hesabın var mı? giriş yap

  • pek çoğu sadece evlenilen kişi ile ilgili olan detaylardır. mesela:

    sen eğer sadece yazın bacaklarını alan bir kızla evlenirsen muhtemelen evlenince bacaklarını almaz.

    ya da aynı şekilde horlayan bir adamla evlenirsen evet, evlenince de o adam horlar.

    dişlerini fırçalama, ağız suyu kullanma alışkanlığı olmayan, dişlerinde çürükler olan, sigara içen bir kadın/erkekle evlenirsen sabahları ağzı kokar.

    görücü usulüyle evlenmediyseniz bunları geçelim.

    banyoda geçen şeyler de tamamen kişilikle alakalıdır. ben duş alırken kimse banyodaki tuvaleti kullanamaz ya da ben tuvaleti kullanacaksam kimse banyoya ayak basamaz.

    eşim benim yanımda gaz çıkartmaz mesela, ya da ben onun yanında çıkartmam. çünkü taa çıkmaya başladığımız dönemden beri ben bu konuda dikkatli olmuşumdur. ya da mesela o bir kere geğirmiştir benim yanımda, ben de kibarca bunun çok ayıp olduğunu düşündüğümü söylemişimdir. ve evet ben evleneceğim kişiyi doğru seçtiğim için o benim bu düşünceme de saygı gösterir.

    burda gelip eşleriniz hakkında atıp tutmanızı geçtim, yazdıklarınızı okudukça evliliğinizi öylesine yaptığınız düşüncesi oluşuyor bende, o evliliğe dair mide bulandırıcı bir detay oluyor haliyle de.

  • azıcık bilgisi olan bilir ki organik meyve kurtlu ve böceklidir . özellikle son yıllarda tarım ilaçlarının zararları çokca tartışılıyor ve organik tarıma geri dönüşte bir artış var. bu sebeple ya organik meyve yiyip daha sağlıklı beslenecek ama bu tür riskleri göze alacaksınız ya da ilaçlı meyvelerden şikayet etmeyeceksiniz.
    çileği sadece siz mi seviyorsunuz? o böcekler de seviyor.
    edit: video sahteymiß. doğrudur ancak bu organik ilaçlanmamış meyve böceklidir. bizzat köyde bostan sahibi dedeme yardımcı olduğumdan biliyorum.

  • bildiğiniz üzere "ağır mı çalışayım yoksa hafif mi?" ve "set aralarında çok mu dinleneyim yoksa az mı?" soruları insanların aklını kurcalıyor ve çokça tartışmaya sebep oluyor. ben de buradaki tartışmalara cevap vermek için buraya dr. jacob wilson'ın kas grupları için yapılan çalışmalara göre söylediklerini özetledim. bu rehberin bu başlık için en faydalı yazılardan biri olduğuna inanıyorum. göreceğiniz üzere bizler genelde olması gerekenden hafif çalışıyor ve setler arasında az dinleniyoruz.

    dr. jacob wilson'ın instagram hesabından yaptığı paylaşımlara göre ilgili kaslar için en efektif tekrar sayılar ve dinlenme süreleri şöyle (@themusclephd)
    https://www.instagram.com/themusclephd/?hl=tr :

    göğüs: yüksek ağırlıklarla çalışmalı ve setler arasında uzun dinlenmelisiniz çünkü göğüslerde hızlı kasılan kas fiberleri yavaş kasılanlara göre çok daha fazla(5-8 tekrar 2-5 dk dinlenme).

    kanat: hem yüksek ağırlıklarla hem de düşük ağırlıklarla çalışmalı, setler arasında ise hem uzun hem de kısa sürelerle dinlenerek farklı ağırlık programlarına çalışmalarınızda yer vermelisiniz(5-8 tekrar 2-5 dk dinlenme + 12-20 tekrar 30-90 sn dinlenme) çünkü kanatlarda iki tip kas fiberi de hemen hemen eşit sayıda.

    biceps: yüksek ağırlıklarla uzun süreler dinlenerek çalışmalısınız(5-8 tekrar 1-3 dk dinlenme) çünkü burada hızlı kasılan kas fiberleri sayıca üstün.

    triceps: bicep'lerin aksine burada hem yüksek ağırlıklarla hem de düşük ağırlıklarla çalışmalı, setler arasında ise hem uzun hem de kısa sürelerde dinlenerek farklı ağırlık programlarına çalışmalarınızda yer vermelisiniz(5-8 tekrar 2-5 dk dinlenme + 12-20 tekrar 30-90 sn dinlenme) çünkü tricep'lerde bicep'lerin aksine kolay kasılan ve zor kasılan kas fiberlerinin sayısı hemen hemen eşit.

    glute: kalçada yavaş kasılan kas fiberlerinin sayısı, hızlı kasılan kas fiberlerinin sayısından fazla olduğu için burada düşük ağırlıklarla setler arasında kısa sürelerde dinlenerek çalışmalısınız(12-20 tekrar, 30-90 sn dinlenme).

    quads: uyluğumuzun önündeki kaslar için ağır çalışmalısınız çünkü burada hızlı kasılan kas fiberleri yavaş kasılanlardan biraz daha fazla(5-8 tekrar 2-5 dk dinlenme).

    hamstrings: uyluğumuzun arkasındaki kas fiber grupları ise eşit sayıda dağılmış. burada iki türlü de çalışmalısınız(5-8 tekrar 2-5 dk dinlenme + 12-20 tekrar 30-90 sn dinlenme).

    deltoids: deltoid yani omuz kaslarında hızlı kasılan ve yavaş kasılan kas fiberleri hemen hemen eşit sayıdaymış. bu da demek oluyor ki omuz için hem ağır hem de hafif çalışmamız lazım(5-8 tekrar 2-5 dk dinlenme + 12-20 tekrar 30-90 sn dinlenme).

    gastrocnemius: kalflar için genelde hafif ağırlıklarla çok tekrar yapılması gerektiği söylenir ama bu çalışma bunu yalanlıyor. dr. jacob wilson'a göre bu kaslar için de aynen omuzda olduğu gibi hem ağır hem de hafif çalışılmalı. kalflarda sandığımızın aksine yavaş kasılan kas fiberleri de oldukça önemli sayıdaymış(5-8 tekrar 2-5 dk dinlenme + 12-20 tekrar 30-90 sn dinlenme).

    traps: trapezlerimiz için hafif ağırlıklarla çok tekrar yapmalıyız çünkü burada yavaş kasılan kas fiberlerinin sayısı üstünmüş(12-20 tekrar, 30-90 sn dinlenme).

    core: core yani karın bölgemiz için de hafif çalışılmalı, fazla sayıda tekrarla hipertrofiye odaklanılmalı(12-20 tekrar, 30-90 sn dinlenme).

    dip not: elbette bu sayılar o kas grubu için en "optimal" çalışma şekli. göğüslerde hafif veya kalçada ağır çalışarak da o kası geliştirebilirsiniz ama hipertrofinin en optimal yolu varken neden onu kullanmayasınız.

  • igor tudor'un galatasaray tarihi açısından farklı bir önemi vardır. anlatayım, bilenlere hatırlatayım.

    1998 senesi, galatasaray şampiyon liginde juventus, rosenborg ve athletic bilbao ile aynı grupta, o zamanlar juventus dünyanın en iyi takımı olarak gösteriliyor, kadrosunda zidane'lar inzaghi'ler, conte'ler, deschamps'lar..

    şampiyonlar liginde o zamanlar gruptan sadece bir takım cıkıyordu, bir de en iyi ikinci galiba. herneyse, 5. maçlar öncesi lideriz, kazanırsak çıkıyoruz, yenilirsek eleniyoruz, berabere kalırsak son maça kalıyor.

    bu sıralarda abdullah öcalan firari, italya'ya kaçtı, italyan hükümeti bize vermiyor öcalan'ı. bütün türkiye italya düşmanı oldu, kinder'inden benetton'una herşey boykot ediliyor. inanılmaz bir soğukluk var arada. mevzu juventus'un istanbul'a gelmek istememesiyle daha da büyüdü. ermeni asıllı fransız oyuncu djorkaeff ve zidane'ın başı çektiği "türkiye"de can güvenliğimiz yok" açıklamarıyla juventus türkiye'ye gelmedi. uefa maçı erteledi.

    maç öncesi inanılmaz bir gerginlik var. eskiden böyle değildik, birleşip milli tepkiler verebilirdik, fenerlisi beşiktaşlısı herkes bir oldu . uefa da üstüne tüy dikip maça fransız halem atadı. galatasaray-juventus maçı değil, sanki türkiye toptan italya,ermenistan, fransa,uefa kim varsa toplu savaşa giriyor anasını satayım. bütün türkiye televizyon karşısında, futbolla alakası olmayan eniştem bile gerginlikten kendinden geçmiş. inanılmaz bir atmosfer.sokakda sadece kedi köpekler var. maç başladı 1-0 geriye düştük, amoruso attı. elenmek üzereyiz, fransız hakem gilles veissiere(adını unutmadım o.ç. senin) maç boyu bizi katletti.

    90 dakika bitti, uzatmalardayız, hem onurumuz elden gidiyor, hem galatasaray eleniyor, herşey bombok. duraklamalardayız.

    bir frikik oldu biraz uzaktan, topun boşuna hagi geçti, ceza sahasına doğru kesti,

    top igor tudor'a geldi. genç tudor juventus'un golünden sonra lippi tarafından savunmayı beşlemek için oyuna alınmıştı. neyse, top altı pasa doğru süzüldü.tudor saçma sapan bir şekilde; biraz da panik olmuştu( zaten çok gençti o zaman) topu direk bizim takımın en kısalarından suat'ın önüne indirdi alda at dercesine.

    suat 2 metreden dokundu, kafayla attı golü. bütün türkiye gol diye bağırdı, hissettik onu, sokak yıkıldı.

    işte o maç türk televizyon tarihinin en çok izlenen yayınıdır, sadece en çok izlenen spor yayını değil, tüm zamanların en çok izlenen yayınıymış. işte igor tudor, o günü kurtaran, onurumuzu kurtaran, türkiyenin kahramanı... dayım o kadar sevdi ki bu adamı, ertesi gün dükkana posterini asacaktı, bulabilseydik=) igor tudor, bir türk kahramanıdır, her ne kadar son maçta bilbao'ya yenilip elenmiş olsak da galatasaray'ı potada tutan adamdır. has galatasaraylıdır. hoş gelmiş. şampiyon olursak, dayıma posterini yollarım artık.

  • spikerin olcan hakkında şöyle dediği maç:

    "kısa boyuna rağmen golü kokluyor."

    kısa boyluysa ölsün mü adam amk, gol de mi koklamasın.