hesabın var mı? giriş yap

  • ilay (4 yaşında)...

    ilay: anne çişim geldi.
    romica: git yap kendi kendine, aaa büyüdün artık.
    ilay: ya yaparım da, tuvalette nikroplar var! sen yaptırt o yüzden.
    romica: tamam ben yaptırırım ama onun adı nikrop değil, mikrop.
    ilay: ben de öyle dedim, tuvalette nikroplar var.
    romica: tuvalette mikroplar var, miiiiiiiii, tekrar et miiiii...
    ilay: miiiiiiiiii...
    romica: mikrop
    ilay: mikrop
    romica: afferin, gel elini yıkayalım, neden tuvalletten sonra elimizi yıkarız?
    ilay: pis olmasın diye.
    romica: evet, neden pis olur peki?
    ilay: çünkü tuvalette * nik...
    romica: çünkü tuvalette ne var?
    ilay: off, bok var!!!
    romica:!!%*?!!

  • sabah işe gitmeden hepsinin bitirebilmek için akşam yemeğinden sonra başlanılması gereken aktiviteler kombinasyonu.

    ben cuma akşamı başlıyorum, salı sabaha anca yetişiyor.

  • lan 90 60 90 bişey olsa mazotunu alıp motoruna binersin de, aylık bu kadına 100 liradan fazla masraf yapan adamın aklına zorlayayım...

    kusura bakma abla, bızımla deyılsın.

  • "bir cahille tartışmak bir güvercinle satranç oynamaya benzer; siz ne kadar iyi olursanız olun güvercin taşları devirir, tahtanın ortasına sıçar, kazandığını sanıp zafer turu atar..."

  • testosteron seviyesi sürekli düşüyor.

    80lerde 60 yaşında ölçülen testosteron seviyesi bugün 40larda ölçülüyor

    https://www.healio.com/…estosterone-levels-observed
    https://academic.oup.com/…/article/92/1/196/2598434

    https://cdn-images-1.medium.com/…vx9sprdi1uduq.jpeg

    özetle evet eski erkekler daha çok erkek idi. bugün normal kabul edilen testosteron seviyesi, 30-40 sene önce "yetersiz" denerek tedavi ediliyordu.

    edit: oo nays debe. debeye layık bi entry olsun madem.

    dur az daha bilgi verelim.

    bakın mesela -

    20-34 yaş arası erkeklerin "grip strength" yani bir şeyi tutup sıkma gücü ölçüldüğünde, 1985'te 53 kg güç uygulayabildiği görülürken günümüzde bu ortalama 44kg.

    yaw sıkmayıversin ne olacak? diyeceksiniz ama sıkma gücü ve genel olarak sağlık arasında güzel bir korelasyon var. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18489802/ - 45 makaleye bakan meta-araştırma diyor ki ne kadar kuvvetli sıkarsan o kadar sağlıklısın, prematüre ölüm riskin düşük, ameliyat olursan komplikasyon olasılığı daha az vs. vs.

    ya da sperm sayısı - 17% daha düşük 1980lere kıyasla 2014te yapılan araştırmaya göre.

    bunların sebebi olarak ne gösteriliyor?

    işte orası karışık.

    obezite zaten bir faktör. ne kadar egzersiz, ne kadar rekabetçi spor (dota değil), ne kadar fiziksel efor, testosteron o kadar yükseliyor.
    bunun en büyük katkıda bulunanı ise yediklerimiz.
    özellikle 80lere gelirken kabul edilen kolesterol-kalp hastalığı arasındaki (gerçekte olmayan ve ancel keys isimli bir akademiğin hatalarla dolu 7 ülke araştırmasına dayanan) bağa dayalı diyet değişiklikleri ile azaltılan hayvansal gıdalar ve yerine konan basit karbohidratlar, şekerli gıdalar ve hidrojenize yağlar obeziteyi ve alakalı hastalıkları uçurdu.

    https://eathropology.files.wordpress.com/…giant.jpg

    konuyla ilgili daha önce yazmıştım (bkz: epidemiyoloji/@moresk)

    bu hakim görüş sebebiyle et yemenin sağlıksızlığına, vejeteryan beslenmenin sağlığına dair kampanyalar sebebiyle daha çok tüketilmeye başlayan soyalı ve mısırlı gıdaların tüketiminin artması obeziteye katkıda bulundu.
    konuyla alakalı biraz da (bkz: veganizm/@moresk) de yazmıştım.

    öte yandan beslenme bu işin tek suçlusu değil.

    zira şöyle bir bulgu var - testosteron seviyesi ortama göre tepki veren bir hormon.

    dışarıdaki insanlarla benzer bir diyetle beslenen erkek mahkumların testosteron seviyesinin yükseldiği görülüyor. rekabet, stres arttıkça hormonun arttığını düşünürsek, günümüzün sosyal kültürü bu tür davranışları "toxic" olarak belirlediği için erkeklerin testosteron hormonu salgılamasına gerek kalan durumlar da azalıyor. bunu iyi ya da kötü olarak değerlendirebiliriz tabi ki.

    öte yandan görece daha yüksek testosteron seviyesinin daha düşük kalp hastalığı riski ile ilişkisi var https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18040028/

    düşük testosteronun algı ile ilgili testlerde daha düşük performans gösterdiğine dair araştırma var
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9647934/
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/10523014/

    yine alakalı olarak alzheimer riskini artırmasıyla ilgili araştırma var :
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26154489/

    şu araştırmada da testosterone tedavisinden sonra düşen depresyon belirtilerine dair : https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc5209560/

    "ee ne yapacaz?"

    tedavilik durum olup olmadığını öğrenmek için test yaptırın.
    tedavi lazımsa zaten doktor yapar.

    dogal olarak artırmak için önce "aromatase ınhibition" kavramını öğrenin. bu mekanizma östrojen üretimini azaltan bir mekanizma. ilaçlarını yapıp kadınlara veriyorlar vs.

    bunu en cok yapan doğal yiyeceklerin başlıcaları kırmızı şarap, yeşil çay, kakao, kahve.

    kaslı olmak testosteronu artırıyor bunu demiştik.
    agır şeyler kaldırın. protein yiyin. kaslarınız büyüsün.

    d vitamini.
    güneşe çıkın, gerekirse yağlı fısfıs d vitamini takviyesi alın.
    şimdi burada önerilen miktar aslında düşük gibi
    https://www.mayoclinic.org/…le%20over%2070%20years.

    yetişkinler için 600 iu diyor

    ama testosteron yükselmesi açısından da bakan şu araştırmada 1 yıl boyunca 3000 iu alınmış.
    https://www.thieme-connect.com/…1055/s-0030-1269854

    özetle elinizi korkak alıştırmayın. zaten 1 fıs 1000 iu genelde. 3 tane bas bişey olmaz. zaten korona morona o açıdan da lazım.

  • kapitalizm genç olacak hal mi bıraktı efendiler! iyi ben bunlardan biri oldum da bi sorun neden! işten geliyorsun saat sekiz, zaten kafa olmuş bir milyon. saç baş dağılmış. o halde dışarı çıksan hasta mısın diyorlar. eve girince de uyku bastırıyor haliyle.

    bi güzel giyinip süslenip dışarı çıksan bi çıkışta 70-80 tl ben sana diyim. geç döneceksen taksiye binmek gerek. ne sıklıkla yapılabilir ki? tanışılan insanların yüzeyselliğinden sıkılmak konusu var. yüzeysellik yaşımızdan değil günümüzden kaynaklanıyor sonuçta.

    bir de gerçekten insanın içine sinmeyebiliyor. ye iç eğlen nereye kadar diyorsun. sorgulamak yaşlılara mı mahsus yani?

  • yine dış güçlerdir. yoksa, darbe günü bile kapanmayan interneti neden devlet kapasın ki canım? di mi güntekin?

  • not: debe olmus herkese teşekkür ederim.
    o kadar güzel yorumlar geldi ki anlatamam.
    uydudan yerini abiyi buldum. telefon da var. sizler de o insanları görmek isterseniz buyurun link

    çanakkale'deyiz.
    geçici işlerle falan para kazanıyoruz ev arkadaşımla. paramız bitmiş dolap bomboş ve günlerden cumartesi. aileler haftasonu nedeniyle para gönderemez kaldi ki hafta arası olsa da çok gönderebilecek durumda değiller . evde sise de az su kalmış ekmek olsa da yesek modundayiz. tüm çantalar cepler karıştırılıyor 1 ekmek parası olan 45 kurusu bulmak için. 15 kuruş çıktı...
    116 nin oradaki malazgirtli abinin simge ekmek fırınına gidip borçla ekmek isteyelim dedim yapacak bisi yok.
    utana sıkıla fırıncıya "abi 15 kuruşu simdi versek pazartesi kalani tamamlasak olur mu dedik"
    yüzümüze baktı "ne diyorsunuz kızlar siz" dedi.
    dediğimize diyecegimize pişman olduk ama laf ağızdan çıkmıştı bi kere.
    firinca abimiz güzel yüreğiyle bir poşete 2 ekmek, 2 simit birkaç pohca koydu. yarın pazar kahvaltısı için de erkenden gelin dedi. oyle paranız yokken utanmak sıkılmak yok gelin birlikte soframızda yer içeriz. paranız olunca ödersiniz demişti.
    simdi o abiyi düşünerek yazıyorum ve ağlıyorum.
    keşke gidebilsem yine içimde kaldı.
    ha bir de biz okuldayken komşumuz seyhan abla kaynanasindan gizlice evden cay , peynir falan koyar bir poşete, kapımıza asardi.
    her birine minnetimi iletiyorum, unutmadım yaptıklarınızı her daim sizleri anıyorum ve yolumuzdan devam etmeye çalışıyorum.

  • bundan 50 yıl önce de, 100 yıl önce de, 1000 yıl önce de, tıpkı bizim gibi insanlar hemen hemen bizimkine benzer bir hayat yaşadılar ve ölüp gittiler.

    onlar da hiç ölmeyecekmiş gibi para ve güç kavgası yapıyorlar, envai çeşit siyasi entrikalar çeviriyorlardı.

    milyonluk kitlelerin yarı tanrı addedip önünde diz çöktüğü imparatorlar vardı.

    hepsinin aileleri, akrabaları, çevreleri vardı.

    şimdi neredeler?

    hepsi toprak olup gittiler.

    bütün bunlardan bana kalan, veysel karani'den öğrendiğim şu ders oldu:

    -allah'ı biliyor musunuz?

    -evet

    -başkalarını bilmeseniz de olur.

    -allah sizi biliyor mu?

    -evet

    -başkaları bilmese de olur.

    madem dünyada her şey zamana yenik düşecek, her şeyi yel alıp gidecek, dünyaya lüzumundan fazla batmak anlamsızdır.

    ahiret hayatımız ve oradaki refahımız ise iman ve marifetullah derecesincedir.