hesabın var mı? giriş yap

  • japonya'da yapılan insanların delicesine uğraştıkları bir sanat. muazzam bir zariflik ve minimal görüntüyle göze çok hoş geliyor. dünyada da kendine çok ciddi olmasa da bir kitle edinmeye başlayan bir sanat haline geliyor. bunda japon büyükelçiliklerinin katkısı da büyük tabii. bununla ilgili workshoplar düzenleyerek kültürlerini yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. bizim ülkemizde popülerliğin sebebi ise workshoplardan ziyade bulmacalarda çıkması. sık sık karşılaşılan bu kelime sayesinde kültürümüz japon kültürüne bir adım daha yaklaşıyor :) darısı workshoplara katılmamızın başına diyelim.

  • açılın, en iyi mayonez tarifini vermeye geldim.
    gordon ramsey'den tutun, jamie oliver'a, global master chef yarışmalarından, türk şeflerin videolarına kadar geniş bir araştırma yaptım, defalarca denedim, yanıldım ve en sonunda o kapkalın kıvamlı ve tadına doyamayacağınız mayonezin sırrını sizlerle paylaşmaya geldim.

    hazırsanız başlıyoruz...

    öncelikle mayonezimizin mükemmel olması için insan elinin hiç ulaşamayacağı hızlara ulaşan blender denen aleti kullanacağız. mixer değil yalnız blender. burası önemli. çünkü blender yumurta yağ ve havayı mixer'den daha güzel bağlıyor.

    malzemeler:
    3 yumurta sarısı
    1 tatlı kaşığı hardal
    1 çay bardağı sızma zeytinyağı
    1 kaşık limon suyu
    1 kaşık üzüm sirkesi
    1 tutam tuz
    taze çekilmiş karabiber

    öncelikle 3 yumurta sarısını ve 1 tatlı kaşığı hardalı blender'a koyuyoruz. (linkte verdiğim video'da yumurtayı akıyla koyuyor ve tüm malzemeleri aynı anda ekliyor. benim tarifim böyle değil sadece sarıyı koyuyorum. sadece sarının kullanıldığı durumda sirkeyi, hardalı ve yağı aynı anda ekleyip çalıştırınca kıvam tutmuyor. akını işin içine koyunca bu şekilde bile kıvamı hızlı tutuyor ama tadı o kadar lezzetli olmuyor. tercih sizin.)

    blender'ı 5 saniye en yüksek güçte çalıştırıyoruz. daha sonra kapağını açıp içine iki üç yemek kaşığı zeytinyağı koyup kapağı kapatıp 10-15 saniye kesintisiz çalıştırıyoruz.
    bu işlemi çay bardağındaki zeytinyağı tamamen bitene kadar tekrarlıyoruz. unutmayın blender en yüksek hızda olacak! bir süre sonra mayoneziniz kıvamını almaya başlayacak, o aşamalarda kapağı açtıkça yeniden yağ koymadan önce kaşıkla bir iki karıştırın sonra koyun yağı.
    kıvam tutmaya başladıkça her seferinde koyduğunuz zeytinyağı miktarını arttırabilirsiniz.

    en son olarak ise limon suyunu, sirkeyi, tuzu ve karabiberi ekleyip blenderı tekrardan 15-20 saniye kadar açık tutun.

    mayoneziniz hazır, afiyet olsun.

    not: 1 çay bardağı zeytin yağı dedim ama siz daha fazla kullanabilirsiniz. ben az yağlı olmasını yerken gönül rahatlığı olması açısından tercih ettim, tadı da baya hafif oluyor ekmeğin üstüne sürüp sürüp yiyorum.

    kamu spotu: zeytinyağı; ayçiçek yağı, mısır özü yağı vb. ile kıyas kabul etmeyecek derecede sağlıklıdır ve yanma derecesi onlardan yüksek olduğundan en güzel ve sağlıklı kızartmalar da zeytinyağı ile yapılır. “zeytinyağı ile kızartma yapılmaz” ülkemizde geçmiş yıllarda uygulanan zeytinyağını itibarsızlaştırma politikası yüzünden ortaya çıkmış yanlış bir bilgidir. mayonezde de ayçiçek yağı vs kullanmayın, zeytinyağından şaşmayın. sevgiler...

  • uzun süre uğraşarak, benden habersizce, yanlış verilmiş bir karar sonrasında geçmek zorunda kaldığımız kotalı internet tarifesinden (yaklaşık 5 gün boyunca en az 6 saatlik telefon görüşmesi yapmak, onlarca yönetici ile uğraşmak zorunda kalmıştım) kurtulmanın sevinciyle yaşayan biri olarak konuşacağım bak şimdi. adı limitsiz, kendi kotalı tarifelerin internet tarifesi olarak satıldığı, "sınırsız görüşme" isimli cep telefonu abonelik paketlerinin 5000dakika konuşmayla sınırlı olduğu bir ülkeden sesleniyorum sana.

    insanları yağ kuyruklarında yaşattılar yıllarca, ekmek ve benzin kuyruklarında. kendileri yerken, bizi aç bırakıp rezil ettiler dağa taşa, kurda kuşa. sonra kepçeyle getirip kaşıkla bize vermeye başladılar, karnımız doydu sanıp güvenmeyi sürdürdük hepsine. sonra internet minternet derken teknolojiyle tanıştık, başta rezil, sonra düzgün, sonra da aptal uygulamalarla karşı karşıya kala kala internet kullanıcısı olduk. sonra da adil kullanım denen bok çıktı.

    uzağa gitme, sadece benden önce konuşanların yazı olarak bıraktıklarına bak biraz...

    şimdi anlıyor musun neden "adil kullanım" diye bir bok çıktığını sevgili sözlükçü arkadaşım. bak o zihniyet kendini gösterdi hemen. "aylık 50gb'lık ne yapıyorsunuz?" diye soruyor. "tanesi 800mb'tan kaç film eder" hesabı yapıyor. hem de bunu; tüm dünyanın bağlantı hızı konusunda gigabitlere taşınmış olduğu bir zaman aralığında soruyor. bu mantıktaki adamlar o mevkilerde oturduğu için adil kullanım diye bir halt var işte. "800mb'lık 5 film neyinize yetmiyor?" diyecek kadar salak tiplemelere yöneticilik koltuğu devredildiği için sen ve ben bu gerizekalı uygulamalara maruz kalıyoruz işte.

    ipsala'dan öteye geçirsen milletin kıçıyla güleceği bir düşünme algoritmasına sahip bu insanlar yüzünden "kota" diye bir bokla yüzyüzeyiz. adil kullanımmış, peh. en büyük adaletsizlik, senin gibi embesili oraya yetkili yapan yüzünden karşımızda bizim.

    hayata bir pringles kutusunun içinden bakarsanız, sadece basit bir yuvarlağa sığar her şey. onun dışında kalanları görme şansınız yoktur. iptv, htv, hdtv, voip, ultrahd vesaire gibi şeyler hep o çemberin, yuvarlağın veya dairenin dışında kalır pringles kutusuna kafanızı gömüp onun dışına bakamaz olduğunuzda. bir blu-ray film 25 veya 50gb boyunda oluyor, eğer merak ediyorsan sevgili embesil arkadaşım. hani şu "ne yapıyosunuz o kadar interneti, kapatsanıza musluğu" derken sorduğun miktar.

    hem zaten sana mı düştü benim ne indirip ne yüklediğimin çetelesini tutmak? düşün şimdi; sen bana gelip 18 koltuklu bir minibüs satıyorsun. ben günün birinde arkadaşlarımla toplanıp pikniğe gitmek için biniyorum, beni yolda durdurup "minibüse bu kadar insan binemezsiniz, siz minibüse bu kadar insanla binerseniz adil bir kullanım olmaz" diyorsun. sonra da benden sana insanmış gibi davranmamı bekliyorsun. var mı öyle tatava? senin o fındık kadar aklının üretebileceği üç beş fikir, olsa olsa bu kadar kokuşmuş olur işte. bu kadar leşsin, bu kadar embesilsin sen.

    50 gbyte neyimize yetmiyormuş... sttir git mal mısın nesin...

  • bir türlü anlam veremediğim durumdur. arkadaş dördü de 'büyük melek' olarak adlandırıldığı halde yaptıkları iş bir mi? bak mesela azrail'e! adam tarihin başlangıcından beri deyim yerindeyse köle gibi çalışıyor, can almalar falan, nerde ölüm olsa adam orda bitiveriyor, bir nefes alma desen yok. mikail keza öyle, nerde bir doğa olayı, adam orda bitiveriyor, tam bir görev adamı. yağmur yağar mikail sorumlu olur, fırtına çıkar yine bizimki, ne çekilmez çilesi varmış. ama diğer yandan cebrail, yılda dokuz saniye çalışan usain bolt gibi, bir dönem ağır iş yapmış, emekliliğini almış kenarda keyif sürüyor. tamam yaptığı işi küçümsemiyoruz ama azrail'le bir tutulması mümkün mü? gelelim israfil'e! arkadaş bu devran 4.54 milyar yıldır dönüyor, bir adam hiç mi çalışmaz? böyle görev mi olur? milyarlarca yıl sadece bir gün mü çalışılır? o gün geldiğinde hastalansa ne olacak? hepsinin de büyük melek kontenjanından aynı maaşı aldığını düşünsenize! yemin ediyorum olay çıkar, azrail bu yüzden azrail'i olur diğerlerinin alimallah! velhasıl, beni çok rahatsız eden durumdur azizim.

    debe editi: (bkz: minik eymen celep'e yardım ediyoruz kampanyası)

  • yarışmanın albenisi de buradan geliyor zaten, cahil sözlükçü halinizle kendinizi birden harvard'lı adamdan daha zeki çevik ve ahlaklı hissettiniz değil mi?

    işin aslı şu, yarışmacılar yarışmadan önce bir ön eleme testi gibi bir şeye sokuluyor ve bu testte asıl amaç yarışmacıların hangi konularda bilgili hangi konularda bilgisiz olduğunu görmek.

    bu sayede ilk soruda harvard'lı eleyip bu güne dek en büyük başarısı pilavını tane tane yapmak olan ev hanımını finale çıkarmak mümkün olabiliyor.

    (bkz: show business)

    yalnız arkadaş da biraz antipatikmiş, medya yapımcıları vurmuş gol olmuş :)

    herhalde yaptıkları testte 80'lerin çocuk kültürüne uzak çıktı, sözlü mülakatta da profilini "halktan uzak yüksek egolu elit" çıkınca dediler ki biz bunu ilk soruda indirelim. hatta belki sahneye çıkarken kariyerini anlat diye tembihlemişlerdir. harvard'ı da araya sokuştur ki devrilen ağacın sesi daha çok çıksın demişlerdir haha :)

  • sadece insanlarda görülmüş bir hastalıktır. hemen her hayvanda yapılan incelemelerde, iltihaba rastlanmamıştır. hatta bunu insanın doğaya aykırı olarak iki ayak üzerine kalkmasına da bağlayanlar yok değil.

    edit: 7 yıl önce iltihap yazmasını bilmiyormuşum meğer...

    edit2: 2004 ten 2008 çıkınca 7 kalmadığını da yeni öğrendim.

    edit3 : 2004 ten 2008 çıkmaz.