hesabın var mı? giriş yap

  • yapılan iş e-mail şifresi kırmak değildir, son derece organize bir şekilde kredi kartı bilgilerini çalıp, suç örgütlerine satmak çok ciddi bir suçtur. üç aşağı beş yukarı, hak ettiği cezayı almış dolandırıcıdır.

  • iran'da olan taarruf kültürü ilk gittiğiniz zaman küçük bir şok yaşatır.
    mağazaya girip alışveriş yapıyorsunuz, parayı uzatınca almak istemiyorlar, illaki ısrar edeceksiniz.
    "gabele şoma ru nedare" diyorlar hep. yani aldığınız ürün size layık değil, para vermeyin gibisinden. tabii bunu nezaketen söylüyorlar, sizin parayı almaları için ısrar etmeniz gerekiyor.
    her seferinde bunu yapmak çok yorucu oluyor.
    sarraf bile para bozarken bu cümleyi kuruyor.
    sürekli maruz kalınca insan, içinden "tamam bana layık değil madem ver paramı" demek istiyor.
    bu taaruf kültürü her alanda çok yaygın. birbirini abartılı övmeler, yemek için ısrar etmeler.

  • misafirleri uğurlamak için aşağıya indik böyle cümbür cemaat. baya bi kalabalığız. misafirler baya uzağa gidecek arabalarına binmeden vedalaşıyoruz. artık tuttuğumla tokalşıp, öpüşüyoruz aralarında yeni tanıştıklarımzda var. işte memnun oldun falan filan. tam o sırada bi bey amcayıda tuttum tokalaştık, adamı öptüm, iyi geceler, iyi yolculuklar dedim. adam bi ürktü hatta sonradan fark ettim adamı ilk tutup tokalaşınca adam irkilip baya şaşırmıştı zaten. neyse efendim adam bana baktı ben adama. ulan diyorum bu kim? meğerse efendim adam sokaktan geçen normal bi vatandaşmış, ben onuda bizim misafirlerden sanıp öpüp koklamışım. sonra dayı banada iyi geceler yeğenim dedi arkasına baka baka gitti. ne zaman aklıma gelse gülerim. yok böyle bişey o adamın şaşkın bakışları hala gözümün önümde.

  • çok değil bundan 1.5 sene önce rusya'nın ankara büyükelçisi aleksey yerhov s-400'ler hakkında ne demiş beraber bakalım.

    'türkiye'nin bizden satın almak istediği ürünü biz sattık. bu sistemlerin sahibi türkiye'dir. tamamen ülkenin kararına bağlı bir durum. duruma basit bir örnekle bakalım: ben bir aracın distribütörüyüm siz de benden araç almak istediniz. satış yaptık. sizden parayı aldım, aracı verdim. araç sizin. ister plaja gidin, ister patates taşıyın, isterseniz üstüne makineli tüfek monte edin savaşa katılın,onu garajda saklamak sizin doğal hakkınız.'

    kaynak

    bu açıklama ışığında ukrayna isterse sihaların üzerine makineli tüfek takıp taraya taraya bile gidebilir, isterse de marş şarkı yazar ve bundan türkiye'nin sorumlu tutulması gibi saçma bir mantık olamaz.

    (bkz: senin adamın gol diyo)

  • 21. yüzyılda (yirmibir) msn alan baba garip değildir ama msn alıp kişisel iletisine ''bütün bisikletlere bindim bisana binmedim'' yazan baba gariptir. ne kovalıyo kimbilir.

  • tefsirini de yapayım tam olsun:

    her şeyden önce bu bir kefenini sırtında taşıma hikayesidir.

    eskiden dervişler kefenlerini sırtında taşırlarmış ki ölüm, dünyanın geçiciliği aklından hiç çıkmasın, herkes de bu hakikati hatırlasın. kefeni sırtında taşıma hikayelerinin en ünlüsü de ortaokul tarih derslerinde öğrendiğimiz üzere 50 bin askeriyle 400 bin kişilik orduya saldırmadan önce kefenini sırtlayan alparslan'dır*. kısacası bu bir "ölüme hazırım" mesajıdır.

    bu geleneğin 20. yüzyıla uyarlanmış hali de sıcak havada bile ceketle gezen, dervişvari yaşam tarzından dolayı kul lakabı takılmış bir kişidir. insanların anlam veremediği bu ceketin hikmeti ortada kalan cesedin üstünü kapatmakta kullanılınca cümle alem tarafından anlaşılmakta, ceketin sırta gömlekle takım olsun diye değil kefen vazifesi görmek üzere giyildiğinin farkında varılmaktadır.

    ya kısmet, ya nasip meselesine gelirsek; kısmet ile nasip arasında şu fark vardır: kısmet belki olacak belki olmayacak olay için, nasip ise kesinlikle gerçekleşecek olan ama kime veya ne zaman denk düşeceği belli olmayan olaylar için kullanılır. o zamana kadar yatmadan önce "sabaha ya kısmet" demesinde 'uyuyup da bir daha uyanmamak var' hikmeti, her sabah kalktığında "ya nasip" demesinde de hem gün başlayınca rızkını çıkarmak için çalışmaya başlama besmelesi hem de 'bakalım ölüm bugün kimin kapısını çalacak' sorusu vardır.

    münzevi bir hayat süren kul ahmet'in yatmadan önce ve uyandıktan sonra ne söylediği mahalleli nereden biliyor orasını ben de çözemedim yalnız.

  • tahminimce 1990'lı yılların sonuyla 2000'lerin başı arasında olan karanlık dönemdir.

    misal yıl 1998, babam diyor ki teybi arabada bırakmayalım, teybi arabadan inerken eve taşıyoruz.
    misal yıl 1999, mahallemizdeki osman amca teybini arabada bırakıyor, sabahleyin bir bakıyor ki teybin yerinde yeller esiyor.

    şimdi çok nostaljik geliyor kulağa.

  • ülkenin niye tayyip erdoğan tarafından yönetildiğini izah eden bir çıkarım.

  • jules payot'nun tespit üzerine tespit kondurduğu harika kitabı irade terbiyesi'nde yer alan satırlar adeta "bir hayat nasıl ziyan edilir" tarifi gibi...

    "bir genç yirmi yedi yaşına kadar hiç düşündürülmeksizin idare edilir. hayatının istikametini tayin etmeğe başlamak arzu edince hayatın bin türlü ihtiyaç tekerlekleri arasına sıkışmış olur. uyku hayatın üçte birini alır. giyinmek, yemek, hazmetmek gibi olağan ihtiyaçlar, vazifenin esaretleri, rahatsızlıklar ve keyifsizlikler, hastalıklar... yüksek hayat için pek az zaman bırakırlar! günler geçer ve insan hayatının gidişini açıkça göz önüne getirince artık ihtiyarlamış olur."