hesabın var mı? giriş yap

  • - içkiyi içen, gazı yakan ödesin
    + o zaman toprak işleyenin, su da kullananın olsun?
    - hayır. mülk allahındır
    + siz şirketi kurmuşsunuz, size bir şey olmaz hacı

  • kendi dünyanı yarat konseptini en iyi şekilde bize sunan java sandbox oyun.

    oyunda her şey, blok adı verilen üç boyutlu küplerden ve 2 boyutlu kare partiküllerden oluşmaktadır. oyunun temel konsepti de zaten budur ve grafikler özellikle bu şekilde tasarlanmıştır. oyunun yapımcıları bir oyunun sadece grafiklerden ibaret olmadığı ve oynanabilir bir oyunun da çok satabileceğini kanıtlama çabasındadır.

    oyun başladığında sizin için rastgele yaratılmış bir haritanın rast gele bir yerine düşer ve bir şekilde hayatta kalmaya çabalarsınız. üç boyutlu olarak yaratılan bu haritada okyanuslar, kumsallar, ovalar, vadiler, yüksek dağlar küçük tepeler, ormanlar, mağaralar ve bir de cehennem bulunmaktadır. bütün bu coğrafya her şey küplerden oluşsa bile insana ne olduklarını hissettirecek kadar sevimli ve anlaşılır bir görünüme sahiptirler. küpten oluşan bir inek gördüğünüzde onun inek olduğunu anlarsınız.

    ilk başta sadece siz varsınızdır. ellerinizle ağaç keser toprak, kum veya kaya gibi etrafınızda bulabileceğiniz malzemeleri toplarsınız. topladığınız bu malzemeleri dilerseniz etrafa yerleştirip yeni yapılar oluşturabilir ya da crafting sistemiyle başka şeylere, örneğin aletlere dönüştürebilirsiniz.

    ilk gününüzü etrafınızı izleyerek ve keşfederek geçirirken kareden oluşan güneşin batmaya başladığını farkedersiniz. etraf kararmaya başlar. bir yandan güneş batarken diğer yandan ay yükselir. zifri karanlık olur, zar zor görmeye başlarsınız. böyle bir durumda eğer açık alandaysanız etrafta garip sesler de duymaya başlarsınız. evet her yeri öcüler, iskeletler, dev örümcekler, zombiler ve yanınıza gelip patlayan creeperlar kaplamıştır. hepsi size saldırmak için sizi ararlar.. oyundaki bu attraksiyon oyuncuyu kendine korunaklı bir yapı oluşturmaya zorlar. bu da oyunun asıl amacıdır. yavaş yavaş kendi dünyanızı yaratmaya başlarsınız. ilk yapmnanız gereken şey malzemeleri toplamak için aletler yapmaktır. odun kesersiniz bu kesilen ham odunları crafting penceresini kullanarak kalasa çevirisiniz. crafting sistemi bulduğunuz objeleri 2x2 ya da 3x3 lük bir kare düzende belirli şekillerde dizmeye dayalıdır. bu dizilimler çoğu zaman mantıklı olduğu için oyundaki bir çok nesneyi yaratmayı kendi kendinize bulursunuz. örneğin iki kalası üst üste dizerseniz bir odun çubuğunuz olur. iki çubuk üst üsteyken bunların üzerine bir de kalas koyarsanız bir küreğe sahip olursunuz ki toprağı kazmak için en ideal şey kürektir. ya da iki çubuğu üst üste dizip t oluşturacak şekilde üstüne kalasları yerleştirirseniz bir kazmaya sahip olursunuz. böylece taşları ve madenleri daha hızlı toplarsınız. kısacası arzu ettiğiniz nesnenin şeklini biraz mantık kullanarak buraya çizerseniz oyun size bunu verir.

    aletlerinizle etraftan topladığınız taş, kum, toprak ve odunla ilk evinizi inşaa edersiniz. kapalı bir alan sizi dışarıdaki öcülerden koruyacaktır. ancak kapalı alanlar için ışık sorunu halletmelisiniz. bunun için bir tahta çubuğun üstüne kömür yerleştirisiniz. kömür bulamadınız mı? taşlardan yaptığınız fırında odun yakarak, odun kömürü* elde edebilirsiniz... bu kömürlerle aynı fırında kum pişirirseniz cam* sahibi olabilirsiniz. böylece evinizden dışarıyı izleme şansınız olur. altı tane kalası ikili olarak üst üste dizip bir kapı yaptıktan sonra bunu evinizin girişine yerleştirebilirsiniz. böylece eve girip çıkmak için sürekli blokları yıkmanız gerekmez.

    gündüzleri inşaat işleri, ağaç kesme, yiyecek bulma, tarım yapma (ağaç, mantar, buğday, şeker kamışı, hatta iskelet, zombi, hatta ve hatta taş, kum) gibi işlerle uğraşırken geceleri toprağın derinliklerini kazarak inşaatlarınız, aletleriniz hatta makineleriniz * için değerli madenler bulmaya çabalarsınız.

    oyun içinde red stone adı verilen bir kaynak sayesinde elektrik benzeri bir akım ve güç kaynakları vasıtasıyla mantıksal devreler kurabilir, hesap makinesi bile inşaa edebilirsiniz. inşaat diyorum çünkü bloklardan oluşturacağınız hesap makinesi ancak dev bir yapı olur. youtubeda mine craft hakkında zibil gibi bulunan videolarda gece ve gündüzü ayırt edebilen bir sistemin inşaatını bile izlemiştim.

    ayrıca dünyanızın derinliklerinde ancak elmas bir kazmayla çıkarabileceğiniz bir maden ile cehennem'e * gidecek bir portal bile inşaa edebiliyorsunuz. cehennem her tarafı lavlar, yanan kayalar, öcüler ve mantarlardan oluşan tematik bir mekan. burada gerçek dünyada bulunmayan bir takım materyaller ve öcüler mevcut. örneğin cehennemden durmadan yanabilen bir kaya toplayabiliyorsunuz. böylelikle sürekli yanabilen ateş kaynaklarına sahip olabiliyorsunuz.

    survival veya creative adı verilen yakın zamanda da adventure da eklenecek olan farklı modlarda oyunu single player oynayabiliyorken, binlerce kişisel sunuculardan birine dahil olup başka insanlarla beraber de oynayabilirsiniz. oyunu oynayabilmek için halen beta olan sürümünü oyunun kendi sitesinden satın almanız gerekmekte. bir defaya mahsus verilecek bu ücret ile oyunun her versiyonunu ücretsiz update etmeniz mümkün.

    yukarıda tarif ettiğim mod survival mod olmakla beraber creative mod elinizde istediğiniz kaynaktan istediğiniz kadar bulundurabildiğiniz, etrafta uçarak en yaratıcı eserlerinizi inşaa ettiğiniz moddur. adventure modda ise standart bir adventure oyun gibi kendinizi çıkış yolları ararken ve bulabildiğiniz sınırlı kaynaklarla bulmacaları çözerken bulmanız planlanıyor.

    ayrıca oyun için üçüncü şahıslar sürekli yeni modlar ve texture paketleri çıkarmakta. bu tip modlar sayesinde oyunda uçabilen bloklar, maden kazıcı makineler yaratmak veya aya gitmek bile mümkün.

    ayrıca oyunun video ayarlarından 3d anaglyph ayarını açarsanız, oyunu cyan-magneta 3d anaglyph gözlükle üç boyutlu oynayabilirsiniz.

    not: bu tanım 1.8.1b versiyonundan sonra güncellenmemiştir.

  • hep gülesim geliyor lan... böyle o normal hallerini, o kayseri pastırması-erzincan tulumu-cağ kebabı-misis ayranı-adana şalgamı tadındaki konuşmalarını duyduğum "anneminen babamın" arkadaşlarımla tanışırken kibarlaşmasını, adeta bakingım sarayından yıllık izne çıkmış iki asilzade moduna geçmelerini gördükçe hep gülesim geliyor. aslında bu tavır, sanırım biraz evlada duyulan sevginin, biraz da tanışılan çocuğun ailesine "anne babası da çok kibar insanlar" şeklinde bir mesaj gönderme kaygısının sonucu. bir açıdan şaşırmamak gerek belki de: sonuçta yeni tanışılan insanlarla, hepimiz böyle bir "resmi" eda ile konuşuyoruz. mamafih, anne-babada bu "resmi" eda daha bi' komik duruyor gibi. yakından bakalım:

    aile içi yaşamdan gündelik bir kesit:

    - anne halı saha maçına gidecem, formam nerde?

    - cehennemin dibinde... yeteri bilirseniz yeterin galan. her işe ben koşuyorum, usandım be...

    - baba bende bozuk yok ya...para verir misin maç için?

    - anne hizmetçi, baba uşak.. yiyin pezevenkler yiyin...

    ***

    anne babanın arkadaşla tanışma seramonisinden bir kesit:

    - anne bakın bu enver...

    - merhaba enver, nasılsın canım? annenler nasıl? bizim canip hep bahsederdi senden, tanışmak bugüne kısmetmiş... ne içersin enverciğim? pastayla çay güzel olur diye düşündüm ama?

    - baba, enver'ler de beşiktaşlı ailece...

    - ooo demek öyle enver'ciğim? muazzam bir duygu olsa gerek...

    ***

    tamam, bu "muazzam bir duygu olsa gerek" kısmını salladım... ama anlayın işte, bunun gibi böyle gündelik hayatta size söylendiğine pek şahit olmadığınız kibarlık şahikası şeyler... ne bileyim lan, bana komik geliyor valla...

  • halam gece çalıştığım hastaneye kalp krizi geçirerek gelmişti.
    ben o gün nöbetçi olduğum için çok yorgundum ve çok üşüyordum, doktor odasındaki kanepede üzerime nevresim alıp biraz dinleneyim, demiştim. haberi alınca apar topar kalkıp acil girişinde babamı, kardeşimi, bilinci gitmiş, halamı karşıladım.

    acil anjioya aldık ve ne yazık ki ex oldu.
    sorumlum zaten nöbetin bitmesine az kaldığını bundan sonrasını idare edebileceğini benim eve gitmem gerektiğini söyledi. eve gittiğimde herkesin olduğu gruba atılmış bir mesaj gördüm. ben önce taziye mesajı atıldı, sandım. bir de ne göreyim: grubun en sevimsiz insanı dün gece dinlenirken halamın kalp krizi haberini alınca koşmak için üzerimden attığım nevresimin yerde dağınık bırakılmış fotoğrafını çekip “lütfen doktor odasını dağınık bırakmayalım.” diye paylaşmış.

    halamın ölmek üzere olduğunun haberini aldığımda nevresim katlamak aklıma gelmediği için kusura bakma, dedim. hem suçlu hem güçlü kahpe özür dilemek yerine ne dese beğenirsiniz?
    “ben senin özelinde demiyorum, daha önce de böyle oldu o yüzden hatırlatmak istedim.” dedi.

    ben bu çağın insanında iliğimle kemiğimle nefret ettim.