ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
apple airpods
-
başörtüsü ile birlikte birçok sınav için harika kombin yapılabilecek alet.
kılıçdaroğlu'nun ince ve oğan'a bakanlık vermesi
-
muharrem ince bu saatten sonra ancak chp yalova il başkanı olur.
8 rus askerini öldüren yaşlı teyze
-
akla şu hikayeyi getiren teyze...
“emlak bürosunun önünde kırmızı, spor bir araba durdu. arabadan inen şişman adam,büroya doğru yürüdü.sıcaktan ter, ince elbisesinin üstüne kadar çıkmıştı.50 yaşında görünüyordu.yüzü heyecandan kızarmış,fakat kısık gözlerindeki kararlı,donuk bakış değişmemişti. içeriye girince başıyla selam verdi.
"bay hacker?"
aaron gülümseyerek,"evet benim,sizin için ne yapabilirim.bay..?"
şişman adam,"dill" diyerek kendisini tanıttı."zamanım çok az,hemen konuya girsek iyi olacak." dedi.
"benim için de iyi olur bay dill.ilgilendiğiniz belli bir yer var mı?"
"doğrusunu isterseniz,evet. kasabanın kenarındaki eski bina."
"sütunlu ev mi?"
"ta kendisi.yanılmıyorsam üzerinde satılık tabelası var."
aaron kuru bir sesle,"evet." dedi. bizim satış listemizdedir. "kalınca bir defterin yapraklarını karıştırdı.sonra daktilo ile yazılmış bir sayfayı işaret etti:
"160 yıllık bina. 8 odası, 2 banyosu, otomatik gaz fırını, geniş terasları, çevresinde ağaçları var. çarşıya, okula yakın. 750.000 dolar." diye okudu ve ekledi:
"hala ilgileniyor musunuz?"
adam oturduğu yerde rahatsız olmuş gibi kıpırdandı. "neden olmasın. olumsuz bir yanı mı var?"
aaron, "aslına bakarsanız," dedi. "bu evi defterime yalnızca yaşlı sade grim'in hatırı için kaydettim. ev asla onun istediği kadar etmez. uzun zamandır onarım görmemiş çok eski bir binadır. kirişlerden kimi bir kaç yıl içinde çökecek durumda. bodrumu ise yılın yarısında su ile doludur."
"öyleyse sahibesi neden bu kadar çok istiyor."
aaron omuz silkti. "herhalde kendisi için manevi değeri olacak. çok eskiden beri ailesine aitmiş."
şişman adam gözlerini yerde gezdirdi. "bu çok kötü." dedi. başını kaldırıp aaron'a baktı ve çekingen bir biçimde gülümsedi.
"hoşuma gitmişti. o,nasıl söylesem bilemiyorum , tam aradığım evdi."
aaron güldü."100.000 dolara belki iyi bir alışveriş olurdu ama,750.000 dolara...sanırım sade'in düşüncesini de anlıyorum. hiç bir zaman fazla parası olmadı. kendisine kentte çalışan oğlu bakıyordu. sonra adam 5 yıl önce öldü. onun için ev satmanın akıllıca bir iş olacağını biliyor. fakat gönlü bir türlü evden ayrılmaya razı olamıyor. bu yüzden eve kimsenin almaya yanaşamayacağı bir fiyat koyuyor. böylece kendini avutuyor." üzgün bir ifade ile başını salladı. "dünya ne kadar garip değil mi?"
dill soğuk bir sesle "evet." dedi. sonra ayağa kalktı. "kendisini bulup fiyatı biraz düşürmesini isteyeceğim."
otomobilini bn.grim'in evinin önündeki yıkık dökük çürümüş tahta parmaklıkların önüne park etti. evin çevresini tümüyle yabani otlar kaplamıştı.
kapıya çıkan kadın kısa boylu, beyaz saçlı idi.yüzündeki hatlar, küçük inatçı görünüşlü çenesine kadar iniyordu. havanın sıcak olmasına karşın sırtında kalın, yün bir örme hırka vardı.
"bay dill olmalısınız."dedi, "aaron hacker buraya gelmekte olduğunuzu telefonda söyledi. içeri girmez misiniz?"
dill, "içerisi korkunç derecede sıcak." diye söylendi. "öyleyse içeri girin. buzluğa biraz limonata koymuştum.içeriz."
içerisi loş ve serindi. pancurlar kapatılmıştı. eski tarz geniş koltuklarla döşenmiş büyük bir salona girdiler. yaşlı kadın ellerini sıkı kenetleyerek sallanan bir sandalyeye oturdu.
şişman adam öksürdü. "bn. grim,az önce emlakcınız ile konuştum."
kadın, "tümünden haberim var." diye sözünü kesti. "aaron fikrimi değiştirebileceğiniz düşüncesi ile sizi buraya yollamakla akılsızlık etmiş. doğrusunu isterseniz amacımın bu olduğuna da pek emin değilim."
"bayan grim,sizinle biraz konuşabileceğimi sanmıştım."
bayan grim sallanan sandalyesini gıcırdatarak arkasına yaslandı.
"konuşmak için para alınmaz, ne istiyorsanız söyleyin."
"evet,haklısınız. " adam beyaz bir mendille yüzünün terini sildi.
"izin verirseniz anlatayım. bir iş adamıyım. bekarım. uzun yıllar çalıştım ve iyi bir servet yaptım. artık dinlenmeyi hak ettim. yaşamımın sonlarını geçirebileceğim sakin bir yer arıyorum. burayı sevdim. bir kaç yıl önce albany'ye giderken buradan geçmiştim. o zaman bir gün buraya yerleşebileceğimi düşünmüştüm. bugün kasabadan tekrar geçerken, burayı gördüm. tam istediğim yerdi."
"burayı ben de severim, bay dill. böyle oldukça yüksek bir fiyat isteyişimin nedeni de bu zaten."
dill gözlerini kaldırıp yaşlı kadına baktı. "oldukça yüksek bir fiyat değil mi? kabul etmelisiniz ki bn.grim, bu günlerde böyle bir ev en fazla..."
"yeter." diye bağırdı kadın. "bay dill bu konuda sizinle kesinlikle tartışmak istemiyorum. eğer istediğim parayı vermeyecekseniz, üzerinden durmayalım."
"fakat,bn. grim."
"iyi günler bay dill."
adamın da aynı şeyleri yapmasını belirten bir tavırla ayağa kalktı.
fakat adam kalkmadı.
"bir dakika bayan,delilik olduğunu biliyorum ama,istediğiniz parayı ödeyeceğim."
yaşlı kadın uzun süre adama baktı. "emin misiniz, bay dill?"
"kesinlikle, yeterince param var. eğer evi satmanızın tek yolu buysa, parayı alacaksınız."
grim hafifçe gülümsedi.
"sanırım limonata iyice soğumuştur. size getireyim.siz içerken ben de evi anlatırım."
kadın elinde tepsi ile geriye döndüğünde dill yine mendille alnındaki terleri siliyordu. limonatayı zevkle yudumlamaya başladı.
yaşlı kadın sallanan sandalyesine yaslanırken "bu ev." diye söze başladı. "1902'den beri aileme aittir.kasabadaki en sağlam ev olmadığını da biliyorum.oğlum michael doğduktan sonra bodrumum su bastı. o günden bu yana da bir türlü kurutamadık. aaron bazı yerlerin çürüdüğünü de söylüyor.yine de bu eski evi severim. bilmem anlatabiliyor muyum?"
dill,"evet." dedi.
"michael 9 yaşında iken babası öldü. ondan sonra sıkıntılar başladı. michael belki de benden çok babasını özlüyordu. çok vahşi ve haşin bir çocuk olmuştu. liseyi bitirince kasabayı terk edip kente gitti. çok hırslı bir insandı.kentte ne yaptığını bilmiyorum. fakat başarıya ulaşmış olmalıydı. bana düzenli para gönderirdi."
gözleri nemlenmişti.
"kendisini 9 yıl görmedim. dokuz yıl sonra geldiğinde başı dertte idi. zayıf ve yaşlanmış bir durumda bir gece yarısı çıka geldi.yanında ufak, siyah bir valizden başka bir şey yoktu. valizi elinden almak istediğim zaman bana vurdu. bana, annesine vurdu. ertesi gün bir kaç saat için evi terk etmemi söyledi. ne yapmak istediğini açıklamadı. döndüğümde valiz ortadan yok olmuştu."
şişman adam gözlerini limonata bardağına dikmiş öylece dinliyordu. "o gece evimize bir adam geldi. içeriye nasıl girdiğini bilmiyorum. michael'ın odasından sesler duydum. oğlumun içinde bulunduğu tehlikenin ne olduğunu öğrenmek istiyordum. kapının arkasından dinlemeye çalıştım. fakat yalnızca bağrışmalar tehditler ve..."
bir an durakladı. omuzları sarsılıyordu.
"...ve bir silah sesi duydum. " diye devam etti."içeriye girdiğim zaman yatak odasının penceresi açıktı ve yabancı gitmişti. michael'ım da yerde yatıyordu. ölmüştü. tüm bunlar bundan 5 yıl önce oldu.ondan sonra polis bana olanları anlattı. michael ve tanımadığım o adam birçok suç işlemişler. bir sürü yerlerden bir kaç milyon dolar çalmışlar. michael parayı alıp kaçmış. parayı bu evde, hala bilemediğim bir yerde saklamıştı. sonra diğer adam hissesini almak için oğlumu arayıp bulmuştu. paranın yok olduğunu görünce de oğlumu öldürmüştü."
başını kaldırıp adama baktı.
"işte o zaman evimi 750.000 dolara satışa çıkardım. bir gün oğlumun katilinin döneceğini biliyordum. o bir gün gelip fiyat ne olursa olsun evi almak isteyecekti. bütün yapacağım, yaşlı bir kadının köhne evine bu kadar çok para vermeye razı olacak adamı buluncaya kadar beklemekti."
sandalyesini ağır ağır sallıyordu.
dill bardağı yere bıraktı, diliyle dudaklarını yaladı. "uf!" dedi. bu limonata çok acı..."
bakışları canlılığını kaybetti, hafif titreme ile başı, omzunun üzerine cansız bir biçimde düştü...
marshall eriksen
-
aslında zeytin sevmesine rağmen lily'ye hoş görüneyim diyerekten sevmediğini söylemiştir zamanın birinde. bu olaydan sonra "zeytin teorisi" adlı teorisi ortaya çıkmıştır. bu teoriye göre, uyumlu bir çiftte kişilerden biri zeytin seviyorsa, diğeri sevmemelidir. *
mario'nun ünlü olmadan önce figüranlık yapması
-
hayatin bir gercegi olan durumdur.
hayatini kardesi luigi ile birlikte baba meslegi olan tesisatcilikla kazanan süper mario, ailesinin gecimini saglayamayinca ek isler yapmaya baslar. bunlardan bir tanesi de atari figuranligidir. evet yanlis duymadiniz, o süper kahraman mario, video oyunu kariyerine zannedildigi gibi basrol kahramani olarak degil kimi zaman ekranda sadece gozuken bir figuran, kimi zaman esas kahramana zulm eden kotu bir yan karakter olarak baslamistir.
iste süper mario bros. ve benzeri oyunlardan once nintendo'ya figuranlik veya yan karakterlik yaptigi o oyunlar:
donkey kong jr. - jumpman (baba gorili tutsak edip bebek gorili oldurmeye calisan kotu karakter) -> https://en.m.wikipedia.org/…g_jr._(arcade_game).png
tennis (nintendo) - hakem -> http://www.marios-hat.com/…13/10/wiiu_tennis_02.jpg
pinball - mario (bonus bolumlerde elde demir tasiyan usta) -> http://media1.gameinformer.com/…os/mariopinball.jpg
golf- asabi golfcu dayi -> http://upload.wikimedia.org/…9/92/golf_coverart.png
kedi köpek sevdikten sonra yemekte et yiyen insan
-
edit: başlık başıma kalmış, aslen bu baslıktaki hayvanseverleri eleştiren entrylere yanıt vermistim.
yedigi etin bir kısmını kıyamayıp kediye ve kopege de veren insandır. paylaşmak güzeldir.
kopek seviyorum diye illa kopegimi yemek mi zorundayım. tabi ki oturup koftemi yiyecegim. her sevdigim seyi yiyecek degilim herhalde... koftemi yiyip, ucundan da kedime kopegime veriyorum daha ne yapayim
ayrıca o kedi ve kopek de et yiyor.
insan sevmesine rağmen et yiyen kopeğe laf yok ama.
muharrem ince'nin cnn türk'ü arayıp haşlaması
-
yürü be ince başkan, şu an şerefsiz medyaya sokup sokup çıkarmaktadır.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
kime derdimi anlatsam daha kötü durumda olanları örnek veriyor. napalım amk elimizden bu kadarı geliyor, daha beter olamadık.
bir milyon lira verseler tayyipçi olur musunuz
-
muhtemelen bir ara yiğit bulut'a sorulan soru.
yılmaz özdil tarzı yazı yazma rehberi
-
son yazısını referans alarak yılmaz özdil yazılarına bir örnek vermek istiyorum. kendisi de eğer ekşi sözlük okuyorsa bu yazıyı çekinmeden copy paste marifetiyle kopyalayabilir. hiçbir telif hakkı istemiyorum kendisinden. lakin yazı çok uzun. bir yazı dizisi şeklinde yayımlaması gerekebilir.
1895 peder zickler doğdu.
1896
1897
1898
1899
1900
1901
1902
1903
1904
1905
1906
1907 fenerbahçe kuruldu.
1908
1909
1910
1911
1912
1913
1914
1915
1916
1917
1918
1919
1920
1921
1922
1923
1924
1924 ay iki kere yazdım yanlışlıkla.
1925
1926
1297 hiheheh karıştırdım tuşlara basarkene.
1927 doğrusu bu.
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
19554 oha.
1954
1955
1956
1957
1453 istanbul fethedildi.
1958
1959
1960 obaaaaaa darbeeeeee.
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971 obaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa darbe ikiiiiiiiiiii.
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980 ooooooooooooooooooooooo darbeeeeeeeeeeeeeeeeee. gerçi buna niye sevindim bilmiyorum.
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993 turgut özal öldü.
1994
1995
1996
1997 hobaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.
1998
1999
2000
2001
2002 hasssssssssss...........
2003
2004
2005
2006 peder zickler ekşi sözlük'ün altını üstüne getirdi.
2007-1 hasssssssssss..................
2007-2 ehehehehehehehehehehehehehehehehehehe merhabaaaaa.
2008 öyleyken böyle.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
makine mühendisliği 1.sınıfta okuyan bir erkeğin facebook statüsü:
" bizim sınıfta 2 kız var. biri benden yakışıklı öbüründen ben güzelim."
üzüldüm çocuğa.