hesabın var mı? giriş yap

  • gram inandırıcılığı olmayan aciklama, çıkarın kamera kayitlarini gösterin dediğiniz gibi ise

  • babam mobilyacı babamların bi arkadaşı vardı o da mobilyacı adam bir gün kereste keserken işaret parmağının yarısı kopmuş adama çolak mustafadiyorlardı.
    bi tane de tek gözü doğuştan hiç olmayan bir arkadaşları vardı ona da kör necip diyorlardı
    bi tanesinin karısı kaçmış zamanında ona da gavat suleyman diyorlardı (bkz: oha)

  • anladım ki bunca sene söylenenler yetmemiş.
    onu da geçtim, aklı başında bir allah'ın kulu üçüncü köprü'nün, üçüncü havalimanı'nın nereye yapıldığına bile bakmamış hala atıp tutuyorlar.

    hakkında olumlu bir tane bile bilimsel rapor/kanı/yorum bulunmayan, aksi yöndekilere çokça rastlayabileceğiniz, çok temel coğrafya bilgisi ve akıl yürütmeyle bile anlaşılabilen gerçeklerden bahsediyoruz-çed raporlarının geçersiz kılındığını da bilmezsiniz siz- hala gelmişler 'çevreciler şöyle böyle, üç beş ağaç şöyle böyle'

    la hangi akıl, gidip de o coğrafyanın en engebeli ve en rüzgarlı(tayakadın'a giderseniz sıra sıra rüzgar jeneratörlerini görmeniz boşuna değildir)-fırtınalı-sisli bölgesine havalimanı yapar, ilkönce bunu açıklayın.

    sonra, zaten istanbul içinde kemirile kemirile azıcık kalmış, taaa kafkasya'dan karpatlara kadar devam eden ekolojik yeşil bandın ortasından-ki yerleşime en uzak yer de demek bu- köprü geçirip bir de su havza alanlarını 'iki yeni kent' diye pazarlamanın mantığını bi anlatın.

    ekonomik olarak seçilen konumlarından ötürü ne kadar zararlı olduğu da ortadayken:
    yav he he, 2. köprü çok tıkalı..
    tüp tünel denilen şey çok mu zor(ki yapılıyor), çorlu'ya havalimanı yapmak çok mu zor?

    tüm bunlar ışığında hem maddi hem de ekolojik açıdan cinayetin önde gidenidir. 20 sene sonra 30 milyonluk doğal kaynaklarını tüketmiş istanbul'a bakıp 'ya üçüncü köprünün trafiği ömerli'den başlıyor' dersiniz. ben torunlarıma 'gerizekalılarla uğraşamadık böyle oldu, en azından direnmiştik' diyerek yüzümü ak çıkartmayı planlıyorum.

  • önce sokak köpekleri sonra da bu it taparlar toplanmalı. bunlar topluma zarar kişilerdir.

  • otostopçunun galaksi rehberi'nde bir bilgisayara hayatın/evrenin/yaşamın anlamını sorarlar. o da epey uzun bir işlem yapıp sonunda 42 cevabını verir. 42 bu manada kullanılır.

    420 de 4.20 yani amerikan tarih sisteminde (ay.gün.yıl) 20 nisan'ı simgeliyor.

    20 nisan da marijuana'nın legalleşmesini isteyenlerin sebebini bilmediğim bir sebepten ötürü legalize it çığlıklarını daha güçlü attıkları gün.

    marihuana'nın legalleşmesinin hayatın anlamından 10 kat daha önemli olduğunu söylemek istemiş. arada da gerçek matematiksel değeri sıkıştırıp zeki esprisi yapmış.

    edit:

    mesajlar yağdı sağolsunlar. teşekkürler.

    4.20 konusunda iki farklı görüş varmış.

    birisi şu; weed'in abd yasak kodu 420 imiş. bu yüzden 420 ayrı bir anlam taşıyormuş.

    diğeri de şu; bir grup öğrenci sürekli saat 4:20'de buluşup dumanlanıyormuşlar. bu zamanla aralarında bir şifreye dönmüş, ordan da 4.20 şenliklerine evrilmiş.

    katkılar için teşekkürler.

  • 3 gün önce devlet hastanesinde plastik cerrahiden randevu alarak yüzümde bulunan 3 adet beni aldırdım. izzet altınmeşe olma yolunda ilerlerken son manevra ile benlerimden kurtuluverdim. bir tanesi burnumun ucunda, bir tanesi kulağıma yakın, diğeri ise dudak kenarının 2cm üstünde nazolabial oluk denilen çizginin üzerindeydi. doktor benlerin tehlikeli olmadığını, bir travma oluşturmuyorsa alınmasının gerekmediğini, istersem de hemen alabileceğini, önceleri kızarıklık olacağını ve sonrasında belli belirsiz bir iz kalacağını belirtti. 2 tanesi sakal traşı bölgesinde olduğu için sürekli kesiyordum, burnumun ucundaki ise estetik olarak rahatsızlık veriyordu ve alınmasını istedim. hemen bir imza verdim ve üst kat lokal ameliyathaneye çıktım. kısa bir hazırlık ve uyuşturucu iğneler sonrasında minik bir operasyon ve dikiş derken hastaneye girmem, sıra almam, muayene olmam, operasyon ve çıkmam 25 dakika falan sürdü. açıkcası devlet hastanesi olduğu için bir kaç ay sonraya randevu verir diye düşünürken bu hız başımı döndürdü.

    ilk etapta biraz tedirgin oldum ama ne olduğunu anlamadan işlem bitiverdi. ben başına 3 adet falan lokal anestezi iğnesi yapıldı. ilk iğnelerin hafif acısını hissettim o kadar. operasyonda acı yok ama kesme, çekiştirme, dikme gibi şeyleri hissediyorsunuz tabi. dikişli yerlere 2 gün su değdirmemek gerekiyormuş. sonrası için sadece nemlendirici kullanılması ve sabunla yıkanması yeterliymiş. 1 hafta içinde de dikişleri alınıyor.

    siz siz olun beni benden aldın dohtor diye espri yapmayın. ben mi? yok bende yapmadım.

    4 ay sonra gelen edit:

    bir hafta arayla iki seansta yüzümden 4, boynumdan 2 olmak üzere toplam 6 ben aldırmıştım.
    doktor, boynumdakileri iğne ile uyuşturduktan sonra bistürü gibi bir şey ile kazıyarak aldı, dikiş falan olmadığı için izi hiç belli değil. hatta kendim bile eski yerini bulamıyorum.

    gelelim yüzümdekilere..
    bir tanesi sol kulağımın önünde sakalların olduğu yerdeydi. o hiç belli değil.
    bir tanesi dudağımın üst kısmında, burundan dudağa inen nazolabial oyuk diye tabir ettikleri çizginin üzerindeydi. kısacası tuğba özay yada tülin şahin'in benleri gibiydi diyeyim. bu da o çizgiye denk geldiği için belli olmuyor.
    bir tanesi ise alnımda sol kaşımın üzerindeydi. bunda iz biraz belli. tam dikişin üzerinde sivilce çıkmıştı bunun etkisi var mıdır bilemiyorum.
    diğeri ise tam burnumun ucundaydı. bunun izi de bariz belli. hatta nasıl olmuş bilmiyorum ama iki tane küçük kesi izi var. (ama eski haline göre yine tercih ederim)

    bu izler ile ilgili araştırdığım kadarıyla, izlerin daha az olması için bir yılın geçmesi gerekiyormuş. ilerleyen zamanlarda bir değişiklik olursa mesajımı editlerim.

    sonuç:
    benlerimi aldırdığım için hiç pişman olmadım. iyi ki aldırmışım, yine olsa yine aldırırım diyorum. fakat şunu anladım ki bu benleri kendimiz haricinde takan yok. yani annem, babam, arkadaşlarım, akrabalarım falan bir tanesi bile yav sende bir değişiklik var hayırdır falan demedi. yani bizi tanıyan insanlar benlerimiz ile benliklerimizi bütünleştirmiş, bizim rahatsız olduğumuz o benleri görmüyorlar bile. tanımayanlar, yeni tanışılanlarsa bakıyorlar ve görüyorlar tabi...
    demek istediğim şuydu, bendeki benler kıyafetlerin takılması, tahriş etmesi yada traş olurken kesilmesi gibi travmalar yaratıyordu, kimisi de görsel açıdan rahatsız ediyordu aldırdım. zaten küçük bir operasyon ve ağrısı, sızısı olmuyor. korkulacak bir durumu da yok. görsel olarak yada travmatik olarak rahatsızsanız kolaylıkla aldırabilirsiniz fakat bundan rahatsız olan sadece sizsiniz bunu bilin. çevrenizdekiler sizi olduğu halinizle kabul etmiş zaten.

    1 yıl editi:
    bensiz yüzünüze aynada bakmak ve eski resimlerinize bakarken vay be resmen izzet altınmeşeymişim demek güzel. cerrahi yöntemle belli belirsiz bir iz mutlaka kalıyor. ben tipine göre çeşitli yöntemler var. azot, kazıma, lazer vesaire gibi. ancak bu yöntemleri özel hastaneler uyguluyor. devlet hastanelerinde plastik cerrahi bakıyor ve direkt cerrahi uyguluyor.
    dediğim gibi cerrahi izi belli belirsiz. ben hiç pişman olmadım. belki contractubex gibi kremlerle o izler de yok edilebilir. aşırı estetik kaygınız yoksa gidin devlet hastanesinde ücretsiz halledin.

    3 yıl + 2 ay editi:
    bu konuda çok soru geldiği için nerede ve kime yaptırdığımı entriye eklemek istedim.
    ankara yenimahalle devlet hastanesinde plastik cerrahi bölümünde yaptırdım. doktorun ismi ise senem özge turaçlı idi.

  • her şey bir yana, şunu yazmadan geçmek istemedim:

    saha içinden izledim konseri; sanırım toplamda otuz bine yakın insan katıldı. genç bir kadın olarak ne girişteki sırada, ne içerdeyken herhangi bir anda, ne de dönüş yolunda bir an bile normal şartlarda artık gece taksim’e çıktığımda yaşadığım güvensizlik ve tedirginlik hissini yaşamadım. sadece kadın olmakla ilgili bile değil; insanların dip dibe müzik dinlediği o ortamda acaba cebimin kenarından cüzdanım, telefonum çalınır mı vs gibi şeyleri bile hiç düşünmediğimi fark ettim.

    yanımdaki insanlarla sohbet edebilmek kolaydı, millet birbirine yanından geçerken gülümsüyordu, sıra beklerken kimse kimseyi sıkıntıya sokmaya, ezmeye vs çalışmadı. öne geçmeye çalışan çakalları bir kenara bırakırsak (o kadar da olsun), epeydir hissetmediğim bir iyilik ve medeniyet dalgasının içindeydim.

    öyle güzel bir kalabalık, öyle ışıklı bir topluluktu.

    umarım haklısındır harun, umarım bu ülkenin yarını artık bizlerizdir. içimiz umut doldu, emeklerinize sağlık.

    debe editi: çok güzel insanlarsınız yahu, hayallerimiz umutlarımız ortak. şukulayan elleriniz dert görmesin. çok teşekkürler :)