ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sevgili bulamama sebepleri
-
zincir'in disinda olmak. soyle anlatayim;
simdi nasil oluyo da oluyo bilmiyorum ama sevgilisi olan insanlarin hep sevgilisi oluyor. yalniz olmuyorlar pek. bu insanlarin daha once de sevgilileri vardi, simdi de var, gelecekte de olacak. artik kendi aralarinda tarikatlar mi, yoksa baska bir sey mi bilmiyorum. iste siz de bu insanlarin olusturdugu bu zincire girdiniz girdiniz, yoksa omru billah sap gibi kalirsiniz. yalniz o zincire bir kere girdikten sonra olay guzel. buzlu bademler, hellolar mellolar eksik olmaz (burada sampanya patlama sesi hayal edilecek, bir de zengin adam kahkasi)
wuhan canlı hayvan pazarı
-
o kediyi o kafesten çıkardı, diğer elinde sopa vardı büyük olasılıkla sopayla kafasına vurarak öldürecek. ulan biz de türkiye'de kediyi tekmeleyenleri linç ediyoruz. biz baya baya iyi bir milletiz lan!
macrocenter
-
siteleri üzerinden cuma günü akşam saatlerinde herhangi bir mağazalarında guinness bira satılıp satılmadığını sordum. cumartesi günü öğle saatlerinde arandım; mağazalarından birinin yetkilisi ürünün ne yazık ki herhangi bir macrocenter'da satılmadığını, migros stoklarını da kontrol ettiğini ve onlarda da bulunmadığını iletti. sonrasında ise ürünün türkiye'deki dağıtıcısıyla (tuborg) görüştüğünü, bu ürünün firma tarafından şişe ya da kutu formunda ithal edilmediği, sadece publarda satılmak üzere buna uygun şekilde getirildiği bilgisini aldığını iletti. üstüne de yine tuborg'dan aldığı bilgiye göre kutu, şişe guinness satışının 2014 sonuna doğru ya da 2015 başında başlayacağını söyledi.
açıkçası "maalesef yok" şeklinde bir mail geri dönüşü bile benim için yeterliyken yukarıdaki cevabı almış olmak fazlasıyla sevindirdi. buna direkt müşteri memnuniyeti bile diyemiyorum zira ortada bir satıcı-müşteri ilişkisi de kurulmuş değil. dolayısıyla "potansiyel" müşteri memnuniyeti konusunu ciddiye almaktalar diyebiliyorum, bugün bunu gördüm.
dünyanın çocuk yapmayı bırakması
-
böyle giderse dünya 1000 yil sonra suriyelilerden olusacak.
hazal kaya'nın fotoğrafına yapılan yorumlar
-
fotoğrafa bakınca ben tatlı bir anne adayı görüyorum ama bu çük kafalı çomarlara göre orasını burasını açmış bir kadın.
biri de şey demiş “bunu normalleştiremezsiniz” senin dünyaya gelmen anormal ulan beyin ölümü, hamileliği göstermek değil. sapıklar.
evlenilmeyecek erkekler listesi
-
sebebi her ne olursa olsun, açık ve net söylüyorum her ne olursa olsun, size şiddet uygulayan erkekler.
seneler evvel üniversite hazırlık yıllarımda, bir sınıf arkadaşıma sevgilisi olan erkek şiddet uygulamış, arkadaşım ağlıyor. olayı şans eseri, ders veren kadın hocamız görmüş:
hoca: kızım arada sana vuran çocuk kimdi?
arkadaş: erkek arkadaşım hocam.
h: gel benimle, hakkında şikayetçi olalım.
a: olmayalım hocam, aslında oyle biri değil. bir anlık sinirle yaptı.
h: bu işin bir anlık siniri olmaz evladım. bir anlık sinirle annesini de dövüyor muymuş?
a: ben biraz da üstüne çok gittim, beni çok sevdiği için böyle oldu.
h: yavrum saçmalama. sevgiliyken sana vuran kişi, yarın evlendiğinde "bir anlık sinirle" seni öldürür de.
a: hocam şöyle hocam böyle...
h: bak herkesin ortasında söylüyorum, bu çocuktan ayrılmazsan yemin ederim seni geçirmeyeceğim. git istediğin yere şikayet et. burası sadece ingilizce hazırlık değil. ben kendimi sizi üniversiteye hazırlayan bir mentor olarak görüyorum. bu dediklerin üniversite havasını solumuş bir kadına asla yakışmaz. sebebi ne olursa olsun şiddetin bahanesi olamaz.
sonraki 3 ay boyunca hocamız o kıza resmen terapi yaptı, fikirlerini değiştirdi ve sorunsuz ayrılmasını sağladı. gerçekten bir ingilizce öğretmeni oturdu bir dönem bununla uğraştı. belki de olası bir mutsuz evliliği ya da hatta kadın cinayetini engelledi.
35 yaşında olmak
-
insan 10'lu yaşlarda o günlere gelebileceğini hiç düşünmüyor. "yok artık, ben de mi?" diyor. tıpkı kendini ölümsüz sandığı gibi. 30'a yaklaştıkça ciddileşiyor. sanki 30 olunca hayat birden değişecek. sen evde otururken bir anda kendini başka bir yerde, başka bir hayat yaşarken bulacaksın, gibi geliyor. o kadar saçma 30 yaştan beklentiler. ne olacak 29'da neysen 30'da da osun. hatta aynı çizgide devam edersen 35 de 40 da hepsinde aynısın.
değişen şeyler de var tabi. insana, hayata bakış değişiyor ilk başta. önceliği kendine verir oluyorsun. bekarsan eğer, kendi isteklerin diğerlerininkinden önce gelmeye başlıyor. bencilleşiyorsun. evliysen eğer, sorgulamaya başlıyorsun yaşadığın hayatı. "mutlu muyum? " diye sormaya başlıyorsun. kendinle daha çok bir şeyler yapmak istiyorsun. kendine zaman ayırmak, kendinle vakit geçirmek. gördüğün ölümler, hastalıklar seni daha çok istediğin gibi yaşamaya teşvik ediyor. cesaret edemediğin şeylere cesaret ediyorsun, ertelediğin şeyleri yapıyorsun. anlıyorsun çünkü, fırsatının bir daha olamayabileceğini. gerçeklerle yüzleşiyorsun en çok da.
en güzel hediyesi ise senelerdir biriktirdiğin insanlar oluyor. anne babana eskisi gibi kızamıyorsun. daha ne kadar seninle olacaklarını kestiremiyorsun. hayatın gerçekleri kayıplarla daha da yüzleştiriyor insanı. kimsenin ölümsüz olmadığını iyice fark ediyorsun. eskiden boş kalsın diye uğraştığın evinde ses arar oluyorsun.
36 oldum bu sene. ne zaman ölürüm, ne kadar daha yaşarım bilmiyorum. ama bildiğim, bir gün güneş yine doğacak ama ben o gün göremeyeceğim. her an, her dakika keyifle yaşamayı seçmek için bir sebebim var. yaşamak güzel, sırf güneşin doğduğunu görebilmek için bile.
muzlu süt içeceklere tavsiyeler
15 temmuz demokrasi ve milli birlik günü
-
bir ülkenin göz göre göre içine sürüklendiği rezilliğin bayram olarak kutlandığı gün. şahsım olarak ben, tiyatrolar günü olarak kutluyorum.