hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    11pound ödüyorum aylık. 131 lira iyi bence.
    --- spoiler ---

    su tipler bitmiyor ya. sanki ingilterede turk parasi kazaniyor da 131 tl iyi diyor. o kadar sinirli bir algisi var ki adamin...

    ulan ben $15 dolar veriyorum amerikada. ama ben dolar kazaniyorum. 15 dolari ayda elime gecen paraya oranlarsam 0.0015 cikiyor.

    simdi bu hesaba gore turkiyede kimin eline net 87 bin tl geciyor ayda ve sen buna iyi para diyorsun ? ( 131/0.0015 = 87000)

  • sadece motor bloğu üretemediğimizden dolayı motor üretemiyoruz demek doğru olmaz. motor bloğu dediğiniz şey bundan 100 yıl önce de üretiyordu... yani bir motor bloğu üretmek türkiye için atla deve değil. en azından türkiyede bunu yapabilecek çok iyi firmalar olduğunu biliyorum. motor bloğu maliyetleri elbette yüksektir ona lafım yok, bu şimdilik cepte dursun...

    asıl problem ülkede henüz adam akıllı teknoloji üretimi olmaması. global pazarda olan teknolojiler çok ileride ve patentli teknolojiler. yani öyle ferrari motorunu alayım, kopyalayıp üreteyim yapamıyorsunuz.

    şimdi bu noktada arge devreye giriyor. senin global pazara bir ürün çıkartabilmen için global pazarda bir rekabet gücün olması gerekiyor. bunun için de arge/teknoloji yatırımı yapman gerekiyor. fakat gel gelelim hesap kitap yaptığında astarı yüzünden pahalıya geliyor.

    milyarlarca dolarlık yatırımdan bahsediyorum. siz bu motoru ürettiğinizde belirli bir rekabet ortamına girecek ve bu ortamda satış yapmak zorunda kalacaksınız. yani eğer piyasadan kötü motor üretirseniz satamazsınız. iyi motor üretmek için de sizin çok ama çok ciddi teknoloji yatırımlarınızın olması gerekiyor. satışlarda kar yapmak için de sadece türkiye pazarına güvenemezsiniz. keza yapacağınız yatarımların maliyetlerini sadece türkiye pazarından çıkartmanız da mümkün değildir.

    mesela vw gurubu çift kavrama olarak bildiğimiz dsg şanzımanının argesini ve üretimini yapabilmek için fabrikalar yapıyor. sadece şanzımanı daha da geliştirebilmek için yüzlerce mühendis binlerce eleman çalıştırıyor.

    diğer yandan dünyanın en iyi otomobil markası olan mercedes bazı modelleri için motoru renodan alıyor... şimdi mercedes motor bloğu mu üretemiyor? mercedes arge mi yapamıyor? hayır olay tamamen arge ve üretim maliyetleri ile ilgili.

    global pazar diye birşey vardır. bu pazarda amerikayı baştan keşfetmenin pek bir anlamı yoktur. mercedes biliyor ki reno motoru sağlam, ucuz ve uzun ömürlüdür. mercedes markası için gerekli özelliklerde ve marka için yeterlilik testlerinden geçmiştir. ihtiyaçları olan motorları direk olarak renodan almak bu firmanın milyonlarca (belki milyarlarca) dolar kar yapmasını sağlıyor. adamlar bu paranın büyük bölümünü de gene argeye yatırmaktadır.

    bu durumda ne oluyor?

    1- mercedes kar yapıp, argesine yatırım yaparak gelecekte daha iyi motor üretecek ve bunu satıp kar edecek
    2- reno argesine milyarlarca dolar yatırdığı motorunu satıp para kazanacak, kazandığı parayla iyi bir motor yapmak için mercedes gibi arge yapacak.

    sen türkiye'de motor üretecek, sadece türkiye'deki belirli bir kesime bu motoru satacak olduğundan dolayı motor üretemiyorsun. çünkü bu işe girişecek iş adamları piyasayı benden senden daha iyi biliyor.

    yukarıda verdiğim örneklere bakarsanız reno da mercedes de win-to-win durumdadır. ikisi de her şekilde kazanıyor. peki biz? teknoloji üretemediğimiz ve belki on yıllar boyunca karşılıksız yatırım yapmaya bütçe ayıramadığımızdan dolayı yıllar boyunca sadece kaybeden taraf olduk.

    ayrıca motor üretmek için arge yapmak demek, eş zamanlı olarak yüzlerce parçanın ayrı ayrı geliştirmesini sağlamak demektir. vidasından somununa yüzlerce belki binlerce parçadan bahsediyorum. parası bir kenara böyle bir yapıyı oluşturmak ve geliştirmek bile yıllar süren mühendislik çalışmalarına ihtiyaç duyar.

    mesela yerli otomobil geliyor diyorlar... evet üretimi yerli olacak doğrudur. fakat bizim ürettiğimiz teknolojilerle değil. mesela bakın 2005 model saab markasının patenti için 40 milyon euro verildi. link

    buradaki husus yanlış anlaşılmasın. teknoloji patenti satınalmak kötü birşey değil. fakat 2005 yılında dünya genelinde az satılan bir aracı ülkenin sermayesi ile üretmek ne kadar karlı olur, kaç adet satabilirsin? artık neredeyse radar sistemlerinin bile standart olduğu bir global pazarda içinde eski teknoloji bulunan bir aracı kim almak ister...

    motor üretiminde problemi çıkartan şey motor bloğu filan değil. problem ülkenin gelen ve giden siyasi iktidarları da değil. problem ülke olarak global pazara sunacak bir teknoloji üretemiyor oluşumuz. ülke olarak teknoloji üretiminde çok geride kaldık. bunun da tek çaresi gökdelenlere yatırılan, koca şehirleri taş yığını haline getirmek için harcanan paraların bir kısmının teknoloji üretimine harcanması gerekliliğidir.

  • benim. sanırım 7-8 yıldır aktif olarak kredi kartı kullanıyorum, borcumun tamamını ödemediğim bir ay bile olmadı. umarım böyle de devam eder. sloganımız şu, olmayan paranı harcama. bu kadar basit.

  • bilinçli bir halde "tamam bitti" denilen bir an değildir. yavaş yavaş gerçeklerin görülmesiyle oluşur. an değil, süreçtir.

    yıllar sonra edit: ne kadar zaman geçerse geçsin bitiyor emin olun. süreç bazen uzasa da sonu var, inanın.

  • üç arkadas tren istasyonuna gitmisler. içlerinden biri giseye
    yaklasip bilet almis ve trenin kalkmasina ne kadar zaman oldugunu
    sormus.

    - bir saat on bes dakika... arkadaslarına dönmüs:
    - daha çok var, hadi gidip su karsıkı kafede çay içelim... oradan
    buradan derken laf lafı açmis... birden
    tren düdügüyle kendilerine gelmisler.
    kosarak disari firlamislar ama, nafile... tren kaçmis..
    sormuslar:
    - sonraki tren ne zaman?
    - bir buçuk saat sonra... yine dönmüsler kafeye. yine çay, yine laf
    ve derken yine düdük sesi...
    kosmuslar ama bu defa da treni kaçirmislar.
    bir saat sonra bir tren daha varmis. dönmüsler kafeye...
    ama bu kez uyanik duruyorlar.
    trenin sesini duyar duymaz kalkmislar ve kosmaya baslamislar.
    içlerinden ikisi; biri bir vagona, digeri baska vagona zar zor
    yetismis...
    üçüncü ise geride kalmis ve yetisememis...
    bir süre dövündükten sonra baslamis katila katila gülmeye.
    durumu gören istasyon memuru dayanamayip sormus:
    - hem treni kaçirdin hem gülüyorsun!
    - nasil gülmeyeyim!... onlar beni ugurlamaya gelmisti...

  • bi keresinde kendi cep telefonumun üzerine yatmışım tabi farketmemişim, o da son aranan numara olan evin numarasını aramış, gittim açtım ev telefonunu hiç ses gelmedi ben de sapıktır diyip bi güzel küfrettim, sonra girsin ibneye diye telefonu açık bıraktım unutmuşum öle, yarım saat sonra bi arkadaşı cep telefonundan aramak için telefona baktığımda acı gerçeği öğrendim kendimden tiskindim...

    edit: yeni nesile açıklama yapma gereği hasıl olmuş. o yıllarda telefonlar tuşlu ve cep telefonundan ev telefonunu aramanın dakikası bir kaç milyon. öyle paket maket de alamıyorsun.

  • başlık: otobüsle eve giderken daha önce

    "yapmadığım bişey yaptım ve sessiz bi şekilde osurdum. ortama yayılan kokunun farkındaydım ama kimse benim yaptığımı bilmiyordu. kulaklıklarımı taktım ve çevreyi süzdüm. yüzü ekşiyen kızlar, suçu birbirine atan liseliler, eşarbıyla ağzını kapatan teyzeler...
    bir anda popüler olmuştu osuruğum ve ıkınarak bi tane daha çıkardım. cam açanlar, daha çok rüzgar gelsin diye gaza basan şoför, nefesini tutmaktan mosmor olmuş bi kaç amca...
    en sonunda bu zevki katlamak istedim ve allaaaaahhhhh nidalarıyla koltuğa sıçtım." (yarim altin)

    -------------------------------

    evet piçler yine sandalyeden düşürdünüz.