hesabın var mı? giriş yap

  • 80'lerin basi, askeri yonetim zamanlari. bir gazeteci zeki muren'e sorar.
    "efendim size neden pa$a diyorlar, biliyor musunuz acaba?"
    zeki muren katila katila gulerek $oyle cevap verir:
    "ankara'dakilere ibne diyemedikleri icindir herhalde!"

    10+ yıl sonra gelen edit:
    olayın ayrıntılı hikayesi için (bkz: #62646594)

  • "bazısı şunu der, bazısı bunu der oysa evrim ispat edilememiştir"
    çok bilgilendirici bir yazı,
    tanrıyı göster dersen " o görünmez ama her yerde" der ve sıyrılır, işte mevzu onun için bu kadar

  • "emin olmamak hiçbir şeyden, tereddüt etmek aynadaki görüntüden, doğal bir uyuşturucu gibi. muz kabuğu ya da kurbağa sırtı yalamaya benziyor. o kadar tereddüt ediyor ve şüphe ediyorsun ki fazla düşünmekten uyuşuyorsun. bütün ihtimalleri hayal ediyorsun. bütün sonuçlarıyla. birileri buna halüsinasyon diyor. oysa hayatın kendisi "halüsinojen". oksijenin kendisi uyuşturucu. öyle bağımlısı olmuşuz ki birkaç dakikalık eksikliği öldürüyor..."

    (bkz: kinyas ve kayra)

    "...ve dünyanın gözlerinden bakan elijah, gerçeği algılar. tanrının gözlerinden bakmaktadır. çünkü tanrı monalitik ilahi bir varlık değildir. tanrı bizleriz. elijah birden insan iradesinin bu girdabın içinde ne kadar önemsiz olduğunu anlar .her kişi tanrının sadece minik birer parçasıdır ve hizmet ettiği tümleşik bütünden haberi bile yoktur. ancak bir damarda yol alan bir kan hücresi kadar bilinçli; bir amaçla dolu ama o amacın büyük plandaki yerinden habersiz. evrenin ying-yang'ı barizdir. ışığın içinde neden karanlığın olduğu da. kötünün neden her zaman iyiye baskın olduğu da. "

    (bkz: empathy)

    "bünyamin dolunaya ulaşmak istedi. ağaca tırmandı, sincapları uyandırıp yuvalarındaki kuşları ürküterek tepeye erişince, dolunay sandığı şeyin, aslında ağacın yegane meyvesi olduğunu gördü. bu meyveyi tatmak için dayanılmaz bir istek duydu. gümüş rengi meyveyi ısırdığında hazineleri koruyan ejderhaların alevlerini tattı, kanlı altınların, mavi azül taşlarının, kızıl yakutların dayanılmaz lezzetini tattı, ateş ve suya hükmeden sultanların gazabını ve upirlerin hüznünü tattı, mezarlarında iki meleğin sorguya çektiği ölülerin azabını, günahkarların neşesini ve bu neşenin bedeli olan kara ateşin yakıcılığını tattı. meyvesini yediği ağacın köklerinin uzandığı her yerden gelen binbir çeşit çeşniyi, binbir lezzeti, binbir hüznü ve kahkahayı tattı. bu yeraltının tadıydı ve tanıdı. babası uzun ihsan efendi'nin kendisine verdiği atlas'ın bütün sayfalarını bu tatla tanıdı ve onda, içinde bulduğu dünyanın karanlık ayrıntılarını gördü. görür görmez yeraltı hazinelerinin arasına karıştı."

    (bkz: puslu kıtalar atlası)

    "tek bir günah vardır o da hırsızlıktır. diğer tüm günahlar onun türevleridir. bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun. karısının elinde bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. yalan söylediğinde birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu haklılığı çalmış olursun. hırsızlıktan başka suç yoktur."

    (bkz: the kite runner)

    "insanlar ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar.dirilmemek üzere aşklar,olaganüstü olabilecek ama olamayan anlar, keşfedilmesi gereken ama sonsuza dek kumların altında kalan hazineler daha aklımıza gelir gelmez bizler,yürekler hemen ölürüz.çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz. "

    (bkz: simyacı)

  • -hata penceresini kapatalım lütfen
    -tamam
    - efendim su an ne var ekranınızda?
    -safranbolu
    -hmmm(wallpaper olsa gerek)