hesabın var mı? giriş yap

  • en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.

    must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.

    örnek:
    you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
    you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.

    olumsuz:

    you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
    you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.

    görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.

    20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.

  • kendisi istanbul içerisinde mecidiyeköy'den ümraniye'ye 2 saatte giderse şükreden bir yazar tarafından küçümsenen teknoloji.

    lan trafiği var, regülasyonu var da var bu işin. uzaylıya haraç yedirmeden olmuyor işler öyle kolay.

  • soğan soyarken karşılaşılan ciddi bir mes'ele. bilindiği üzere soğan kabukları katman katman olur. dışa doğru iyice incelen katmanlar kabuk formunu alır. o kabuklar birer birer kaldırıldığında soğanın etli kısmına ulaşırız. yalnız bu katmanlarda öyle bir kritik nokta, yani kritik katman vardır ki kararsız insanı çileden çıkartır. söz konusu katmanın üst kısmı kullanılabilir alt kısmı ise biraz daha kabuğa yakın görüntüdedir. genelde o katman da çöpe atılsa da insanı düşünmeye sevkeder.

  • fermente edilmiş tuzlu ringa balığı.

    fermantasyon otoliz şeklinde balığın vücudundaki laktik asit enzimiyle başlar. bakterilerle birlikte bütirik asit, asetik asit ve propiyonik asit gibi keskin kokulu asitler balığın içinde form alır. ayrıca fermantasyonla hidrojen sülfür de üretilir.

    aşırı ağır kokusundan dolayı bu balık hep açık alanlarda yenir.

    2006'da air france ve british airways'ın bu konserve balığın uçağa alınmasını "patlayabilir" gerekçesiyle yasaklamasının üzerine isveçli balık üreticileri bu iki havayolu şirketini "kültür cahili" olarak niteledi.

  • açılın ben söyleyim nedenini;
    adamın imkanı var, evde oturmak istemiyor, kendisine masrafı fazla olmayan meşgale olarak bir iş yeri açıyor. bu vesileyle tabiri caiz ise karı dırdırından ve işsizlik psikolojisinden sıyrılmış oluyor. bu tip yerler genelde ay sonunda kafa kafaya çıkarlar.

  • sensory-processing sensitivity and its relation to introversion and emotionality adlı makale ile ortaya atılan kavram. daha çok introvertlerde gözlenmiş. (mbtifobisi olanlara önerebileceğim bir makale değil.)*

    non-hsp'lere göre çoğu:
    - hataları tespit etme ve hata yapmaktan kaçınmada daha iyiler.
    - daha derin odaklanabiliyorlar. (fakat dikkat dağıtıcı etken olmadığında bu konuda daha başarılılar.) ayrıca bu konuyla ilgili faydalı olabilecek bir makale.
    - dikkat, doğruluk, hız ve küçük farkların tespit edilmesi ile ilgili görevlerde iyiler.
    - semantik hafızaları iyi.
    - sık sık kendi düşünceleri hakkında düşünürler.
    - diğer insanların ruh hallerinden ve duygularından derinden etkilenirler.

    elaine n. aron konu hakkında "the highly sensitive person" adında bir kitap yazmış. kitabın scribd linki.

    *

    dopamin sistemi ile ilişkili 98 polimorfizm test edilmiş ve 7 gen üzerindeki 10 lokusun* hsp ile ilgili olduğu tespit edilmiş. dopamin sisteminin hsp varyansının %15'ini oluşturduğu belirtiliyor. kaynak.

  • stadlarına degil, tavırlarına hayran oldum. 20 küsur yıllık fenerbahceliyim; ilk defa bugün, onları kıskandım.

  • a) yaaaylalaaaar yaylaaalarr
    b) hmm.. cv'nizi inceledik.. sizi hede departmanında......
    c) demek kızıma talip olan delikanlı sensin!...

    diyaloglarından kısa süre önce yaşanmış olması muhtemel durum...