hesabın var mı? giriş yap

  • dünya bu adamla dalga geçenlerden sistematik olarak temizlense inanın çok daha güzel bir yer olur.
    ha yoldaşını kaybetmiş, ha ekmek teknesini, iki durumda da -ki muhtemelen bu iki durum bir aradaydı-, çok sızlattı içimi. siz hiç süt satarak bir aile geçindirmeyi denediniz mi? ben denemedim, lakin bir hayvana, bir bitkiye saygı duymak, onunla gönül bağı kurmak için illa ki etiler'de yaşamak, hayvanın da kedi olması gerekmiyor, bu adamla dalga geçecek kadar haysiyet yoksunu bir yer ve yaşam israfıysanız bile cengiz aytmatov'un elveda gülsarı'sını okuyup insan olmaya bir adım atabilirsiniz.

  • fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü,ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz. dedikleri buymuş demek, bayramda gidip ellerini öpeceğiz neredeyse.

  • medreseden yetişmemiştir.

    * bölgenizdeki okullar bunun için yeterli miydi?
    - maalesef biz memleket olarak, her şeyimizi tenkitten hoşlanıyoruz. o dönem okullarımız harikaydı. olağanüstü öğretmenlerim vardı ilkokulda. oradaki ilkokul eğitimini burada amerika’daki en iyi ilkokullarda verirler mi vermezler mi bilmiyorum. o kadar iyiydi.

    * öğretmenler mi iyiydi?
    - tabii. çoğu köy enstitüleri mezunuydu. çok idealist insanlardı.
    http://www.hurriyet.com.tr/…beni-terk-etti-30282793

  • türkiye'de hiç gözlemlenemez. neden? çünkü salçayla, bulgurla, makarnayla beslenen fakir bir ülkeyiz biz. az çorbaya yarım ekmek bandıran milletiz. elin amerikalısı koyuyor tabağına bacağım kadar eti, pilavsız ekmeksiz indiriyor mideye. adam söylüyor pizzasını, masa kadar pizza getiriyorlar, oturuyor altı tane birayı katık edip yiyiyor bir başına, sonra gidiyor sıçıyor affedersin, her taraf buhar her taraf duman, metan haliyle. ben salça ekmekle doyuruyorum karnımı, ekmek bağırsağa bile varmadan atomlarına ayrılıyor midemde, salça ekmekle nasıl buhar çıkartsın bu millet rögar kapağından. demem o ki, o buhar bir milletin refahının göstergesidir.

  • açılın ben kuyumcuyum! ilk altı maddenin hesabını getirdim:

    1) 150 gram 22 ayar bilezik
    916 milyem + 200 milyem işçilik = 1116 milyem
    166,7 gram has altın yani 150.500 tl yapar.

    2) reşat altınlı kolye
    reşat altın: 5.918 tl
    kolye için, reşat etrafına süslemeli çerçeve yapılır ya altın zincire ya da ipe takılır. biz altın olanını istediğini farz edersek. yaklaşık 10.000-11.000 tl tutacaktır.

    3) 22 ayar kalın zincir
    burası biraz karışık ancak olayın kezbanlık seviyesinden pullu zincirlerden olduğunu anlıyorum. 25 gram - 70 gram arası olabilir. uzunluk belirtilmemiş bu yüzden hesap zor. ben direkt 50 gram + 200 milyem işçilik üzerinden hesaplıyorum.
    50.200 tl yapar.

    4) kelepçe/kaburga bilezik
    bunda da kalınlık ve ayar önemli ancak 22 ayar üzerinden devam ediyoruz. 3 sıra kaburgalı olanı yaklaşık 12 gram gelir. bunda işçilik yüksek. direkt altınbaş indirimli fiyatını aldım: 14.950 tl

    5) tek taş yüzük
    bunu direkt müstakbel damadın inisiyatifine bırakmışlar. damadın belini asıl bükecek olan buydu zira bunun ucu bucağı yok. anlattık şurada anlattık.

    nisan rapaportu ile hesaplayıp, mütevazi bir yüzük tasarlıyorum aklımda. 0.70 karat, vs2, h renk: görsel

    bunu ben tanıdığa satsam bitmiş halde 39.000 tl'ye teslim ederim ancak damadın böyle bir şansı olmayacak. kuyumcu akrabası bile olsa ödeyeceği para minimum 55.000 tl'dir.

    6) 22 ayar küpe
    bu da gram ve işçiliğine göre 2.500 tl ile başlar 15.000 tl'ye kadar ulaşır. ortalamasını alıp 8.750 tl diyorum.

    topluyoruz: müstakbel damadın kuyumcu faturası 290.400 tl civarı tutacaktır. 300.000 tl diye yuvarlayabiliriz.

    diğer maddelere girmiyorum ancak sadece kuyumcu faturası 20.000 dolar gibi mütevazi bir tutarda çıkmış. yerli müşterilere dolar bazında bunun 3-4 katına sadece tektaş, 2 katına tur alyans vs. satıp 100-120 bin dolar fatura ile yolculadığımız çok oldu. pırlanta fiyatları yıllardır sabit sayılır hatta düşüşler olduğu zamanlar da oldu ancak ekonomimiz kötü ve kur çarpanı artıkça bu tip şeylerin fiyatı tl olarak saçma seviyelere ulaşıyor.

  • “kimsenin göremediğini görmeye çalış. korkudan, tembellikten ve herkese uymaktan dolayı başkalarının görmek istemediği şeyleri görmeye çalış. tüm dünyayı her gün yeni bir biçimde görmeye çalış. gerçek şu ki; emin adımlarla ilerliyorsun. eğer burada çılgın ve sinirli yaşlı bir adamdan başka bir şey görmeseydin buraya ilk gelen sen olmazdın.”

    şöyle bir muhteşem repliğe sahip olan baş rolünde robin williamsın olduğu 1998 yapımı drama, komedi ve biyografi türlerini barındıran hoş bir film.