ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
araplar bize ihanet etti arkadan vurdu
-
araplar bize ihanet etti bu bir gerçektir. niye uzun uzun yazılar yazıp kendi düşüncenizi haklı çıkartmaya çalışıyorsunuz ki. günümüzde bile bu hainlikleri , ihanetleri görebiliyoruz.
(bkz: araplar bize ihanet etti)
(bkz: araplar bize hainlik yaptı)
fiyatı korkunç bir şekilde artan ürünler
-
2 hafta evvel 32 tl den aldığım bebek bezi 45 tl olmuş.evde dünden beri şuna benzer diyaloglar oluştu;
-kızım çişin gelince tuvalete koş,sakın bezini kirletme!
-ama ben koşamıyorum baba!
-öğreneceksin!
sıcak pidenin arasına ızgara sucuk koymak
-
oruç falan tutmuyorum da engelle butonumu baya şenlendiren olay.
iyiki gelmiş bu ramazan sözlükte ne kadar ergen mal var hepsini ortaya çıkardı daha ilk günden.
keske biraz daha saygili olsak erzurumdaki saygisiz herife laf edip burada oruc tutanlari galyana getirmek ifade ozgurlugu degildir. oruc tutmayan kararina saygi istemekte ne kadar hakliysa oruc tutana da bu saygiyi gostermek zorundadir. insan irki duzelecekse anca boyle duzelir yoksa birbirimizle savasir dururuz.
türk malı olup kaliteli olan ürün
-
yazılmamış, ismi bile kalite kokar
(bkz: paşabahçe)
klozet kapağındaki kan lekeleri
-
(bkz: adettendir)
adil kullanım kotası
-
ayda 5 tb veri inince internet bitecek sananların desteklediği saçmalık.
2016-2017 euroleague şampiyonu fenerbahçe
-
jelko obradoviç geldikten sonra sistem ve düzen kurgusu değişen, her sezon bir öncekine fark atan fenerbahçe'nin, güzel bir takım oyunu ile ortaya koyduğu final four final mücadelesinin neticesinde 2016-2017 sezonunda armamızı zirveye yazdırdığı, avrupa kıtasındaki en büyük basketbol takımı ünvanını eline aldığı maçın neticesidir.
bu olayı biraz detaylandırmak gerekir. sayın obrakadabra'nın dediği gibi "fsssht! its past!"; geçti sevgili dostlarım. seneye euroleague final four'u neticelene dek avrupanın bir numaralı takımı ünvanımız elimizde. o gün geldiğinde muhafaza etmek için tekrar bir arada olacağız. konumuza dönmek gerekirse;
bizim bu sezon gördüklerimizden sonra neticelendirmemiz gereken en önemli sorunsal türk oyuncuların yetiştirilip euroleague düzeyine çıkartılması olacaktır. bunu sadece fenerbahçemiz için değil, milli takımlar düzeyinde de kupa getirebilecek takımı kurgulamak için söylüyorum.
obradovic maç sonunda dedi ki "ben pasaportlarla ilgilenmiyorum. en çok hakeden parkede olur." bundan sonrası türk oyunculara ve bu spora önem veren kitlenin çocuklarını devlet memuru yapmak yerine sporcu olarak yetiştirmesine bakar. hepimizin çocukları memur olsun, düzenli işi olsun, aman iyi. sonra niye finalde türk yokmuşmuşmuş. kardeşim spor ile para kazanmak, memur yaşamından katbekat fazla olacaktır. tek derdin paraysa sorunun cevabı bu.
ama yok, büyük bir sakatlık geçirir kariyeri biter iş güç yapamaz diye düşünüyorsan; eğer kaliteli bir çocuk yetiştirirsen ve bir gün basketbol (yada diğer herhangi bir branşta) oynayamaz hale geldiğinde kendi yolunu bulacaktır.
obradovic'in gitmeye niyeti yok. burada gördüğü yönetim desteği, taraftar desteği ve müthiş imkanlar ile ona çok güvenen bir ülke seyircisi var. onun gibi 9 kez bu kupayı eline almış bir hocayı bir daha bulamayız. euroleague'i bırak, nba'de bile bulamayız böyle hoca. bu yüzden bu hoca gitmeden bir şeyleri değiştirmek istiyorsak yerli oyuncuların yükselmesini istemeliyiz.
ötekileştirmek istemiyorum ancak sırp, yunan ve rus oyuncular bu işi nasıl yapıyor ve destek alıyorlarsa bizde aynısını yapmalıyız. real madrid'in "rising" takımında ispanyol oyuncu yok. yani aynı sorun sadece bizde değil, dünya devi gördüğümüz kulüplerde de mevcut. buradaki en büyük avantajımız tutkumuz olacaktır.
euroleague bu işin en tepesi. bu düzeyde oynarsak nba takımlarının play-offlara kalma mücadelesi eden takımlarının düzeyinde yer alacağız. ve tabi kupa törenlerinde sırtına ay yıldızlı bayrağımızı alıp sevinenleri görmek ister bu gözler.
bu yüzden iş bizde. obradovic gibi bir faktörün, 25 yıllık deneyimini cömertçe verebileceği ikinci bir takım yok şuanda. işin güzel yanı, belki de bu kadar büyük deneyimi alabilecek ikinci bir avrupa takımı da yok.
finale dönmek gerekirse; oly takımını tebrik etmek lazım. ilk çeyrekte çizgiden, ikinci çeyrekte tam kapasite hücumla ve son iki çeyrekte takım oyunu ile mental deneyimi ortaya koyarak maçtan hiç kopmadan savaşıp yenildiler. cska'dan alacağımız olduğu için onları daha çok arzuladım ama başka bir final four'a kaldı diyelim. neticede kupa finalinde intikam almaya gerek yok, çünkü şampiyonuz!
maçın yayınlanmasına destek veren tüm belediyelere ayrıca teşekkürü borç biliriz. sağolsunlar. ülkemiz adına çok önemli bir maçta, belkide sahadaki 5 adama hiçbir destek olmasa da birliktelik adına çok şey ifade etti bu dev ekranlar.
son olarak diğer takım taraftarlarına ve ezeli dostlarımızın iyi kalpli destekleyicilerine de teşekkürler.
jesse pinkman
-
kendisine ait en iyi 5 bitch (beeaeğç) performansını kendimce listeleme gereği duyduğum breaking bad karakteri. nedenini sorgulamayın bitches. çok eğlendim yo.
5. jesse'nin telesekreteri - whatup bitch!
4. jesse temizlik yapıyor - yo, gatorade me bitch!
3. jesse büyük magnet projesinin başarılı oluşunu kutluyor - yeah bitch magnets!
2. jesse hank'e ayar veriyor - i will not be harassed... bitch!
1. jesse müşterisini tehdit etmeye hazırlanıyor - where's my money bitch?
elon musk
-
topluma steve jobs'tan faydalı olduğu kesindir.
yemeksepeti sipariş notuna yazılanlar
-
yaklaşık üç ay siparişle pizza söylenmesi sonucunda şöyle vahim haller olabilmektedir:
"bi zahmet çabuk hocam, turunculu arkadaş sırtının üstünde dönmeye başladı" -ninja kaplumbağalar
fatih altaylı'nın hande fırat'a verdiği ayar
-
öyle böyle bir ayar değildir...kendisi de beğendiğim bir gazeteci olmasa da fena saydırmış :
"hürriyet'in bir grup yazarı ve yöneticisinin "yerli otomobilin prototipi"ni görmelerini ama yazmamalarını eleştirmiştim ya...
kendini grubun lideri zanneden hanımefendiden yanıt geldi.
hayli uzun bir yanıt.
ve en az yayınladıkları ilk haber kadar komik, eğlenceli bir yanıt.
mesela hanımefendi şöyle başlamış.
“hürriyet türkiye’nin en büyük haber platformu”
bu cümle bizler için komedinin doruğu...
hürriyet için ise trajedinin...
evet bir zamanlar hürriyet, türkiye’nin en büyük haber platformu idi.
ama bunun üzerinden epey bir zaman geçti.
çok uzun bir zaman.
o zamanlar hürriyet’in ankara temsilciliğine mesela, en iyi haber yapanları getirirlerdi, en iyi yalakalık yapanları değil.
bugün artık hürriyet, türkiye’nin haber platformu değil, olsa olsa türkiye’nin mizah platformu.
yapmadığı, yapamadığı haberciliği ile mizah konusu olan bir platform.
tabi ki, bu sizin kabahatiniz değil hanımefendi.
elbette hürriyet siz orada olduğunuz için bu hale düşmedi.
ama hürriyet bu hale düştüğü için siz oradasınız."
edit: yazının tamamı
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
mezuniyet töreni kıyafetlerini almak için ilgili yere gidilir:
- iyi gunler. keppe ve cüp alacaktım ben.
bir işyerinde yaşanabilecek en dumur olaylar
-
taze taze yazalım.
iş yerindeki çaycı göreve yeni başlamış, 50'li yaşlarda, kafası hafif kırık, ilgili, işini iyi yapmaya çalışan bir abimiz. izin alan arkadaşımızı ertesi gün "aradınız mı? sağ salim varmış mı?" diyecek kadar hatırşinas...bu devirde böylesi biraz fazla geliyor, her sözünde dumur oluyoruz.
fakat hiç birisi az önce, yıllardır kullanılan lavaboyu, "bu çok kirlenmiş, zor temizlenir, leke çıkmaz, değiştirelim" deyip, bile isteye kırıp yeni lavabo getirtip, eskisini de "ya allaaaaah!" nidalarıyla balkondan aşağıya atması kadar dumur edici değildi. neyse ki yanıbaşımızdaki şantiyenin bu tarafında herhangi birisi yokmuş. adam bakmadan fırlattı lavaboyu yahu!
bütün bunların hepsini 5 dakika içinde ve müthiş sakin bir şekilde yaptı. şimdi yeni lavaboyu yerine takıyor.
ed: biz 4. kattayız, lavabo hâlâ aşağıda eflatun film logosu gibi durmakta. çaycı abi devam ediyor, yeni lavabo gıcır...