hesabın var mı? giriş yap

  • ''ekli mailimde bu konu ile ilgili bilgi vermiştim'' şeklinde bir e-mail de bunların arasındadır.

    maillerine düzgün bakmadan tekrar aynı şeyleri soruyorsun. alık mısın arkadaşım? anlamı çıkarılabilir.

  • resmi gazete’de yayımlanan cumhurbaşkanı kararıyla bulgaristan vatandaşlarının türkiye’ye pasaportsuz girebilmesine imkan tanındı.

    türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının bulgaristan’a girebilmesi için uygulanan pasaport ve vize zorunluluğu ise devam edecek.

    çok şükür ülkemize destursuz giremeyen kalmayana dek bu rüzgar devam edecek, aqparti sevdası bitmeyecek.

    memlekete bir bulgar çingeneleri, mafyasi dadanmamıştı.

    kaynak eklendi.

    https://www.diken.com.tr/…-pasaportsuz-girebilecek/

    https://tr.sputniknews.com/…bilecek-1059181989.html

    edit. bazi onursuz aktroller bu vize serbestisi pasaportla alakasi yok diye kivirmaya calismis. okudugunu anlasaydin bari, kimlik karti olan bulgar vatandaslari vize olmaksizin 90 gun ulkede pasaportsuz bir sekilde ikame edebilecek.

    bir de yanlis haber demis algici s2k

  • benim evdeki zengin pici için zaten her gün dünya kedi günü (deliye her gün bayram). bu günü dışarıdaki fakir kedilerle kutlamak istiyorum. ver viskası dayı, aksın sütler, burası feline meyhanesi.

  • batı toplumu ve kültüründe 1920'lerdeki 10 yıllık müzik ve moda dönemine verilen ad.

    türkçeye "kükreyen yirmiler" diye çevrilebilecek bu dönemde amerika birleşik devletleri ve avrupa'da, özellikle berlin, buenos aires, chicago, londra, los angeles, mexico city, new york city, paris ve sydney gibi büyük şehirlerde, belirgin bir kültürel eşiği de içinde barındıran bir ekonomik refah yaşanmış.

    fransa'da bu on yıllık dönem, dönemin sosyal, sanatsal ve kültürel dinamizmini vurgulayan années folles ("çılgın yıllar") diye geçiyormuş. caz müzik ortaya çıkar, flapperlar ingiliz ve amerikalı kadınların modern görünümünü yeniden şekillendirir ve art deco zirve yapar. birinci dünya savaşı ve ispanyol gribinin askeri seferberliğinin ardından, başkan warren g. harding abd için return to normalcy "normale dönüş" sözü vermiştir.

    kükreyen yirmilerin bu sosyal ve kültürel özellikleri, birinci dünya savaşı'nın ardından önde gelen metropollerde başlar ve geniş çapta yayılır. otomobiller, sinema ve radyo gibi modern teknoloji, nüfusun büyük bir bölümüne "modernite" getirir. hem günlük yaşamda hem de mimaride kullanışlılık esas alınarak dekoratif fırfırlar, saçaklar, manşetler ve incik boncukların kullanımı bırakılır. aynı zamanda, birinci dünya savaşı'nın kötücül havasına karşı caz ve dansın popülaritesi artar. zaten 1920'lerin müziği de genellikle jazz age diye tanımlanır.

    20'li yıllar, batı dünyasında milyonlarca insanın hayatında otomobillerin, telefonların, filmlerin, radyonun ve elektrikli aletlerin büyük ölçekli gelişimine ve kullanımına tanık olur. havacılık, hızlı büyümesi nedeniyle kısa sürede bir iş kolu haline gelir. hızlı endüstriyel ve ekonomik büyüme yaşayan uluslar, tüketici talebini hızlandırır ve yaşam tarzı ile kültürde önemli yeni trendlere yol açar. tüketici talebini yönlendiren yeni bir endüstri vardır: kitlesel pazar reklamcılığı. bu endüstri tarafından finanse edilen medya, özellikle spor kahramanlarına ve film yıldızlarına odaklanırken, şehir sakinleri kendi spor takımlarını destekliyor ve görkemli sinema salonları ile devasa spor stadyumlarını dolduruyordur. bir çok ülkede kadınlar oy kullanma hakkı kazanmaya başlar.

    wall street bu dönemde almanya'ya büyük yatırımlar yapar, para washington'a olan savaş borçlarını da ödemek zorunda kalan ülkelere tazminat ödemek için kullanılır. on yılın ortalarında refah iyiden iyiye genele yayılmışken — özellikle almanya'da dönemin ikinci yarısı "altın yirmiler" olarak biliniyordur — on yıl hızla sona doğru yaklaşıyordur. yatırımlara rağmen, almanya artık birleşik krallık, fransa ve diğer müttefik güçlere birinci dünya savaşı tazminatlarını ödeyemez hale gelir ve bu da abd'yi, dawes planını yürürlüğe koymaya zorlar. 1929'daki wall street çöküşü dönemi sona erdirirken, büyük buhran dünya çapında yıllarca sürecek sıkıntılar getirir.

    bu dönemin bizdeki yansımalarının izleri de sürülebiliyor. reşat nuri güntekin'in yaprak dökümü romanı yanlış hatırlamıyorsam aslında bu dönemde geçmekte ve dönemin yaşattığı toplumsal ve kültürel değişimi anlatmaktaydı. kitabın kerim afşar'ın başrolde yer aldığı 1988 dizi uyarlaması bu açıdan çok güzel bir tasvirdi. dizi trt izle'de bulunup izlenebilir. asri hayat asri hayat şarkıları sanki bir dönemin bitişinin işaret fişeği ya da marşı gibi dizi içinde sık sık duyulmakta.

    kaynak: wikipedia

  • görsel

    inanılmaz bir olay. kendisi akp sarıyer ilçesinin kurucularındanmış.. resmen siyasete göbeğine kadar bulaşmış milletvekili adaylarını veya eski milletvekillerini bir bir rektör atıyorlar. ankara üniversitesi rektörü 3 dönem akp milletvekilliği yapmış birisi. bir sürü var bu örnekten. insanların ülkemizde adalete liyakate inancının düşmesi boşuna değil.

    bu atama bana ak partide devlet yönetme geleneğinin olmadığını böyle bir kültürün olmadığını gösteriyor. çünkü bu makam bir üniversite yöneticiliği bir belediye başkanlığı veya milletvekilliği değil. devletin güçlü olması için buraya liyakat sahibi gerçekten o makamı hak eden ve siyasete bulaşmamış birisi atanmalıydı.

    gerçi ak parti milletvekili adayı yapılıp sonra aynı kişinin mit başkanlığına atandığı süreci yaşatan veya eski milletvekilini anayasa mahkemesi üyesi atayan bir partiye devlet yönetme kültürünü anlatamazsınız.

  • hayatını onun yerine siz hazırlayın, onun iyiliği için. okullarını seçin, mesleğini seçin, gideceği ve gidemeyeceği ortamları, tanışacağı ve tanışmaması gereken (!) insanları seçin, eşini seçin, evini seçin, çoğuklarının adını seçin, aynılarını onlara da yapın, seçin seçin seçin... ve 35 yaşına filan geldiğinde "niye böyle pasif biri oldun anlamıyorum gram hırs heves hayal dahi olmaz mı bi insanda" diyip iyice küçülen benliğini sıfıra indirin.

    (bkz: ben senin iyiliğini düşünüyorum)

  • "konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin ama dinlersen yeni şeyler öğrenebilirsin."

    demiş dalai lama. ne güzel demiş.