hesabın var mı? giriş yap

  • olan ülke itibarına oldu denmiş de ülke itibarının başına tam olarak ne geldiğini anlamadım. avustralyalı dünyaca ünlü bir restoran zinciri sahibi bir futbol müsabakası sonrası kural ihlali yaptı diyelim, nasıl avustralyalıların konuyla ilgili endişelenmelerini gerektirecek bir şey yoksa bizim de olmamalı. sanki nusret ülkenin dışişleri temsilcisi. otu çöpü ülke itibarına bağlamasak mı artık?

    edit: birkaç mesaj geldi, değerli arkadaşlar hemen her ülkede tek bir kişinin eyleminden tüm milletini itham etme müessesesi bir avuç kafatasçı ve 31'ci ergenin tekelinde olduğundan hiçbir ülkede ülkemizin itibarına gölge düşürebilecek kamuoyu mevcuduna ulaşılamayacaktır. ülke itibarı için endişelenmek için çok daha ağır olaylar gördük. şimdilik rahat uyuyun :) *

  • "...her maça ülkenin milli takımını kaos içnde hazırlamayı vazife edinmiş, kendisi ile çekişen, hatta söylediklerinin anlamını çözemez hale gelen bir ombudsman izlenimi veren, ülke içinde tartışılır hale gelen, saygıyı, sevgiyle değil de korku ve tehditle almaya çalışan sayın fatih terim, son 3 yıldır hiçbir şey vermediğin türk futboluna belki de en iyi katkıyı emekli olarak verebilirsiniz..."

    http://sosyal.hurriyet.com.tr/…inanmiyoruz_40244230

  • konuyla ilgilii kendi yaşadıklarımı aktarıyorum:

    ikinci evliliğimi yapmıştım ve eşimin de ikinci evliliğiydi. aradan 1 ay sonra bana karşı davranışları değişti. baştan beri gözümün tutmadığı, oynak bir kadın arkadaşının başka şehire* iş başvurusu yapacağını aynı gün akşamüstü döneceklerini belirtip onunla gitmek istediğini söyledi. ben tabi kabul etmedim. bu kadın arkadaşı bizzat gelip akşamüstü olmadan döneceklerine dair söz verdi. ben de izin verdim. ancak akşamüstü olunca çeşitli bahanelerle geri dönme işinin uzayacağını falan söyledi ve o akşam gelmedi. ertesi akşam döndü ve hiç açıklama yapmadan gitti yatak odasına yattı.

    ertesi gün konuşmak istediğimi söyledim ama tartışma çıkarıp polisi aradı. gelen polise durumu açıkladım. adam kapı eşiğinde karıma bakıp: "19 yıllık polis memuruyum ve çok değişik illerde görev yaptım. kocanızın bahsettiklerinin yüzde birine bile cinayetler işlendiğini gördüm. bence yaptıklarınızı bir daha düşünüp değerlendirin" dedi.

    ben yine insan gibi konuşup bu yaşananlarda benim ne gibi sorumluluğum olduğunu öğrenmeye çalıştım. bu iyi niyetim meyvesini verdi ve bana olan biteni anlattı.

    başka şehirde* yaşayan ilk eşi benimle evlendiğini duyunca bunu sürekli telefonla aramaya, benden boşanıp onunla evlenmesi için yalvar maya başlıyor. konuşmaları gece ben uyuduktan sonra başlayıp sabaha kadar sürüyor. ilk eşi "boşan benimle gel evlen sana 1 ev 1 araba vereceğim" diyor.

    sonunda bana bunları anlattı ve ben kendisine iyi düşünmesini, yapacağı seçime saygı duyacağımı söyledim. kendisi bana sms yoluyla eski eşine dönmek istediğini, onun imkanlarının ve yaşadığı şehrin kendisine daha uygun olduğunu yazdı. ben de medeni bir şekilde aradan çekileceğimi belirttim.

    ancak bir engelle karşılaştık. evlilik 1 yılını doldurmadan anlaşmalı boşanma mümkün olmuyormuş. avukat olan eniştem, tek çözüm yolu olarak eşimin aile mahkemesinde beni ilk eşiyle aldattığını itiraf etmesi ve bu yola boşanabileceğimizi , aldatmanın tck ya göre suç olmamakla birlikte boşanma sebebi olduğunu söyledi. ilk eşine (ev+araba) acilen dönmek isteyen karım bu öneriyi kabul etti. sabah hepbirlikte buluşup aile mahkemesine müracaat etmeyi kararlaştırdık.

    o gece karım "son gece istersen birşeyler yapabiliriz henüz boşanmadık" dese de ben salonda yatmayı tercih ettim.

    sabah uyandığımda pantolonun bembeyaz cebini dışarda görünce birşeylerin ters gittiğini anladım. yatak odasına baktığımda, cebimdeki paralarla birlikte nikahlı eşiminde uçup gittiğini anladım.

    kendisini defalarca aradım açmadı. mesaj attım ve sonunda o da mesajıma cevap yazdı: cebimden paraları aldığını, çünkü bir avukata danışma ihtiyacı hissettiğini, danıştığı avukatında kendisine beni aldattığını kabul etmemesini, yoksa aldattığı ilk eşiyle birlikte bana yüklü miktarda tazminat ödemek zorunda kalacaklarını yazdı. ilk eşine gitmek için yolda olduğunu, 8 ay sonra sonra dönüp anlaşmalı boşanacağını, başka yolunun olmadığını yazdı.

    ilk eşiyle turistik yerlerde fotolar çekilip facebook ta bile paylaştı. ilişki durumunu 'evli' den 'ilişkisi var' a çevirdi. ortak arkadaşlar sayesinde bunların da görüntülerini alıp boşanma davası açıldı. her ikimizin cep telefonuna el konulup, mesajlaşmalar bilirkişi trafından incelenip rapor halinde mahkemeye sunuldu. vodafone dan mesajlaşmalar yapılrken telefonların konum bilgileri istendi.

    benim şahitlerim yukarıda yazdıklarımı doğrular ifadeler verdi. onun şahidi hakime kadının sıkıştırmasıyla, istanbul a iş görüşmesi diye gittiklerini, 1 gece orada kaldıklarını ertesi gün döndüklerini söyledi. geceyi nerede geçirdiklerini sorunca muğlak cevaplar verdi.

    bu davalar sürerken bunun ilk eşi bununla evlenmekten vazgeçmiş. bana geldi ve "sei seviyorum, boşanmayalım" falan dedi. ben kabul etmeyince o da karşı boşanma davası açtı. 50,000 maddi, 50,000 manevi ve 1000 tl de yoksulluk nafakası talep etti.

    karar duruşmasında her zaman kadın tarafını tutmasıyla ün salmış hakime hanım eşimin maddi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerini evlilik birliğinin temelden sarsılmasında ağır kusurlu olması nedeniyle reddetti ve boşanmamıza karar verdi.

    herkes burada mutlu son beklerken 1,5 yıl sonra temyizden kısmi bozma kararı geldi. boşanmış olduğum eşim çalışmadığı için yoksulluğa düşeceğinden 400 tl yoksulluk nafasının ödenmesi gerektiğine hükmetmiş.

    yerel hakime hanım buna uymayarak kusurlu olan kadın tarafı, kesin hüküm açıklandıktan sonra aylık 200 tl ödenmesi gerekir diyerek dosyayı yeniden temyize yolladı.

    eski eşimin uyanık avukatı sanki yargıtay 400 tl yoksulluk nafakası bağlamış gibi göstererek icra mahkemesine beni verip 8000 ana para + masraflar 10,000 tl diyerek maaşa haciz koyuyor.

    karşı mahkeme açıp böyle bir mahkeme kararı yoktur deyip haklı çıkana kadar 3 ay boyunca maaşın 1/4 ünü iç ettiler. geri almak için dava bile açamıyorsun çünkü ne maaşı ne de malı var.

    6 ay kadar sonra yargıtay 200 tl nafakayı onadı. avukat hemen maaşıma aylık 223 tl nafaka kesintisi koydu. bu parayı yaklaşık 4 yıl ödedim. sonradan öğrendim ki ilk eşiyle evlenmiş. sadece bir dilekçe ile icra müdürlüğüne müracaat edip kesintinin durdurujlmasını ve mal müdürlüğüne bildirim yapılmasını belirttim. anında e devletten bakıp evlendiğine dair yazının çıktığını icra dosyama koyup kesintiyi durdurdular.

    bütün bunlardan şunu öğrendim ki sürekli işi olmayan biriyle kesinlikle evlenmeyin. adliyeler kesinlikle artık gözüme kumarhane gibi gözüküyor. o kadar şahitler, deliller, yazışmalare, bilirkişi raporları falan hepsi hikaye. en başta taraflara zar attırılsın. büyük atan kazansın. böyle yapılmış olsaydı eğer, beni göz göre göre aldatan eşime karşı belki kazanma şansım olurdu.

    edit: imla

  • 2011'in mayis'i.. tib'den eksi sozluk'u kapatma emri cikiyor. ortalik biraz karisik. her kafadan bir ses.

    olay butonu hep yesil.

    4 mayis 2011 - #23338165
    5 mayis 2011 - #23363517
    7 mayis 2011 - #23395635
    8 mayis 2011 - #23407952

    bu entry'deki birkac cumleye dikkat:

    ''...daha kalabalık bir internet kullanıcı grubuyla katılmak. bu yüzden hepinizin (evet sen dahil) orada olması lazım...''

    ssg'nin burada bahsettigi kisiler sen, ben, antik'i bugunu kullanmayanlar falan. (evet sen dahil)

    9 mayis 2011 - #23416679
    11 mayis 2011 - #23447436 (bizden oneri bekleniyor. hani su an hicbir talebi ve onerisi siklenmeyen bizlerden)
    12 mayis 2011 - #23465436
    12 mayis 2011 - #23468031
    12 mayis 2011 - #23468497
    13 mayis 2011 - #23485966

    sonrasinda dusunen hayvanin onde gideni de bir seyler yazip kafamizi utulemis. ben ozellikle ssg'nin olaganustu cabasini gostermek istedim.

    ***

    konu, eksi sozluk'un kapanmasi olunca, sozluk yazarlari can ciger kuzu sarmasi. onerileri dikkate alinan onemli kisiler ve olay butonu surekli yaniyor. aciklama ustune aciklama yapilabiliyor.

    konu, o pek kiymetli yazarlarin basit talepleri olunca, olay butonu hic yanmiyor. taleplerin karsilanmasini geciyorum... karsilanmasa da olur. ancak, o gun o yuruyus'te ssg'yi yalniz birakmayan yazarlara, ssg bugun tek cumlelik bir aciklama yapmaktan dahi kaciniyor.

    bakalim... devran donuyor nasil olsa...

    sunu ek yapalim: ssg ile ilgili yazilan her entry'den sonra devreye giren ''adam sozlugun sahibi'' refleksine eyvallah. evet, ssg sozlugun sahibi, dusuneni, tasarlayicisi ve sairesi. ancak biz de(yazarlar) kendi sozumuzun sahibiyiz. biz de iki lakirdi edelim arada musadenizle.