hesabın var mı? giriş yap

  • failili yazinca kendi hikayem aklima geldi.
    isteme olduğu gün tam bir faciaydi. hava yaklaşık bin derece, aylardan ağustos. önce eşim ve ailesi evi bulamadi. sonra onlar gelince kahveler yapıldı ve kahve taştı. ateist kayinpederim ve annem tartışti. kayınpederim isterken "allahın emri peygamberin kavli" demeyince, hacı olan annem "sizde allah kitap yok galiba" diyerek meselenin ortasina daldı ; kayinpederimse "genel olarak yoklar zaten" diyerek yangını körükledi. tam tartışma büyüyecekken eniştem "hadi yüzükleri takalim" dedi. yüzük takilacakken elektirik kesildi. mum ışığında yüzük takılırken o zaman ortaokulda olan yeğenim "noluyo amk bu ne kalabalik?" diyerek ter içinde eve daldı.
    sonra elektrik geldi, ikram yapilacakken pasta kuzenimin elinden yere düştü. aksilikler burda son buldu diyorduk ancak öyle olmadı. sıcaktan kayinvalidem koltukta uyuyakaldi. o gece başka bir facia olmadan sonlandi.

    nikah tarihi bulamadığımız için sabahın kör vakti nikah yaptik.*
    dolayısıyla en yakinlarimiz harici kimse yoktu. nikahtan hemen sonra eşimle kavga ettik.

    nasıl başlarsa öyle gidiyor evlilik. evren mesajlari gönderdi ama almadik demek.
    nişanlı olanlara duyurulur.

    edit: sanırım en çok mesaj gelen entryim bu, çoğunlukla sonucu ne oldu diyorsunuz: boşandık sevgili yazarlar.

  • yuva kurmayı başarmak ne yahu? bir başarı mi evlenmek sizin için? aksine ben bekar ve yalnız yaşayan insanların hayatla başa çıkmak açısından daha başarılı olduklarını düşünüyorum.

    edit: oha. daha önce hiç 176 kişi beğenmemişti yazdıklarımı. vay anasını be.

    edit 2: günaydın. arkadaşlar napiyosunuz? 473 kişi olmuş. neyse hastaydım. birazcık sevindim. hehehe. artık nasıl garibansam; beğeni sayısına seviniyorum.

  • amk ibnesi kesin, "imamoğlu kazandı, zafer kardeş halkların oldu" bilmem ne diye zırvalayacak, akabinde ysk seçim yenileme kararı alacak, akp'de seçimlere kadar bu ibnenin söylemleri üzerinden siyaset yapacak.
    hep aynı tiyatro amk yeter artık.

  • kızın %5'i görünüyor. bizim insanımız böyle işte. zigi kalkmışsa %5e aşık olup evi arabayı üstüne yapar.

  • hoca derste başka birşeylerle ilgilenilmesinden, uyunulmasından vs nefret eden ve hemen dersten atan bir tiptir. bir gün en arka sırada uyuyan iki kişiyi yakalar. normalde o anlarda kükreyen ve bir üniversite hocasına yakışmayacak davranışlarda bulunan hoca öğrencilere sakince yaklaşır ve:

    - arkadaşlar sınıfı terk ediyorsunuz
    - off...

    -yaklaşık 30 saniye sonra-

    - arkadaşım duymadın heralde dışarı çıkıyorsunuz dedim
    - hocam kalkamıyorum
    - sebep?
    - ayağım uyuşmuş..!*

    eleman nasıl uyumuşsa artık kısmi felç geçirecek kadar kendinden geçmiş.

  • 9 ağustos 1969'da sharon tate ve beraberindeki dört arkadaşının korkunç bir şekilde öldürüldükleri beverly hills'teki ev. sokağın adresi aynı zamanda evin de adı.

    ev, 1942 yılında mimar robert byrd tarafından fransız aktris michele morgan için tasarlanmış ve 1944 yılında yapımı tamamlanmış. foto. meşhur kapılı foto.
    yıllar boyu hollywood film ve müzik endüstrisinden pek çok ünlü burada ikamet etmiş. ikinci dünya savaşının bitişiyle michele morgan fransa'ya dönmeye karar verince evi de 1946'da lillian gish'e satmış. michele morgan evi terkederken çekilen bir foto. lillian gish.
    1960'lara gelindiğinde yetenek avcısı rudolph altobelli evi 86.000 dolara (2018 yılında 720.000 dolara karşılık geliyor) satın almış ve kiralamaya başlamış. cary grant ve dyan cannon 1965'te balayını burada geçirmiş. henry fonda, george chakiris, mark lindsay, paul revere & the raiders, samantha eggar ve olivia hussey 60'lı yıllarda evi kiralayan diğer ünlü isimler.

    mayıs 1966'dan, ocak 1969'a kadar evde (doris day'in oğlu) prodüktör terry melcher ve eşi candice bergen oturuyor. ve hatta o sıralar müzisyen olmayı düşleyen charles manson da 1968 yılının sonlarında çifti ziyaret ediyor. ama melcher'dan pek istediği geri dönüşü alamıyor. evden hoşnutsuz ve öfkeli şekilde ayrılıyor. daha sonra melcher ve bergen çifti 1969'un başlarında ayrılıyor ve melcher malibu'ya taşınıyor.

    ama charles manson'un bundan haberi olmuyor ve 8 ağustos gecesi, "müritlerini", melcher'in evde hala kaldığını düşünerek oraya yolluyor ve evde bulunan herkesi katletmelerini emrediyor. o sırada evde 1969 şubat'ında evi kiralayan roman polanski'nin eşi sharon tate ve onu ziyarete gelen dört misafir bulunmaktadır. 8,5 aylık hamile sharon tate ve diğer dört kişi (wojciech frykowski, abigail folger, jay sebring ve steven parent) evde katledilir. polanski o sırada iş için avrupa'dadır. haberi alınca hemen döner. bu da eve geldiği ilk anlardan bir fotoğraf; sharon tate'nin kanıyla kapıya yazılmış "pig" kelimesine bakmakta.

    steven parent'in de bir tanıdığı olan altobelli'nin bekçisi william garretson cinayetler işlenirken bitişikteki misafir evinde kalmaktadır ve polisler tarafından göz altına alınana kadar cinayetlerden habersizdir... daha sonra tüm suçlamalardan aklanır.

    altobelli bu korkunç olaydan yalnızca üç hafta sonra eve kendisi taşınır ve 1989'a kadar 20 yıl orada yaşar. abc'ye verdiği bir röportajda kendisine evde nasıl hissediyorsunuz diye sorulur ve cevaben, "safe, secure, loved and beauty" yanıtını verir. altobelli evi 1989'da 1.6 milyon dolara (2018 yılında 3.2 milyon dolara karşılık geliyor) satar.

    evin sonraki ve son sahibi nine inch nails grubundan trent reznor olur. 1992 yılında evi kiralar ve içine bir kayıt stüdyosu kurar. stüdyonun adını "pig" koyar... bazen "le pig" de derler. 1994 yılındaki the downward spiral albümünün büyük çoğunluğu bu stüdyoda kaydedilir. reznor 1993 aralık'ında evden çıkar. daha sonra bununla ilgili, "o evde benim baş edebileceğimden çok daha fazla tarih vardı" der. yalnız reznor evden çıkarken üzerine "pig" yazılmış olan o meşhur kapıyı sökmeyi de ihmal etmez ve onu new orleans'taki yeni stüdyosu nothing studios'un giriş kapısı yapar.

    nihayet 1994 yılında ev tamamen yıkılır ve yerine eskisini andırmaktan mümkün olduğunca uzak yeni ve büyük bir köşk yapılır. foto. sokağın adı da korkunç olayın izlerini silmek adına 10066 cielo drive olarak değiştirilir.

    şimdi bu evi ve içindeki korkunç hikayeyi tarantino'nun yeni filmi once upon a time in hollywood'da yeniden göreceğiz.

  • yeni bir eve çıkıyoruz birlikte, iş çok yoğun ne gidip alışveriş yapacak vakit var ne de para harcamak mantıklı kiraya çıkılacak ev için.. eşyalı bir ev tutuyoruz bu yüzden. ikimiz varız zaten, küçük bir evimiz var artık bir de ve bir salonumuz ve yatak odamız..yatak odasında tek kişilik bir yatak var. ben geceden geceye geliyorum eve, keza o da öyle. bok gibi bir sektörde çalışıyoruz, birbirimizi göremiyoruz, oraya buraya yapıştırdığımız notlarla hasret gidermeye çalışıyoruz bir yandan, gidip bir yatak bile alamıyoruz.. hem vakit yok, hem harcama öncelikleri başka.. yazın ortası. kendi kendine yapışıyor insan sıcaktan, duş alıyorsun banyodan çıkmadan kuruyorsun.. ve bizim tek kişilik bir yatağımız var. gidip bir yatak bile alamıyoruz.. hem vakit yok, hem harcama öncelikleri başka, hem de aklımıza bile gelmiyor gidip büyük bir yatak almak. sığıyoruz küçücük yatağa.. ben zaten küçük bir kadınım ama o yapılı bir adam.. sere serpe yatsa kolu bacağı sarkıyor yataktan.. ama birlikte olunca, yazın tam ortasında.. sığıyoruz küçücük yatağa. küçük gelmiyor ki, aklımıza gelmiyor ki büyük bir yatak almak, sıcak bile olmuyor birlikte yatınca.. üçümüz sığıyoruz küçücük yatağa. ben, o , aşk bir de.. kocaman oluyor o yatak birlikte olunca, öyle ferah, öyle evim ki..

    zaman geçiyor aradan, uzun zaman.. hala aynı koşturmaca.. günlerden bir gün.. bir alışveriş merkezindeyiz, yatak arıyoruz. çift kişilik yatak!! sığmıyoruz çünkü artık tek kişilik yatağa. küçük geliyor, hava desen zaten sıcak. ben küçük bir kadınım ama kocaman bir adam; sağa sola bile dönemiyor rahat rahat. sığamıyoruz artık çoğumuz.. önceden üçümüzdük ama şimdi kaç olduk kimbilir. o, ben, aşk, kırgınlık, mutsuzluk, mesafe.. en çok yeri mesafe kaplıyor işte.. o olmasa tek kişilik yatağa sığardık aslında biz. sıcak bile olmazdı belki bu kadar, küçük bir yatak daha da yakınlaştırırdı belki bizi.. ama yatak büyüdükçe mesafe de büyüyor, yatak büyüdükçe kırgınlık arada bir yere yatar oluyor, yatak büyüdükçe ben küçülüyorum, yatak büyüyor.. aşk ölüyor..

  • olm bi şey soracam, millet berbere gidemiyor diye tıraş makinelerine fahiş zam yapan kesim ile millet evinden çıkamıyorken oyun konsollarına ek vergi getiren devlet arasında ne fark var lan ?

    edit: tanim: ekonomik olarak zorda olan hukumetin getirdigi ek vergi.