hesabın var mı? giriş yap

  • mükemmel sırada nafaka var. bu konuyu da çözdük mü tertemiz oluruz.

    edit: geçin bunları sayın kadınlar, kimseye düşmanlık yok herkes eşit.

    edit 2 : kadınların linç girişimi devam ediyor mesaj kutumu şişirmenizin hiç manası yok, boşuna kendinizi kasmayın. çocuğa biz bakarız, nafakaya gerek yok. haydi ikileyin , az biraz ayaklarınız üstünde durun kezbanlar.

    edit 3: mesaj kutum hakaret dolu, işte siz bu kadarsınız, yaprağı yerken kırt kırt sapına gelince meeeee. bundan öteye geçemeyeceksiniz, size gülüyorum ama ağzım ile değil.

    edit 4: burada sayın kadınlar diye mevzuya girmişiz, uvv hakaretin biri bin para , gelen elinde satır ile atlamış mesaj kutuma. sakin olun hakarete mahal yok , paranızı almaya devam edeceksiniz siz. tamam hadi güldük eğlendik dağılın.

  • temel akciğer kanseri olmus. doktorlar iki aydan daha fazla yaşaman mucize olur demisler ve ümitsiz oldugu icin tedaviye de son vermisler.
    ölecegini anlayan temel , butun eşiyle dostuyla helalleşmeye karar vermis. fakat bizim temel gördüğü herkese kendisinin aids hastaligina yakalandigini ve iki ay içinde öleceğini anlatıyor ve haklarını helal etmerini istiyormuş. tabii bunu duyanlar temel'e helallik veriyorlarmiş ama bir yandan da elini bile son bir defa sıkıp, kucaklaşmaktan kaçınıyorlarmış.
    temel'in en iyi arkadaşi dursun temel'in bu yaptığını duyunca sormuş:
    - yav temel, anladık sen kanser oldun ölecen, neden millete aıds oldum diyon, bak herkesi bir korku sardı, demiş.
    temel;
    - yav tursun, öyle de ölecez böyle de ölecez, bari kariyi sağlama alalim dedim.

  • en ufak mevzuda arabadan silah-bıçak-sopa (duruma göre) ile inenlere denk gelse topuklayacak olan ama sürücünün bayan olduğunu görünce artislik yapma gereği duyan motorcunun videosudur.

  • tek yönde çalışan tren vagonlarıyla gidilen ama dönülemeyen bir yer. 250.000'den fazla çin ve rusun yaşamını kaybettiği, bir esirin bile sağ çıkmadığı ölüm kampı.
    abd ve japonya'nın 2. dünya savaşı sonrasında dünyayı yeniden paylaşmalarının anahtarı burası. vietnam'da kullanılan biyolojik silah bilgisinin nereden edinildiğinin açıklaması. bitmek bilmeyen japon emperyalizminin ve militarizminin son noktası. artık bu kadar açıktan yapamıyorlar çok şükür.

    birim 731 ve nanking katliamı'na, asya'nın auschwitz'i demek haksızlık oluyor biraz. bu insanların hiç lobisi olmadı, zengin değiller. kampları kuranlar hiç yargılanmadı. yaşananları anlatan bir history channel belgeselinden başka hiç filmleri olmadı. japonlar bu tarihsel suçun bedelini maddi-manevi hiç ödemedi, hiç kabul etmedi. hiroşima ile nagazaki'ye atılan atom bombalarının gölgesinde kaldı.

  • sözlügün gercek bir kutsal bilgi kaynagi oldugu eski günlerin anisina basligi ciddiye alip, geyik muhabbeti aksine bilgi verme amacli olarak asagidaki aciklamayi giriyorum:

    1. uluslararasi sivil havacilik kurumu ucak motorlarinin kücük boy kuslari zarar görmeden "yutabilmesini", büyük boy kuslarin carpmasi durumunda ise en azindan "patlamamasi" stardardini zorunlu tutmus. yani kus carpmasi durumunda bir motora gelebilecek en büyük hasarin motorun kullanim disi kalmasi standardi getirilmis.

    2. ucak motorlarinin önüne tel kafes gerilmesi konusu gündeme gelmis ama bir dizi arastirmadan sonra bundan vazgecilmis. nedenleri ise:
    - o hizda ucmakta olan bir ucaga carpan bir kusu engelleyecek gücte bir kafesin cok agir olacagindan dolayi cok fazla yakit israfina sebep olacagi
    - motora hava girisini önemli ölcüde engelleyecegi (ben hoparlör tasarimiyla ugrastigim icin hoparlör önündeki izgaralarin hoparlörden itilen havanin ortalama %40'ini engelledigini biliyorum, dolayisiyla bu tür bir izgaranin hava emilimini hatiri sayilir oranda düsürmesi benim icin sürpriz degil)

    3. bazi havaalanlarinda kullanilan, kuslari kacirtici ses frekans vb yayin imkani olmasi

    4. gelismis radar ve audio teleskop teknolojilerinin de kus sürülerini tespit etmekte etkili olmasi

    orijinal kaynak icin buradan.

    bu linkte de 1960'li yillardan bu yana kus carpmasinin neden oldugu toplam 7 ucak kazasi rapor edilmis ki diger kaza sebeplerine göre pek kayda deger bir rakam degil.

  • şanslı piçin tekidir. bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. ne ağlaması lan? ühü.

  • bu lafi kim nereden konu$ma dilimize soktuysa helali ho$ olsun.

    tarti$ma esnasinda bir ansiklopedi dolusu bilgi koyarsiniz ortaya.kar$inizdaki tek cümlede olayi bitirir ; demagoci yapma.

    - ....ergenekon destani demirci kawa destaniyla benzerlik ta$iyip türk ve farsi kültürlerinin aslinda ortak men$eeli oldugunu kanitlamakla beraber,mezopotamya'da da ortak ya$amin izleri ....
    - hocam demagoji yapiyosun.

  • sen kalkıp adı uludere olan yere, sanki orası farklı bir ülkenin toprağıymış gibi roboski de, kabul edilsin. sonra sen kalk orası farklı bir ülkenin toprağıymış gibi "tc askeri buradan geçemez de", onun da kabul edilmesini bekle.

    ya kalkıp oradaki askere saldırmayacaksın, ya da saldırınca ve asker karşılık verince ağlamayacaksın.

  • çanakkale savaşı süresince mustafa kemal ile liman von sanders arasında, savaşın gidişatı ve genel yönetimi bakımından esaslı görüş ayrılıkları olmuştur. von sanders - bir alman olarak, doğal biçimde kendi ülkesinin çıkarlarını düşünmüş ve - ingilizleri mümkün olduğunca çanakkale'ye yığıp, dikkatlerini batı cephesinden uzaklaştırmaya, güçlerini bölmeye yönelik bir strateji izlemişken; mustafa kemal, hemen her koşulda düşmanı hızla ve temelli yok etmeyi ön plana almıştır.
    bunun en tipik bir örneği, ingilizlerin karaya çıkarma yaptıkları 25 nisan 1915 günü yaşananlardır. von sanders muhteşem (!) bir öngörü ile ingilizlerin saros körfezinden çıkarma yapacağını düşünüp, ona göre bir savunma planı yapmıştır. mustafa kemal ise ingilizlerin çıkarma yapacağı yeri mutlak bir doğrulukla öngörmüş ve tarihe o meşhur "süngü tak!" talimatını vererek geçtiği gün yaşanmıştır.
    son olarak, von sanders'in o sırada hala saros körfezi çevresinde dolaşıp durduğunu, oysa asıl ingiliz çıkarma birliklerinin çoktan çıkarmaya başladıklarını söylemekten ben utanıyorum da şu günlerde bile bir yerden kıvırıp, atatürk'e laf atacak adamlar utanmıyor diyerek işbu entryime son veriyorum.

  • doris payne, dünyanın dört bir yanındaki lüks mağazalardan mücevher çalarak onlarca yıllık kariyeriyle uluslararası ilgi toplayan, kötü şöhretli bir amerikalı mücevher hırsızıdır.

    10 ekim 1930'da dünyaya gelen doris payne, ayrıntılı kılık değiştirmeleri, hızlı el çabukluğu ve mağaza çalışanlarını etkileme yeteneği ile tanındı.

    payne'in suç faaliyetleri, 1950'lerden başlayarak birkaç on yıla yayıldı. genellikle pahalı mücevherler satın almakla ilgilenen zengin bir müşteri gibi davranarak çeşitli ülkelerdeki lüks mücevher mağazalarını hedef aldı. daha sonra, değerli eşyaları kopyalarıyla değiştirmek veya çalıntı mücevherlerle mağazadan çıkmak için becerilerini kullanırdı.

    payne, suç kariyeri boyunca birçok kez tutuklandı, ancak insanları manipüle etme ve etkileme becerisi nedeniyle sık sık önemli hapis cezalarından kaçmayı başardı. hikayesi medyanın ilgisini çekti ve 2013'te yayınlanan "doris payne'in hayatı ve suçları" adlı bir belgesel filme bile konu oldu.

    suç geçmişine rağmen, payne'in hikayesi, sorunlu geçmişi ve hayatında karşılaştığı zorluklar nedeniyle de bir miktar sempati uyandırdı. cüreti ve kurnazlığı göz önüne alındığında, bazı insanlar onu bir tür anti-kahraman olarak görüyordu.

    doris payne'in hayatı ve suç faaliyetleri kitaplara, belgesellere ve medyaya konu oldu, bu da onu soygunlar ve suç istismarları alanında biraz efsanevi bir figür haline getirdi.

    son olarak 2017'de atlanta walmart'tan 86 dolar değerinde yiyecek ve elektronik eşya çaldığı iddiasıyla tutuklanan doris payne, şu anda 92 yaşında ve atlanta'da kiralık bir çatı katında tek başına yaşıyor.

    nypost

  • "bayan lan o.ç" diyen bir dallama içerir.
    yalakalık yapacak ya kadına, bayan olunca vurup kaçması normal tabi.

  • işte ben buna tahammül edemiyorum arkadaş.

    gururuma dokunuyor
    oturduğum yerde terliyorum, elim ayağım titriyor, hırslanıyorum.

    bu nasıl bir cehalet,
    bu nasıl densizlik,
    bunlar nasıl insanlar birader.

    hayır bir iki örnek olsa diyeceğim ağzlarından kaçtı cahiller, konuşmayı bilmiyorlar.
    ne takla attırmaya çalışanı bitti, ne hasta genç kızın eline para sıkıştırmaları bitti, ne aşağılamaları bitti.

    "gözlerin görmüyor sana iş vermişiz" cümlesi hala havada yankılanıyor yeniden saçmalıyorsunuz.
    bir durun lan.

    bunların onurdan gurudan anladığı makamdır mevkidir.
    haysiyetinze tüküreyim emi.

    birinin çıkıp bu ağız ishali olmuş insanlara halkın efendileri olmadığını haykırması lazım artık. tüm devlet mercileri halkın ortak ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla halk tarafından finanse edilen mevkilerdir. o koltuklarda oturanların haddini bilmesi gerektiği aşikardır.

    bu halk tebaa değil, tiranlığınıza sokturtmayın.