hesabın var mı? giriş yap

  • işte o heykeli yapılan adamın savunduğu değerler
    sayesinde seni rencide eden adam yalandan da olsa yaptırımlara maruz kaldı. umarım anlamışsındır kenan kardeş.

  • https://twitter.com/…?t=lqnfywnsnewruic7dyynva&s=19

    "türkiye ile norveç arasında yapılan anlaşma ile norveç vatandaşları türkiye'ye kimlikleri ile seyahat edebilecek, türk vatandaşları için vize zorunluluğu devam ediyor"

    bir kez daha ülkemle gurur duydum. ancak yine de biraz yetersiz gibi geldi bana. afgan, suriyeli ve pakistan vatandaşları ülkemize kimliksiz bile girebiliyorken, norveç halkından kimlik istememiz pek yerinde olmamış.

    edit: arkadaşlar biliyoruz biz de turizm, o, bu, bilmem ne... sizce trajikomik olan şey bu söyledikleriniz mi? çok mesaj geldi. yeter artık. norveç, isveç, herkes bize giriyor. biz giremiyoruz. hep bize giriliyo. olay bu.

  • mükemmel hareket. yemin ederim mükemmel hareket.

    ben şeyi merak ettim; melisa büyüyünce mesela 'breaking bad'i izledi aşırı sevdi ama eski bölümler...olur mu?

  • ermenek'teki madencinin eşi ne diyordu, herkes bayram yaparken biz bayram yapamadık, mecbur kaldık, her şeyi kabul edip madene indiler. öğle yemeği için dışarı çıkmamayı, tuvalet izni kullanmamayı, servis parasını ceplerinden ödemeyi kabul ettiler. çünkü bakacak çocukları, doyuracak karınları vardı ve bir kişi hayır diyip düzene kafa tutsa 100 kişi evet diyip düzene dahil olmak için kapıya gelecekti. işte bu yüzden ucuz işgücünü daha da ucuzlatabilmek için nüfusun artmasını istiyorlar ve artan nüfusa oranla açlıktan ölmeyecek kadar kazanılan bir işe şükretmemiz isteniyor. ve buna mucize diyorlar.

  • 5000 lira para alıp mekanın reklamını yaptığı şeklinde, gördüğüm en adi iftiraya maruz kalmış insan. programı yapan insanlardan biri olarak şunu söyleyebilirim. değil para almak bazen para verdiğimiz bile oldu.. çekim yaptığımız yerin hesap almama ısrarlarını aşıp hesap ödediğimiz de.. ben dahil vedat milor ve tüm ekip ısmarlanan yemeğe bile mahçup olurken bir kendini bilmezin oturduğu yerden saçmalaması hiç bilmediği halde yorum yapması, iftira atması ekşi sözlüğün alehinde konuşanları ne kadar da haklı çıkarıyor maalesef.

  • "bak canım aılende senın ıyılıgını ıstıyor cunku ahırette senın kapanmadıgın ıcın onlarada gunah gıdıo onlar senden sorumlu"

    bu pisliklerle mücadele edilmezse işin sonu yaş.

    debe editi: özelden mesaj atıp "adabınızla yazın, şuraya sıçmayın" diyenler olmuş. adabı islamcılardan öğrenecek kadar düşmedik çok şükür.

  • dünyanın sayılı ekonomileri arasındayız, pandemide başka ülkere tonla yardım gönderebiliyoruz, savaştan kaçan suriyeli - afgan milyonlarca göçmene kucak açacak gücümüz var ama ülkemiz yanarken bakın altını koyu yapıyorum ülkemiz... pamuk eller cebe sayın halkım.

    gerçekten bravo. imanla başlayıp ıban ile bitiriyoruz yıllardır.

  • otobüse yaşlı veya hamile bindiğinde onca erkekten önce rahatını bozup ''pışşşşt pışşştt buyrun'' diyerek oturduğu koltuğu yaşlı veya hamileye vermesi.

    ki bir de bu kadın cam kenarında olup yan koltuğunda da bi erkek sığır varsa ve o sığırın umurunda değilse bu durum daha bi çekici oluyor.

    yerini verdiği kişi ''offff pöfff ölüyom, bu sıcak ney'' diye kıvranırken zor açılan camı tek hamlede güzel elleriyle açıyorsa ve saçları uçuşuyorsa rüzgarda, o yol bitmesin.

  • --- spoiler ---

    catelyn stark'ın rains of castemere çaldığı esnada bir katliamın içinde olduklarını önceden anlaması.

    müzik devam ettikçe endişeli ve hüzünlü bir ruh haline girer. çevresine bakarak "lütfen öyle bir şey olmasın" diye yalvarır gibidir. oğlunu korumak için her zaman tetikte olan bir annenin sezgisiyle önceden fark etmiştir her şeyi. kendi şürekası içinde ondan başka anlayan da olmamıştır.

    bu da link.

    --- spoiler ---

  • kazıdayız. yaz vakti. 20 tane öğrenci, kazı evinde kalıyoruz. gündüz ne kadar yoğun çalışıyorsak, geceleri de aynı oranda içiyoruz. bozkırın ortasındaki kazı evinde, içki içmek için alternatifler belli... bazıları eski bir ilkokuldan bozma kazı evinin merdivenlerinde içiyor, bazıları bahçe duvarında, bazıları laboratuvarda, bazıları mutfakta.

    hepimiz rock dinliyoruz. kazıya iron maiden külliyatını getiren de var, teoman dinlerken kafa sallayıp kendisini metalci sayan da var. o sene, kazı uzadıkça uzadı. hoca "haftaya bitiriyoruz!" diyor, bir sonraki hafta, tekrar bir hafta uzatıyor kazıyı. yorgunluk artıyor. akşamları içerken neşelenenler, yavaştan hasrete düşüyor.

    çarşamba günleri izinliyiz. kazı evindeki müzik seti bozulmuş. sadece kasetçaları çalışıyor. birkaç kaset bakalım diye bir müzik markete giriyoruz arkadaşımla. raflarda, neşet ertaş'ın ondan fazla kasetinden oluşan best of serisi var.

    "neşet baba alsak iyi olur ama hangi birini alacağız!" diyorum.
    "para dayanmaz o kadar kasete." diyor arkadaşım.
    tezgahtar gençten bir eleman...
    "abi" diyor, "siz istediğiniz şarkıları seçin, ben size karışık bir kaset çekeyim."

    karışık kaset lafını duyunca yaşadığım nostaljiyi anlatamam. karışık kaset çekenlerin nesli tükendi sanıyordum ben. tarih öncesinden çıkagelen bir dinozora bakar gibi hayranlıkla bakıyorum kasetçiye. alıyoruz kağıdı kalemi...
    "çek baba bize bunları!" diyoruz.
    3 saat sonra uğrayıp alıyoruz kaseti.
    doksanlık, önlü arkalı neşet ertaş külliyatı.

    akşam kazı evindeyiz. diğerlerinden mutfağı bize bırakmalarını rica ediyoruz arkadaşla.
    "niye?" diyorlar.
    "biz neşet baba dinleyeceğiz." diyoruz.
    gülüyorlar bize.
    "sizin olsun mutfak.” diyorlar.

    ışıkları söndürüp kuruluyoruz mutfak masasına. biralarımızı açıp basıyoruz play tuşuna. uzatmayayım... iki saat içinde, kazı evindeki tüm öğrenciler yavaş yavaş toplanıyorlar mutfağa. kaseti birkaç defa dinledikten sonra, bir tarafın ilk şarkısı olan ah şu yalancı dünya'yı sürekli başa sararak tekrar tekrar dinlemeye başlıyoruz.

    iki kişi içmeye başladığımız mutfakta yirmi kişi oluyoruz.
    masaların üzerindeki boş bira şişelerinin üzerine mumlar dikiliyor.
    herkes teslim olmuş müziğe, kimse konuşmuyor.
    bazıları başını masaya dayamış, ağladığını göstermeden usulca ağlıyor.

    bozkırın çocuğu vuruyor sazın teline... o sazın teli, bozkırdaki çocukların yüreğine dokunuyor.