hesabın var mı? giriş yap

  • toplumsal kırılmalar başlıyor. baskıcı, sansürcü, millet iradesini gasp etmiş kişilerin sonunda böyle açıklamalarla karşılaşması kaçınılmazdır.
    sanıyorlar ki üst perdeden tek kendileri konuşabiliyor. köşeye sıkıştırdınız insanları ve bizim de zincirlerimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok!

  • kuyumcuda bekleyen güvenlik görevlisi kadar kıymetli bir sorumluluğu vardır maddi olarak normal. çoğunda alarm var ama pipet sokup gizli gizli bir kaç fırt çekip kaçan bile olabilir. öyle kıymetli. öyle pahalı.

  • kendi çocuğuna masadaki diğer çocuklardan daha fazla yemek koymak. ayıptır, günahtır. teyzem çok yapardı bunu acayip üzülürdüm küçükken. annem de tam tersini yapardı bana ve kardeşime daha az koyardı çok da farklı olmazdı ama biraz bile olsun kayırma durumu olmasın, gözden kaçmasın diye öyle yapardı herhalde. o zaman sevinirdim ama çocuk aklımla annem ne kadar da düşünceli falan diye. iki lokmanın derdinde değilmişim o insaniyetin derdindeymişim.

  • hem irademizi sınıyoruz diceksiniz, hem bir çift bacak görünce şeyinize sahip çıkamayacaksınız. bakma arkadaşım kızın bacaklarına, bakmak zorunda mısın yere bak pideye bak. irade sahibiysen bakmazsın o
    tarafa olur biter.

    edit: adam benim yazdıklarımı kapitalizme bağlamış. güler misin ağlar mısın. nefsini terbiye ediyorsan bakmayacaksın. oruçluyken " o bacakları kalçaları kimler çatır çutur yiyor " diye düşüneceksen ibadetinde samimi değilsin bir kere.
    ayrıca hem kadını 2. plana iticeksin, hemde " bizim çevremizde neden böyleleri yok " diye söyleneceksin.bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

  • profilimde ilişki durumu var olarak değişirse, profili şikayet edin. hesabım çalınmıştır.

  • ikinci bölüm olan vatka bölümünü izleyince beğenmemiştim. temposu düşük konusu güzel gelmemişti. bugün eşimle alışveriş yaparken bir tane kimono beğendim. denedim, üzerimde de güzel durdu ama kadın kimonusuymuş. almadık, aynı gün arkadaşlarla buluşunca eşim bu kimono beğenme olayını anlattı. vatka bölümünde yılmaz karakterinin yaşadıklarını neredeyse aynısını yaşadım. arkadaşlarım sağ olsun saatlerce dalga geçtiler. ya diyorum ezel giyiyor, kanka ezel ezel olduktan sonra giymeye başladı diyorlar. somer şef giyiyor diyorum, adamın adı bir kere somer istediğini giyebilir diyorlar. ben giyince niye böyle diyorsunuz illa ünlü mü olalım, adımızı mı değiştirelim. siz dönem faşistisiniz, makro moda içerisindeki mikro çığlıklar bunlar dedim ama saatlerce geçilen dalgalardan kurtulamadım. ilk izlediğimde beğenmediğim bölümü yaşayınca dedim ki bu dizi güzelmiş. bu da böyle bir anımdır.

    debedit: debeye gireceğini hiç beklemiyordum. buradan bana kadın kimonosunu yakıştırmayan biricik eşim, balım, seni çok seviyorum. ayrıca kimin ne giyip ne giymeyeceğinde kimone.

  • üretimi oldukça zahmetli olan, evlerimizde bileşik formatında nacl olarak yani "sofra tuzu" olarak bulundurduğumuz, oysa ki saf metal halinde nükleer tesislerin vazgeçilmesi olan bu elementin hikayesi ilginçtir. evet bir çoğu farkında olmasa da "sodyum" bir metaldir...

    peki sodyum üretimi neden zahmetlidir? sodyum (ve benzeri elementler diyerek genişletelim) doğada neden saf halde bulunmaz? hatta laboratuar ortamında oksijenin ve nemin olmadığı ortamda tutulmak zorundadır?

    sodyum, alkali metal sınıfında 1a grubunda su ve hava ile hızlı şekilde reaksiyona giren sünek bir elementtir. kimyada basit bir kural vardır, "kolay elektron verebilen metaller doğada saf halde bulunmaz." bu iyonlaşma enerjisiyle açıkanır, periyodik cetvelde sağdan sola, yukarıdan aşağıya inildikçe iyonalşma enerjisi azalır yani elementler kolay elektron verir. bu duruma en yatkın grup ise 1a'dır. (hatta 1a grubunda benzer yukarıdan aşağı inildikçe yeryüzünde bulunma ihtimallerinin de azaldığını görürüz. )

    konumuza geri dönelim. bu element oğada saf bulunmaz çünkü iyonlaşma enerjisi çok düşüktür. elektron alma isteği yüksek bir element gördüğü anda reaksiyon yapar. ne mutlu ki dünyada bunu gerçekleştirebilecek önemli bileşikler mevcut oksijen ve su molekülleri.

    --- spoiler ---
    bu zor metali nasıl üretiyoruz?
    --- spoiler ---
    bu metal genellikle tuz formatında (nacl) bileşik halinde yeryüzünde %2,8 oranında bulunur. üretimi elektroliz hücresinde gerçekleşir, popüler metaller gibi ergitilerek üretilemez çünkü kloru sodyum elementi bileşiğinden kopartabileceğiniz affinitesi daha yüksek bir element yok gibidir, olanlar da pratik değildir çünkü kendileri de doğada çok az miktarda bulunurlar.

    kısacası üretimi elektroliz ile kendi tuzunda gerçekleşir fakat tuzun ergime sıcaklığı 800°c olduğu için ve sodyum 882.9 °c kaynadığı için üretim esnasında ciddi bir sis yaratır. bu sebeple ergime sıcaklığı düşürülmelidir. bu amaçla cacl2 tuzu da sisteme eklenir ve ergime sıcaklığı 600°c düşürülür, böylece hem sisle sodyum kaybı engellenmiş hem de enerjiden kazanç yaratılmış olunur.

    sodyum her durumda kalsiyumdan daha kolay elektron verdiği için katotta toplanır. dışarıya ise cl2 gazı (klor gazı) verilir, bu gaz tehlikelidir ve bacadan toplanarak asit yapımı için değerlendirilebilir. toplanan sodyum sıvı haldedir ve oksitlenmemesi için hava ve nem ile teması olmamalıdır.

    --- spoiler ---
    nerede kullanılır?
    --- spoiler ---
    öğrendiklerimizden şu sonucu çıkartabiliriz. sodyum açık atmosferde hızlıca reaksiyona girerek yanar. demek ki günlük kullanımda bir yeri yoktur, hatta benzer özellikte lityum, potasyum vb. 1a ve 2a grubu elementlerin de aynı sebepten yok denecek kadar azdır.

    sodyumun en önemli kullanım alanı nükleer reaktörlerdir. "sodium-cooled fast reactor (sfr)", yani sodyum soğutmalı hızlı reaktörlerde soğutma elemanı olarak kullanır. tabii ki bunun yapılabilmesi için oksijen ve havadan uzak kapalı bir devrede olması gerekmektedir.

    geçmişte bu reaktörlerde su kullanılırdı fakat suyun bazı negatif tarafları mevcuttu. suyun 100 °c üstünde kaynadığını görüyoruz. aynı zamanda güçlü bir "nötron yavaşlatıcıdır." suyun kimyasal yapısındaki hidrojen hafif bir elementtir ve çarpışma esnasında nötronla etkileşime geçer. kısacası çarpışmaları yavaşlatır ve verimi düşürür. oysa ki sodyum'un böyle bir problemi yoktur. (fast reactor ismi buradan gelmektedir.)

    oysa ki sodyum metalinin özkütlesi sudan bile düşüktür (0.971 suyun üstünde yüzer), bu daha az hacim kaplamasını sağlar. ergime noktası 97,81°c, kaynama noktası 882,3 °c'dir ve ısıyı çok iyi iletir. çalışma aralığı suya göre geniştir. su, sodyuma göre yüksek ısıyı üstünde taşıyabilse de 100°c kaynar ve sodyumun ısı iletimi daha iyidir. su basınçlı kullanılması gerekirken sodyumda bu ihtiyaca gerek yoktur. sodyum, çelik reaktörü korozyona uğratmaz ve elektriksel olarak iletken olması sebebiyle elektromanyetik pompalar tarafından pompalanabilir.

    bu sebeplerle kolaylıkla suyada göre daha yüksek miktarda ısıyı kullanılabilir hale getirebilir. örneğin su soğutmalı sistemler de nükleer reaktör 100 mw/m3 güç üretilebilirken, sodyum soğutmalı sistemde 3 katına ulaşabilmektedir. şurada ısı değiştiricinin ısıyı ve buharı sistemden alarak nasıl elektrik enerjisine çevirdiği üstüne dair görsel bir gösterim mevcut:
    ref: http://large.stanford.edu/…/rojas1/images/f1big.jpg

    bazen bu ergiyiğe özellikleri benzer olan hemen atında bulunan potasyum da katılıp alaşım yapılabilmektedir. %22 civarı sodyum katıldığında oluşan ürün ötektik olur ve ergime sıcaklığı yaklaşık -15°c'lara düşer. amacımız zaten sıvı ürün elde etmek olduğu için işimize gelir.
    na-k faz diyagram

    sodyumun ısı değiştirici olarak kullanılmasında 2 temel problem vardır. 1.si nötronla nükleer karakter kazanabilir ve 15 sa yarılanma ömrüne sahip olur. hava ile temas ederse hali hazırda soğutmaya çalıştığımız reaktörde yanıcı bir reaksiyon verir ve bu da büyük bir tehlikedir.

    görüldüğü gibi sodyum dediğimiz metal kendi başına bir hikayeler bütünüdür.

    kaynaklar
    1] https://www.britannica.com/science/sodium
    2] http://www.dynamicscience.com.au/…dox/downscell.htm
    3] http://large.stanford.edu/…urses/2018/ph241/rojas1/
    4] https://en.wikipedia.org/…odium-cooled_fast_reactor

  • ramiz dayının gençliğini canlandıran abimiz oyunculuk konusunda beni büyülemiştir. hiçbir türk dizisinde bir kabadayı karakteri bu kadar iyi oynanmamıştı zannımca. kendisini izledikçe canım ihaleye fesat karıştırmak veya çıkar amaçlı suç örgütü kurmak istiyor.

  • haklı bulduğum serzeniştir…

    burada ahlaki ve etik olarak şöyle bir haklılık var.
    “öz anne çocuğu istiyorum demiyor” yani o gün olduğu gibi bugün de sorumluluktan kaçıyor ve buna rağmen çocuğun hayatında aktif olarak yer almayı talep ediyor. yani bir anlamda çocuğuna onu çok seven bakıcılar tutmuş gibi davranıyor.

    dolayısıyla çocuğunu geri istemeyen ama annesi olarak kalmak isteyen bu kadın haksızdır.