hesabın var mı? giriş yap

  • yüksek maaş alıyor diye sınıf atladığını sanan bir grubun içler acısı hali. görünen o ki zenginliğin tanımını bilmeyenler var etrafta.

    yönetici müdür direktör ne olursan ol o maaşla zengin olamayacak ve zengin gibi yaşayamayacaksın. "bizim site çok nezih" diyorsan hala zengin değilsindir emin ol. o site kelimesinden bi kurtulman lazım. bana hiç "metrobüs çok zaman kazandırıyor"larla, "bazı günler arabayı almıyorum"larla gelme, hala bir ayağın metrobüsten kesilmediyse zengin değilsin. kaliteli diye gittiğin spor salonlarında et ete spor yapıyorsan zengin değilsin. bebek'teki kafelerde sıraya yazılıp kısa mesaj gelince içeri girebiliyorsan, kusura bakma daha çok yolun var.

    ha sen iyi yaşarsın, görece iyi yaşarsın. ama zengin değilsin. zengin olduğunu sanma. etrafında gördüğün şovmenleri de zengin sanma.

    ne zaman ki günlük hayatta karşıma çıkmazsın, o zaman şüphelenirim işte. zengin falan mı oldun da ortalarda görünmüyorsun diye.

    edit:
    zengin sevici değilim
    zengin düşmanı değilim
    zengin hiç değilim....
    zengin taklidi yapanlara gıcığım biraz. neysen osun lan.
    bu ülkede üç evi bir yazlığı olana zengin denildiği için bunlar türedi işte.
    zengin kimdir biliyor musun? bak şu haberde var. türkiye'de hem de.

  • elbetteki hagi reyiz'in monaco'ya attığı gol.

    hatta kapalıya dönüp eliyle bayrağı salla diye işaret etmiş (15. saniye)ve o soğukta üst bedeni nü olan ben o zamanlarda bir akım başlattığımız büyük (3'e 5 m)sopalı bayrağı alıp nasıl koydun laaaan diye bağırıp kendimden geçip sallamıştım(38.saniye)

    (bkz: ifşa olduk amk)

    ahanda

  • ali ismail korkmaz'ın linç edildiği videoyu izlemediği için "linç" tanımını osuruktan yapan, eğitimli bir zevke sahip olmadığı için de yavuz bingöl'ü "sanatçı" zanneden, bu ve bunun gibi tüm basiretsizliklerini gördükçe kendisini "usta" veya "dünya lideri" olarak nitelemesine şaşıramadığımız bir amcanın sözleri.

  • "güzel bir bina olacak içinde avm olacak, avlusu olacak" "tabii ki yıkacağız." "yıkılacak dedim yıkılacak" "ağaçlar sökülüp bazıları kesilip başka yerlere dikilecek" durumundan geldiğimiz noktaya bak.
    adama eşek gibi ağaç diktiririz, ölenlerin ismini de veririz, çiçekte ektiririz. geziyi vermediğimiz kanıtıdır bu.
    bu arada kimsenin kanı yerde kalmayacak. hiç bir çaba boşa değildir.

  • hayır bir de şöyle bir problem var; neden refiye yılmaz?

    bugün cem yılmaz refiye yılmaz'a bir milyon versin, tamam. sonra cem yılmaz afrika'daki çocukları doyursun. cem yılmaz bana 5 lira versin bi ilaç alayım.

    refiye yılmaz'ın ne ayrıcalığı var? cem yılmaz bütün servetini hastalara fakirlere mi dağıtsın? o halde neden rahmi koç değil de, sakıp sabancı değil de cem yılmaz? sedat kapanoğlu da bize üç beş kuruş dağıtsın mesela? onu niye savunmuyorsunuz?

    laf olsun diye gösteri yapıyorsunuz burda. cem yılmaz'ın suçu zengin olmak mı? tek zengin cem yılmaz mı ülkede? tek ihtiyaç sahibi refiye yılmaz mı?

    bir şeyin de boku çıkmasın arkadaş.

  • uzun hali minibüste herkes indikten sonra tek kalan yolcunun huzursuzluğu olacak olan başlıktır.

    küçüklüğümde anneannem sürekli uyarırdı dershaneye giderken falan tek kalma in herkes inince diye.oradan aklımda kalmış olacak ki lise yıllarında saat akşam 7 civarında üsküdardan kadıköye dönerken bir dolmuşçunun manyak manyak sürekli dikiz aynasından kesmesi sonucu resmen yolun ortasında inip son inenle, deli gibi yürümüştüm.

    bir kere de sabah çok erken saatlerde ilk minibüse binecektim kadıköyden iğrenç herif(minibüs şöförü) nereye gidiyorsun güzelim diyip iğrenç bir sırıtışla süzünce yine binmeyip yürümüştüm.

    yalnız olduğumu zannetmiyorum.minibüste hep en sona kalınca huzursuz olurum.

  • herkesin benzer anılara sahip olduğu nesildir.

    sınıfta mutlaka bir dikkat çeken çocuk vardır. dikkat çeken dediysek albayı gördüğünde "dikkkkkkkaaattttt" diye çığıran. sonra bu albayı koridorlarda görünce de dikkat diye bağırmayı adet edinir. sonra albay en sonunda çocuğu haşlar.

    (bkz: bu da herkesin böyle bir anısıdır)

  • ülkemizin geldiği durumu utançla izlediğim kaza. bakın uçak kazaları salt ülke içi olaylar değildir. bu kaza bütün dünyada çarşaf çarşaf yayınlanıyor, yayınlanacak. çünkü havacılık sektörü küresel bir sektördür ve dünyanın bir yerinde olan bir kaza, diğer ucunda da yankılanır. çünkü aynı uçak dünyanın diğer ucunda da kullanılıyor, aynı eğitimi almış pilot dünyanın diğer ucunda da uçabiliyor. o yüzden aklı başında olan her devlet, kurum, şirket; dünyanın herhangi bir yerinde olan bir kazayı incelemek ve aynı kadere kurban gitmemek için ders çıkarmak istiyor. bu kaza da anlattığım sebeplerden dolayı, dünyanın gözünün üzerimize çevrilmesine yol açtı.

    peki bizim mükemmel devlet adamlarımız ve medyamız ne yaptı? daha kazanın üzerinden yarım saat geçmeden "yolcular tahliye edildi, ölü yok holeeyy hadi evlere dağılın" tadında açıklamalarla, yine olayın üstünü kapatmaya çalıştı. elazığ depreminde de aynısını yaptılar. hükumeti kötü, yetersiz gösterecek her şey bizden gizlendi. sanıyorlar ki kafamızı kuma gömünce görünmez oluyoruz. şimdi de aynısı yapılmaya çalışılıyor. kahroluyorum güzelim ülkenin geldiği hali gördükçe. lanet olsun. acımızı bile rahat rahat yaşamaktan alı koyuyorlar bizi.

    yine her kazada olduğu gibi, bu kazada da bir çok faktör işin içinde. ama şu an o kadar çok bilgi kirliliği var ki, ne söylense hikaye. evet, limiti parçalayıp aşan bir rüzgara rağmen, öndeki uçakların bunu görüp pas geçmesine rağmen hala aynı piste iniş izmi veren bir kontrolör var. bunun da illa ki bir çok sebebi vardır, kontrolör keyfine göre "insinler aman banane" diyerek karar vermez. yeni havalimanı iniş ve kalkış trafiklerinin de ayarlanması gerekir sabiha'da pist yönü değişecekse. bu da ekstra iş yükü demek. hava şartları da iyice olumsuzlaşınca bu ekstra iş yükü de başka başka tehditler, rötarlar doğuracaktı. bunu düşünüp şansını zorlamış diye düşünüyorum kontrolör. ama her ne olursa olsun bu yapılmamalıydı. neticede pistin değişmemesi kazaya sebep olan bir faktör oldu. kontrolör bariyeri işlevini yitirdi.

    pilotaj açısından bakacak olursak; her uçağın yan rüzgarda ya da arka rüzgarda iniş için, üretici firma tarafından belirlenmiş yapısal limitleri vardır. üretici firma der ki; "bu koyduğum limiti geçersen kaza-kırım yapma riskin çok yükselir. bu yüzden bunu geçme. geçersen ben sorumluluk kabul etmem" bu limitler uçağın "aircraft flight manual" denen kitabında belirtilir. şirketler de kendi operation manual'lerinde üreticinin koyduğu bu limitleri daha da kısıtlayabilir ya da olduğu gibi kullanabilir. şirkete kalmış bir şey. pegasus'un limitlerini bilmiyorum ama şunu biliyorum; boeing 737 arka rüzgar iniş limiti 15 knot'tır. olay anında esen rüzgarın arka bileşeni ise 15 knot'un üzerindedir. yani kule tarafından uçağa rüzgar bilgilendirmesi yapılmış ve öndeki iki uçağın pas geçtiği söylenmiş olmasına rağmen kaptan inişe devam ediyor. bu bir.

    ikincisi, iniş için teker koyma mesafesi. bir uçağın emniyetli bir iniş yapabilmesi için pistin ilk 1000 metresi içinde teker koyması gerekir. bütün iniş mesafesi hesaplamaları da uçak pistin ilk 1000 metresi içine teker koymuş kabul edilerek yapılır. tekeri bu mesafe içinde yere değdiremezseniz pas geçmez zorundasınız. eldeki verilere göre (ki kaynağım yabancı kaynaktır) uçak pistin 1950 metresini havada geçtikten sonra teker koymuş. elimizde kalan durma mesafesi 1050 metre. ıslak pist ve yüksek sürat de eklenince zaten bu uçağın o kalan mesafede durması mucize olurdu. kaptanların, ilk 1000 metrede teker koyamadıkları halde, neden inişte ısrar ettiklerini hala anlayabilmiş değilim. yakıtları mı azdı, yoksa uçağı inişe zorlayan bir arıza mı mevcuttu bilmiyorum. bilerek ve isteyerek bu limitleri deldiklerini düşünmek istemiyorum.

    pegasus'u pas geçme politikası üzerinden eleştirmeyi gereksiz görüyorum. zira, pas geçmeyi teşvik eden bir şirket. yakıt tasarrufu konusunda aldıkları önlemler ise kazaya sebebiyet vermez ama pilotta baskı oluşturabilir. varış meydanına ait hava raporu kötü ise, kaptan alması gereken ekstra yakıtı şirketin yakıt politikasından çekinerek azaltabilir, hiç ekstra yakıt almayabilir de. 100 uçuşun 99'unda bu ekstra yakıtı kullanmazsınız zaten. işler iyi gider. ama kalan 1 uçuşta o ekstra yakıta gerçekten ihtiyacınız olur. onda da o yakıtı almadıysanız kendinizi inmeye mecbur hissedebilirsiniz mental olarak. pas geçip yedek meydana gitmek yerine "tekeri koyduk mu tamamdır" diyerek kendinizi inişe zorlayabilirsiniz. tehlikeli sularda yüzmektir bu. ve sonucunda da böyle olaylar meydana gelir. bu kazada böyle olmuştur demiyorum, diyemem de. sadece bir ihtimal.

    çok çok üzgünüm. uzun bir süre kendime gelemedim haberi aldıktan sonra. umarım en az can kaybıyla atlatırız ve gereken dersleri almak için adımlar atılır otorite nezdinde. kazada hayatını kaybeden insanlarımızın ailelerine sabır diliyorum.