hesabın var mı? giriş yap

  • anaakım çizgi romanlardan en büyük farkları son dönem alışık olduğumuz tv dizileri gibi enteresan ve zengin bir kurgu üzerine şekillenmiş olması ve bu çizgide işlemesi, çoğunlukla başı ve sonu belli bir hikaye anlatması olan progressive çizgi romancılıktır. klasik çizgi romanlardaki ana karakter odaklı, bitmeyen, sürekli yeni maceralara yelken açan süper kahraman miti hikayeleri yerine, olaylar ve işlenen konseptin detayları kurgusuna ağırlık vererek büyük çoğunluğu realistik olarak inşa edilmiş temellere oturur. karakterlerin psikolojilerine daha derin olarak iner, meydana gelen olayların etkileri daha zengin ve detaylı olarak işlenir. hikayeler çoğunlukla ağırdır, rahatsız edicidir, acı gerçekleri vurgular. hem derinlikleri, hem de karanlık yönleriyle tamamen yetişkinlere hitap eder. ingilizcesi yetersiz olanlar için malesef çok sınırlı kaynak vardır. ama çok büyük çoğunluğu ingilizce olan kaynakları rahatça okuyabildikten sonra, kitap okuma fırsatı her an mümkün olamayan ofiste cdisplay programı yardımıyla kahve eşliğinde okumanın keyfi paha biçilmezdir.

    (bkz: the walking dead)
    (bkz: y the last man)
    (bkz: persepolis)

  • dün gece the 100 izliyoruz. "post apokaliptik dawson's creek" olarak tanımladığım bu dizinin replikleriyle arada dalga geçiyoruz. bir sahnede bir karakterin ağzından şunu dedim:

    - but.. how? how!!?

    o sırada sessizce oturan ve normalde hiç havlamayan köpeğimiz birden ayağa kalktı bana dönüp çıkıştı:

    - hav! hav!

    gülmekten diziyi izleyemedik bir süre. sonra aynısını sevgilim denedi ona yapmadı. köpek de the 100'la dalga geçiyor bence, bilerek espriye katıldı. arada diziyi izlerken sıkıntıdan derin bir iç çektiği de oluyor "hay sizin izleyeceğiniz diziyi..." diye.

  • birgün dedi ki, '' bir sincabım var. çok severim sincapları. arka bahçemden ormana gönderdim. umarım aile kurup, gelip bana gösterir.'' o günden sonra naifliğine mi sevinsem, sincaba yeni ev kurmuş oğlan çocuğu muamelesi yapmasına mı şaşırsam bilemedim. ne zaman sincap görsem aklıma gelir, zaten hiç de görmüyorum ama görsem aklıma gelir.

    dünyanın; onca hırsızın, zalimin, hatta ruhsuzun yanı sıra, ait olduğu doğaya salıverdiği bir sincabın akibetini merak etmiş böyle insanları da kucaklamış olması umut verici. umarım resimlerindeki gibi, mutlu ağaçlarla dolu bir yere gitmiştir. umarım o sincap çoluk çocuğa karışmıştır. erken ölmem ama umarım babamın da öldüğünü görmem ve umarım unutulur notalar da benden sonra o güzel şarkıları söylemezler.

  • damien sayre chazelle
    fransız-amerikalı film yönetmeni, senarist ve yapımcı.
    görsel

    whiplash için en iyi uyarlama senaryo dalında akademi ödülü'ne aday gösterildi.

    en büyük ticari başarısı, 14 akademi ödülü'ne aday gösterilen ve en iyi yönetmen dahil altı ödül alan ve onu 32 yaşında bu ödülü kazanan en genç kişi yapan la la land ile geldi.

    old-school sinemacılığı benimsemiş olsa da çağa yenik düşmedi, yenilenen izleyici potansiyeli ile kavga etmedi ve streaming çıkışını netflix orijinal dizisi the eddy'yi (2020) yöneterek yaptı.

    chazelle, 2010 yılında yapımcı jasmine mcglade ile evlendi; 2014 yılında boşandılar.

    ekim 2017'de princeton üniversitesi mezunu ve eski mckinsey & company danışmanı olan aktris olivia hamilton ile nişanlandıklarını açıkladılar ve çift 22 eylül 2018'de evlendi. kasım 2019'da doğan bir oğulları var.

    2018'de apple tv+'ın yönetmene isimsiz bir drama dizisi yapılması için doğrudan dizi siparişi verdiği bildirildi, ancak henüz başka bir bilgi yayınlanmadı.

    aralık 2022'de chazelle ve hamilton, paramount pictures ile bir anlaşma imzaladı.

    chazelle ilk uzun metrajlı filmi guy and madeline on a park bench'i harvard'da sınıf arkadaşı justin hurwitz ile bitirme tezi projesinin bir parçası olarak yazıp yönetti.

    film prömiyerini 2009'da tribeca film festivali'nde yaptı ve festival çevresinde çeşitli ödüller aldı, ardından varance films tarafından sınırlı gösterim için seçildi ve eleştirmenlerin beğenisine açıldı.

    mezun olduktan sonra chazelle, müzikal la la land'i yapmak içini nihai hedefiyle los angeles'a taşındı.

    chazelle, hollywood'da "writer-for-hire" olarak çalıştı; yazdığı projeler arasında the last exorcism part ıı (2013) ve grand piano (2013) bulunmakta.

    ayrıca yönetmenlik niyetiyle 10 cloverfield lane (2016) taslağını yeniden yazması için j. j. abrams'ın bad robot productions tarafından projeye getirildi, ancak sonunda chazelle bunun yerine whiplash'ı yönetmeyi seçti. (filmin senaryosunu yazdı)

    chazelle daha sonra universal pictures için first man (2018) filminde gosling ile yeniden bir araya geldi. josh singer'ın senaryosunu yazdığı biyografik film, yazar james r. hansen'in astronot hakkında yazdığı first man*'a dayanıyor.

    temmuz 2019'da variety tarfından duyurulan, 1920'lerin hollywood'unda geçen (bkz: babylon/@justin mcleod) adlı filmi ile ödülleri toplamakta.

  • akbank'ın ekrana sığmayan logosunu gördüğünde; bankanın işlem genişliğini, hizmet kalitesinin büyüklüğünü, uzun ömürlü kullanımını anlayan varsa gelsin beni siksin diyorum.

  • yurtiçi kargonun adres ve kimlik bilgilerini kaydettiği yetmiyor, bütün çalışanları kafasına göre canı isteyince o bilgilere ulaşabiliyor ama kimse bunun üzerinde durmuyor mu? bu nasıl iş lan?
    siz nasıl bu kadar rahatsınız?

  • amerikalıdır. 4 yaşındaki kız çocuğunu taciz ederken yakaladığı 47 yaşındaki adamı döverek öldürmüştür. bölge halkı “çocuklarımızı korumak için biz de aynısını yapardık, öldürülen kişi hakettiğini buldu” diyerek tacizciyi öldüren babayı desteklemiş.

    politik doğrucu olamayacağım, bir baba olarak aynısını yapardım diye düşünüyorum. ama türkiye'de daha çok tecavüzcülerin arkasında durulduğu için, kravat takan tecavüzcüye indirim uygulandığı için, 14 yaşındaki çocuğun rızası vardı diye peşkeş çekilmesine razı olunabildiği için bunlar bize uzak geliyor.

  • sen yaptığın o terbiyesiz hareketten ötürü üzgün ve pişman değilsin, hareketinin doğurduğu sonuçlardan üzgünsün.