hesabın var mı? giriş yap

  • kızlar, size sesleniyorum.

    eğer erkek arkadaşınız sizi ekipmansız bir şekilde motosiklete bindiriyorsa emin olun ki ya sığırın önde gidenidir ya da size sevgisi yoktur.

    her iki durumda da o andavalın size muhakkak bir zararı dokunur.

    uzak durun. arkanıza bakmadan kaçın.

  • gerçekten muhteşem görüntüler.
    öncelikle ülkenin neresine giderseniz gidin, okul formatı hep aynı.
    videoyu görünce hepimizin lan burası bizim okul mu diye kendine sorduğuna yemin ederim ama ispatlayamam.

    -bir diğeriyse her sınıfta, her okulda bulunan şu sırayı darbuka olarak kullanıp inanılmaz ritim tutanlardan en az 1 tane olması.
    -o gürültüde ders çalışmaya çalışan bir ineğin olması
    - olayla alakasız takılanların olması
    -eğlenceyi abartarak şımaranların olması
    -sabote ederek kendini ön plana çıkarmaya çalışanın olması
    -olayın akışına kendini bırakıp eğlenenler....
    ve hepimizin yaşadığı buram buram ergenlik.

    ayrıca sınıfa gelip de, öğrencileri uyaran, güler yüzlü hocalar yok artık.
    ya medrese hocası gibi gelen, siyasi militan görünümlü hocalar var yada hayat mücadelesi veren, her ay sonunu hesaplayan bıkmış, bezgin hocalar yada sallabaşı al maaşı diyenler.

    öğrenciler de eskisi gibi değil, bundan 20 yıl önce okuduğum lisenin önünden geçtim.
    çocukların elinde telefon, hepsinin boynu önde telefona bakıyorlardı.
    hepsi sessiz çıt çıkmıyordu.

    şu görüntülerdeki çocuklar, okulda eğlenen son nesildi bence.

  • anket sonucu tahmin etmeye çalışan insanları göstermiştir. seçim sonuçlarını tahmin etmeyi anlarım da anket sonuçlarını tahmin etmek ne oluyor?

  • gece gece bu oyun yüzünden gözlerim dolu dolu yazıyorum şu entryi. bu gece zaten gereksiz bi duygu yüklenmesi vardı üzerimde. gireyim acık görev filan yaparım da kafam dağılır diye oynamaya başladım.
    bir görevde elemanı zindanlardan kurtarıyordum. neyse adamı kurtardıktan sonra baktım diğer mahkumlarda var aynı zindanda. kurtardığım yerde ebesinin dağında bi kalenin içinde olduğu için onları da kurtarayım dedim. şimdi kalede herkesi öldürdüm bunlara yemek su veren olmaz diye düşündüm. neyse tek tek açtım kilitleri çıktılar hepsi dağıldılar. arkamı döndüm 1 tane üstü başı pasaklı ama efendi birine benzeyen nord gördüm. çantama aldığım gereksiz kıyafetleri yere atmıştım. arkamda adam birden önüme atladı 'kardeşim özür dilerim bunları attın lazım değilse alabilir miyim? üstüm başım perişan' tarzında birşeyler söyledi ekranda seçeneklerde 'dokunma lan onlar benim' ve 'tabi alabilirsin kardeşim. ne demek' tarzı 2 seçenek vardı. alabileceğini söyledikten sonra sanki böyle gözlerinin içi parladı. hemen eğildi bütün attığım ezik kıyafetleri topladı giydi üstüne mutlu oldu. ben direk saveleyip çıktım oyundan. bu fakirliğin gözü kör olsun lan.
    çok yalnızım ve duygusalım gece gece.

  • öncelikle migros'taki l boy 30'lu yumurtanın fiyatını belirteyim:

    .....

    34,95 yani 35 lira.

    tabii bunun kalitesi tartışılır. o sebeple özellikle çocukların sağlığı için migros'a da " güvenerek " orvital'in 10'lu organik yumurtasının fiyatını belirteyim;

    .......

    21, 95 yani 22 lira.

    hem 10'lu hem de orta boy yani m boy bu yumurtalar l değil. genellikle m oluyor zaten.

    fakat 30 tane olsun isterseniz bu da 66 lira yapıyor!

    siz ve eşiniz sadece haftasonu kahvaltılarında yumurta yiyorsunuz diyelim, 16 yumurta yapar.
    tek çocuğunuz her sabah yese 30 da o olsun. düz hesap 45 yumurta. tabii minimumdan hareketle.

    yukarıda yumurtanın tanesi yaklaşık 2 liraya denk geliyor. organik olanı hesaplıyorum çünkü tavuk beslediğinizde yediğiniz yumurta organik oluyor.

    yani ayda 90 - 100 lira arası bir ücret yapıyor ki yılda da 1000 liradan daha fazla ediyor.
    tabii bu yumurtaları başka yemeklerde, kekte börekte falan kullanmıyorsunuz.

    şimdi gelelim bana. malûm tavuk bakıyorum kendimce.

    günde 20 - 25 arası yumurta alıyorum 30 tavuktan. bazen tam sayı da oluyor ama hadi 22 diyelim ortalamaya.

    günde 22 yumurta, eşe dosta akrabaya ikram, evde yedikleriniz vs. derken 10 yumurta kalsa günlük, onu da 1,25 tl'den sattığınızı düşünün. yine sayılar minimumdan hesaplanıyor.

    günde 12,5 lira.

    ayda 375 lira.

    bu kadar tavuk için buğday alırsanız ki ben az alıyorum çünkü mahalleli yemekleri ve ekmekleri çöpe atmaktan ise tavuklarıma getiriyor. buğdayın 10 kilosu 40 lira! çok zam geldi buna da.

    375'ten 40'ı düşelim 335 lira. hadi 35 lirayı da düşelim, 300 lira aylık ortalama kalan para.

    yani yılda 3.600 lira.

    minimum hesaplar bunlar. cins tavuk ve horozların alım - satım fiyatları bazen 3 bin küsüre kadar gidiyor.
    yumurta ile hiç uğraşmayıp cins tavuk yumurtalarını kuluçkaya yatıranlar ve ayda 10 bin ve üzeri kazananlar var bu işten.

    tabii tüm bunlar için müstakil ev gerekli.
    yine de görüyorum bazı sitelerde dahi bakanlar oluyor. millet bütün apartman birleşip kümes kuruyor*

    işin bir de psikolojik kısmı var tabii.
    civciv büyütmek, onların yumurtadan çıkışlarına şahit olmak, bahçede tavuklarla vakit geçirmek vs. paha biçilmez şeyler.

    imkanınız varsa üç tavuk bir horoz alsanız emin olun hem giderlerini karşılar hem de sağlıklı, günlük yumurta yersiniz.
    bu fiyatlar seneye daha da artar.

    umarım hesaplarda yanlışlık yoktur sözelciydim de*

  • cok boktan bir olaydir.
    universite arkadasimin evlerine hafta sonu munasebetiyle gittim. arkadastan cok annesine benziyorum. yani yanyana gorseniz benim annem sanirsiniz. ailecek beni cok sevdiler, sohbet, muhabbet. babasi zaten bana hayretler icinde bakiyor, gozlerine inanamiyor. neyse efendim ertesi gun pazar ve evin en kalabalik oldugu gun. kahvalti sonrasi kahvelerle beraber sigaralarimizi iciyoruz. o sirada arkadasimin evli olan ablasi ve kocasi geliyor. simdi evde ben, arkadasim, annesi, babasi, iki tane ablasi, enistesi ve kedileri var. oturduklari ev kira. bir muddet sonra ev sahibi ve karisi tesrif ediyor. gunun ilk sigarasi bagirsaklarimi haraketlendiriyor. (bkz: durduramiyoruz efendim)
    tuvalete gidiyorum. afedersiniz siciyorum. sifonu cekip klozeti izliyorum. su seviyesinin yukselmesine paralel benim gozler aciliyor. su yukseliyor, gozler portluyor. gozler portlerken su yukseliyor. neyse ki klozet tasmiyor ama ortada bok var. kufur ediyorum. ev kalabalik bok varmis gibi herkes evde. bakiniyorum care yok. arkadasima sesleniyorum. yanima geliyor ve boka bakarak gulmeye basliyor. acil biseyler yapmam lazim napalim diyorum. arkadasim annemi cagiralim diyor olmaz diye karsi cikiyorum. ugrasiyoruz gitmiyor. en son annesi geliyor sorun nedir diye. arkadasim anlatiyor. kadin seviniyor. ev sahibine sikayet ediyor tuvalet tikaniyor halletmek gerek diye. o sirada ev sahibi yanimiza geliyor. butun ev hakli banyoda benim boka bakarak yorum yapiyor. sifonu cekiyorlar bok gitmiyor. millet nasa yada csi da calisir ciddiyetiyle durumu degerlendiriyorlar. hic dusunen yok bu kizin psikolojisi ne hale gelir diye. abi ayip ya.
    tek basina halledenleri sansli insanlar sayiyorum.

  • endişe ile gözlemlediğim durum.

    farkında mısınız? her geçen günle birlikte değerlerimizi biraz da yitiriyoruz. çivi çakmasını bilmeyen insanlar türk genciyim diye dolaşıyor ortada.

    övünmekten hoşlanmam, ancak ben her zaman hırdavata yatkın olmuşumdur. menteşesi çıkmış bir kapıyı üç dakika içinde onarabilirim. izolasyondan anlarım. birkaç gram cam macunu ve tek kutu silikonla harikalar yaratırım.

    benim gibilerin sayısının git gide azaldığını üzülerek görüyorum. zira, testere, çekiç tutması gereken körpe eller kıyasıya tinder kaydırıyor. çivi tutması gereken ağızlar beğeni geldiğinde kıvrılıyor. bu böyle olmaz!

    misal, geçenlerde birine "tut şu boruyu. ben de bu arada penseyle kenarlarını bükeyim ki yerine rahat girsin" diyorum. ürkekçe tutuyor. penseyle sert bir hamle yaptığımda boru hemen kayıveriyor elinden. "neden böyle oldu?" diye soruyorum. "abi ben anlamam bu işlerden .kitap okurum. tiyatroyu severim" diyor. " evladım ben de kitap okurum" diyorum ." sor bir edgar allan poe ,bir frank herbert anlatayım saatlerce" diyorum. "bu bir bahane olmamalı bence. kitabını okuyacaksın , tiyatrona operana gideceksin. ama hırdavatını da ihmal etmeyeceksin. atatürk geleceği sizlere emanet etmiş. akıllı olun biraz" diyorum.

    kolları da incecik oluyor bunların. babalarımıza, dayılarımıza bakalım. hepsinin bilekleri kalın.

    hırdavat sanatına vakıf olabilmek için çaba göstermeliyiz. çalışalım çocuklar! tamir etmek için bir şeylerin bozulmasını beklemeyelim! ben ,şahsen, canım sıkıldığında yatak odamdaki gardrobumu söküp tekrar monte ediyorum. mutfağın musluğundaki contayı çıkarıp banyonunkine takıyorum. banyonunkini de mutfağınkine...havalandırmak için pencereyi açtığımda kendimi tutamıyor, beyaz plastik boya ile köşelerinden güzelce geçiyorum. herkes uğraşsın! tekrar eskisi gibi olalım! hem mutlu bir evlilik sürdürmek için de böyle işlerde biraz maharetli olmak şart kanımca.

    milletçe doğalgaza geçtik .tüpçü kabusumuz sona erdi. ama tesisatçılar, tamirciler; bunlar hala birer tehdit olma özelliklerini sürdürüyor. ben korkarım arkadaşım! filmlerden hepimiz görüyoruz kadın milletinin tamircilere, ustalara ne kadar meraklı olduğunu. gün geçmiyor ki bunun bir yeni örneğini ekranlarımızda görmeyelim. kısa bir tamir faslının ardından, hanımlar ustanın maharetleri karşısındaki zaaflarını gizleyemiyor ve şimdi burada yazmamın yakışıksız olacağı pek çok hadise cereyan ediyor. bunun böyle olmasına izin vermeyelim! hanımlarımıza sahip çıkalım! eve usta çağıracaklarına "bizim bey halleder" diye düşünüp akşamı beklesinler.

    delik çok genişse kibrit çöpü tıkayıp çiviyi öyle çakabiliriz. yıldız vidayı düz tornavidalarla açamayız diye düşünmeyelim. bazıları açıyor. keserin arkasıyla çivi çakarken ürkek olmayalım. galiptir bu yolda mağlup! haydi çocuklar!

  • belki de en guzel en anlamli ara basamaklardan birisidir. arkadas kalmak yasanmamislari dusunerek can sikici olabiliyorken sevgili olmanin da her seyin icine edebilitesi vardir. hem ne gerek var isim koyma cabalarina.