hesabın var mı? giriş yap

  • hkg gerçek bir devrimcidir. bulunduğu çevreyi anlattıklarından az çok tahmin edebiliyoruz. televizyonsuz, telefonsuz dünyadan kopuk bir yaşam. radyodan kız çocuklarının evlendirilmesiyle ilgili şeyler duyup yaşadıklarının normal olmadığını o zaman anlayacak kadar beyinlerin yıkandığı, küçük yaşlardan itibaren sürekli cezalandırılma, cehennemde yanma baskılarıyla büyüyüp kafasını olduğu yerden kaldıramayan çocuklar. üstüne bu kadar acıyı yaşayan bir insanın sergilediği üstün cesaret karşısında saygıyla eğiliyorum. yaptıklarını yapabilmek, delil toplamak, o savcıya gidip, bu yaşadıklarını anlatabilmek, bunlar çok büyük işler. yaşın tüm yaşadıklarına rağmen hala küçücük sadece 24 yaşındasın şu anda ve cehennemi bu dünyada görmüşsün. umarım bundan sonra huzura kavuşur ve karabasanlarından uzakta mutlu bir hayat yaşarsın.

  • belki sevdiğim şarkıları bir takıntıymışçasına, sabah öğle akşam gece tekrar tekrar dinlemeyi sevdiğimden, belki sadece öyle olması gerektiğinden, doğal olan bu olduğundan, neden bilmiyorum, sevdiğim şarkıları hayatımın belirli dönemleriyle özdeşleştirme, kafamın içindeki fotoğraf albümünün soluk renkli fotoğraflarında arka planda usul usul çalan fon müzikleri haline getirme alışkanlığına sahibim. sırf bu yüzden, deliler gibi sevdiğim şarkıları bana hatırlattıkları yüzünden dinlemeyi kestiğim oldu, yine de kazançlarımın kayıplarımdan daha büyük olduğunu düşünüyorum, bu durumdan memnunum, hatta bunu basbayağı seviyorum.

    bugün björk dinliyorken, solgun tülden süzülüp küf kokan dolaplı kanepenin kahverengi döşemesine ılık ılık akan mavi kış güneşini, nemden boyası çatlamış duvarları, yıpranmış halının altındaki betondan yükselen, incecik terliklerin içindeki ayağımı donduran soğuğu, portishead dinlerken alabildiğine bulutlu gökyüzünde doğmayı başaramamış güneşi, sabah sisi altında uzanan yağmur kokulu tarlaları, burnumun soğuk tren penceresinde bıraktığı yağlı izi, bilinmeyene yolculuk hissini hatırlamayı gerçekten çok seviyorum. bunlar olmadan da yaşayabilirdim ama öylesi çok daha yavan bir hayat olurdu. fotoğrafların o tek boyutlu evrenlerine sığdırmayı asla başaramayacakları kadar geniş bir dünyayı yalnızca tek bir şarkıda saklayabilmek, müziğin gerçek büyü olduğunu ispata kâfi.

    belle and sebastian ile bugün, hayatımın onlar için en uygun zamanında tanışmış olmaktan, belle ile sebastian’ı bugünkü ben ile ağırlıyor olmaktan çok mutluyum. biliyorum ki on, yirmi, otuz yıl sonra, herhangi bir yerde a summer wasting dinlediğimde, seymour stein ile bir şekilde karşılaştığımda bu günleri, bugünkü ben’i hatırlayacağım ve o an hayat duracak, hiçbir şey ama hiçbir şey, hatırlayacaklarım ile müzik arasındaki uyumdan daha üstün, daha mükemmel, daha eşsiz olamayacak, hiçbir şey beni mutlu olmaktan alıkoyamayacak. o an dünyanın en güzel danslarını kimsenin beni görmediği yerlerde edeceğim, herkes şöleni kaçıracak, davullar çalacak, başlarında çiçekten taçlar olan dünyanın en güzel kadınları dünyanın en güzel arabistanından çıkıp gelecekler, oyun bitecek, kazananlar kazandıklarıyla, ölenler öldükleriyle kalacaklar. belle and sebastian yeni bir şarkıya başlayacak.

  • bir gecede şu kadar para ezdik diye şekil yapan görgüsüz barzoların ve gösteriş meraklısı instagram zombisi kezbanların sayısının çok olduğu bir ülkede normal olan çılgınlık. işin tuhafı, kendisini bu gruptan ayırıp elit gören beyaz yakalı tiplerin bu mekanlara karşı gizliden yaşadığı stockholm sendromu.

  • bir ülkenin cumhurbaşkanı tarafından söylenmiştir. alenen tehdit ifadesidir, külhanbeyi ağzıdır. bu ülkede sağlam muhalefet yok diyemez bir daha kimse. biz oturduğumuz yerden korkuyoruz, muhalefet nasıl korkmasın amk ?

    ama er ya da geç, ettiğiniz her kelimeden, yar-gı-la-na-cak-sı-nız !

  • mis gibi çıkma teklifi vardı bir zamanlar. efendi gibi gelir sorarlardı, benimle çıkar mısın diye. kabul edersen sevgiliydin, etmezsen herkes yoluna bakardı. çıkma teklifi kalktı mertlik bozuldu. şimdi yeni biriyle tanışmak var. hoşlanıyor mu belli değil, seviyor mu alakası yok. sevgili desen hiç değil. flört falan diyorlar onu da anlamıyorum mesela ben. bitince anlıyorum haa bu flörtmüş diye. devir çok değişti ya. nesi vardı çıkma teklifinin ya abv.

  • arkadaşıma alıyorum demeyın de napıyorsanız yapın, sonra çok gülüyoz yemın olsun. hıçkımse kendıne almıyor bu meretı herkes bırbırıne alıyor :) bıze ne oğlum kıme aldığınızdan parasını ver yeter :)

  • "goth'lara ait", "goth tarzında" anlamına gelen, kökünü god kelimesinden değil goth'lardan alan kelime.

    goth'lar bir töton kavmidir, ms 1. yüzyıldan 5. yüzyıla kadar dillerini ve kültürlerini avrupa'dan afrika'ya kadar yaymışlardır. günümüzde ingilizcenin yeri neyse o dönemde de gotik lisanı aynı derecede yaygın ve geçerli olmuştur. dillerinin egemenliği, arapların avrupaya gelişiyle zayıflamıştır.

    mimaride gotik üslubun ilk örneği fransa / ile-de-france'da 12. yy'da ortaya çıkmış, 16 yüzyıla kadar da sürmüştür.

    sevimliliğinden arındırılmış bir edward scissorhands edasıyla salınıp "gotik oldum ben" demeyi pek seven şekil - şemal ve ünvan delisi gençlerimizin bilgisine.

  • birinci sınıf öğretmeni olmak. hem çok meşgul oluyorsunuz depresyona zaman kalmıyor, hem de aynı şeyleri 743 kez tekrardan algılarınız yavaşlıyor, depresyondaysanız da anlamıyorsunuz. ben mesela geçenlerde girdim sanıyorum, tam anlamadım ama. etraflıca düşüneyim bunu dedim eve gidince, meşgul insanım şu an. ama evimizin karşısındaki binayı yıkmışlardı, bir sabah beton döktüler. temelinde binanın kocaman bir boşluk vardı, siz deyin boşluk kadar içinizdeki , ben diyeyim yalnızlık kadar. bir miktar ağlamış olabilirim. az ama. bir annenin yavrusuna yapabileceği haksızlık kadar. beton dökmek bu aralar acıklıdır, bilemezsiniz. bazı sabahların beton döküp ayaklarına, denize atmak geliyor içimden. olmasalar. yıkılıyor, yapılıyor evler yeniden. ben bir tek tuğla koyamıyorum. kamyonlarcaydı tuğlalarım. bunlar oyalıyor nihayetinde işte, iş-güç. düşünmüyorum hiç. ama depresyonda değilimdir, sanmıyorum.

    kendi kendimin doktoruyum yemin ederim. keşke tetikçisi olsaydım kendimin, parası neyse verip; hayata karşı kendimi tetiklerdim.