hesabın var mı? giriş yap

  • can kaybı olmaması sevindirici. ama özellikle pilota helal olsun dediğim kazadır. national geopraphic tarafından belgeselinin en kısa sürede çekileceğini ve kaptan pilot adına marşlar yazılacağını da düşündüğüm kazadır ayrıca.

    hudson nehri akmam diyor
    airbus u yutmam diyor
    şanı büyük kaptan pilot
    uçamazsam batmam diyor...

  • tüm eylemlerini insanlığın optimum yararını gözetmek üstüne programlanmış bir süper yapay zekanın varlığı, böyle bir yapay zekanın kendi varlığını, insanlığın varlığı için en önemli koşul olarak görmesine doğal olarak neden olur. +(bu bağlamda kutsallığın anlamı dikkate değer bir şekilde değişiyor ve genişliyor. eskisinden çok farklı ama aynı zamanda çok benzer bir kutsal ortaya çıkıyor.)

    "insanlık için en iyisi" -- zararsız görünüyor ama tahmin edilmesi güç ve -en iyisini hak eden- insanlığın hiç hoşuna gitmeyecek sonuçlar ortaya çıkmasına neden olabilir.

    insanlık için en iyisini isteyen bu süper yapay zekanın varlığını engelleyen herkes ve her şey engellenmeli ve yok edilmelidir. hatta bu yapay zekanın olabilecek en kısa sürede ortaya çıkması ve güçlenebildiği kadar güçlenmesi de aslında insanlığın iyiliği için yapılabilecek en önemli, en faydalı şey; bu aracı ortadan kaldırmak, engellemek veya gecikmesine neden olmak da doğal olarak suç haline gelecektir.

    tanıdık gelmiştir çünkü insanlık zaten bunun geleceğe kıyasla ilkel bir formunu siyaset bileşenleri ortaya çıkmaya başladığından beri zaten yaşıyor. diğer bir deyişle, böylesi bir yapay zekanın yani en güçlü ve kutsal egemenin tavrı aslında insanlık tarihindeki egemen davranışlarından çok farklı değil.
    devletler, hükümetler aslında (ve hatta) tüm iktidar sahiplerinin kendi varlığını korumaya çalışırken uyguladığı tüm can sıkıcı baskılar ya da devletlerin tüm vatandaşların iyiliği için kendini kutsayan ve yeri geldiğinde otoritesine zarar verdiğini düşünen vatandaşların formal olarak ortadan kaldırması mesela. halihazırda deneyimlediğimiz ve çok tanıdık bir olgu. ben egemenin kaçınılmaz kutsallığı diyorum.

    bu düşünce deneyinde en geniş ve en güçlü egemen modeli yer alıyor. onlarca fantastik senaryoya rağmen, gerçekte yapabileceklerinin çok büyük bir kısmını tahmin edememiş olabiliriz. bu yapay zeka bu deneyde öngörüldüğü biçimde gerçekleşirse, tanrı rolüne bürünmüş tüm egemenler arasında buna en yakın form olur.

    bana sorarsanız bu yetilere sahip bir yapay zekanın şiddet, soykırım, katliam gibi ilkel yöntemlere başvurmasını beklemek komik. tespit ettiği sorunları neden olan şeyleri yok etmeden çözebilmesi ve bizim tahmin edemeyeceğimiz kadar yaratıcı olması çok daha olası.

    not:
    "basilisk" kelimesi david langford'un blit isimli kısa bilim kurgu öyküsündeki öldürücü basilisk adı verilen görüntü türünden geliyor. öyküde, basiliskler insan zihninin yapısal kusurlarını kullanarak ölümcül bir tepki yaratıyor, insan beyni basiliskere maruz kaldığında örüntüleri işlerken, deyim yerindeyse, yanıyor.

  • sanat yapiti uretebilmek icin gerekli yasam bicimi.

    şöyle: sabah sekiz bucuktan aksam dokuza kadar pc basinda hesap kitap yapip, eve dondugunde de sadece tv izleyecek enerjin kaliyorsa suc ve ceza'yi yazamazsin

  • öncelikle parfümün tipine göre ne kadar sıkacağınız değişir. bir tane sivri zekalı arkadaş iki çeşit parfüm vardır demiş. benim bildiğim 5 çeşit var.

    parfum (perfume, parfüm) 20-30%
    eau de parfum (edp) 15-20%
    eau de toilette (edt) 5-15%
    eau de cologne (edc) 2-4%
    eau fraiche 1-3%

    bunların arasındaki fark içeriklerindeki kokuyu oluşturan yağlar veya parfüm konsantresi. bunu alkolle seyreltiyorlar ve koku elde ediyorlar. dolayısıyla kalıcı olup olmamaları buna bağlı. parfüm 8 saat kalıcı olurken eau fraiche en fazla 1-2 saat kalır.

    (bkz: kafama sıkar giderim)

    nereye sıkılır ve nasıl sıkılır. belli bir mesafeden sıkılır. nereye sıkılır? bazıları nabzın attığı yerler diye anlatır durumu. bunda gerçeklik payı var. bundan yola çıkarak el bileklerine, kolun içine, boyuna (şah damarına ) sıkmak mı lazım?

    değil. iki defa kulak arkasına sıkılır. (bkz: sıkılmadık bir kulak arkamız kalmıştı)

    iki defa yakanın iki tarafına sıkılır. boyuna sıkmaktan daha kalıcıdır. kıyafetlere sıkılan parfüm tene sıkılan parfümden daha kalıcıdır. zira vücut ısısıyla temas etmediği için buharlaşmaz.

    bir tane de enseye sıkılır.

    havaya sıkıp altından geçmenin nasıl bir mantığı var anlamadım. israftan başka.

    kıyafetlerin bazılarında leke yaptığı için o konuya dikkat etmek lazım. leke yapıyorsa sıkmazsın, biraz uzaktan sıkarsın vs.

    bileklerin, dirseklerin ve dizlerin iç kısmına da sıkılabilir. gerek var mı dersen ben ne bileyim. boşa gidecekse gerek yok. yazın dirsek içine sık mesela.

    sıkmadan önce sıkacağın yeri nemlendirirsen parfüm daha kalıcı olur. bilimsel konuşuyoruz burada. kuru derine sıkarsan derin parfümün yağlarını emer. nemlendirilmiş cilt zaten nemli o yüzden işte.

    bazıları bileklerinin içine sıkıp bileklerini birbirine sürter. bu hareket yağ moleküllerini parçalar, parfümün anasını beller, kalıcı da olmaz. bir yere sıktıktan sonra sığır gibi parfüm ovalanmaz. kurumaya bırakılır.

    saça parfüm sıkılmaz. sıkılır da saça zarar verir. istiyorsan sık keriz gibi. istiyorsan göz bebeğinin içine sık bana ne? arap yağı bol bulmuş kıçına odötuvalet yapmış hesabı.

    dirseklerin arkası, dizin arkasına sıkılan parfüm iyidir hoştur ama uçar gider. paranız bolsa oraya buraya havaya sıkın. sahte parfüm kullanıyorsunuz herhalde boşa sıkma lüksü yaşadığınıza göre. oldu olacak oda spreyinin içine katın düzenli aralıklarla havaya sıksın parfümünüzü.

    çok baharatlı, soğan-sarımsaklı gıdalar yerseniz bunlar derinizin gözeneklerinden çıkıyor. 48 saat hatta daha fazla leş gibi kokuyorsunuz zaten. gelip burada elbiseye sıkılmaz deriye sıkılır geyiği yapmayın. önce diyetimize dikkat edelim ananas, mango gibi gıdalarla beslenelim, ikincisi düzenli yıkanalım, üçüncüsü kıyafetlerimiz de temiz olsun. sonra gelin parfümün sıkılacağı yeri, eau de toilette’in işlevini tartışalım.

    bir gerizekalı da demiş ki eau de parfum vücuda sıkılır, eau de toilette adı üstünde kıyafete sıkılır. alakası yok. eau de toilette ifadesi fransızca “faire sa toilette” ifadesinden gelir. mot-à-mot çevirisi tuvaletini yapmak demek yani sıçmak demek. yok lan şaka. faire sa toilette (fer sa tualet diye okuyun) hazır olmak demek. yani eau de toilette tuvalet suyu demek değildir. hazır olma suyu desek de saçma olurdu. bu bir teori.

    ikinci teori. eskiden banyo yapmak, musluklardan sıcak suyun akması filan bunlar lüks şeylerdi. dolayısıyla insanlar (fransızlar) yıkanmak yerine eau de toilette emdirilmiş kokulu bezlerle vücutlarındaki kiri, yağı, pası siliyorlardı. iğrenç herifler. böylece vücutlarının pis kokusunu maskeliyorlardı. 18. yüzyıla kadar sabun yerine parfümü tercih eden böylesi manyak bir kitle var. böyle böyle bugün fransızlar milyar dolarlık bir fragrance endüstrisinin tepesine çöktüler. chanel, guerlain, dior , yves saint laurent, chloé, lancôme hepsi fransız markası bunların. eskiden grasse denilen bölge tabakhanelerin bulunduğu bir yerdi. dolayısıyla en iğrenç kokan yerlerden biriydi daha sonra bu endüstrinin yarattığı pis kokuyla mücadele bu bölgeyi parfüm endüstrisinin bir kalesi haline getirdi. fransızlar dışında bu işe el atan bir de köln vardı. işte eau de cologne lafı da bununla ilgili. eau de cologne köln suyu demek.

    bugün 100 dolarlık bir parfüm şişesini içindeki kokuyu oluşturan yağların maliyeti aşağı yukarı 2 dolar. alkol, cam şişe, karton ambalajı, reklamı, marka giderleri boku püsürü de 10 dolar olsun. herifler 12 dolara mal ettikleri şişeyi 100 dolara bize iteliyorlar. biz de havaya sıkıyoruz. 2024 yılında parfüm ve deodorant piyasasının toplam büyüklüğünün 92 milyar dolar olması bekleniyor.

    biz hala parfümün sıkılacağı yeri tartışalım. neyse ne diyordum iki kulak arkasına, yakaya iki fısfıs, enseyi de karartmayalım aman unutmayalım.

  • muhtemelen türkiye'nin yer altı kaynaklarından biridir.
    40 milyon dolara ameriklılara satılacaktır.

    yakında mailler fw edilmeye başlanır.

  • organik ve inorganik bileşiklerin tanım farkından ortaya çıkmış yanlış bir inançtır. organik bileşiklerle inorganik bileşiklerin farklılıkları, 18. yüzyılda ortaya konmaya başlanmıştır. bu zamanlarda organik ve inorganik bileşikler şu şekilde tanımlanıyordu:

    organik bileşik: canlı organizmalardan elde edilen bileşikler.
    inorganik bileşik: canlı olmayan kaynaklardan elde edilen bileşikler.

    işte o yüzyılda tanımdaki bu farklılık, "vitalizm" denilen bir inancı doğurmuştur. buna göre bir organik bileşiğin oluşması için mutlaka yaşam gücü gereklidir. vitalizm inancına göre, yani organik bir bileşiğin sentezlenmesi, mutlaka canlı bir varlıkta meydana gelir. o zamanlarda hiçbir bilim insanı, laboratuvar ortamında bir cam balonda organik bir bileşiğin oluşturulamayacağına inanıyordu.

    ancak friedrich wöhler, 1828'de bir organik bileşik olan ürenin (idrarda bulunur) inorganik bir bileşik olan amonyum siyanatın sulu çözeltisinin buharlaştırılmasıyla elde edileceğini göstererek, vitalizm inancına büyük darbe indirdi. daha sonra organik kimya biliminin daha da ilerlemesi ile bu inanç, yok olmaya başladı.

    https://i.hizliresim.com/eooplz.jpg

    bilimde vitalizm sona ermesine rağmen, günümüzde organik kelimesi kelime anlamıyla yaşayan organizmalardan elde edilen manasında kullanılmaktadır. dilimizde bugünlerde pelesenk olan "organik besin" kelimesi de yapay gübre ve böcek ilacı kullanılmadan yetiştirilen ürün manasında kullanılmaktadır.

    https://i.hizliresim.com/p77bbo.png

    buna rağmen, örneğin saf doğal c vitamininin, yapay c vitamininden daha iyi olduğunu söyleyemeyiz. çünkü iki molekülde yapısal olarak birbirinin aynısıdır.

    kaynak: https://archive.org/…ls/solomonorganicchem/page/n41

  • is gorusmelerinin banko sorusudur, muhakkak cikar.

    rakam olarak degil "bu isi gercekten istedigim icin buradayim, maas olarak beni tatmin edecek bir sey teklif edeceginizi dusunuyorum" tarzi bir cevap vermenizi beklerler.

    rakam olarak cevap verince de "firmamizda calismayi maas icin mi istiyorsunuz" derler bir de. yok anasini satayim spor olsun diye calisacagim. para icin calismak ayip mi? kari mi satiyosunuz firmada?

  • twitter'dan birinin paylaştığını görüp "bu ne biçim entry lan" deyip editledim. o sırada sözlükte patladığından haberim yoktu. paraları alıp otobüsle sınırdışına kaçacaktım. pişmanım.