kızı kaçırmaya çalışan kişi)

  • inanılmaz bir tesadüf falan değildir. kazadır. takdir'i ilahidir falan da demeyin. hergün buna benzer yüzlerce olay oluyor. sadece düşenler çoğu zaman kimsenin kafasına denk gelmiyor. benim oturduğum semtin ana caddesinde üç kere apartmanlardan dökülen taşlara şahit oldum. iş işten geçtikten sonra belediye alanı çeviriyor. birisinde bir kızın başına düştü. haber olmuştu.

    buna benzer olaylar hergün yüzlerce kez oluyor. çünkü denetimsizliğin, kuralsızlığın, liyakatsizliğin tavan yaptığı bir ülke olduk. herkes sikinin ucuyla iş yapıyor. yaptığı iş patlayınca yaptırım da görmüyor. oh ne ala. kazadır deriz geçer.

    ulan elin isveç'lisinin kanadalısının başına niye gelmiyor böyle şeyler. neden bir alman böyle saçma sapan bir şekilde ölmüyor. yazık ya cidden. allahın lanetli kulları mıyız biz. o takdir norveçliye işlemiyor mu? o yüzden kader diyip, kaza diyip normalleştirmeyin bu vehameti. üzerim.

  • - dur bakalım bir de şöyle bir atak deneyelim bakalım gol oluyor mu... şöyle vursam... aa evet oluyormuş.

  • bunu elestiren hangi evrende yasiyor merak ettiren, netflix evreni mi bu?

    dunyanin her yerinde, ufak buyuk butun sirketlerde, sirket icinde ayni ekipte calisan kisilerin gonul iliskisi varsa insan kaynaklarina bildirmesi istenir. nedeni de dusunebilen her canli icin cok basit. gonul iliskisi is iliskisiyle karismasin diyedir.

    adamlar isten cikarmiyor, soyleyin magazanizi degistirelim demis.

    ne var bunda elestirecek? haberin girisinden bile bok at izi kalsin haberciligi oldugu bariz.

  • ülkemizde günümüz müziğini nasıl buluyorsunuz?

    "her şey bambaşka ve pırıl pırıl olabilirdi. hayatımız, sanatımız, ilişkilerimiz, sokaklarımız, doğamız, sahillerimiz, eğitim sistemimiz, siyasetimiz, maalesef giderek bir batağa saplandı. oysa yüz yıl önce geleceğin ufkuna bir gökkuşağı çizilmişti. gerilemeyi ilerleme diye topluma zerk eden zihniyet, türlü karalamalarla gerçekleri ekseninden kaydırarak, kendi ufukları kadar bir gelecek çizmeye başladılar. güzellikler karartıldığı için, insanlar yetinmeyi öğrendi. o yüzden bazı istisnalar dışında, artık bütün kavramlar sahtedir. bu kıyamet ortamında mucizevi bir şekilde yetişen aydınlık fikirli insanlar ve onların çağdaş eserleri, çölde açan çiçekler gibi."

    (2017 yılı son röportajından)